Sayfa Yükleniyor...
Dr. Suat Seren Göğüs Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi doktorlarından Doç.Dr. Mehmet Ufuk Yılmaz akciğer kanserindeki korkutan artışa dikkat çekti
DİLEK BAKIRKAYNAK
Kanser vakasında inanılmaz bir artış yaşandığını kaydeden Doç.Dr. Mehmet Ufuk Yılmaz, bu artışın son yıllarda ülkemizde sigara tüketimindeki artış, çevresel faktörler ve zararlı gazlara bağlı olduğunu kaydetti. Akciğer Kanseri konusunda Sağlık Bakanlığı İzmir Kuzey Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliğine bağlı Dr. Suat Seren Göğüs Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi doktorlarından Doç.Dr. Mehmet Ufuk Yılmaz ile yaptığımız röportajda çok önemli ve aydınlatıcı konulara değindik.
*AKCİĞER KANSERİ NEDİR?
Akciğer kanseri günümüz Türkiyesinde ve dünyada ciddi bir sağlık problemi olarak karşımızda durmaktadır. Akciğer kanseri çeşitli kanser yapıcı maddelerin nefes yoluyla alınması neticesinde soluk borusunun içerisinde normalde bulunan hücrelerin kanser hüviyetine bürünmesiyle ortaya çıkan ciddi ölümcül bir akciğer hastalığı olarak tanımlanabilir. Akciğer kanserinin ortaya çıkmasında en büyük kanserojen madde sigaradır. Sigara içen hastaların yaklaşık yüzde 20sinde akciğer kanseri gelişirken, ülkemizde akciğer kanserli hastaların yüzde 80-90nı sigara içmektedir. Sigara içme yoğunluğu arttıkça akciğer kanserine yakalanma riski artmaktadır. Ancak akciğer kanserinin oluşmasının tek sebebinin sigara içme olduğunu söyleyemeyiz. Pasif içicilik dediğimiz sigara dumanına maruz kalma, iş koşullarında ve ev şartlarında bir takım havaya yayılmış olan kanserojen maddelerin(bunlara bir örnek olarak Radon gazını verebiliriz) havadan yine solunması kansere sebep olarak sayabilir.
*AKCİĞER KANSERİNİN BELİRTİLERİ NELERDİR?
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki akciğer kanserinin belirtilerinden ziyade akciğer kanserine yakalanmamak için nelerin yapılması gerektiği çok daha önemlidir. Akciğer kanseri için erken tanı evet önemlidir. Erken tanıya gitmek için belirtilerin sıkı bir şekilde takip edilmesi, bazı belirtilerin ortaya çıkması durumunda hekime başvurulması önemlidir ancak akciğer kanserine sebep olan kanserojen maddelerden uzak durulması daha da önemlidir. Bunların başında da sigara gelmektedir ve bu anlamda da akciğer kanseri önlenebilir bir hastalık olarak tanımlanmaktadır. Sigaraya hiç başlamamak veya hangi dönemde olursa olsun sigarayı bırakmak akciğer kanseri riskini en aza indirmek konusunda çok önemlidir. Sigarayı bırakmış olan kişilerde her ne kadar bıraktıktan sonra 15-20 yıla kadar akciğer kanseri riski devam ediyor olsa da bu geçen zaman içerisinde bu risk giderek azalmaktadır. 15-20 yılda minimum düzeye inmiş olsa da, hiçbir zaman sigara hiç içmemiş kişiler düzeyine gelememektedir. Belirtilerine gelecek olursak en önemli belirtilerinden birisi öksürüktür. Tabi ki öksürük hemen hemen her sigara içenin yakınmalarından birisidir. Kanser hastalığı olmayan bir çok kişide uzun yıllardır sigara içmiş olması sebebi ile öksürükten şikâyet edebilir. Ancak sigara içen yıllardır öksüren bir kişide öksürüğün karakter değiştirmesi önemsenmelidir. Öksürüğün karakter değiştirmesinden şunu anlatmak istiyoruz. O güne kadar kısa süreli ve rahatsız etmeyen öksürük; uzun süreli ve geçmeyen rahatsız eden bir hale geçmiş ise bu akciğer kanserinin bir belirtisi olabilir. Bunun yanında öksürükle kan tükürülmesi akciğer kanserinin diğer bir işareti sayılabilir. Akciğer kanserinin belirtisi olmasına rağmen erken tanı konusunda bize yardımcı olmayan halsizlik, iştahsızlık, kilo kaybına da dikkat etmek gerekir. Bunlar genellikle akciğer kanserinin geç evrelerinde ortaya çıkan belirtileridir.
*AKCİĞER KANSERİNİN TÜRLERİ NELERDİR?
Akciğer kanserini çoğunlukla iki tür içerisinde incelemekteyiz. Bunlardan biri küçük hücreli akciğer kanseri bir diğeri ise küçük hücreli dışı akciğer kanseri olarak adlandırmaktayız. Buradaki isimlendirmeler ilaç tedavisinde de tedaviye yanıt verme konusunda da bazı ipuçları vermektedir. Küçük hücreli akciğer kanseri başka organlara yayılma eğilimi gösteren ve ameliyata uygun olmayan kanser türüdür. Küçük hücreli dışı akciğer kanseri ise çoğunlukla akciğerlerde lokalize kalmaya eğilimli, tanı konduktan sonra akciğer dışı diğer organlara çoğunlukla yayılma eğilimini yapmamış dönemde tespit edilen bir akciğer kanseri türüdür.
*AKCİĞER KANSERİ KİMLERDE DAHA ÇOK GÖRÜLÜR? GÖRÜLME SIKLIĞI NEDİR?
Günümüzde akciğer kanseri sık olarak görülmektedir. Eğer bir oran verecek olursak ki; biz bunu yıllık teşhis konulan yeni olgu olarak sayı vermekteyiz ve insidans olarak tanımlamaktayız. Akciğer kanseri insidansı erkek ve kadınlar birlikte ele alındığında her 100 bin kişide 59-60 civarı olarak tanımlanmaktadır. Kadın erkek orantısı anlamında ise kadınlarda erkeklere oranla daha alt seviyelerdedir. Sık görüldüğü yaş grubu ise 50-75 yaş arasında sık olarak seyir etmektedir.
*AKCİĞER KANSERİNDE TEDAVİ YÖNTEMLERİ NELERDİR?
Günümüzde akciğer kanseri tedavisinde birçok yöntemi tek tek veyahut birlikte kullanabiliyoruz. Öncelikle doğru bir akciğer tedavisi planlayabilmemiz için hastalığın evresinin doğru tespit edilmesi gerekmektedir. Doğru tedavisi doğru akciğer kanseri evrelemesinden geçer sözü oldukça doğru bir sözdür. Teşhis konulduktan sonra tedavi öncesinde akciğer kanserinin hangi evrede olduğunun belirlenmesine yönelik çalışmalar titizlikle yapılmalıdır. Modern gelişmeler sonrasında geçmişe göre akciğer kanserinde daha doğru evreleme yapıldığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Ancak 15-20 sonra geriye dönüp baktığımızda bugün bazı söylediğimiz veya evrelediğimiz akciğer kanseri hastalarının everesinin yanlış olduğunu düşünebiliriz. Teknoloji gelişip yıllar geçtikçe daha doğru bir evreleme yapabilecek ve daha doğru tedavileri planlayabileceğiz.
Bugün için tedavi yöntemlerini dört ana başlıkta sıralayabiliriz. Bunlardan biri Kemoterapi yani ilaç tedavisi, diğeri Radyoterapi ışın tedavisi, diğeri de adından da anlaşılacağı gibi Cerrahi tedavi ve son olarak ta İmmünoterapi yani bağışıklık güçlendirici tedavi.
Kemoterapi tablet yada iğne formunda uygulanan vücuttaki kanserli hücreleri öldürmeyi amaçlayan tedavi yöntemidir. Genellikle belirli periyodik aralıklarla uygulanır. Bu periyodik aralık 4 yada 6 seans uygulanması yeterli olarak kabul edilir. Hastalığın türüne göre kemoterapiye alınan cevap oranları değişebilir. Kemoterapinin başarılarının yanında yan etkileri de olan bir tedavidir. Modern ilaç ve destek tedavisi ile kemoterapinin yan etkilerinin minimum düzeye indirilerek kontrol edilebildiğini söyleyebiliriz. Bu sebeple günümüz kemoterapilerinden sonra hastaların şikâyetlerinin azaldığını gözlemekteyiz.
Radyoterapi ise lokal bir tedavidir. Sadece uygulandığı bölgedeki kanserli hücreleri yok etmeye yönelik bir yöntemdir. Işın tedavisi olarak adlandırılan radyoterapi tek başına yada kemoterapi ile birlikte uygulanabilir.
Cerrahi müdahale ise kanserli alanın vücuttan tamamen çıkarılmasıdır. Burada cerrahi müdahalede başarılı olunması için ameliyattan sonra vücutta kanserli hücrenin kalmadığından emin olunması gerekmektedir. Eğer ameliyat öncesinde yapılan tetkiklerde kanserin tam olarak çıkarılamayacağı düşünülüyorsa yapılacak bir ameliyatın fayda sağlamayacağı bilinmektedir. Bu sebeple kimlere cerrahi müdahale yapılacağı sorusunun doğru cevaplanması çok önemlidir. Bu sorunun cevaplanmasındaki en büyük kriterde hastalığın evresinin ameliyat öncesinde doğru bir şekilde tespit edilmesine bağlıdır. Erken evrede tespit edilen İmmünoterapi olarak adlandırılan bağışıklık sistemini güçlendirmeye yönelik tedavide günümüz modern tıbbında öne çıkmaktadır. Bazı kanser türlerinde çok eski yıllardan beri uygulanan immünoterapi maalesef uzun yıllardır denenmesine rağmen akciğer kanserlerinde başarılı sonuçlar oluşturamamıştır. Ancak son 5 yıldır bu alandaki gelişmeler aşı tedavisi veya bağışıklık sistemini güçlendirme tedavisi olarak adlandırılan yöntem diğer tedavi yöntemleri ile birlikte yeni yaşam süreleri katkıları sağlayabileceği gösterilmiştir. Ancak bunların rutin olarak uygulanması için henüz yeterli veri oluşmamıştır ama önümüzdeki yıllarda oluşacak gelişmeleri dikkatle takip etmek gerekir.
TEDAVİ SONRASINDA HASTALAR NELERE DİKKAT ETMELİDİR?
Cerrahi müdahalelerden sonra hastaların takibi önem kazanmaktadır. Bu takip sadece cerrahi müdahaleler için değil diğer tedavi yöntemleri içinde geçerlidir. Hastalar bu tür tedavilerden sonra belli periyotlarla( 3ay) kontrole çağırılırlar. Amacı tedavi sonrası elde edilen başarının ortadan kaybolduğu nüks dediğimiz hastalığın tekrar ilerlemeye başladığı veya hastalığın tekrar ortaya çıkmaya başladığı dönemi erkenden tespit edebilmektir. Eğer erken tespit edilebilirse diğer tedavi yöntemlerine başlanabilir ve yaşam süresine katkı sağlanabilir.
Genellikle hastalarımız bu tür tedavilerden sonra bağışıklık sistemini güçlendirici olarak tanımlanan bitkisel kökenli ilaçları kullanma eğilimi göstermektedirler. Ancak bu konuda dikkatli olmak gerektiği açıktır. Piyasada bitkisel kökenli olarak tanımlanan ilaçlar bulunmaktadır ve bir doktora danışılmadan da kullanılmaktadır. Bu nedenle hastaların ve hasta yakınlarının bitkisel orjinli ilaçları seçerken bir hekime danışması ve hekiminin önerilerinin dışına çıkmaması önem kazanmaktadır. Bu tedavilerin sonrasında başarılı olduğumuz gibi bazı başarısız olduğumuz durumlarda söz konusudur. Ancak erken evrede tespit edilip doğru tedavi edilmiş hastalarda yaşam süresi ciddi olarak uzamaktadır. Hatta hastalarımızın birçoğu akciğer kanserinden değil başka eşlik eden hastalıkların getirdiği ölümlerden kaybedilmektedir.
* DOÇ. DR. MEHMET UFUK YILMAZ KİMDİR?
Yaklaşık 25 yıldır Dr. Suat Seren Göğüs Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesinde çalışmaktayım. Eğitim sorumlusuyum. Göğüs hastalıklarının tamamıyla ilgileniyor olmama rağmen Akciğer Kanseri konusunda araştırmalarım ve bilgi birikimim ön plana çıkmıştır. Günlük pratiğimin büyük çoğunluğunu bu hastalığın tanı ve tedavisi ile geçirmekteyim. Bu deneyimlerden dolayı yaklaşık 1 yıldır Türk Akciğer Kanseri Derneği Genel Başkanlığını yürütmekteyim.
Haber Merkezi