2

İLK SES… İLK KURŞUN


  • Oluşturulma Tarihi : 15.08.2015 06:47
  • Güncelleme Tarihi :

Anadolu halkının büyük önder Mustafa Kemal’in önderliğinde kazanmış olduğu zaferin ilk adımını atan, dünya mazlum halklarının özgürlük ateşini yakan, Emperyalizmin kalbine ilk kurşunu sıkan Hasan Tahsin ( Osman Nevres) in memleketinden…

Sonradan yetme, haris kent yöneticileri tarafından ihanete uğramış sarı saçlı Smyrna’nın hüznünden, dünya şairimiz Homeros’un kıyısında doğduğu Meles çayının kimyasal kokusundan, anılarda kalan fidan boylu nergisinden, beton yığınını uzaklardan seyreden  Yamanlar dağından, midye ve gevrek kokulu esmer aşkların gecekondusu Kadife kaleden, cumbalı Rum evlerini yakarak, yıkarak önlerinde güneşe uzanmış iskelelerini  ve denizini doldurarak tarihe gömdüğümüz  Kokaryalı’dan,  fotoğraflarda kalan faytonları cennete gönderip, öldürdüğümüz fokların heykeline ağıt yakan  Kordelya’nın lüle saçlı kızlarından…

Anadolu’ya selam olsun…

Çınarlı’nın, Halkapınar’ın metal artıklarından, Bornova’nın betona gömdüğümüz bamyasından, sularına masa atıp ördeklere ekmek ve gülücük attığımız Pınarbaşı’nın sanayi  pasından, gürültüsünden, çürüyen ayvasından… Balçova’nın sırtını dağlara yaslamış darbe evlerinin işkenceci kokan balkonundan… Narlıdere’nin yakında “AVM” olacak şehitliğin son duasından… İnciraltı’nın yeşilliği, suyunu, ruhunu bataklığa gömen Pisa kulesinden, martının son kanat beyazlığından, imbatın şaraba boğulduğu mevsimlerden, doğanın katliamından, balıkların iskeletinden, yeşil katili beton kentimizden…

Anadolu’ya selam olsun…

Teleferik arızası on yıldır tamir edilemeyen, bir semtten bir mahalleye metro’yu on yılda tamamlayabilen beceriksizler cennetinden… Havasından, neminden, gavurundan, camisinden, havrasından, kilisesinden yine de ezgiler yayılan ümmet-i kapitalden, rakısından, rokasından hamur yığını ve farkında olmadan kızlarımızı şişmanlatan boyozumuzdan…

Anadolu ya selam olsun…

Kent merkezinde neonların arka sokağında fuhuş, uyuşturucu ve farelerden geçilmeyen bir zamanların “küçük Paris’i” Alsancak’ın al’ından, atların son sığınağı sevgili kardeşlerimin Çiganların Kahramanlar gibi şarap içişinden, Bayraklı’nın kara kuru ve tepeden bakan doğaya düşman yokuşundan, Kemeraltı’nı süsleyen  Ballıkuyu kızlarından, Eşrefpaşa’nın çıyanından, matem evine dönen Bayramyeri’nden, Bozyaka’nın konforlu ve arada sırada kamerası çalışmayan işkencehanelerinden, Karabağlar’ın karasından, şehre taşınan zavallı köyler ve köylüler topluluğundan…

Anadolu’ya selam olsun.

Çankaya’sından, ezan kayasından, melodisinden ve bilumum zabıta camiasından, rüşvetçisinden, haininden, gavurundan, esmen, tütün ve yalnızca adı kalan yeşil İzmir kolonyasından, sokak çiçeklerinden, sokak çocuklarından ve bilumum partili farelerden, hem sosyalist hem de ırkçı ve her sofrada takla atanlardan, hem hasta hem doktor olanlardan, son masalcı teyzeden, göbeğine balonları bağlayan ve sessizce sokaklarda çocukları gökyüzüne uçuranlardan, pamuk şekerinin pembesinden, son kara fırınından, Mumcu’nun kahvesinden, son direnişin  devrimci çığlığı Maşatlıktan, Aziziye Karakolundan, katmerinden, boyozun esmer yumurtasından bu kentin  eşkıyasından, şairinden, baronlarından…

Anadolu’ya selam olsun…

Eh bu kadar selam yeter…

İşte Avrupa’ya açılan penceremiz ve sonradan renklendirilmiş fotoğrafımızla mezar taşımızdaki ahvalimiz.

Artık, İzmir’den açılan pencere ile kenti, ülkemizi ve hayatı yorumlayıp sizinle paylaşmanın sayfasındayız.

Olumlu, olumsuz, iyi kötü, güzel çirkin bu kent ve bu ülke bizim. Bu nedenle mevcut fotoğraftan konuşan, yazan, susan herkes bu gelişmelerden sorumludur… Sorumluyuz.

Basın…

Yandaş basın değil, emperyalizmin borazanlığını, kültür taşeronluğunu yapan basın değil… Her koşulda, öncelikle ulusal bütünlüğü, barışı, kardeşliği, paylaşmayı ve bedeli ne olursa olsun nesnel yorum ve bilgilendirmeyi hedeflemelidir…

İşte İLKSES Gazetemizin ana sloganı, talebi ve hedefi budur.

Vira Bismillah… Ulusal yayına başlayan gazetemizin bu ilk sayısında kendimizi ve kentimizi sorgulayarak veya rahatsızlığımızı sizinle paylaşarak yola çıkıyoruz...

Bir yazar önce dürüst olmak zorundadır. Önce kendine sonra halkına ve bütün insanlığa… İşte bu nedenle yazıma, yaşadığımız kentin bozulan kimyasını anlatarak başladım.

Amaç birilerini üzmek, şikâyet etmek değildir elbette. Bu kentte gördüğümüz yanlışları, eksiklikleri halk adına halka ve yetkililere duyurmaktır. Çünkü herkes yaptıklarından ve yapmadıklarından sorumludur. Ve bunu tarih ve hayat sorgulayacaktır.

Bu kaygı ve önerilerimiz elbette büyük ve karanlık bir oyundan geçen ülkemiz ve yöneticileri için de geçerlidir... Bu aşamada gerçek yurtsever basın ve yazarlarına büyük görevler düşmektedir. Barıştan yana, sevgi ve kardeşlikten yana, mazlumdan yana, haklıdan yana, vicdanı ölçü olmalıdır.

 İLKSES gazetesinin aydın, demokrat ve insan, çevre, hayvan haklarını önceleyen tavrını sizinle paylaşarak çoğaltmak zorundayız.  İLKSES’in hedefi; ulusal kurtuluş savaşını birlikte vermiş halkımızın yeni emperyal savaşta çözülmeden birlikte kendi geleceğini belirleme ve yaşama hakkını yine omuz omuza ve aynı ekmeği paylaşarak yeni bir destanla yazmasıdır… Biliyoruz ki, emperyalizmin beslendiği hayat damarları bölücülükten, ayrıştırmaktan, savaştan geçer.

Hintliler,ulusal kurtuluş savaşımıza kadar İngilizleri tanrı tarafından korunan ve asla yenilmeyen bir  ordu sahibi millet olarak bilirdi.Teknolojik ve silah üstünlüklerine rağmen aç, çıplak, silahsız ve inancından başka hiçbir şeyi olmayan Anadolu insanımız Çanakkale de o çelik zırhlıları denizin ve tarihin çöplüğüne gömdü…

İşte biz o halkız… O inançlı insanların, kardeşleri ve torunlarıyız…

Bu nedenle emperyalizme karşı savaşın ilk dongunu vuran, ilk kurtuluş meşalesini yakan ilk kurşun’un atıldığı kentten, barışa uzanacak sürecin meşalesini taşıyacak İLKSES gazetemizle merhaba diyoruz…

O koca yürekli Anadolu insanımıza da Smyrna’dan, İzmir’den selam olsun. 

İLK SES… İLK KURŞUN
Ümit Yaşar Işıkhan
Yazarımız Kim ?

Ümit Yaşar Işıkhan