Sayfa Yükleniyor...
Bir gazeteci olarak; 2 sene önce doğup büyüdüğüm ilçem Buca’da ‘Bir şeylerin üzerine sen de katkı sunmak ister misin’ sorusu üzerine Kent Konseyi yürütme kurulu adayı oldum ve başkanımızın ve genel kurulun desteğiyle bu göreve seçildim.
Yaşadıklarımı kısaca anlatmak isterim sizlere…
Bu göreve seçilene kadar yerel siyaseti takip eden, yerelde siyaset yapmanın dinamiklerini az çok bilen biri olduğumu düşünüyordum.
Meğer bildiğim şeyler, aslında pek de bir şey değilmiş…
Bize liderlik eden başkanımızın da destekleriyle kent konseylerinin işlevini, görevlerini, amaçlarını ve mevzuatına yönelik bilgiler edinmekle başladım göreve.
Amacım hem doğup büyüdüğüm ilçeye hizmet etmek hem de yerel siyaseti kent konseyleri üzerinden okumak, bu alandaki tecrübelerimi artırmaktı. Bu amaçla yer aldım kent konseyinde.
Bir zaman sonra; henüz herkesi tanıma fırsatı elde edemeden bölünmeye başladık. Bir grup proje üretip uygulama diğer grup da uygulatmama üzerine tavır almıştı.
Karşımızdaki grubu da anladığım kadarıyla ilçe siyasetinin önemli isimleri yönlendiriyordu. Yani aramızda piyonlar vardı. İki karşı siyasi grubun çekiştiği bir ortamın tam ortasında kalmıştım ve başkanın kente değer katmak için verdiği çabaya yakından şahit olduğum için destek oldum.
Her ay toplantıya elimde en az bir iki tane proje dosyasıyla gidiyordum ve bir toplantıda da Komşular Buluşuyor projesini sundum yürütme kurulu üyelerimize. Projem beğenildi ve belediye tarafından kabul gördü fakat belediyemiz bir zaman sonra kent konseyini dahil etmeden kendi uygulamak istedi projeyi…
Bu arada bir kadın meclisi başkanlık seçimi gerçekleştirme fırsatı bulduk. Seçim hukuk açısından geçersizdi ve bunun gerekçeleri de çok netti.
Seçimden sonra gelen dilekçeler arasında yürütme kurulu üyelerimizin başka ilçelerden kadınları hazirun listesine kaydettirerek oy kullandırttığına dair kanıtlar ve dilekçeler vardı.
Dilekçeleri ben okudum yürütme kurulu üyelerine ve utanıp yüzü kızarır diye düşündüğüm üyelerimiz inanın iddiaları reddetme gereği bile duymadı.
Hukuken tamamen geçersiz olan seçimi iptal etme zorunluluğumuz vardı. Ve iptal ettik ama bu kez de eleştirilerin odağında olduk. Seçimi hukuksuz bir şekilde kazanan tüm kadınlar, bir sürü yazı paylaşıp bizi yıldırmaya çalıştı.
Kent Konseyi başkanımızı kendi gazetemde yayına alarak seçimi iptal etme gerekçelerimizi anlattırmak istedik sonrasında yazı işleri müdürümüze kadar birçok taciz mesajı aldık kadınlardan. Hukuksuz bir seçimi hukuka uygun bir şekilde kabul etmemizi istediklerinin farkında bile değillerdi.
Bizim kadın meclisi seçimlerinde yaşadıklarımızın bir benzerini ise geçtiğimiz günlerde CHP Buca Kadın Kolları Başkanlığı seçimlerinde gözlemledik.
Sıraya girme kavgası, haziruna dahil edilmek istenen üyeler…
O görüntüleri izleyince anladım ki; bu sadece kent konseyine özgü değil, ilçeye özgü bir durum.
Ve sürekli olay çıkarılmasından fayda sağlayan birileri olduğundan kaynaklanıyor.
Buca’nın dışarıya ve hatta il örgütüne verdiği mesaj ise; “Bucalıysan Allah sabır versin.”
31 Mart seçimleri…
31 Mart’ta belediye başkanımız değişti ve yeni başkan Görkem Duman’ın bizim faal olarak çalışmamıza sıcak baktığını duyunca kaybolan motivasyonumu tekrar toparlayıp çalışma yoluna koyulmuştum fakat onun da bir önceki başkandan bu konuda pek de farklı olmayacağını anlayınca bırakma kararı aldım!
Belki de yanılıyorumdur bu konuda! İnşallah yanılıyorumdur.
Bu anlattıklarım, yaşadıklarımın sadece 4’te biri…
Geçtiğimiz günlerde CHP İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu’nu gazetemizde ağırladık ve durumu kendisine de izah ettim. Kent konseyleriyle alakalı şikayetimi yaşadıklarımı anlattım. Kendisi bana bu eleştiriyi üzerine aldığı, demokratik olgunluğun henüz tam oturmadığından kaynaklı kent konseylerinin henüz tam olarak işlevsel olmadığını ve il başkanlığı nezdinde kent konseyleri adına bir çalışma yaptıklarını iletti.
Kendilerine bu konuda deneyimlerini paylaşmak istediklerimi bildirdim ve olabilir dediler ama istekliler mi sanmıyorum.
Velhasıl kelam; 2 seneyi biraz geçen görev süremin sonunda anladım ki; Kent konseyleri belediyelerin pasifize etmek istediği, çift başlılık olmaması adına başkanını kendi belirlemek istedikleri ve kontrol altında tutmak istedikleri alanlar.
Haklı gerekçeleri de var; çünkü kent konseyi başkanları bazı ilçelerde kendini belediye başkanı olarak görebiliyor.
Mevzuatta yasal sınırları henüz tam olarak çizilmemiş bir alan. Yoruma çok açık noktaları var.
Tüm bunlar bir araya gelince kent konseyleri çatısı altında iş yürütmek ne yazık ki çok da olanaklı değil. Türkiye’de zaten sadece birkaç tane başarılı örneklerini görebilirsiniz.
Cumhuriyet Halk Partisi’nde Genel Başkan Yardımcısı Burhanettin Bulut’un bu konuda çabalarına şahit olmak dışında başka da bir çalışma göremedim.
Buradan toplumun her alanında düzen sağlanması adına çalışmalar yürüten CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e seslenmek istiyorum. Buca başta olmak üzere İzmir ve diğer kentlerde kent konseylerinin işlevselliğini yükseltmek adına çalışma üretmenizi öneriyorum.
Bu alanda yapılan yanlışları düzeltmenizi, bu alana parti politikalarınız içinde daha fazla yer ayırmanızı öneriyorum. Bu işe de Buca ve İzmir’i düzelterek başlamanızı canı gönülden diliyorum.
Kent konseyleri iktidarı hedeflediğiniz önümüzdeki dönemde sivil demokrasiyi halka öğretmek adına önemli bir alan.
Kent konseyleri üzerinden daha fazla insana ulaşmanız mümkün.