Sayfa Yükleniyor...
Hava puslu.. Uğultular içinde kentin değişik bölgelerinden gelen patlama sesleri, bütün insanların o yöne doğru koşması için yeterli. Yükselen dumanları bastıran insan çığlıkları, tarih boyunca hiç bu kadar acı yüklemli değildi. Patlayan bombalardan kaçması gereken insanlar bir beden olmuş gökyüzünden yağan bombaların üstüne yürüyor.. Her bomba bir ölüm.. Her bomba onlarca hayatın sonu.. Her bomba yıkım.. Her bomba birbirine karışmış insan çığlığı ve her bomba yeniden diriliş Gazzede.. Bombadan kaçmıyor insanlar.. Tam tersine bombanın düştüğü yere koşturup arkadaşlarını, akrabalarını, halkını kurtarmanın yarışı dökülüyor yollara..
Temmuz yangın Temmuz ölüm
Temmuz, ayrılık ve kan.. Temmuz bütün çocukların açlık saati ve Tanrının en sabırlı günlerinde havadan yağan ölümlerin yeryüzüne bıraktığı acı rüzgara dönüşüyor.. Hayat yanıyor.. Çocuklar, anneler, babalar, sokaklar.. Dünya.. İnsanlar.. Kediler.. Evler.. Taşlar ve hayatın yarattığı her şey..
Bu suskunluk Tanrının uyku saati.. Parçalanan bedenleri kucaklayıp, tepesinde uçuşan kuşların kanatlarına adayıp, havaya kaldırıp, koşturan çığlık selinin en önünde başı yazmalı, barışın evrensel dilini taşıyan beyaz tülbendi ile anne..
Filistinli anne.. Baba.. Filistinli baba ve yaralı günlerin, haftaların, ayların, yılların ağırlığıyla kamburu çıkmış bir toplumun yalnızlık saati.
Kimse yok..
Yalnızca ölüm.. Yalnızca kan.. Yalnızca çığlık ve ayrılıkların, yangınların hayatı işgal ettiği alanlardan birikerek yıkılmış evlere, mahallelere, kentlere, bir poyraz hırçınlığında çöle doğru Dağlara doğru.. Direnmeye.. Çoğalmaya.. Ve bağımsızlığı için onurla ölmeye doğru..
Gittin,
Kıblemde kanlı sofralar ve sürekli eksilen hayatındaki damarın şahına
Yüreğimin silahlanmış ordularını öptün, yaraların önceden yazılmıştı
Öfkeliydim, uçurtmalarım hep senin yüzünde kaldı, oyuncaklarım
Ve hep yenildim aynalara, her bakışımda yağmur ve gördüğüm sendin
Gözlerini taşıdım tarihin sapanlarına.. (*)
Akdenizin tarihine bir kara sayfa daha ekleniyor.. Şatilla katliamından kurtulanların torunları aşağılık ve korkak İsrail askerleri tarafından tekrar öldürülüyor. Tekrar bombalanıyor.. Tekrar yıkılıyor çadırlar ve tekrar simsiyah bir çığlık örtülüyor coğrafyaya..
Filistin.. Filistin.. Kardeşim.. Yoldaşım.. Çocuğum..
Hayatın en yoksul sevgilisi.. Hayatın en direngen ve güzel kızı.. Utanmaz ve suskun Arap liderlerinin suratına tüküren çocuk.. Amerikanın, Fransanın ve bilumum zulmü gelişmiş ülkelerin yüzüne ve tarihine tüküren çocuk.. Onurun sahibi, açlığın ve ölümün ikiz kardeşi, gözyaşlarımın ve umudumun kızıl rengi.
Bombalar yağıyor, füzeler.. Top gülleleri.. Tanklar, çelik zırhlı korkaklar ekranlara bakarak öldürüyorlar.. Aç insanları Çıplak ve sahipsiz çocukları.. Öldürüyorlar.. Bütün dünyanın kalan ruhunu..
Utanç içinde rüzgar.. Utanç içinde hayat.. Utanç içinde bütün dinlerin tanrıları ve utanç içinde açılan bütün kutsal kitaplar.. Camiler.. Kiliseler.. Havralar.. Mabedler.. Ve yalnızca ellerini açıp gizlice sırıtan mafya papa..
Ölüm yağıyor Filistin üstüne..
Çocuklar ölüyor, paramparça.. Oyuncağı olmayan çocuklar.. Süt içmemiş ve anne sıcaklığına doymamış çocuklar.. Anneler ölüyor.... Hayatın bütün çığlıklarını saçlarından koparan, dünyanın bütün acılarını bir yumruk yüreğinde taşıyan.. Gözyaşları kurumuş, aç ve çıplak ve ekmeğini bile doya doya yememiş kadınlar.. Anneler.. Annem.. Filistinli annelerimiz..
Rüzgar her aydan Temmuz taşıdı korkusunu mavi ve yeşil kuraklığın
Çocuklar beyaz elbiseleriyle dağa çıktılar, kanatsız kaldırımlara
Gözleri aynalarda taşındı güneyli mavzerlere ve ben vuruldum
Güneşten önce çakıl taşlarındaki ezgiyi taşıyan güvercin
Umudun rengini bayrağında saklayan Filistinli gerilla..
İsrail bütün gücüyle vuruyor kendi korkaklığını.. İsrail Hitleri oluyor Ortadoğunun.. İsrail yüzyıllarca sürecek acılarını ekiyor kendi tarihine..
Tanrının lanetlediği İsrailoğulları..
Tanrının daha da lanetleyeceği İsrailoğulları..
Kendi çocuklarına ve torunlarının torunlarına kan armağan eden zavallı yaratıklar.. Ölümlüler.. Emperyalizmin, global sermayenin, petrol yataklarının Ortadoğudaki bekçi köpeği..
Bu kadar zulüm . Ah bu kadar
Rüzgar susmalı, deniz çekip gitmeli vurması gereken kıyılara taş
Seni sevdiğim kadar yağmur anlatsın her damlada saçlarını uykularıma
Ellerimin her gün doğumunda seni sarar gibi sıcak mermiler taşısın
Hayatı vurmalıyım, sonra kendimi
Sesiz kalırsam sarılarak deniz dibi bakışlarına (*)
(Ü.Y.I.Netekim-aşktan sonra Hüzün-etki yayınları)