2

Kuşadası’nda Sanat Turizmi


  • Oluşturulma Tarihi : 05.12.2015 07:46
  • Güncelleme Tarihi :

Teknolojik gelişimler hayatımızın bütün algı boyutlarında müthiş değişiklikler yaparak ruhumuzu işgal etmeye devam ediyor. Siber-Bilişim çağda bütün kavramlar yeni ve farklı tanımlarla yerini almaya başladı bile. Eskiden turizm derken; salt deniz, kum, güneş algılanırken ve herkes denizi kumu, güneşi olan ülkeleri hayal ederken şimdi insanoğlunun gelişen olanaklarıyla bunları her yerde yapılabileceğini gördü. Artık, deniz olması gerekmiyor; yapay göletler, yapay derinlik ve simülasyon dalgalar, taşıma plaj kumu, solar cihazlar ve her mevsimde hem de bir yerlere taşınmadan deniz turizminin gerçekleştirilebileceği görüldü. Yapay-illüzyon görüntüler asla gerçeğin tadını sıcaklığını, keyfini vermiyorsa da artık bunların farkına varan da yok…

Bu nedenle turizmde cazibe merkezi oluşturmak ve farklılığı ön plana çıkarmak gerekir. Son yıllarda tarih veya kültür turizmi ön plana çıkarak insanları plajın cehennem ateşinden kurtarıp farklı kültürlerle kaynaşmayı, tanıştırmayı ve karşılıklı algısal temalarla çoğalıp kaynaşmayı sağlaması bu sektörü biraz rahatlattı. Globalizmin aynasında her şeyin her yerde olduğu ve olanaklaştığı bir zaman diliminde kültür turizmi bir can simidi gibi dünya turizm sektörünü kurtardı. Ama şimdilik…

Şimdilik diyorum. Çünkü mekanikleşen insan topluluklarının mutlu olma ve farklılığı yaşama serüveni ulusal ve yerel kültürel farklılıklarıyla cazip hale getirilmesi yeterli değildir. Peki, ne yapmalı? İşte işin can alıcı noktası burada. Kültür turizminden sonra ne olacak!

Ege kıyılarında tatil yapan turiste kendi müziğini, kendi içeceğini, yemeğini ve kendi mimarisindeki blok-betonlaşmayı vermek, her şey dahil anlayışı ile ancak dönemsel ve kıt kanaat yaşayacak kadar ayakta kalmayı sağlıyorsa da, sürekliliği ve cazibesini yitirdiğini yaşayarak öğrendik. Kalıcı, farklı ve cazibe merkezi olmanın yolu elbette mevcut değerlerinin bilincine varmak ve bu farklılığın reklamını-tanıtımını iyi yapmakla başlar. Yeryüzü medeniyetlerinin merkezi konumundaki ülkemizin, özellikle Ege bölgemizin halen Paris’in bir Eiffel Kulesi kadar sadık konuğu yoksa oturup düşünmemiz gerekir. Elbette dünya fuarlar birliğinin EXPO’nun ürünü olan bu estetik demir yığınının romantizme katkısını yadsımıyorum ama bir Efes harabeleri veya Afrodisias heykellerinin, Pamukkale’nin yanında adı bile geçmez.

İklim desen, dört mevsim. Tarih desen, bütün dünyanın atası… Coğrafya desen; bal, balık, badem ve bütün koyları iğne oyasından çıkmış bir tablo. İnsan desen temiz, sade ve dürüst… Hayat desen; döviz karşılığı ucuz veya bedava. Buna rağmen biz, bu cennet bölgede hala 6 ay turizm, 6 ay tadilat yapıyoruz. Ege’de bizim kışımız; Orta Avrupalılar için ilkbahar, kuzeyliler için yaz. Her köyde farklı bir destan farklı mitolojik kahramanların ayak izleri. Geleneksel motifleriyle, mimarisiyle köylerimiz, düğünü ve şenlikleriyle yaz kış devam eden ve paylaşımcı o insan ilişkileri Avrupalıların kaybettiği, unuttuğu insan duyarlılığının son örnekleri.

Bunlar yeterli değil. Dünya turizminde artık yarışan daha farklı argümanlar var. Sanat…

Geleceğin turizm bileşkesi veya farklılık trendi sanatın, yerel-ulusal sanatın evrensel sanatla buluşturulmasındaki son kavramsal objeler turizmin anahtarı olacaktır. Konuk olarak hangi ülkeye giderseniz gidin öncelikle yerel giysili yerel sanatçıların müziği, şiiri ve duvarları süsleyen yerel sanatçılara ait motifler, resimlerle karşılanırsınız. Ve ilk önce galerilerini müzelerini gezdirerek farklılıklarını, tarihsel ve modern sanat birikimlerini ve bir süre sonra da sanatçılarıyla tanıştırırsınız...

Artık her turistik tesis ayrıca bir sanat galerisine veya özel müzeye sahip olmakla reklamasyonda farklılığını dile getirmeye başladı bile. Meryem Ana ve Selçuk Efes Müzesi olmasa, Kuşadası beş para etmez. Deniz, yat, kum her yerde var. Ama tarihin içinden çıkan o heybetli mimari ve içindeki eserler, yalnızca orada var. Bu nedenle sektörün en önemli tanıtım çalışmalarında artık ellerindeki sanatsal objeleri ön plana çıkararak farklılığını ortaya koymaları gerekir.

Kuşadası ve diğer turistik ilçelerimiz; deli danalar gibi yaz sezonunu iyi kötü geçirir. Ama sunulan hizmetin Kalitesi tartışılır. Peki, kışın neden kapalı bu kadar turistik tesis. Neden sanatsal festivallerle, çalıştaylarla, konferanslarla, yarışmalarla ilgi odağı olmayı sürdürmüyor. Akdeniz’in turizm merkezi olan Ege bölgemiz, neden Akdeniz’in sanat merkezi değil! Her şey var. İklim, kışın bile ilkbahar. Tesis de yerinde duruyor. O zaman niçin değerlendirilmiyor bu olanaklar. Dünya cenneti niçin boş. Ilık yağmurun romantizmini sanatsal buluşmalarla neden dünya markası yaratılmıyor?

Şu bir gerçek. Halkların gerçek temsilcileri sanatçılardır. Yeryüzünde hayata tanıklıklarını yapanlar da onlardır. Çağına tanık olarak verdiği eserler sonsuza kadar yaşar. Yani, sanatla buluşan bir coğrafyanın, bölgenin, tesisin ama reklam filmi, ama tanıtım veya bir öykü, bir film senaryosu veya bir tabloda yer alması yıllarca okuyucuların, izleyicilerin akım yolunu oluşturur. Renklerin ve ruhların dansını bir tabloda ölümsüzleştirmek varken, neden bu sessizlik. Veya “Godo’yu” dışarıdan beklemek.

Turizmin yeni ve romantik çığırtkanı; sanat... Bölgemizi, turistik tesislerimizi ne kadar çok sanatla-sanatçıyla buluşturursak ve eserlerini aynı mekan içinde sergileyip gerekirse beğenilmesi halinde satarsak; dışarıdan daha kaliteli ve daha çok, duyarlı ve hayata kalıcı izler bırakan turist-havarilerin gelmesini sağlayabileceğimiz gibi kendi sanatsal birikimimizle buluşturarak estetik boyutu olan ve kalıcı bir reklam-tanıtım çekirdeğini oluşturmuş oluruz.

Bu anlamda, Kuşadası’nda sanata öncülük yapan Belediye Başkanı Özer Kayalı ve sponsorluğu üstlenen, yüreğini ve tesisini açan Belmare Hotel sahibi Mücahit Şaşmaz’ı kutluyorum. Kuşadası’nda, uluslararası kültür sanat buluşmalarını gündeme getirerek kış turizmini başlatan kişi ve tesis olarak öncülüğü yapmalarının tarihsel onurunu ve ilk olmanın kıvancını yaşayacaklardır. Merkezi İzmir’de olan Uluslararası Aktivist Sanatçılar Birliği ile 22 ülkeden gelen sanatçılara ev sahipliği yapacak.05-11 Aralık 2015 tarihlerinde gerçekleştirilecek olan Kuşadası Uluslararası Renklerin Kardeşliği Resim Çalıştayı’na katılan sanatçıların yapacağı ve Kuşadası’nın kış görüntülerini, sessizliğini ve büyüsünü saklayan tablolar 12 Aralık 2015 tarihinde Belmare Hotel’de açılacak sergi ile kamuoyu ile paylaştırılacaktır. Bu girişimin; ülkemizin bütün turistik tesislerine ve sezonun 6 ayını kapalı-ölü geçiren turistik algısını  yürütenlere örnek olmasını temenni ediyorum. Unutmayın, turizmde markalaşmak, farklılıklar sunmakla mümkündür. O da bütün aşkların; sevginin ve barışın bileşkesi sanattır. Bu nedenle yılın yarısını kapalı geçiren bütün turistik tesislere önerim, Avrupalıya göre bahar olan bizim kış mevsiminde bütün tesisleri kültür-sanat festivallerine açmak ve elbirliği ile bölgemizi dünya kültür-sanat merkezine dönüştürmek.

Kuşadası’nda Sanat Turizmi
Ümit Yaşar Işıkhan
Yazarımız Kim ?

Ümit Yaşar Işıkhan