Sayfa Yükleniyor...
Nato Çocukluğuma Kamp Kurdu..
Kimsenin kimseye dönüp bakmadığı, herkesin yaşamında özgür olduğu, köşeyi dönmenin bütün yollarını mubah saydığı, büyük kentte İzmir de bu kargaşada mutlu muyduk !?
Yan baktın, laf attın diye cinayetlerin işlendiği, katı kuralların insanı kuşattığı bir sayfadan, kim kime dum duma hayatın sayfalarına taşınmanın travması elbette olur. Salt Mardinden gelen değil, nerden gelirse gelsin veya her kimse nereye giderse gitsin bu değişim ve entegrasyon şokunu yaşar.
Ailem İzmirde Ben uyum sağlayamadığım için ortaokulu okumak için anneannemlere Mardine geri dönüyorum. Mardin, İzmir-Mardin gidiş gelişlerde, yol boyu gözlemlerimi not alırdım. İkinci şiir yapıtım Andaç Yerle Gök de çocuksu, duygusal serenatlarını yazdım.
Sonra Mardine küstüm..
Askeri radar yapılsın diye, çocukluğumun geçtiği kale Natoya satıldı. Bahçelerimize el konuldu.. Sonra çocukluğuma..
Sonuç, ne Mardinli kalabiliyorsun, ne İzmirli olabiliyorsun.
Mardinde dört dilde doğmak...
Ama, burada müthiş bir sentezin oluştuğunu, 10 bin yıllık kadim Mardin kültürü ile beslenip, 8 bin yıllık Smyrna kültür ile şekillenmek ve hayatı yorumlayıp yaşamak müthiş algı ve yansı zenginliğini de, kültürel kalıtın coşumunu da getirmektedir. İki müthiş kültürün buluşması, birbirini beslemesi ve oluşan sentezle hayata dönük eylemsel kişiliğin oluşması, renkler ve tadlar, düşünsel ve ruhsal anlamdaki yaşam biçiminizi veya sanatsal yansınızı da farklı kılar.
1986 yılından beri ülkemi yurtdışında festivallerde temsil ediyorum. Amerika hariç, gitmediğim ülke yok.. Bu tür organizasyonlarda sizden önce özgeçmişiniz gider veya ona göre tanıtımınız yapılır.. 1987 yılında Irak Mirbed uluslararası şiir festivaline gittim.. Türkiyeden gidiyorum diye, Kerküklü Türkmenler, Mardin doğumluyum diye; Kürtler, Araplar ve Süryaniler beni yürekleriyle kuşattılar.. İşte bu Mardinli olmanın, o kadim kültürden beslenmiş olmanın güzelliğiydi.. Daha doğuştan dört bilen veya doğal olarak konuşan, anlayan bir bireyin, her dilin derinliğindeki tarihsel kültürel birikimini veya kıyısında bile gezmenin yarattığı ayrıcalığı yaşıyorsunuz..
İzmirde meslek ve sanayi organize siteleri, sanayi çarşısı, ayakkabıcılar, gıda, mobilyacılar sitesi vb. organizasyonlar ilk defa 1970li yıllarda Mersinlide 1.sanayi sitesinin kurulmasıyla başladı.
Oysa bu organizasyon Mardinde 16.yy da başlamış.. Kasaplar, terziler, kalaycılar, ayakkabıcılar, kuyumcular vb. bütünsel veya üretim sınıfları yüzlerce yıl önce yapılmış ve insan hayatına bir düzen getirilmiştir.
İzmir ve Mardinin en önemli ortak noktası, eşekleridir. Daha düne kadar başta Ballıkuyu, Kadifekale, Yeşildere, Yalçınkaya, Gültepe ve diğer eski yerleşim alanlarının çöpü eşeklerle taşınırdı. Mardin de de halen öyle.. Çünkü hep basamaklarla çıkılan, araç girmeyen o yollarda temizlik hizmeti böyle verilmektedir. Ve elbette, tarihsel olarak her iki kentin de kadim bir kültüre sahip olmasıdır. Her iki kentte yaşayan insanlar şanslıdır. Ama bu kentin birikiminden beslenen insanlar daha da şanslıdır. Ben bunlara MARİZli diyorum.. Öz Mardinden, biçim İzmirden. Müthiş bir sentez..Şimdi İzmirin her köşesinde Marizlilerin çocukları İzmir doğumlu olarak hayata sarılırken, atalarının o müthiş renkli geleneksel şiirden kaç dizesini yaşayabiliyorlar.. Veya ruhlarının alt yapısını oluşturan Mardini ne kadar tanıyorlar bilemiyorum ama, temennim bu sentezin güzelliğini yaşayarak paylaştırmalarıdır..
Mardinliler İzmiri daha çok sevdi. Gece Mardinde deniz var.. İçinde tek tük gemi ışıklarını gördüğünüz, seyir halindeki gemilerin, gündüz ovada dolaşan tarım araçları olduklarını görürsünüz. Bu nedenle Mardinliler denizi severler. Bu nedenle İzmir de midye yapımında uzmandır ve yüzme bilmemesine rağmen balıkçılık da yaparlar. Azimlidir. Ekmeğini alın teriyle, taştan çıkarır. Ben de denizciydim, bütün ege kıyılarında Liman Başkanı olarak görev yaptım. Her kıyı şeridi kasabasına (Akçay, Ayvalık, Foça, İzmir, Güllük, Bodrum yarımadası, Datça, Marmaris, Göcek) Mardin ve İzmirin kadim kültürüyle beslenen bir ruhla kültür sanat festivallerini başlattım.
Bir şair olarak ilk ödülümü Mardinde ortaokul son sınıfında Cumhuriyetin 50.yıl şiir yarışmasında rüyamda gördüğüm Mustafa Kemali yazarak almıştım. son ödülüm de Homerostan..
Tarihin en ünlü ve en büyük şairinin yaşadığı; dolaştığı, denizine ırmağına girdiği, incirini, zeytinini yediği kentte, kıyılarda, topraklarda olmanın güzelliğini ve şiirin barışa uzanan sevgi kanatlarını takmanın sorumluluğunu da taşıyorsunuz. 1989-1990 yıllarında 68 ülkede şubesi olan ve 8 dilde yayınlanan Türkiyenin ilk uluslararası kültür sanat dergisine HOMEROS adını verdim. Yeterli mi?
Hayır... Bir Mardinli şair yazar olarak 27 ülkede temsilciliği bulunan Internatıonal Activist Artists Association-Uluslararası Aktivist Sanatçılar Birliğinin merkezini İzmirde Homerosun memleketinde kurarak, dünya medeniyetlerini besleyen Anadolu ve Mezopotamya kültürlerini, ırmaklarını dünya halklarıyla paylaşmaya, dostluğu, barışı, sevgiyi, kardeşliği iktidar kılmaya çalışıyoruz..
Bugüne kadar 10 şiir-öykü yapıtı yayınlanmış bir sanatçı olarak, bireysel ve toplumsal tarihimizde Mardin-İzmir göç öykülerini, değişen hayat normlarını, insani değerlerimizi, çevremizde sürmekte olan savaşlarla buluşturarak uzun soluklu bir roman çalışmasına, sinema film senaryosuna, tiyatro oyununa, şiire veya ifadenin estetiksel sayfasına başladım. 2015 yılında romanımın birinci bölümünü tamamlayabileceğimi umuyorum.. Yol uzun, anlatılacak binbir gece masalından kaçan çocukların elleri size uzanacak..
Mardindeki özellikle Ezidi ve Süryani kültürün, Arapların ve Kürtlerin Türk kültürüyle oluşturulan çok renkli hayatın bütün ezgilerini paylaşmanın yolu açılmalıdır. Bu anlamda Konak Belediye Başkanlığı ile başlattığımız kardeş kentler sanat buluşmalarının başlamasıyla ebruli renklerin şiirinden süzülen sevdaların elleriyle, gözleriyle tanışmanın, kaynaşmanın yolu da açılmış olacaktır. Antakya, Mardin, Trabzon, Eskişehir, Van ve Çanakkale ile devam edecek olan bu sanat şölenlerinde Anadolulu olmanın zengin ve yüce ruhunu gelecek kuşaklara aktarmak ve paylaşarak kardeşliğin fotoğraflarını çoğaltmak güzel olacaktır. Çünkü barış, tanıma ile başlar. Dostlukla gelişir. O zaman merhaba diyelim, Mardinlilere, Marizlilere, İzmirlilere.. Hepsi aynı şarkının sularında yıkanan umutların elçileri olsun.