Yüzyıllık Oyun


  • Oluşturulma Tarihi : 27.09.2016 06:55
  • Güncelleme Tarihi :
Yüzyıllık Oyun

100 yıl önce bu coğrafya da çizilen sınırlar asla rastlantı değildi. Başta İngiltere ve Fransa olmak üzere Emperyal güçler leşlerini toplayıp bu coğrafyadan ayrılırken yıllar sonra kullanılmak üzere çizdikleri haritanın bugünkü fotoğrafını görüyorlardı. Akraba toplulukların arasına çekilen sınırlar, binlerce insanın ölümüne neden olan mayınlar, ilerde kullanılmak üzere dağıtılan aşiretler, etnik kökenler hep bilinçli, planlı ve art niyetli projelerin ilk adımıydı. Osmanlıyı parçalayarak intikam alan Batılı barbarların öfkesi geçmemiş,100 yıl sonra birbirine kırdırtmak üzere  coğrafyanın mozaik yapısını  şekillendirmişlerdi.

Ne öfke ama… Ne kadar hınç... Bir de bunlar uygar, medeni olacaklar!

İnsanlık tarihine  medeniyetin ilk  filizlerini yayan coğrafyaya veya genel olarak   İslam ülkelerine; dinsel inancına olan  öfkelerini  uygun ortam ve koşullar oluştuğunda kusmaları  şaşırtıcı derecede açık ve net... Bu konuda takındıkları maskenin eskidiğini, arkasından gerçek yüzlerinin görüldüğünü ve mevcut politikalarını sürdürürken artık kendi dindaşlarını bile tatmin etmekten uzak kaldığını bilmelerine rağmen sahte gülücük veya üzüntü nöbetleriyle bütün dünyayı aldatıyorlar. Bu sorun dinlerindeki yayılmacılık ruhundan mı yoksa ruhlarını yitirdikleri sistemin, kapitalizmin kulu kölesi olmalarından mı kaynaklandığını belirlemek zor. Bunu zamana ve  uzmanlara bırakıyorum…

Emperyalist ülke halklarına tanınmış demokratik hakların, belirlenmiş kurallar kapsamında kullanılması sırasında  her ne kadar  barış ve kardeşliği, çevre duyarlılığı veya toplumsal  duyarlılıklarda buluşan sivil örgütler refleks olarak bütün bu uygulamalara tepki gösteriyorsa da  pek caydırıcı özelliği yok... Söz konusu saldırı ve savaş olunca, söz konusu Ortadoğu halkları olunca çifte standart uygulayan yöneticilerinden hoşnut olmayan belirli bir kesimin cılız sesi Batı toplumların iktidar hastalığını, uygulamalarını engellemeye yeterli değildir.

Irak işgali sırasında dünyanın her yerinde barış eylemleri yapılmasına rağmen, mevcut iktidar hırslarını ve uygulamalarını engelleyememiştir. İnsanlığa büyük acılar dağıtan kapitalizmin ve uluslararası teröristlerin açık kapılar önünde çizdikleri planların uygulamasını önleyememiştir. Korkusuzca ve hiç çekinmeden saldırılarını tarihsel Haçlı Savaşlarının devamı veya intikamı olarak ifade etmekten çekinmeyen zihniyetlerin  salt Müslüman oldukları için orantısız bir güçle saldırmaları, feodal ilişkilerden yola çıkarak coğrafyayı  küçük devletçiklere bölmeleri yeni yeni uydu devletler oluşturmaları  hala öfkelerinin dinmediğini, gelecek 100 yıl için de yeni katliam projelerini  hazırladıklarının göstergesidir...

Bu kadar kin… Bu kadar öfke… Anlaşılır gibi değil. Ancak hasta ruhlu bireylerde veya toplumlarda görülebilecek derecede gündeme getirilen, sahnelenen bu katliam projelerinin son bulmaması da şaşırtıcıdır.

Irak  İran savaşını başlatarak ve her iki tarafı destekleyerek iki toplumun birbirini kırmasını sağlayarak 10 milyon zavallı insanın ölmesi  söz de uygar batı ülkelerini ve  dünya  eşkıyası Amerika’yı, İsrail’i tatmin etmedi… Irak’ı Kuveyt’e saldırmasının alt yapısını hazırlayarak her iki toplumdan yine binlerce insanın ölmesini ve ekonomisinin çökmesini sağladılar. Aç, çıplak, gençliğini yitirmiş, silahları olmayan ve yalnızca yaşlı erkeklerle yaşlı kadınlardan oluşan Irak halkını en modern silahlarıyla işgal ederek, kahramanlık tasladılar. Geriye kalan insanları da göçe zorlayarak sorunsuz ve insansız bir coğrafyanın yeraltı kaynaklarına ve tarihsel bütün değerlerine el koydular.

Yetmedi… Bu kez ileriye dönük savaşların, insan ölümlerinin  alt yapısı için kuzeyde Kürtleri, güneyde Şiileri örgütleyip böldüler… Her gün  canlı bombalarla Irak halkının geriye kalanlarını da  katlederek  kanlı sofralarını süslediler.. Canlı bomba eğitim laboratuarlarında yeni canavarlar yetiştirerek  camilere, pazarlara, kalabalık caddelere  saldılar…

Mısırda seçimle iktidara gelen antiemperyalist bir iktidarı, Müslüman oldukları bahane edilerek  kendilerine hizmet edecek  darbe ile sahneden sildiler… Boynunu uzatan yurtsever direnişçileri de idam ettirerek  sorunsuz bir sahne yarattılar… Petrol gelirlerini halkıyla paylaşan yurtsever Kaddafi  delisi  kötü bir örnekti… Bütün çakallar birleşerek kendi ülkesinde, kendi vatandaşlarına destek vererek öldürttüler.

Katil  İsrail  devletini  açık açık destekleyerek   ayakta kalabilen bir iki okulunu, hastanesini, binasını ve  o zulümden kaçamayan zavallı Filistin halkını bombalayarak  şaraplarını keyifle yudumladılar... Tunus ve Cezayir’de “Arap Baharı” adı altında, binlerce gencin kanı pahasına çıkarlarına hizmet eden kukla rejimler kurarak, insan hakları havarisi maskesiyle katliamlarına devam ettiler.

Suriye halkını böldüler. Kendi vatanlarında mutlu, aç-tok yaşayan o güzel insanların göç etmesini, yollarda bombalanarak öldürülmesini sağladılar. Ölenler  hep yoksul  Ortadoğulu insanlardı... Yetmedi, bu kez Suriye ve Irak’ın ortalarını birleştiren ve ilerde her iki tarafa karşı da kullanılmak üzere IŞİD terör örgütünü kurdular. “Tavşana kaç, tazıya tut” ve açıkça  İslam düşmanlıklarına devam ederken, tazı olarak da yine Müslüman olduğunu iddia eden Suudi Arabistan, Katar  ve Arap Emirlikleri’nin parasını ve lojistik desteklerini  kullanıyorlar...

Ohh ne ala!  Ortadoğu’da, Kafkaslarda, Afrika’da, Afganistan, Pakistan, Balkanlar’da son yüzyılda öldürdükleri Müslüman sayısı  tahmini 110 milyon. Yerinden edilen, sürülen, göç eden açlıkla mücadele eden, eğitim olanaklarından uzak olan, hastalıkla, açlıkla mücadele ederek ölenler yine buna yakın… Bu arada kaynayan zavallı Süryani, Ermeni  ve Ezidi kardeşlerimi de unutmamak gerekir… Onlardan da  15 milyon ekleyin… Alın size uygar dünyanın insani ve ahlaki  haritası…

Tiyatro oyunu devam ediyor…

Yoksullar ölüyor… Göç devam ediyor. Geleceği ve ülkesi olmayan milyonlar aç çıplak ve onurları çiğnenmiş, umutsuz insanlar ayakta kalmaya çalışıyor…

Türkiye mi... Ülkem mi… Bu arada uyanmanın, kendine gelmenin esrikliğinde…

Ama sahnelenen oyunları son an da fark edip, kendine gelen ve yeniden bu oyunu belirleyen güçlü konumunun farkına varan ülke... Evet bu oyun bitmeli artık. Sahne kapanmalı ve başta Ortadoğu olmak üzere bütün halklar kendi kaderlerini kendileri tayin edebilmelidir artık…

Yüzyıllık Oyun
Ümit Yaşar Işıkhan
Yazarımız Kim ?

Ümit Yaşar Işıkhan