2

TÜYAP VE MİNYATÜR KİTAP


  • Oluşturulma Tarihi : 25.04.2014 08:07
  • Güncelleme Tarihi :

Kitap küçüktü. Bir kesme şeker büyüklüğünde. Kitabı eline alıp, şaşkınlığını bakışlarına veren çocuk da küçüktü. Çocuk şaşkındı.. Elini tutan baba da.. Önce oyuncak sandı kitabımı.. Şeker veya çiklet boyutlarındaydı. Çocuk bir içim su boyutlarında. Baba, es geçip yürümek istedi. Çocuk elini çekerek durdurdu.

Baba ne diyeceğini şaşırdı.. Çocuk babasına ne diyeceğini. Kitap elindeydi. Çocuğun diğer eli babasında. Gözleri bende, benim gözlerim de onlarda. Birbirimize ve kitaba bakıyoruz. Baba, çaktırmadan cebine. Herkes bir yerlere bakıyordu. Ama bakışlarımız birbirine fark etmeden yakalanıyordu. Aramızda en temizi çocuk ve kitaptı. Küçük olanlar daha kirlenmemişti.

Çocuk, minyatür kitabı sevdi. Ben çocuğu.. Babası ortada kaldı. Ederini sordu adam; sustum. Ben parasını alamazdım bu kitabın. Ben çocuğun sevincini ve ışıldayan bakışlarını ve bu minik mutluluğun sonsuzluğunu istiyorum. Kitap çocuğun avucunda kayboldu, baba kendi içinde.

Aslında hepimiz aynı paydanın kahramanıydık. Ben bir katildim. Sözcük katili.. Sözcükleri özgürleşinceye kadar o kitapta hapsetmiştim. Çocuk  özgürlük savaşçısı.. Baba, silahı çıkaracaktı.. Çocukla ikimizi öldürecekti.. İkimiz de  sessizce vurulacaktık.. Çocuk sessizce kitabı cebine koyup gidecekti. Ben aldığım parayı nasıl aldığıma şaşırarak ve utanarak cebime koyacaktım. Ve adam ikimizi de vurmuş olmanın ikilemini taşıyarak bir daha oradan geçmemeye yeminli gibi bakacaktı.

Baba kitabı almak istemedi. Ben kitabı çocuktan geri almak istemedim. Kitap çocuktu. Hediye etmek istedim. Çocuk da istedi. Baba istemedi. Çocuk avucundaki kitabın sıcaklığını yüreğine taşırken gözlerini açmadı.  İkimizin arasında bir köprü vardı.. Ben çocuğun içsel çığlığını kulağımı yırtarcasına duyuyordum. Baba, belki de son otobüs parasını hesaplayan düşüncelerinden sıyrılıp kitabı çocuktan aldı. Çocuk birdenbire babasına baktı.. Ben  çocuğa.. Kitap bana.. Hayatın bir helezon akış içinde var olduğunu anlatan ve Sur’un borusunu üfleyen rahiplerin boynundaki iri tesbih tanelerindeki ip kopup taneleri dağıldı. Kopan yalnızca ip gözüküyorsa da, aslında hayatın içindeki en ince ırmaktı. Taneler raflardan aşağı düşen kitaplardı. Kitaplar yükseldikçe küçülüyordu; çocuk yüreğini çıkarmadan büyüyordu. Elleri, kitap kadardı. En küçük dizenin sığındığı kutsal bir toprağın suyunu emen  mürekkebin   inançlı bir bekçisiydi.. Kitap artık çocukta değildi. Kitap artık benim elimde değildi. Kitap artık babanın parmakları arasında bana uzatılmıştı. Çocuk bize göre kısa boyluydu. Bana, babasına ve kitaba aşağıdan bakıyordu. Ben utanıyordum, baba telaşlıydı. Çocuk aşağıdan yukarıya bakarken bizi kocaman görüyordu. Utanıyordum.. Aşağıdan bakarken kitabın ederi yazılı noktayı görüyordu. Oysa ben para değildim. Benim kitabım da asla o yoldan geçmemişti. Ama  tezgahta ben vardım ve kitabı almak isteyen çocuğa babası  karışmakla, söylememek arasında  köprü başında terliyordu..

Baba hamle yaptı, çocuğa baktı.. Sonra dönüp bana baktı.. Elini  cebine attı.. Eyvah.. Silahı çekiyordu.. Çocukla ikimiz de ani yakalanıyorduk. Hazırlıklı değildik. Utancımdan yüzümü kapatmak için elimi  aradım.. Çocuk bakışlarıyla kitabı alttan kocaman görüyordu. Ben perişandım. Baba  istemeyerek de olsa  elini cebine atmıştı.. Çocuk beni yanlış anlayacak diye geri çekiliyorum. Amacım babasını istemeyerek bir alış verişin içine sokmak değildi. Baba bana ve minyatür kitabıma  ulaşmadan önce mutluydu.. Çocuk kitabı görüp avucuna aldıktan sonra daha mutluydu.  İç savaşın bütün kahramanları, aynı tezgahın önünde,  tanrısal sözcüklerin saklandığı bir kitabın çevresinde toplanmıştık. Korunmalıydım. Çocuğu da korumalıydım. Çocuğun babası kararlı değildi. Ama  sağ eli, sağ cebinde  bozuk kurşunlar arıyordu.. Çocuk kitabı alıp cebine koymak için heyecanlanıyordu. Çocuğun önünde parayla yaralanmamak için yüzümü çevirmiştim. Baba, inatçı ve kararlı olduğunu aniden cebinden çıkararak silahını gösteriyordu. Silah elindeydi. Fazla mermisi olan bir tabancanın sahibi olmasa bile , fırıncıya ayırdığı belli olan mermilerin en küçüğünü  namluya  sürdü..

Ah.. Vurulmak üzereydim.. Çocuk   sevinmek üzereydi.. Baba, dönüp çocuğun sevincine baktığında her şeyi yapabilirdi. Yaptı da.. Avucunda, kalan son parası vardı. Benim sonsuza kadar alamayacağım bir soluktu. Çocuk ekmeği biliyordu.. Çocuk kitabı da biliyordu. Baba, hepsinin buluşmasında mutluluğu da biliyordu. Ben hiçbirini bilmiyordum. Ben bütün esirlerin en küçüğüydüm.

Tanrım, adam beni vurdu. Hem de sevince boğulan bir çocuğun gözleri önünde. Adam, onurla çocuğuna baktı. Kitabı alıp, uzun bir yürüyüşün susuz kalan atların yelelerine sarılan bulutları da, suya dönüştürerek beni ıslattı. Ben çocuğun önünde vurulmak istememiştim. Ben,  para almak istememiştim. Ben, çocuğun ekmeğinden azalan lokmayı, çocuğun balonunu almak istememiştim.

Adam beni vurdu. Yaralıydım. Kanlar, yüreğimin sessiz odalarından kendine doğru akarken gözlerim çocuğun sevinciyle susuyordu. Para beni yaraladı. Para beni kirletti. Para hayatımın en iğrenç sayfası.

Çocuk mutluydu, minyatür kitap da mutluydu. Ben de, çocuktan kalan bakışlarla mutluydum. Baba da,  küçük mutluluklardan kendi payını almıştı. Hepimiz çoğalmıştık. Yaralarıma rağmen, akan insan ırmağı içinde birbirimizden koptuk. Dalgalar bizi belirsiz bir  adaya, kitap raflarıyla dolu yeni bir hayata  taşıyordu.. Sustuk; kendimizi  kitap ve insan akıntısına bıraktık.. Kendi rüyalarımdan uyandım..

TÜYAP Kitap Fuarı’nda , binlerce  çocuk  ruhumuzu  okşayarak  hızla salonlara dağılırken; Geleceğin yazarlarını da  selamlamak üzere  yaşlı şair ve yazarlar, koridorun en ince kapısında  sıra bekliyordu.. Dünün çocuk okuyucuları, şimdi şair – yazar olarak stantları doldururken aydınlık meşalesini taşıyan küçük çocuklar, anılarına fuarın coşkusunu da katarak büyümeye doğru koşuyordu. Tarih, anlamlı bir sürecin içinden bize masalların derinliğinde yeşeren umutların rengini kitapla veriyordu.

Okunabilir dünyanın en küçük yapıtım bu yıl da, TÜYAP’ın yıldızı oldu. Bu coşkuyu benimle yaşayan bütün gazete ve TV emekçileri, haber ajansları ve küçük okuyucularıma teşekkür ediyorum. Ve elbette ev sahipliği yapan Kitap Fuarının mimarlarına da…

TÜYAP VE MİNYATÜR KİTAP
Ümit Yaşar Işıkhan
Yazarımız Kim ?

Ümit Yaşar Işıkhan