2

Vatan Hainleri


  • Oluşturulma Tarihi : 24.05.2016 06:47
  • Güncelleme Tarihi :

“Cumhuriyetin temeli kültürdür”… Büyük önder Mustafa Kemal’in bu önemli saptamasını bilen ama işine geldiği-gelmediği gibi değerlendiren entel-dantellerin yaşadığı bir ülkede olmaktan –yaşamaktan  utanç duyuyorum..

Çağın ötesinde bir algı ve eylemsel yaratılarıyla çağa damgasını vurmuş büyük önderin, sonradan palazlanan milli burjuvazinin, sermayenin, sömürü araçlarından bir imgeye dönüştürülmesini hazmedemiyorum.

Kurtuluş Savaşı ile başlayan değişimin, Anadolu usulü Rönesans’ın başarıya ulaşmanın ve bütün halkı kucaklamanın yolunu sanatta ve en önemli öncü karakterini, “Işığı alnında ilk hisseden” sanatçıya yüklemleyen Mustafa Kemal’in yaşadığı çağa ve koşullara göre bu yaklaşımını bir deha göstergesi olarak selamlıyor ve yaşadığım sürece de idolüm olarak önemseyeceğimi biliyorum. Aklın yolu bir... Büyük önderin bu tespiti dünyanın bütün uluslarına uygulayabileceğimiz için evrensel bir boyut taşımakta ve çağlar boyunca da öneminden bir şey kaybetmeyecektir.

Bu ülkede yaşayan entel-dantel beyefendiler; sömürü çarkına sanatı da katan milli burjuvazisinin, sanata, halka bakış açıları ve yaklaşımları hep partisel çıkarlar veya geleceğe dönük ötekileştirme projelerinde bir çıkış noktası olarak değerlendirmeleri, bu ülkeye ilk ihanetleriydi.

Hep anlatılır… Neresi olduğu önemli değil… Senfoni orkestrası gitmiş de… Halk sıkıla mıkıla izlemiş, dinlemiş ama bir şey anlamadığı için işkence gibi gelmiş esprisi ile araya uçurumlar açarak halkın yüzyıllardır sürüp gelen kültürel algısıyla alay edilmiştir.

 

Alay eden kim? Alay edilen kim?

Bu ülkenin ne kadar çok kirletildiği, halkın, insanların, bölgelerin bilerek bilmeyerek nasıl ötekileştirildiğini, alay edilerek aşağılandığını, hepimiz biliyoruz... Cumhuriyet devrimlerinin askıda kalmasına neden olan; değişimin ana vatanı olan Anadolu halkının bütün ruhuyla sarılamayışının nedenlerini birileri aramalı ve sayın uzmanlarının; toplum mühendislerinin ithal olmayan, bize uygun formatla projelerini geç de olsa hayata uygulamalarını bekliyorum...

Yeni bir kültür devrimine ihtiyacımız var… Mustafa Kemal’in bu kapsamda söylediği, yolumuzu aydınlatan söyleminin yolculuğumuzda meşale olarak kullanılması gerekir… Ama samimi bir şekilde… Bir Kuva-i Milliyeci ruhuyla, bir yurtsever direnci ve aydınlanmacılığıyla…

Bu halk salak değil… Doğruyu ve güzeli; hayatını güzelleştirip anlamlandıracak samimi yaklaşımları ve verileri sunmanız yeterlidir.

Bu halka; kendine ait değerleri saklayıp, ayıplayıp, aşağılayıp ve bunu sık sık hayatının temellerinde gündeme getirirsen, ne sizin istediğiniz bir biçim alır, ne de kendi istediği oluşumun içinde yer alabilir. Ortada kalan bir ruh haliyle, kendini ifade edebilecek her söylemin peşinden giderken, arayış içinde ruhunu ve duygu-düşüncesini ifade edebilecek bir yol bırakmazsan, senden uzaklaşır. Sana, yönetici erke, hayatın bütün kurallarına sırtını dönüp kendi renklerini ve seslerini gözlerinde taşıyarak kendi oyun ritimlerini oluşturacaktır…

Siz ister “Kıro” deyin, ister “arabesk” deyin. Bu halk ile aranızda bilerek inşa ettiğiniz duvar bir gün sizin üzerinize yıkılacaktır. Yalnızca jandarmanız, polisiniz ve faşist ruhunuzun baskıcı unsurları bu halkı size kul–tebaa yapmanız için yeterli değildir. Yönetici erk olarak sizin beğenileriniz, halkın umurunda bile değildir. Çünkü, sermayesi devletten karşılanan, küçük milli burjuvazisinin kendini ve özünü ret ederek, halktan kopuk havalara girmesi, frak giymeyene köylü, şapka takmayana taşra, klasik müzik dinlemeyene kıro, sizce, modern dans etmeyene-edemeyene tepeden bakan, gazete ulaşmadığı için, kitap ve kitaplığı bilmeyen için cahil, çaldığı saza arabesk diyen veya o gözlükle bakan hakim parti-sınıf ve iktidarın sonu gelmiştir.

Önce adama sorarlar; ne verdin ve ne istiyorsun!

Kentleri ve sunulacak hizmetleri etnik yapılarına göre ayıran, sınıflandıran ve salt kendilerine yakın elit bir tabaka ile yönetimi-erki elinde bulunduran zavallı burjuva ve uluslararası sermaye temsilcilerinin elleri kanlı piyonların gerçek kimlikleri, sermaye paylaşımında değil, kültürel-sanatsal tercihlerinde açık ve net olarak görülmektedir.

Köy enstitülerini niçin kapattınız! Neden Anadolu’nun bütün il ve ilçelerinde yaygınlaştırmadınız.! Devrimin halk cephesi ve manifestosunu neden her ilçede hayata geçirmediniz… Neden Jandarma karakolu kurarken, yanında bir-iki dershanelik okul açmadınız... Neden her kentin, üretim tarzına uygun kooperatifçiliği oluşturmadınız...

Neden toprak ağalığını yasaklayıp, ellerindeki o geniş ve sınırsız arazileri üretsin diye köylüye dağıtmadınız… Her yörede çalınan, söylenen saz ve türkülerine sahip çıkıp halkın kendini ifade etmesini sağlamadınız... Kendi halayını çekmesine izin vermediğiniz gibi, vals yapmayı da öğretemediğiniz bu halkı dinleme lütfunde bulunmadınız..

Mustafa Kemal’in kemikleri sızlıyor…

Demokratik Cumhuriyet’in yalnızca adına sığınarak ve büyük önderin fotoğrafının arkasında saklanarak; halktan kopan, uzaklaşan ve karşı saflarına geçen yöneticilerin, seçkincilerin, ortak paydada buluşan çıkarcıların kulübüne çevirdiniz…

Mustafa Kemal’in ve silah arkadaşlarının dışında kalan bütün temsilcilerin, milletvekillerinin ve parti yöneticilerinin hepsi bu ülkenin yükselen değerlerinden bir tuğla çalmıştır. Ve bana göre hepsi, faşist bir devlet oluşturmak adına, halkı kullanan, sömüren, geri kalmasını sağlayan unsurlar olarak kara listeye alınması ve hain diye ilan edilmesi gerekir…

Bu kargaşanın temelinde bütün idarecilerin suçu var. Geri kalmamızın, batı emperyal güçlerin karakolu ve borazanı olmamızın, şeriatın, karanlığın onursuz sayfasını bu halka armağan eden o fraklı beyefendilerin unutulmaması gerekir kanaatindeyim.

Yıl 2014..

Hala seçkin beyefendiler ve hanımefendiler, kültür sanat festivali adı altında bu halkın yüzyıllara, bin yıllara dayanan kültürel değerlerini ret ederek, görmemezlikten gelmesini hiçbir yurtsever kabul edemez. Bu kişilerin, halktan kopuk, programlar yapmaya devam etmesi yine yüce önderin kemiklerini sızlatmaktadır. Halkın katılımını ret ederek salt kendi seçkin sınıflarına, kültürel alt yapıları olmamasına rağmen, bohem, salt küçük burjuva duygularını tatmin etmek için sahnede çok bilmişlik tavırlarına gecekondu halkım bile gülüyor..

Yazık... Ülkeme… Yazık bu kente… İzmir’e…

Homeros’un; bütün dünyanın eserlerini ezbere okuduğu, dünyanın ilk şairinin doğduğu kent...

Bu dünya şairimizin yurttaşları olarak, bir sorumluluğumuz yok mu acaba!

Peki dünya devrim hareketinin; dünyanın saygıyla selamladığı, mazlum halkların şairi, komünist ve aşık Nazım Hikmet adına, Hasan Tahsin, Osman Nevres adına bir şey yapılması gerekmez mi?..

Peki siz küçük burjuva çocukları.! Benim vergimle, benim paramla, yani, halkın parasıyla bu halkı ret ederek, geçmişini, birikimini çağdaş bir yorumla veya folklorik özelliklerini dünya standartlarına uyarlayarak Anadolu’nun kültürel ve tarihi mirasını, bizim olan duygusal anaforu sahneye taşımanız, onurla dünya prömiyerini oluşturmanız çok mu zor...

Yerim ben sizin, yurtseverliğiniz… Yalaka takımı Cumhuriyetçiler, sahte demokratlar…

Unutmayın bu halk sizi izliyor… Çünkü bu ülke ve bu kent babanızın çiftliği değil…

Vatan Hainleri
Ümit Yaşar Işıkhan
Yazarımız Kim ?

Ümit Yaşar Işıkhan