Sayfa Yükleniyor...
Başta Fransa olmak üzere bütün Avrupa ülkelerinde gelişen ırkçılık hareketlerinin temelinde kapitalizmin çöküşü yatar... Daha doğrusu dini ittifak zemini üzerinde gelişen kapitalizmin; ünlü çıkar ilişkiler platformu, Avrupa Birliğinin iflas çanlarının artan çığlıklarını duyuyoruz.
Sömürgeler azalıyor Sömürülen yer altı ve yerüstü kaynakları bitti bitecek dünya halkları, gelişen teknolojiye paralel olarak uyanmaya ve ağır bedeller bile ödeyerek özgürleşmeye başladı... Güç dengeleri bozuluyor... Hep sömürdükleri ülkelerin zenginlikleriyle hayatını sürdüren ve sürmesi için de sürekli dünya ekonomisini, politikasını ve sermayesinin akışını düzenleyen tröstler topluluğu ve dünya cinayet şebekelerinin karargahı Avrupa, şimdiden sonra sancılı bir kabuk değiştirme sürecine girdi
Tutunacakları hiçbir değerleri kalmadı. Vahşi kapitalizm bütün değerleri metalaştırarak içini boşalttı. Ne dinsel inançlarında, ne geleneklerinde ne de insan duyarlılığı ve paylaşımlarında ruh kalmadı... Yaşam heyecanı bitti. Her şey ve herkes robot gibi... Dünya sanat merkezi sayılan başkentlerinde bile tıkanıklığın üst boyutları ve bunalımın ayak sesleri dolaşmakta. Özgün üretimin kaynağı olan yoksul ülkelere geziler düzenleyip, libidolarını hareketlendirmeye çalışıyorlar. Doğal olarak yarattıkları robota benzemenin veya yerlerini robotlara kaptırmanın şaşkınlığı içinde koşturuyorlar... Hayatın içinde kaynaklarını tükettikçe, gözlerini hırs bürümeye başladı ve yetersizlikler karşısında hınç ve öfkelendiler...
Özellikle dört elle sarılıp çökerttikleri sosyalizmin yıkıntıları altında kaldılar. Kapitalizmin ön koşulu olan sermayenin ve iktidarın hegemonyası ve şampanya esrikliğinin bu kadar çabuk biteceğini hesaba katmadılar. Her şey bitti. Sistem tıkandı. Globalizm adı altında uluslararası sermaye dolaşımı bile yeterli olmadı. Yoksullaşan ruhları ve bütçe açıkları sürekli çoğalıyordu.
Boşluk içinde dünya... Boşluk içinde hayat... Sömürülecek toprakta kalmadı. Kendi öz sermayelerini halkla paylaşmak da istemiyorlar... Bu nedenle kendileri dışındaki ülkelerde özellikle yoksul ülkelerde halkları ayrıştırıp savaştırmak, silah satmak ve ilerde sosyal patlamalara sebep olmasın diye gereksiz ve işe yaramayan insanların çoğalmasını önlemek için önlemler almak gerekiyordu.
Bunu bir oranda başardılar Sovyetler Birliğinin dağılması ve sosyalizmin bireyin egosuna yenilmesinden sonra potansiyel düşman olarak Müslümanları seçip bütün güçleri ve korkularıyla bu mazlum halklara yöneldiler Arap Baharı adı altında hem iç ayaklanmalarla silah sattılar hem de kardeş halkları bölerek, savaştırarak nüfusu azalttılar veya tarihsel yoksulluk, cahillik ve dine sarılmanın sonsuz kapılarını çoğalttılar...
Bir taşla üç-dört kuş vurmanın oyunları devam ederken bu kez kendi ülkelerinde bulunan yabancıların haklarını, yaşam biçimlerini, dillerini, dinlerini, eğitimlerini, örf adet ve geleneklerini yeniden kendi normlarına göre şekillendirip çözümlemeyi, uyum sağlamayanları da kendi ülkelerine göndermenin senaryolarını sahneye koymaya başladılar.
Bir zamanlar törenle karşıladıkları işçilerin yararlandığı sosyal hakları kısıp veya geri alıp ırkçı söylemlerle islamofobiyi kışkırttılar
Oh ne ala...
Düşman gördükleri ülkeleri sömür, halkı aç ve yoksul bırak Mandacı anlayışlarla o toplumları cahil bırak Kendi aralarında savaştır, sayıları azalsın Ayrıca silah sat para kazan... O toplumları zamanı geldiğinde, yine yoksul halklara karşı kullan, onlar barbar sen medeni Onlar köle sen, efendi Onlar tanrıya sen güce ve paraya tap Onlar yağmur suyu sen, şampanya Onlar mezara sen Aya
Yönetici erkin çıkarları esastır. Bu nedenle son yıllarda olduğu gibi ülkelerine gelmiş, sığınmış veya çalışan insanları da utanmadan aşağıladılar Dinini, geleneklerini, giyimini, beslenmesini küçümsediler Bu bir haçlı savaşıdır deyip, suçlu suçsuz bütün yoksulların tepesine bomba yağdırdılar Yeraltı kaynaklarını halkı için kullanan Libya lideri Muammer Kaddafiyi linç edip kaynakları paylaştılar Sonra onlar medeni, yoksul halklar cahil ve barbar
Yerim ben senin insan hakları maskeni. Yerim ben senin medeniyetini
Aslında zavallı bir sınıfın çöküşüdür bu sancılar. Kapitalizmin çöküşüdür; ahlaksızlığı ve düzenbazlığıdır bütün bu sahneler Avrupa halkına sözüm yok Onların çevre ve insani duyarlılıklarına saygı duyuyorum ve onların da dönen bu dolaplara kuşkuyla baktıklarını biliyorum... Çünkü birçok örgüt; sivil inisiyatifler, devletin, ilgiyi dağıtmak için dışarıda olaylar ve içerde de provokatif eylemler düzenlediklerinin farkında...
Alman malı müthiş sağlam Almanlar çalışkan Almanlar dürüst Hile hurda bilmezler Herkes devletin koyduğu kurallara en ince noktasına kadar uyar. Hiç kimse sistemi sorgulamaz
Fransa, romantizmin başkenti. Şarabın, aşkın, sarayların, parfümün, melez kızların ve aşk adamı erkeklerin ve valsların vatanı Özellikle felsefede ve sanatsal öncülüğünde bir zamanlar fark atan bir ülke Oh ne rahat Hiç bir sorun yok gibi gözüküyor..
Oysa sorun var Almanlar, Fransızlar ve diğer Avrupa halkları mevcut iktidarları sorgulamaya ve gelişen ayrımcılığa karşı saf tutmaya başladılar bile...
Alman işçi sınıfı, Fransız işçi sınıfı sistemle uyum içinde görülüyorsa da, dönen dolapların farkında. O ülkelerdeki sosyalist devrimciler, yeşiller ve insan hakları aktivistleri yeniden özgür dayanışma platformları oluşturdular.
İslamofobiyi güçlendiren devlet politikalarına karşı çıkarak halkların kardeşliğini ve dayanışmasını sürdürdükçe, direndikçe, alanlara çıkıp bu faşist, ırkçı söylemleri protesto ettikçe Avrupa gerçekten sahip olduğu uygarlığın üstündeki çamuru dökülüp pırıl pırıl bir gökyüzü altında bütün dinlerin, ırkların, dillerin kardeşliği ve dayanışmasıyla yeni bir hayata öncülük edecektir.
Artık dünya tek kutuplu değil Orta Asyada Çin, Hindistan, Rusya ve İranın oluşturduğu siyasi, ekonomik işbirliği bu uygar barbarların yola gelmesini sağlayacaktır. Az kaldı yeni bir dünyanın doğmasına...