2

Gavur İzmir Affetmez…


  • Oluşturulma Tarihi : 07.06.2016 06:46
  • Güncelleme Tarihi :

Yerel Yönetimleri nasıl bilirsiniz diye sormayacağım.

Ölülerin arkasından kötü söz söylemeyi yasaklayan bir kültürden gelen bu toplum, gelmiş geçmiş bütün başkanların ne nane olduklarını çok iyi bilir. İyisini de kötüsünü de, hırlısını da, asfaltını da, takunyasını da, boksörünü de bu kenti kasabaya çevireni de iyi bilir ve bir yere de kaydeder. Bu nedenle, halk söylemez, yapar.

İzmir insanı vefalıdır. Bu nedenle asla iyilik yapanı ve kötülük yapanı unutmaz ve beyefendileri takdir ettiği gibi hainleri de mutlaka cezalandırır. Ayrıca bu kentin belleğini tutan gazeteci arkadaşlarımız ve aydınlarımız da asla unutmaz. Tabi, çıkarları doğrultusunda renkleri değişmeyen gerçek yurtsever aydınlardan söz ediyorum. İzmir’in kendine özgü ruhunu Roka, balık, boyoz’a satmayanlardan.

Taha Akyol üstadın İzmir seçmeni ile ilgili saptaması sanırım bazı şeyleri açıklamaya yeterli olur… “Atatürk döneminde çok partiye geçiş denemesi olan Fethi beyin ‘ Serbest Fırkası’ en büyük ilgiyi İzmir de görmüştü. Bayar, Menderes DP’nin, Özal ANAP’ının kalesi İzmir’di.”

Demirel’in Başbakanlığı döneminde “Asfalt Osman” Belediye Başkanlığı döneminde İzmir AP’nin yıkılmaz kalelerinden biri değil miydi? Sonra Kıbrıs fatihi Ecevit’in estirdiği rüzgarla  Boksör İhsan’ın  ringe dönüştürdüğü İzmir’de,  sonra birden bire  Özal’ın partisine; uzun süre  sağın takunyacısına  yönelen  aynı rokacı İzmirliler değil miydi?

Genel olarak liberal sağ kimliğinde olan bu kentin, sola dönük sempatisi; ideolojik duruşundan çok vefalı ve kente/ülkeye yapılanları unutmayan özelliği ile tarih sahnesinde tanıklığını sürdürmeye devam etmesinden kaynaklanmaktadır.

Gâvurluğu da oradan geliyor zaten… Bu kent unutmaz.

1867 yılında ilk belediyeyi kuran Smyrna’nın asil evlatları olan levantenleri unutmadığı gibi küçük Paris diye anılan bu kenti Ortadoğu’nun bir kasabasına çeviren vizyonsuz ve beceriksiz yöneticilerini de unutmayacaktır. Son 50 yıldır tanık olduğum bu kentin kabuğunu değiştiren ziynetli zihniyetlerin ve muhterem başkanlarını, benim kadar 78 kuşağım da çok iyi bilmektedir.

Yeşil İzmir’i, yeşil yoksunu Kerbela’ya çeviren beyefendileri ve bu kenti Çin settinden gökdelen cehennemine çevirmekle, Agora ören yerinin üzerinde  çok katlı beton  otoparkı yaptırarak  geliştiğini sanan  zavallı  beyinlerin  gerçek anlamda İzmir’e ihanet ettiklerini  bu halk  asla unutmayacaktır.

Sarı kışlayı yıkanları da, körfezi doldurarak kanala çevirenleri de; sahilde fabrika yapımına müsaade eden ile kentin kalbine demir çelik (Metaş) ve çimento fabrikasını (Çimentaş) kuranları da… Dünyaya açılan “İnternatıonal Fair”- İzmir fuarını herkesin gözü önünde panayıra dönüştürenleri de… Pınarbaşı’nda herkesin masasını koyduğu, ayaklarını serinlettiği, “Allah’ın suyunu”  fabrikalara satanları da… Kentsel dönüşüm adı altında yoksul insanların manzaralı evlerini TOKİ’ye peşkeş çekenleri, bir kilometrelik metroyu on yılda bitiremeyenleri, Balçova da teleferik arızasını on beş yılda tamir edemeyenleri de. Mahalle aralarını çöplüğe dönüştürenleri ve yalnızca lafta devrimci olanları da unutmayacaktır.

Gelişmeyi gökdelen sayısıyla özdeş sayan zavallı mahlukat ekibi ile bu kentin canına okuyan, iki ülkeden iki sanatçıyı ağırlarken “uluslar arası”  havalar atan kentin kültürel haritasından ve potansiyelinden haberi olmayan zavallı kişiler. Sosyalist bir yazar ve gavur İzmirli bir yurttaş olarak sizinle aynı şehirde yaşamaktan utanıyorum.

Ama unutmayın, bu kent vefalıdır, asla unutmaz.

Utanmadan kirli paslı demir yığını üst geçitlerine “Akdeniz’in kültür kenti” diye yazan zavallı yaratıkların kör-topal zihniyetleriyle halkla alay etmelerinin unutulacağını sananlar büyük yanılgı içindedirler… Bunu asla unutmasınlar… İzmir halkı vefalıdır. Hırsızı da, yalakayı da, cahili de, sahtekârını da, maskeliyi de rüşvetçiyi de ve gerçek yurtseverleri de çok iyi bilir.

Son yıllarda, yaz kış, üstü açık duraklarda halkı perişan eden, halk düşmanı ulaşım politikalarını uygulayanları… Halkın yürüme alanlarını; kaldırımları beyefendilerin masalarına, eğlence sektörüne “babalarının hayrına” hibe edenleri… Soylu atların nal eskittiği Alsancak’ı açık fuhuş merkezine çevirenleri; sokak başı-lamba dibi fuhuş ve uyuşturucu pazarına göz yumup genç kuşağı zehirleyenleri, nemalananları ve bunu kendi etik  anlayışlarına uygun bulan  beyefendileri… Halka ait olan bütün mekanları babalarının çiftliği gibi kullananları da… Bu halk asla unutmayacaktır.

Gâvur İzmir halkı sabırlıdır. Gâvur İzmir halkı vefalıdır.

Yapılan güzellikleri de unutmaz. Yapılan ihanetleri de…

Sahi, bu kentte kaç tiyatro, kaç kütüphane, kaç galeri, kaç kültür merkezi…

Kaç park var, halka açık?   Pardon, kişi başına düşen yeşil alanınız ne kadar acaba!

Çocukların güvenle oynayabileceği kaç parkınız var!

Sahi kaç dönümlük, kaç meydanınız var? Kaç stadyum, spor merkezi,  yelken kulübü, kaç  adet sosyal tesissiniz var? Kaç ressam yaşıyor bu kentte, kaç şair, yazar, aydın, bilim insanı… Kent ile ilgili kaç AR-GE’niz var acaba!  Bu mu sizin Belediyecilik anlayışınız, bu mu sizin halkçılık algınız, bu mu sizin hizmet anlayışınız… 

Expo hatırına, sevgililerinizle gezmeye gittiğiniz ülkelerden hiçbir şey; ilginizi çeken ve “Memleketimde de yapsam” dediğiniz hiçbir mimari uygulama, meydan,  park, müze,  galeri görmediniz mi! Hadi yurtdışından vazgeçelim, hiç mi Eskişehir’e, Konya’ya, Gaziantep ve Aydın’a uğramadınız?

Bu işin sırrını hiç mi merak etmediniz!

Haklısınız, merak etmeye gerek yok.  Çünkü siz, askıdaki boş bir ceketsiniz. Biraz buruşuk, biraz lacivert ve kaşar kolalısınız… Hiç merak etmeyin, bu gâvurlar zamanı geldiğinde sizi askıdan indirmeyi de bilecektir.

Gavur İzmir Affetmez…
Ümit Yaşar Işıkhan
Yazarımız Kim ?

Ümit Yaşar Işıkhan