Sayfa Yükleniyor...
Gerçekten zor bir dönemden geçiyoruz. Hatta zor tanımlaması hafif kalıyor. Her anlamda ekonomik olarak büyük bir sarsıntı dönemi. Alım gücü azaldı. Şahsi lüks sayılabilecek her şey iptal edildi. Ertelendi. Vazgeçildi.
Fatura ödemekten ele kalan tutarla hiç bir şey yapamaz olduk. Bir alışverişe çıkıyorsunuz ciddi bir tutar bırakıp oradan ayrılıyorsunuz. Aaa oda ne elde iki poşet var. İçleri yarıya kadar dolu. Eskiden alışveriş merkezine bıraktığımız o para ile elinizdeki ağzına kadar dolu poşet sayısı daha fazla olurdu.
Bunun yanında hangi işle uğraşırsanız uğraşın bir projeye girmeye korkar olduk hepimiz. Yaptığınız iş ne olursa olsun. Daha fikir aşamasında ortaya çıkan bütçe korkutup vazgeçiriyor. Sanatta da aynı. Bir proje hazırlayacaksınız, yine TİYATRODAN vereyim örneği. Dekorundan kostümüne, müziğinden prova süreci masraflarınız göz korkutur oldu. Birde gelecek kaygısı. İptal edilirse, eyvah her anlamda sarsıntı yaşayan seyirci ya gelmezse. Bu panik hali daha da içinden çıkılmaz duruma sürüklüyor insanı. Ne yapacağız? Ne yapmalıyız? Sorularına gömülmüş durumda herkes.
Korkarak mı yaşayacağız peki?
Nereye kadar böyle? Biteceği yok bu durumun hatta daha da vahim hale geliyor diye yakınıp duruyoruz. Peki gerçekten minimal olarakta adım atmamalı mıyız? Döneme göre yine kaliteden ve sanat ruhundan uzaklaşmadan bir şeyler yapmak için adım atmamalı mıyız? Tabi ki atacağız. Atıyoruz da. Bildiğim sohbetimin iyi olduğu ekiplere bakıyorum da sanat adına durmadan koşturup duruyorlar. Cepteki son bütçeyi sanatlarına harcayarak, altını çiezerek kazanma endişesiyle birlikte olduğunu belirtip SAHNEDELER.
Şimdi bu yazımın konusu bir arkadaşımın telefon etmesiyle belirdi. Bir çayını içmek istiyorum. “Müsait misin?” dedi. Tabi ki her zaman deyip davet ettim. Buluştuk.
Eskiler üzerine sohbetimizin ardından, yeni bir rprojeye başladığını ve ayrıntılarını anlattı. Çok mutlu oldum. Harika bir çocuk oyunu kazandıracaktı sezona. Yaşasın yine tiyatro iyileştirecekti, güzelleştirecekti. Sohbetin ilerleyen kısımlarında yazımın başında yazdığım konulara geldi sıra. Bir karamsarlık aldı gitti. Üfledik püfledik ne hale geldi durum diye yakındık.
Sonra birden aklıma geldi.
Önceki çocuk oyunlarımdan kalan, depodaki kostümlerden bahsettim. Hatta fotoğraflarını gösterdim hemen. Bu oyununda kendisine sezonluk teslim edebileceğimi ve kullanmasında hiç bir sakınca olmadığını dile getirdim. Nasıl mutlu oldu. Kostüm bütçesinden kurtulmuştu. İlk oyuna, çocuklarla ilk buluşmaya bir adım daha yaklaştı.
Sohbetin ilerleyen kısımlarında başka bir arkadaşımızdan oyunun müzikleri için destek aldık. Harika gitar çalar kendisi. Müziklerde ilerleyen dönemlerde maddi katkı sunabileceğini söyleyen arkadaşımın teklifini kabul ederek stüdyo desteği verdi. Ve sonra ekledi müzisyen arkadaşımız. Yeter ki oyun seyircisi ile buluşsun ilerlesin. Tabi ki neden olmasın dedi.
Birden karamsarlığımızın yerini paylaşım ve desteğin gücüyle iyileştiren sanat coşkusu aldı. Sonra ilerleyen günlerde arkadaşımdan bir telefon daha aldım. Sohbet ortamlarında ekipler arası bu yaptığımız yardımlaşma konuşulmuş. Çok samimi olan ekipler zaten bu anlamda paylaşımlar sağlıyormuş. Neden bu konuyu herkese duyurmayalım dedik.
Emin olun yardımlaşma aldı başını gidiyor. Bu hafta bir arkadaşımın projesi için seslendirme yapacağım stüdyoda. Yeter ki sanat bu şekilde iyileştirsin.
Sevgiyle ve sanatla kalın.