Terör Bataklığı


  • Oluşturulma Tarihi : 20.02.2016 07:39
  • Güncelleme Tarihi :
Terör Bataklığı yazının resmi

Allah kahretsin!

Bu yazımı hazırlarken, televizyonlara ve internetin sosyal paylaşım sayfalarında yine terör saldırısı ve yine suçsuz, günahsız insanların öldürüldüğü haberi ruhumu, umudumu, inancımı kararttı. Her kimse; kim planladıysa, kim yaptıysa talep ettiklerinin değeri karşısında bunca insanın ölümünü düşünmek bile insanın çileden çıkmasına yeterlidir. Kutsal yaşam hakkı, evrensel ve doğal bir hak olduğuna göre, yaşam birilerinin keyfiyeti veya öfkesine bağlı kalamaz. Bu nedenle terörü besleyen devletleri ve terör örgütlerini şiddetle kınıyorum.

İnsanın uzayın derinliklerine yolculuk yaptığı bir çağda hala insanları öldürerek yaptırımların uygulanması, toplumların ve hayatın gelip sıkıştığı sayfadaki yüz karasıdır…

Artık terörün yurdu yok… Terör her yerde! Bağdat’ta, Şam’da, Paris’te, Kandahar’da, New York’ta, İstanbul’da, Ankara’da, Moskova’da…

Artık dünyada güvenli bir yer yok. Ölüm her yerde kol geziyor… En çok da yoksul Müslüman ülkelerde. Huzurlu, barış içinde ve kimsenin kimseyi öldürmediği, toplu ölümleri planlamadığı, barış içinde geçen bir yıl bile yok bu coğrafyalarda...

Peki neden Ortadoğu da, ön Asya’da! Neden yoksulluğun, cahilliğin hakim olduğu ülkelerde bu katliamlar?  Koca ozan, Hasan Hüseyin’in dediği gibi “Tanrının bol, ekmeğin kıt olduğu” coğrafyalarda yıllardır yaşanan bu bıçak sırtı hayat ayırım yapmadan yalnızca yoksulların bağından, mazlumların hayatından bir şeyler alıp götürüyor… 

Irak, Mezopotamya… Yeryüzü medeniyetinin anası. Bütün insanlığın beslendiği coğrafya ve bin yıllardır devam eden savaşlar, yaşanılan katliamlar nedeniyle insanlığın kanayan vicdanı… Son yüzyılın Irak-İran savaşı, Halepçe katliamı, Irak Kuveyt savaşı, ambargo, işgal, iç savaş ve şimdi de her gün yüzlerce insanın hayata doymadan parçalanmış umutlarıyla toprağa karışması… Petrol ve cehennem kokan topraklara gömülmesi, çocuklar, yaşlılar, gençler ekmeğe doymadan, sevdiklerine doymadan,  ölmesi, öldürülmesi insanlık tarihinin en karanlık sayfasında, utanç sayfasında yerini alırken, yaşanılanlar yetmezmiş gibi soğuk bir yılan gibi peşlerinde dolaşan terör…

Irak on yıllardır, caddesinde, pazarında, cadde ve sokağında bomba patlamadığı gün geçmiyor. Afganistan zaten kangrene dönmüş iç çatışmalarıyla yıllardır terör belası ile uğraşıyor. Barış içinde, sevgiyle coşkuyla doğup büyüyen o coşkuyla büyütülen Filistinli çocuk yok. Aç çıplak, eğitimsiz, vatansız yerden yere kaçışmaları sonucunda dünyanın değişik köşelerine dağılmış olmaları ayrı bir dram. Suriye… Herkesin kardeşçe yaşadığı, tok ve huzurlu olduğu bir hayatın dibine dinamit koyup patlatanlar; pazaryeri ve sokaklarda patlatılan bombalarla hayatlarının baharında çoluk çocuk ayırımı yapmadan bu yoksul insanları öldürmektedir. Şimdi de ülkemizi, insanımızı bu senaryolar içinde; kanlı terör olayları ile patlatılan canlı-cansız bombalarla yüzlerce insanımızı, gencimizi öldürüyorlar. 

Kim bunları yapanlar? Bunları örgütleyen, eğiten kim? Uluslararası boyut kazanan; desteklenen veya lanetlenen birçok terör örgütüne suçu atmak, küfretmek, kızmak sorunu çözmüyor. A..örgütü yapmış demek, ölen o zavallı suçsuz insanları geri getirmiyor. İşin ilginç yönü, her devletin yerine göre kurduğu, kendi sınırlarında veya başka ülke sınırları içinde kullandığı ve işi bitince de yok ettiği örgütler vardır, bunu biliyoruz…

Bu marjinal yapılanmaların tek bir adresi, tek bir hedefi ve talebi yoktur. Son elli yıldır tanık olduğumuz bu tür olayların arkasında daha önce ideolojik kamplaşmalar varken, daha sonra soğuk savaşın piyonları olarak ve uluslararası sermaye aktarımı ile ilişkilendirilen aktörlere dönüştürülmüştür. Bu mazlum halkların başına bela olan ölüm makinelerini hep emperyalizmin kurmayları; Amerika, Fransa, İngiltere, Almanya, İsrail, Rusya başta olmak üzere; bu terör örgütlerinin; NATO karargâhının Gladyo yapılanmasının ulusal derinliği içindeki mafyatik yapının ürünü olduğunu kör sultanlar bile görmeye, sağır inekler bile duymaya başlamıştır.

Öyle ki, kendi ülkelerinde yine yoksul çocuklardan katiller üretip, yine olağanüstü projeleri için kendi insanlarını öldürmekten kaçınmazlar. Bunun en belirgin örneği; Amerika’daki ikiz kulelerin yıkılması ile sonuçlanan saldırının CIA ve FBI uzmanlarınca hazırlanmış ve yine kendi piyonlarını kullanarak saldırıyı gerçekleştirmeleridir. Ve bunu da, dünyanın her yerinde islamofobinin geliştirilmesine, gariban, yoksul Müslümanların tipik terörist olarak gösterilmesine, bu bahaneyle yeni enerji kaynaklarının işgal edilmesine, milyonlarca Müslüman’ın öldürülmesine, vatanlarından sürülmesine haklılık zemini oluşturmak içindi… 

Bu bir Haçlı savaşıydı.

Ve savaşa da ahlaksızca zemin hazırlamaktan başka bir şey değildi.

Tıpkı Fransa’nın kendi başkentinde, bütün dinleri hicveden, eleştiren, mizah dergisi Charlie-Hebdo’ya yapılan saldırıda Müslüman iki polis muhbiri Said ve Cherif Kouachi kardeşleri kullanması gibi. Peki, ne oldu, kime yaradı bu eylem?

Elbette batı emperyal zihniyetine, ırkçı, faşist yapılanmaya yaradı. Avrupa’da yerleşmiş, yaşayan, çalışan bütün Müslümanlara verilen vatandaşlık haklarının geri alınması, sınırlandırılması, faşist yasaların uygulanmasının veya hazırlanmasına zemin hazırlamıştır. Bütün Müslümanları potansiyel suçlu olarak göstermek, basit bahanelerle sınır dışı etmek, dini ve milli motiflerini terk etmeye zorlamak, Avrupa’ya Müslüman yoksul ülkelerden göçü önlemek, kendi ırkçı vatandaşının gözünde hoş görünmek gibi dahili ve harici birçok Haçlı zihniyetli projenin uygulanması için hazırlanmış bayat senaryoların devamıydı.

Bakmayın terörü kınadıklarına… Hepsinin beslendiği bataklıkları yine bu ülkeler oluşturmakta, geri kalmış ülkelere karşı kullanırken de yine o cemaatten, coğrafyadan piyonlar kullanmaktadırlar. Ve bütün bunların eğitim ve finans kaynaklarını Haçlı ordusu karargahı Bürüksel’deki  NATO’nun Gladyo kanadı oluşturmaktadır.

Paris’in göbeğinde yaşanan terör saldırılarından sonra, bütün dünyanın terör örgütlerini kınamaları bir şeyi değiştirmez. Ölen gençleri geri getirmeyeceği gibi bundan sonraki saldırıları da durdurmayacağını da göstermektedir.

Hep söylerler, “cam villada oturuyorsan kimseye taş atmayacaksın”, emperyal güçlerin yarattıkları ölüm makinelerinin bir gün kendilerine döneceğini, dönebileceğini unutmamak gerekir. Hele bunca mazlumun kanlarını ellerinden taşıyorlarsa…

Kim nerde ve nasıl yaparsa yapsın, bütün terör örgütlerini kınıyorum… Yapanları lanetliyorum.

Terör Bataklığı
Ümit Yaşar Işıkhan
Yazarımız Kim ?

Ümit Yaşar Işıkhan