Sayfa Yükleniyor...
28.Uluslararası İzmir Festivali.. 14 Haziran-03 Eylül tarihleri arasında gerçekleştirilen ve adı İzmir olan uluslararası festival.. Tam iki ay 19 gün süren ve hem de uluslararası kimlik taşıyan ve adını bu kentten alan festival..
Bir aydır dolaştığım yerlerde, soruyorum. Uluslararası İzmir Festivalini biliyor musunuz ? İzlediniz mi ? kaç kez ve nerede? İzmir kazan, ben kepçe.. Gezinti olduğum için bütün kentin atar damarlarında izlerimi takip ediyorum.. Bir Allahın kulu; bir Smyrnanın torunu, kentin adını taşıyan bu muhteşem etkinlikten haberi yok!.. Peki nasıl olur!.. Halkın bilmediği, izlemediği, görmediği, katılmadığı bir organizasyon bu kentin adını nasıl kullanabilir!.. Hem de 28 yıldır..
Bu kentin kültür sanat nabzını harekete geçirmiyorsa, mevcut değerleri kuşanıp modern bir algı ile çoğaltamıyorsa, kentin kendi ruhundan beslenen, bu kentin acılarını ve mutluluklarını, özlem ve taleplerini, aşklarını ve ayrılıklarını kuşanmış ve kendi sanatsal formasyonunda sunmaya, paylaşmaya, çoğalmaya çalışan; bu kentin üvey evladı sanatçıları kapsamıyorsa veya oradan alıp bir adım öteye gitmeleri için yol açmıyorsa Yani, bu organizasyonlarda kentin adı değil, ruhu yoksa, tabi, kimse bilmez..
Düşünebiliyor musunuz 28 yıldır bu kentte gerçekleştirilmekte olan bu uluslararası festivalden kimsenin haberi yok!.. Hadi İzmir adını yıllardır tepe tepe kullandınız Hadi yıllardır bu kentin insanına hayatını kolaylaştırmak ve güzelleştirmek için ayrılan bütçeden haksız yere pay aldınız.. Hadi, İzmirin en güzel tarihi villasını alıp tamirini Konak Belediyesine, milyarlarca liraya yaptırdınız.. Hadi İzmirli sanatçılara; ücretsiz zırnık koklatmayan, salon vermeyen, tahsis etmeyen Büyükşehir Belediyesinden AASSM ve fuardaki, yine bu kentin adını taşıyan büyük çiftlik, kültür merkezinin salonlarını ücretsiz aldınız.. Hadi, benim zavallı Kültür ve Turizm Bakanlığımdan, çiftlik Büyükşehir Belediye Başkanlığımdan, İZKA havuzundan ve muhterem Eczacıbaşı mütevelli heyetinden paraları topladınız..
Toplayın, itirazım yok.. Hibe alın, itirazım yok.. Şatoları, villaları kullanın itirazım yok.. Kendi kendinize eğlenin itirazım yok.. Ama bu kentin adını taşıyıp da bu kentin kültür sanatını yadsıyorsanız, Levanten kardeşlerimizin küçük Parisi olan bu saf ve bakire Smyrnanın adını kötü emellerinizde kullanıyorsanız, itirazım var.. Dünya şiirinin babası Homerosun doğduğu bu kentin bin yıllardır var olan bütün kültürel değerlerine sahip çıkmıyorsanız itirazım var..
Dede Efendiden, Rakım el Kutluya, Dario Morenodan, Rüştü Şardağa, Tamburi Ali Kudumzenbaşıdan Santo Şikariye, Hacı Arif Beyden Hüseyin Mayadağa kadar bu kentin ruhunu geleceğe taşıyan sanatçılara sahip çıkamıyorsanız itirazım var.. Son dönem yetişen sanatçıları unuttuğunuz ve bu kentteki üretimlerini görmemezlikten geldiğiniz için itirazım var..
Batıya özgü olan Klasik müziğine karşı olduğum anlaşılmasın.. Zaman buldukça dinlemeye bayıldığım, dinlenmek için ruhumu sardığım o müthiş ses uyumuna, kelebek kanatlarının çırpınışına, ırmakların sizi alıp götürmesine, rüzgarın, sevgilinin elinden düşürdüğü mendille yüzünüzü sarmasına yabancı değilim. W.Amadeus Mozartın Avusrturya İnsburg kentinde altın kubbeli katedrallerin dibinde ilk konser verdiği cafede Mozartı o mekanda dinlemek üzere kaçan, o müziğin büyüsünü bilen ve kendi hayatında çoğaltan birisi olarak, bu kentin gerçeğini ve değerlerini de biliyorum.. İşte bu pencereden baktığımda; ben de diyorum ki, adınız yanlış Festivalin adını değiştirin.. Önerimin ciddiye alınacağını ve kentin adından-sorumluluğundan sıyrılarak daha romantik-fantastik bir adla festivali kendi getto muhipleri cemiyetince sürdürmelerini öneriyorum.. İzmir Uluslararası Klasik Müzik Festivali olarak değiştirin.. Sizi desteklerim, hatta size ücretsiz danışmanlık bile yaparım Ama genel anlamıyla ve kapsam alanıyla İzmir Festivali diyemezsiniz.. Sözcüğün içeriğine, anlamına uygun etkinlikler yapılmadığı için komik kalmaktadır. Ayrıca bütün İzmir, klasik müzik hayranı da değil.. Bu kentte bu anlamda marka olmuş, kompozitörlerimiz de yok.. Yorumcuları siz sanatçı sayıyorsanız, bu sizin sanat algısı kalitenizi de gösterir. Bu kentte çıkmış, doğmuş yaşamış, üretmiş ve eserleri dünya salonlarında ayakta alkışlanmış bir sanatçı gösterin!.. Yok.. O zaman benim bu kentimin adını, tek bir boyuta hapsemezsiniz, kendinize mal edemezsiniz..
28. Uluslararası İzmir Festivali programına bir bakalım: Sinfonia Varsovia Orkestrası, Alla Turca, Alla Polacca, Arte Dei Suonatori&Rachel Podger, Amaryllis Quartett, Mario Frangoulis, Dora Schwarzberg&Tuncay Yılmaz&İKSEV Oda Orkestrası, Lilianna Zalesinska&Szczepan Konczal, Quartetto Di Venezia, Martha Graham Dance Company Janet Eilber, Sinfonia Varsovia Orkestrası, Krzysztof Penderecki, The Silk Road Ensemble With Yo-Yo Ma..
Harika Müthiş.. Hadi dinleyelim Ama bütün kentin duyarlılığını, üretimini, kavgasını içeren İzmir Festivali adıyla değil, Çünkü İzmir ile alakası yok. İzmir Klasik Müzik Festivali diyebilirsiniz, eyvallah.. Peki nerede düzenlenecek bu etkinlikler? Efes Antik Tiyatroda, Aya Haralambos Kilisesinde, İ.E.Ü gösteri merkezinde, St.John Baptist Kilisesinde, Efes Celsus Kütüphanesinde, AASSMde.. İzmir adını taşıyan festivalin yalnızca iki konseri İzmir de Diğerleri! Peki, içeriği, gerçekleştirme alanı olarak bunu nasıl bütün İzmire mal edebiliyorsunuz!
Kaç İzmirli gidebilecektir bu festivale.. Peki kaç para bilet?.. 100-250 TL arası. Yani, asgari ücretle çalışan bir İzmirli eşi ve çocuğuyla aldığı aylıkla; bu konserlere, yemeden, içmeden, yol parası ödemeden, su içmeden gider ve orda kalır, dönemez.. Bir memur gidemez.. Bir öğrenci.. Bir işçi.. Bir esnaf gidemez.. Peki, pardon siz bu festivali kimin için düzenliyorsunuz?..
Aaa turistler için..Vali, Belediye Başkanı, partili zatlar, liboşlar, entel danteller ve tuzu kurular içinse lütfen bu halkla, İzmir halkıyla dalga geçmeyin.. Yabancılara kendi müziğini dinletmenin anlamı yok veya bizim kültürel algı-paylaşım kalitemizi de göstermiyor.. Bizimkilerin ise, çoğunluğu zaten bu müziği kavramaya uygun genetik ve kültürel alt yapıları yok.. Kendinden geçmeler, burjuva meditasyonuna ayak uydurmaların hepsi sahte ve özentiden başka bir şey olmadığını biliyoruz. Burjuva kültür eğitimini alan bireylere sözüm yok.. Onlar da bu ülkede, bu kentte böyle herkesin gidebileceği alanlara gitmezler.
Kültür emperyalizmini bilen ve ona karşı savaşırken; batı müziğini, edebiyatını, resmini, dışlamadan ulusal sanat kimliğimizle buluşturup zenginlik oluşturan ,önemseyen bir kuşaktan geliyorum. Ve bu kentin gerçek sahibi olan aydınlar, sanatçılar adına soruyorum.. Neden bu etkinlikte, İzmirin yetiştirdiği sanatçılar yok.. Neden kendi mahallende, semtinde yaşayan ve el uzatılmasını, desteklenmesini bekleyen birçok sanatçı varken sırtınızı dönüyorsunuz.. Gümüşpala, Çiğli, Yamanlar, Bayraklı, Naldöken, Gültepe, Ballıkuyu ve İzmirin bütün semtlerinden sizi kaç kişi izleyebiliyor?.. Sizin toplumsal vizyonunuz ve misyonunuz nedir?.. Bu halka kültür sanat bilincini bu şekilde sınırlar çizerek mi, dışlayarak mı vermeyi düşünüyorsunuz?.. Karanlığı çoğaltan kültür emperyalizminin neresindesiniz ?..
İki yıl önce Almanya Goslar kentindeyiz. Almanyaya göçün 50. Yıl dönümü nedeniyle yazar, sanat eleştirmeni İbrahim Karaoğlunun küratörlüğünde düzenlenen karma resim sergisi nedeniyle; Cuma Ocaklı, Reyhan Abacıoğlu, Habip Aydoğdu, Mehmet Alagöz, Filinta Önal ile akşam yemeği için bir Türk lokantasına davetliyiz.. Almanyanın en ünlü lokantası. Çünkü klasik müzik dinleterek yetiştirilmiş sığırların etlerinden, sinirsiz ve yumuşak etlerinden az pişmiş kanlı bonfileler.. İspanya da özel çiftlikte yetiştirilen bu hayvanlar 24 saat klasik müzik dinletildiği için etleri sinirsiz ve yumuşak ve daha lezzetli oluyormuş.... Hep birlikte birbirimize bakarak yedik. O günden beri klasik müziğin ülkemde-dünyada yarattığı etkiyi araştırıyorum.. Ve bu anlamda işbirlikçi global sermayenin kültür emperyalizmine katkılarını ve politikacılarımız, (CHP dahil) ılımlı, sakin, tepkisiz İslam devleti kurma senaryolarını inceliyorum.. Sonuç, sığırlar gayet sakin, geviş getirerek müziğini dinliyor.. Her şey ber kemal.. Korkacak bir şey yok ( ! )