2

SOMAYA AĞIT 3 Anne… Annem… Burdayım..


  • Oluşturulma Tarihi : 24.05.2014 06:28
  • Güncelleme Tarihi :

Ah… Kurtuluyoruz galiba. Derinlerden gelen uğultu… Parlayan o aydınlık ne !..

Geliyorlar… meşaleleriyle geliyorlar.. Ordu halinde geliyorlar… arkadaşlarım geliyor.. Beni, bizi burada yalnız bırakmayacaklarını biliyordum.. Aydınlık yaklaşıyor… Artık duvarda kendi gölgemi görmeye başladım..

Ohh yüzlerce metre yeraltında kemiklerim üşümüştü..

Ohh gelen ışık yüzümü ısıttı.. Oh nihayet, ısınıyoruz.. Kurtuluyoruz…Gelenler var…Gelenler olmalı…Gelenler…Gelenler…

Ateş… Sıcaklık… Yangın.. Soluk almalıyım.. Şimdi… Ciğerlerimi patlatırcasına.. Karanlıkta koşabilmeliyim.. Uçabilmeliyim gün ışığına..

Hızla… Bin hızla duvarları görmeden tıpkı rüyamda koştuğum gibi uçabilmeliyim aydınlığa… Kapının aydınlığına.. Güneşe..

Çıkmalıyım bu cehennemden.. Burada zebaniler ve melekler de yok.. Tanrı mı !..

Kulaklarımı çınlatan göçük sesi değil.. Alevlerin zebani şarkısı değil… Karanlığın korosu değil.. Bana doğru.. Yüzüme doğru… yüreğime doğru… Tüneller yanıyor.. Ateş… Yangın… Soluduğum hava yanıyor..

Duvarlar… milyonlarca yıldır serinliğini kendine saklayan duvarlar… Toprak ve taş… Siyah taşlar… Siyah toprak.. Siyah bir aynanın küllerinde kalıyor.. Kalıyorum..

Ah… Hiç böyle ısınmamıştım… Ellerimdeki çatlakları görüyorum.. Ellerimdeki kazma izlerini.. Yaralanmış avuçlarımda kabuk bağlamadan kömür tozuyla sıvanmış hayatımı görüyorum..

Ah.. Geriye doğru.. Aşağıya doğru.. Derinliklere kaçmalıyım.. Uçmalıyım.. Derinliklere.. Serin dönemeçlere, yüzümü yalayan ve her geçişte ürperten havaya doğru koşmalıyım..

Tanrım… Tanrımız… Nerdesin.. Meleklerin.. Yolların… Aydınlık ve serin yolların.. Yeşilliğe çıkan, evime giden, çocuğuma giden yolların !..

Aaa arkadaşlarım burda.. Koşun… Koşuyorum.. Çarpışıyoruz arkadaşımla.. Özür diler gibi yol verdi.. Peşimden geliyorlar.. Bilmediğimiz gölge yolların Derinliğine.. karanlığa.. koşuyoruz… Baret.. Ah baretlerimizin ışığı da bitiyor.. Soluk alamıyoruz.. Gözlerimiz büyüdü.. Birisi.. Bin kişi aynı anda boğazımı sıkıyor.. Tanrım ölüyorum galiba.. Tanrım nerdesin.. Ölüyoruz..

Son bir adım… koşmalıyım… koşmalıyız… hava… biraz hava…iğrenç bir koku dolandı saçlarımıza.. İlk günden beri sevmedim bu kokuyu zaten. İğrenç bir fare ölüsü.. Ah biraz hava… Soluk almak istiyorum… Siyah duvarlara tutunarak ve aralarda çatıyı tutan kütüklere yaslanarak, sürünerek.. Düşerek… Azalarak.. Koşuyoruz.. karanlığa.. Havasızlığa.. Belki.. Belki bir ışık… Belki temiz ve yeni bir hava.. Belki kurtuluş… Belki bu cehennemden hayata çıkış.. Çıkış.. Çık… Çı.. Ç.. Tanrım öldüm galiba..Bana bunu yapmamalıydın.. Yapmama.. yapma.. ma.. ma. mama..

Annem sesimi duydu galiba… Oh aydınlık… Oh soluk alıyorum.. Ah.. Kızım da geliyor..

Niçin ağlıyorlar acaba.. Oh ne güzel, onları gördüm… Burdayım… Hey burdayım..

Bu beyaz elbiselerim de nerden geldi.. Hiç böyle temiz elbisem olmamıştı.. Hem de ütülü gibi.. Ben hiç sevmem ütülü elbiseyi, ama neyse. Koşmalıyım… Anne… Anne… Burdayım.. Burda.. Neden sesimi duymuyorlar acaba… Bu kalabalık da nerden çıktı.. Bu ev benim evim.. Kızım Ayşe… Burdayım gız… Bak bak burdayım.. Bak şurda el sallıyorum..

Oo saçlarında ne kadar yumuşak… Annen yeni yıkamış galiba.. Hımm beni karşılamaya geleceksin diye mi.. Kardeşlerin nerde?.. Ya annen..

Bak babaannen de geliyor.. Anne.. Anne.. Mama… Mama..

Niye beni duymuyor… Neden saçlarını yoluyor Annem… Neden ağlıyor.. Bu simsiyah adam da kim.. Baretini çıkardılar.. Gülümsüyor gibi dişleri bembeyaz.. Avuçları neden sıkılı.. Gözleri neden açık ve konuşmuyor..

Bana ne kadar da benziyor.. Aaa babam da burda..

Aa herkes… Bütün komşularım.. Arkadaşlarım… Ama diğerleri neden yok.. Ah bu arabalarla gelen zebaniler de kim..

Ah..Annem yüzümü okşuyor… Kızım elimden tuttu.. Babam neden kenarda, duvara yaslanmış ağlıyor..

Aaa annem de ağlıyor..

Tanrım noluyor!.. Tanrım nerdesin!.. Seni göremiyorum.. Sesini duyamıyorum.. Tanrım, çık o karanlıklardan…Seni.. Sen… Se.. S… Göremiyorum…Yoksa… Yoks..Yok…

Ooo.. Birileri beni omuzlarında taşıyor… İlk defa sünnetimde de öyle yaptılar.. Sonra düğünde taşıyıp fırlattılar havalara… Yüzümü hep bir serinlik okşuyordu.. Traştan sonra pereja kolonya da sürmüştüm.. Bu koku nerden geliyor!.. Çok tuhaf bu koku ne!.. Gül mü ?.. Ama gül öyle kokmaz ki..

Ah memleketim… Soma… Ne kadar da sessiz bugün. Herkes bana bakıyor.. Sessizce.. Ben de onlara… Aynı anda hepsi ne.. Konuşuyorlar, hüzünlüler.. Ağlayanlar da çok.. Her köşede bir kadın çökmüş bir şeyler mırıldanıyor.. Ağlıyor insanlar.. Annem de ağlıyor… Kızım da.. Babam da..

Noldu acaba.. Neden beni göremiyorlar.. Ayşe… Ayşe… Kızım…

Anne… Anne… Burdayım… Bak el salıyorum… Gidiyorum anne… Götürüyorlar..

Anne.. hiç söyleyemedim seni sevdiğimi… Ayşe.. Ayşem… Sana doyamadım..

Götürüyorlar beni anne..

Götürüyorlar..

Tanrım ne oluyor !… Yoksa ben öldüm mü… Yoksa sen… Yoksa..Yoks..Yok..

SOMAYA AĞIT 3 Anne… Annem… Burdayım..
Ümit Yaşar Işıkhan
Yazarımız Kim ?

Ümit Yaşar Işıkhan