Keneler Yine Can Almaya Devam Ediyor

“Gözlem söz konusu olduğunda, şans sadece hazırlıklı zihni destekler.” Louis Pasteur


  • Oluşturulma Tarihi : 29.05.2025 09:21
  • Güncelleme Tarihi : 29.05.2025 09:21

“Sivas’ın Yıldızeli ilçesine bağlı Eşmebaşı köyünde yaşayan 28 yaşındaki O.A. isimli erkek yurttaşımız kene yapışması sonucu bulaşan Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığı nedeniyle yaşamını kaybetti. Bu ölümle birlikte, Sivas’ta 2025 yılında kene kaynaklı ölümlerin sayısı 4’e yükseldi(Gazeteler..).” Son günlerde özellikle Sivas ve çevresinde olmak üzere yine KKKA can almaya devam etmektedir. Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA); ülkemizde özellikle bazı bölgelerde belirgin şekilde endemik olarak görülen, ateş ve kanamalarla seyreden, sıklıkla kenelerden bulaşan, ölümcül seyredebilen, hayvanlardan insana geçebilen zoonotik bir enfeksiyondur. Türkiye’de KKKA olguları; Sivas, Çorum, Tokat, Yozgat, Gümüşhane, Trabzon, Erzurum illerinde yerel yani endemik, diğer illerde ise seyrek (sporadik) olarak görülmekte olduğunu belirtelim. Hastalık özellikle mart ayı başından, ekim ayı sonuna kadar özellikle de nisan-temmuz ayları arasında kene popülasyonunun aktif olduğu dönemlerde görülmektedir. Ülkemizde hastaların %70’inde kene teması, yaklaşık %30’unda ise evcil hayvanlarla temas öyküsü mevcuttur. Az sayıda olguda hastanede yatan KKKA’lı hastalardan hastane kökenli yani nozokomiyal bulaş şeklinde olgular da bildirilmiştir. Hastalığın kuluçka süresi kene teması sonrası 1-3 gün olup, ortalama 3-10 gün arasında değişir. Enfekte kan veya dokularla temas sonrasında ise kuluçka süresi ortalama 3-7 gün olup, kuluçka dönemini izleyen günlerde hastalık belirtileri ortaya çıkmaktadır. 
Hastalık belirtileri ani ortaya çıkıp, başlangıçta gribal enfeksiyon benzeri halsizlik, kas ağrısı yani miyalji, baş dönmesi, baş ağrısı, boğaz ağrısı ve ışığa duyarlılık yani fotofobi görülebilir. Erken dönemde mide bulantısı, kusma ve boğaz ağrısı olabilir. Bu tabloya ishal ve yaygın karın ağrısı da eşlik edebilir. Hastada zihin bulanıklığı yani konfüzyon, davranış bozukluğu yani ajitasyon, uyku hali ve depresyon gibi bulgular da görülebilir. Diğer klinik bulguları da vurgulamak gerekirse; çarpıntı yani taşikardi, lenf bezlerinde büyüme yani lenfadenopati ve ağız ve boğazın iç(mukozal) yüzeylerde ve cilt üzerinde toplu işme başı büyüklüğünde kanama odakları yani peteşiyal döküntülerdir. Kanama çeşitleri sırasıyla peteşi, ciltte morarmalar yani ekimoz ve dışkıda kanama bulgusu olan melena, idrarda kanama bulgusu olan hematüri, burun kanaması yani epistaksis ve diş eti kanaması gibi diğer kanamalara neden olabilir. Genellikle hastalarda karaciğer iltihabı yani hepatit bulguları da saptanır. Hastalığın 5. gününden sonra karaciğer-böbrek yetmezliği yani hepatorenal yetmezlik ve akciğer yetmezliği gibi ciddi yan etkiler yani komplikasyonlar gelişebilir. 
KKKA’da ölümün sıklıkla hastalığın ikinci haftasında meydana geldiğini unutmayalım. Kırım Kongo Kanamalı Ateşi ilk kez 1944 yılında Kırım’da görülmüş ve Kırım Kanamalı Ateşi adını almıştır. Daha sonra 1956 yılında Kongo’da saptanan kanamalı ateş olgularının Kırım Kanamalı Ateşine benzediğinin anlaşılması üzerine 1969 yılında hastalık KKKA olarak isimlendirilmiştir. Hastalığın etkeni olan virüs Bunyaviridae ailesi Nairovirüs cinsinde yer almaktadır. KKKA ateş ve kanamalarla seyreden, %5-10 arasında ölümcül olan zoonotik bir enfeksiyon olup, en sık kene tutunması sonrası geliştiğini tekrar vurgulayalım. Türkiye’de ilk KKKA olguları Tokat ve çevresinde 2002 yılında bildirilmiştir. Ülkemizde bildirilen ölüm oranı yaklaşık %5’dir. KKKA virüsünü taşıyan başlıca keneler Hyalomma cinsi kenelerdir. KKKA virüsünü taşıyan enfekte kenenin tutulmasını takiben ortalama 1-3 günlük (en fazla 12 gün) kuluçka yani inkübasyon sonrası hastalığın belirti ve bulguları ortaya çıkmaktadır. Literatürde kuluçka süresi uzun olarak bildirilen az sayıda olgu mevcuttur. Şüpheli durumlarda en kısa zamanda yoğun bakımı servisi olan donanımlı hastanelere, enfeksiyon kliniklerine başvurmak gerekir. Küresel ısınmanın ve çevresel olumsuz değişimin birçok hayvandan insana geçebilen bulaşıcı hastalıkların seyrinin olumsuz yönde değişeceğini şimdiden belirtmemiz şart olmuştur. Sizleri fazla sıkmadan, TOKAT HASTALIĞI olarak adlandırdığımız bu sorunu, güzelim bir Tokat türküsü ile tamamlayalım. Sakın sararıp solmayın.
Türkü emekçileri Mihrican Bahar ve Yücel Paşmakçı ustalarımıza buradan teşekkür etmek boynumuzun borcu olmalı. 
Başındaki Yazmayı Da 
Sarıya Mı Boyadın
Neden Sararıp Soldun Da
Sevdaya Mı Uğradın
Tokat’tan Mı Geliyon Da
Yar Sen Almus’lu Musun
Ben Sana Varacağım Da
Söyle Namuslu Musun
Sevgilerimle…

Keneler Yine Can Almaya Devam Ediyor
Dr. Mustafa Torun
Yazarımız Kim ?

Dr. Mustafa Torun