2

GÖLGELER  VE ZAMAN


  • Oluşturulma Tarihi : 03.03.2015 07:53
  • Güncelleme Tarihi :

Hayatın dar sokaklarında ayak izlerinin içinde biriken suların aynasından uçtu kuşlar. Kanatlarını rüyalarımıza vererek gittiler. Sessizce uykudan uyanmış ellerimizin şaşkınlığıyla. El sallamadan rüyalarımıza ve donup kalan gölgelerimizle. Oyuncakları kırılmış çocukların şaşkınlığıyla baktık arkalarından dostlarımızın. Rüyalara karıştılar. Bulut olup yağmura koştular. Çiçek olup rüzgarda kanat izlerinde yaprak bıraktılar. Ve gittiler ellerinin sıcaklığını, umutlarının çılgınlığını bırakarak saçlarımızda.

Dostlarımız gidiyordu birer birer. Sıraya girmeden ve haber vermeden karın beyazına, ayrılığın sıcak ırmaklarına ve ellerimizin boşalan sayfasına…

Gitme dostum…

gitme yangınlar kentidir yüreğim ayrılıklarda

gitme, gölgeler ayaklanır duvarlara sığmaz

alanlardan park kıyısına vurur hırçın çocuklar

vurur yıl dediğin yüzyıl sayfalarda mum kokusu

ve ardından dağlar uykusuz

bir yaprak düşer bulutlar gözlerine dayanmaz

gitme, ellerim üşür yalnız fotoğraflarda

gitme, zamanı değil mevsimsiz sokaklar ölüdür

herhangi bir ülke, herhangi bir kuş değil hüznüm

herhangi bir sevdanın suskun esmer şiirinde

ve ardında bir bahar dünya renkleri

çılgınım, bu aşkıma kitaplar yetmez

gitme dediysem adam gibi yağmur

gitme dediysem Kızılırmak, selviler boyu

gitme dediysem karanlıkta bir orman büyür

büyür çocuğumuzun gözlerinde nar çiçeği ekmek

gülerek seninle bir ozan ölür.

Ölüler çoğalıyor… Çoğalıyoruz... Sessizliğe kendi adını verenlerin yollarında bekleyen kuşların ayak izleri. Her gidişin arkasından dökülen suların çizdiği haritadan ağaçlar çıkıyor, hüzün yapraklarından düşerek. Ömür bir yoldu. Ve yol bir gün kendine dönen labirentlerin ucuydu. Çocuklar tarafından yapılmış ince ve uzun bir şarkıdan artan rüyanın ilk ve son sayfasıydı. Sessizliğin içinde bir dizede takıldı dostlarım… Uyumlu bir uykudan arta kalan izleri saklayarak yola çıktılar. Ve yalnızca sustular…

Yolların sonu yoktu. Gidenlerin, beyaz kanatlarıyla göç edenlerin dönmediği yerin büyülü gizeminde hiç yorum yapmadan yalnızca birbirlerine baktılar. Gözlerinde,  soğuk mevsimlerden kalan buzullardan donmuş söylencelerin yere düşerken parçalanmış sözcükleri parlıyordu. Yorum yapmadan herkesin sessizce ve son sözlerini söylemeden yola çıktığı ve kıyısında kanat satıcısı çocukların renk dağıttığı bir durağın bulutlarından çığlıklar düşüyordu. Cam parçalarını kendi yüreğine gömen ve yalnızca çocukluğunda duyduğu ilk ninninin fısıltısıyla bakışan gölgelerin sonu yoktu.

Biz bir gölgeydik aslında. Hayatın en anlaşılmaz duraklarında… Gidiyordu dostlarım, toplanmış umutlarıyla. Soğuktu su, soğuktu uykudan kalkan hava.

üşüyor musun

daha üşüyor musun

çalı çırpı kadar ısıtır mı seni

yakarsam gecelerde sıcak türkülerim

ışıldar mı tekrar

nöbet tutarken sokak başlarında

umudu takınmış gözlerin

yeni bir akşam yazılacak mı dostum

gökyüzünü yırtacak mı

cebimde sakladığın sevdalı yumruğun

ya barış

ya özgürlük

ya çocuğun

sorar mı boyalı ellerimizin rengini

sorar mı gece yarısı

alnına konan yangın öpücüğü

seni tekrar yaratır mı

göz uçuklarımda derin ve ölümsüz

uyanıp da gece yarıları şiirlerim

geri döner mi ölüm

o sıcak

o sıcak kurşun

sığar mı tekrar namluya

sen dostum

sen geri döner misin

o dağ ve orman

o sevdiğin insan kokusu

o deniz dibinin mavi yeşil rengi

o can gözlerin

ışıldar mı tekrar

tutuşur mu sevgiler düşüncede

parkama sığınır mısın dostum

ağır yüklü karanlığın koynunda ağaç

yaslanıp da avuçlarımda sigara yakar mısın ...

gittin dostum

gittin

adı barış

adı özgürlük

ellerin bize kaldı..

Yalnızlaşıyor sayfaların renkleri. Yalnızlaşıyor ellerimiz kendi gölgelerinde. Sıcaklığı üşüyor bakışların, sessizce ve sırtını dönmeden gidenlerin ardında... Bir rüyadan uyanır gibi donuk bakışlarını bırakarak yeryüzü sokaklarında…

Su ve rüya… Açılan bulutların içinden düşen elma. Mavi ve derin, siyah ve suskun… Dostlarım, ne kadar az konuştunuz hayata dair ve ne kadar tok kaldınız anılarınızda…

Hoşça kal dostum… Hoşça kalın dostlarım.

Bir rüyadan geçtiniz sessiz atlılarınızla. Rüzgar gözlerinizle, yağmur umutlarınızla…

Hoşça kalın dostlarım… En çok sevdiğiniz dizeleri size gönderiyorum. Suskun gölgeler gibi sofranızda

Ey demokrasi

senden nefret ediyorum

bana hep çirkin kızlarını verdin

GÖLGELER  VE ZAMAN
Ümit Yaşar Işıkhan
Yazarımız Kim ?

Ümit Yaşar Işıkhan