2

NİOBE’NİN  GÖZYAŞLARI  veya  SOMA’YA  AĞIT


  • Oluşturulma Tarihi : 15.05.2014 09:25
  • Güncelleme Tarihi :

Gün, yeryüzü tanrılarının metale dönüşen yüreklerini kasalara sakladığı saatlerde Niobe’nin dinmeyen gözyaşlarını silmek isteyen yüzlerce işçi arının kanatlarıyla serinlik yarattığı saatlerde durdu.

Zaman, ölümün hain çığlıklarını sessizce kanallardan Hades’e doğru akarken, toprak yaratıldığı günden beri hiç bu kadar kararmamıştı. Tanrının aydınlık yüzünü ateşe çeviren bir yıldırımın intikam alışında yer ve gök yeniden şekilleniyordu.

Hades’in ülkesinde ölümün diğer adı; tanrılardan çalınmış öyküleri yeşil bir dalın çiçeğinde unutmak için saklanmıştı. Hades ordaydı… Cehennem sıcağında pişen ekmeğin peşinde koşan binlerce hayatın mırıldandığı şarkıların sözlerinde bizim ve  Niobe’nin gözyaşları vardı.

Toprak üst üste kendini örterken aralarında kalan ekmek avcılarının sesi çıkmadı. Hades’in uyurken sessizce öten sur borusunu ancak yüzlerce metre yukarıda, toprağın kıyısında oynayan küçük çocukların saçlarından düşen umudun ve özlemin ve sevmenin çiçek tozlarıyla duyulurdu.

Hades,uyandı… Niobe  gözyaşlarını suluyordu.

Hades kendi karanlığında, aydınlıkla gelen tuhaf giyimli çocukların ellerindeki kazma ve kürekleri silah olarak algılaması ilk değildi. Başlarındaki baretlerin ortasından çıkan ışığın anlamını çözmekte aciz kalan yeraltı tanrısının şaşkınlığı uzun sürdü. Yüzlerce metre toprağın altına kadar sızan Niobe’nin gözyaşlarına anlam veremedi.

Ses geldi… Tanrılar saldırıya geçti..

Kızıl oklar toprağın karnından geçen bütün tünelleri aydınlattı. Arkasından okçular, ateşten yağan bu siyah bulutları içlerine doğru akarken milyonlarca yıldır kendini saklayan toprağın içinde uyuyan ruhları uyandırdılar… Hades uyandı… Niobe  sıçradı tutunduğu kayadan..

Toprak umudu boğuyordu… Toprak nasırlı elleriyle kazmasını bırakmayan tuhaf bakışlı insanların suskunluğunu çığlığa dönüştürmüştü… Toprak beni örtüyordu..

Niobe uyan…

Niobe, çocuklarını öldürüyorlar…

Niobe, ayağının dibindeki toprağa gömüyorlar çocuklarını..

Çocuklarını dışarda bekleyen  binlerce çocuk var… Çığlıklarını  gömen toprağın üstünde şaşkın ve çaresiz  ağlaşıyorlar… Senden daha fazla ve daha hırçın ağlıyorlar Niobe.. Ses ver… Bağır çocukların seni duyar…

Bağır, çocukların sana ihtiyacı var.. . Ateş içindeler, karanlıklar içinde, Hades’in avuçlarında, Hades’in yangınında, Niobe onlar senin çocukların…

Altı kızdan, binlerce doğdu… Altı oğlundan binlerce… İşte onlar Niobe.. . Onların sesini duyuyor musun… ekmeğin ve kazmanın sesini…  Çığlıklaını… Umutlarını.. Anneleri var senin gibi Niobe..

Taş kesilmek için yalvarıyorlar, Niobe… Gözyaşlarını rüzgar  dağıttı bakışlarına, tıpkı senin gibi, hüzün bağlandı… Senin gibi yüreklerinde ölümün en koyusu.. Karanlıkların en derini, yangınların en sıcağı, ayrılıkların en uzunu ve çocuklar…. Senin çocukların… Sana bakarak ağlayan bütün annelerin çocukları… Yanıyorlar  Hades’in avuçlarında Niobe..

Bağırıyorlar…Niobe… Soluk alamıyorlar, alınlarındaki ışık ,gün ışığı değil Niobe..

Ah Hades, senin yurdunda… senin sofranda… senin ekmeğinden beslenirken  hayata, çocuklarına, annelerine, babalarına, sevdiklerine ve bahara tutunmak isterken, bırak onları ..Onlar senin değil Hades....Onlar yukarıda ağlayan binlerce Niobe’nin çocukları. O hüzünlü ve yorgun Niobe’nin torunları..

Ah Niobe beni duyuyor musun..…Ölen çocukların çoğalıyor..

Sen Hades, taş kesilen yüreğini hangi anneyle paylaşacaksın.. Dinmeyen gözyaşları hangi çocuğa bırakacaksın… Senin yurdunun üstündeki cennetin çiçeklerini nasıl ve kime vereceksin..

Toprak sallanıyor… Kor bir alev soluduğum havayı içti. Ben ölüyorum.. Yeraltındaki çocuklar gibi kuruyor  bakışlarım… Ellerimdeki kazmanın bıçak ağzını açmıyor. Tanrıyı arayan çığlıklarımıza  yanıt gelmiyor.. Dillerimiz kurudu.. Ellerimizin derisi… Yanımdaki akrabam, komşumun çocuğu, okul arkadaşım.. .Hepimiz birbirimize bakıyoruz.. son soluğumuzu haykırışa verdik…

Orda kimse var mı…

Niobe orda mısın…

Anne  orda mısın…

Ah çocuğum.. Orda mı…

Oysa ,oyuna gider gibi indik Hades’in bahçesine.. saklambaç oynar gibi daldık tünellerine hayatın. Meşalelerle  sokaklarda koşan, adaklarla büyüyen bizdik.. Niobenin gözyaşlarını silen, gözyaşlarıyla  ağlayan bizdik.. Ekmeğini taştan çıkaran, siyahları bakışlarımızda nakışlayan bizdik..

Artık gözyaşlarını çoğalt Niobe.. O  kayaya yaslanmaya geldik..  Seninle,sonsuza kadar.. Kan içinde,kar içinde yüreklerimizde kalacak hayat.

 

 

NİOBE’NİN  GÖZYAŞLARI  veya  SOMA’YA  AĞIT
Ümit Yaşar Işıkhan
Yazarımız Kim ?

Ümit Yaşar Işıkhan