Sayfa Yükleniyor...
Bütün tek tanrılı dinlerin anavatanı Ortadoğuda yıllardır devam eden katliamlara varan savaşlar, bu hafta Siyonist İsrailin Gazzeye saldırısıyla yeniden şiddetlendi.. Emperyalizmin vurucu gücü, karakolu olarak Ortadoğuda var olan bu virüsün insanlık tarihinde yarattığı travmanın devam edeceğini yine kendi kutsal kitaplarında mevcut olduğunu; yüzyıllarca kutsal duvarlara yaslanıp ağlayacaklarını ama asla tanrının onları bağışlamayacağını, bütün dünyaya dağılarak, Yahovaya karşı işledikleri suçun bedelini yaşam boyu korku ve mutsuz olarak yaşayacaklarını biliyorlar. Tevrat ve Zebur tanrının mesajı ise, buna önce kendileri inanmak zorundalar.
Sodom Gomore den beri süre gelen tanrının özel kavmi olma özelliklerini kaybetmelerine hala ağlayarak kafalarını kıpanın içinden çıkarmadan ağlama duvarına çarpmaları, tanrıya ihanet etmelerini bağışlatmaz.. Cinayetlerine devam etmelerinin, tanrıdan korkmadıklarının da göstergesi olduğu için tanrı tarafından lanetlenmiş bir ırk olarak, asla mutlu ve huzurlu bir yaşamları da olmayacaktır..
Yazık, Filistinlilerden çok İsraillilere acıyorum. Hitleri Tanrı mı göndermişti !..
Yoksa, kendisi de Yahudi olduğu söylenen Hitlerin arkasında bulunan özel konsülün planladığı şekilde; yoksul, zayıf ve sakat Yahudileri yok edip, arınmış ve özel seçilmiş Yahudilerin adanmış kutsal topraklara göç etmesini, yerleşmesini sağlamak ve hızlandırmak için mi seçilmişti.. Avrupa da, Balkanlarda ve o dönemin Sovyetler Birliğinde yaşayan Yahudilerin kurulu düzenlerini bozarak, Ordadoğuya göndererek vaat edilmiş topraklarda İsrail devletini kurmak için miydi, bunca senaryo.. Bunca yoksul ve zayıf Yahudinin yok edilmesi ve Ortadoğuda bütün emperyal güçlerin ileriye dönük rahat kullanabileceği, petrol pazarını denetim altında tutabilecekleri karakolun kurulması için mi Hitler gibi dengesiz bir lideri kullandılar..
Kapitalizmin, emperyalizmin, rant ve beslenme kaynakları konusunda çok rahat uzlaşıp din, dil, ırk ayırımı yapmadan birlikte hareket edebilecekleri, yerine göre ortak kullanabilecekleri senaryoları olduğunu herkes bilir. Burdan hareketle, İsrail halkının geçmişindeki hüzün ve acılar Hitlerin armağanı değil, onları kullanmak isteyen emperyal güçlerin, 2. paylaşım savaşının armağanıdır..
Halen öyle.. İsrailin şimdi ve ilerde yaşayacakları, tarihsel olarak kendisine biçilmiş bir rolden ibaret değildir. Ortadoğuda petrol bittiğinde, İsrailin karakolu da kapanır..
Osmanlı İmparatorluğunun planlı olarak ve her parçası zamanı geldiğinde kullanılmak üzere küçük devletlere ayrılması, petrol bölgelerinin, Müslüman ülkelerinin denetlenmesi, petrollerine el koydukları gibi karşılıklı düşmanlar yaratarak silah deposu haline getirilmelerini hep bu projeye gereğidir.. Son yıllarda BOP gereğince başlatılan ve provakatör ajanlarıyla düğmeye basılan Arap Baharı Demokrasi söylemlerini maskeleyerek Kuzey Afrikada ve Ortadoğuda işlenen cinayetler hep bu projenin zamansal tasarımıdır. İrandaki çıkarlarını kaybeden Amerika, İngiltere, Fransa, Almanya ve İsrail kurmaylarınca hazırlanan senaryo ile Irakı ve Saddamı bitirmeleri, bir taşla on kuş vurmanın zaferiydi.. Bütün bu projeler, salt petrol yataklarını ele geçirmek değil, orda yaşayan halkları da ayrıştırarak oluşturdukları mikro devletleri de üs olarak kullanabilmek ve silah satarak dünya hakimiyetlerini sürdürebilmek içindir..
Onlar, hiçbir halkla dost değildirler.. Dünya sermaye sınıfının, globalizmin, evrensel sömürü dizgesinin dini imanı da yoktur. Çıkarları için kullandıkları partner ülkeleri rolleri bittiği anda siler, yerine daha aktif ve sömürü çarkını hızlandıracak yetenek ve fiziki koşullara sahip ülkeleri veya yöneticileri seçip kullanırlar..
İşin ilginç yönü nedir biliyor musunuz!. Bu ülkelerin çok korkak oluşları..
Asla, aynı koşullarda bir lider veya toplumla; düşmanla savaşmazlar.
Önce bir bahaneyle, çakallar gibi, hedef ülkenin etrafını sarıp, temel gereksinimleri konusunda ambargo uygulayarak içten zayıflatırlar.. Sonra iç kargaşa ile iç savaş başlatılıp askeri ve silah stoklarını bitirirler.. Laboratuvarlarında ürettikleri yeni model silah-hastalıkları havayolu ile serpip, ekonomik ve insan potansiyelini zayıflatırlar.. Yorgun düşmüş bir halkı, silahları olmayan, yiyecek ekmeği kalmayan, içecek suyu, ilacı olmayan halk, gençliğini kaybeden bir halkı; savaşmaya hali kalmayan halkı, devleti yenmek çok kolay..
Dünyanın en büyük gücü olmak gerekmez.. Rambolar, zırhlar, son sistem silahlar gerekmez.. Kaslı vücutlar, biyonik askerler gerekmez..Uçaklar, füzeler, kimyasal silahlar gerekmez.. Bir çocuk gibi, kendiliğinden gelip teslim olacakken tepelerine; savunmasız sivillerin tepesine binlerce uçakla, binlerce sorti yaparak, naklen yayınlarla bütün dünyaya gözdağı verirler.
Böyle mazlum halklara karşı kazanılan zafer, zafer değildir.. Böyle mazlum, yoksul ve aç kalmış ülkeleri dedem de esir alabilir.. Hem de füzelerinize ihtiyaç duymadan.. Kağıttan kaplan olan bu ülkeler, dünyanın en korkak ordusuna sahiptir. Ve yenilgilerini bile manipülasyonlarla zafermiş gibi dünyaya yayarlar.. Tarih bunların gücünü değil, tam tersi korkaklığın, zavallılığın, acizliğini yazacaktır.. İşte Vietnam, işte Afganistan, işte Irak, işte Suriye ve işte Filistin..
Soykırıma varan cinayetleri artık Demokrasi havarisi maskeleriyle saklayamayacak kadar elleri ve dişleri kan içinde olan emperyalist ülkelerin ve uşaklarının sonu yaklaşıyor. Halklar, özellikle gençler savaşa değil barış için birleşiyor.. Sömürmek için değil, paylaşmak için yarışıyor.. Bütün teknolojik yönlendirmelerine rağmen sosyal medyada oluşan yeni bir hayat algısı bu pisliklerin sonunu getirecektir.
Ortadoğunun kabadayısı İsrail, korkusunu yenmek için sürekli mazlum Filistin halkına saldırıyor. Gazze yıllardır işgal altında.. İlaç yok, silah yok, ekmek yok, iş yok, ekonomisi sıfır olan Filistin halkına uzaktan bomba yağdırmayı, silahsız Filistinlilere saldırmayı kahramanlık sayıyor.. Yazıklar olsun.. Bu zulüm İsrailoğullarının sonunu getirecektir.
Hitleri Tanrının görevlendirdiğine inanmaya başladım.