- Sağlık
- 22.05.2025 14:39
İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kardiyoloji Kliniği’nden Doç. Dr. Emre Özdemir, obezitenin kalp sağlığı üzerindeki etkilerine dikkat çekerek, "Hareketsizlik, insülin direnci, diyabete yatkınlık ve hipertansiyon gibi faktörler bir araya geldiğinde, özellikle beslenme sorunları da mevcutsa, kalp hastalıklarının ortaya çıkması kaçınılmaz hale geliyor" dedi
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Kliniği’nden Uzman Dr. Muammer Recep Kökurgancı ise, obezitenin kas ve iskelet sistemi üzerindeki etkilerine değinerek, "Fazla kilo; diz, eklem, ayak bileği ve bel bölgelerinde ağrıya neden oluyor. Bu nedenle haftada en az üç gün düzenli yürüyüş yapılması büyük önem taşıyor" ifadelerini kullandı.
Türkiye’de obezite oranlarının giderek artması üzerine Sağlık Bakanlığı, obeziteyle mücadeleye yönelik çeşitli programlar başlattı. İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kardiyoloji Kliniği’nden Doç. Dr. Emre Özdemir, Türkiye’nin Asya ülkeleri arasında obezite oranlarında ilk 15-20 sıra arasında yer aldığını, ancak Avrupa ülkeleri içinde ilk sıralara yükselme eğiliminde olduğunu vurguladı.
Doç. Dr. Özdemir, obezitenin sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada ciddi bir sağlık sorunu haline geldiğine dikkat çekerek, vücut kitle endeksi (VKİ) üzerinden yapılan sınıflandırmaya açıklık getirdi:
“VKİ, kişinin kilosunun boyunun karesine bölünmesiyle elde edilir. Değer 18’in altındaysa birey zayıf kabul edilir ve bu da bir sağlık sorunu sayılır. 18-25 arası normal, 25-30 arası kilolu, 30-40 arası obez, 40’ın üzeri ise 'morbid obez' olarak değerlendirilir.”
Obezitenin yalnızca fiziksel bir sorun olmadığını belirten Özdemir, "Vücuda binen yük dışında, hareket kısıtlılığı başta olmak üzere, yaşam kalitesini ciddi şekilde düşüren pek çok sağlık sorununu da beraberinde getiriyor" ifadelerini kullandı.
Şeker hastalığı, insülin direnci gibi durumların kalp hastalığını da beraberinde getirdiğini söyleyen Doç. Dr. Özdemir, "Obezite ve kilodaki yüzde 20'lik bir artış, tansiyon üzerine yüzde 10 gibi olumsuz bir etki bırakıyor ve tansiyon regülasyonunu bozuyor. Hatta sınırda tansiyonu olan kişilerde kilo vermek, tansiyonun tek başına bile düzelmesini sağlayabiliyor. Kişinin hareketinin kısıtlanması, insülin direnci ve şekere yatkınlık, hipertansiyon gibi durumlar bir araya geldiğinde ve kilolu kişilerin beslenme ile ilgili sorunları da göz önüne aldığında kalp hastalıkları kaçınılmaz hale geliyor. Bundan dolayı da Sağlık Bakanlığı obeziteye karşı Türkiye'de bir aksiyon almaya başladı. Öncelikle kişilerin kendi durumlarının farkında olmaları çok önemli" diye konuştu.
Vücutta kiloyu belirleyen iki şeyin dışarıdan alınan besinlerin vücutta yarattığı kalori ile bunun günlük harcaması olduğunu belirten Doç. Dr. Özdemir, Aldığımız besinlerin kalitesi de önemli. Ne yazık ki günümüzde hazır besinler kişileri daha şişmanlatma yönünde. Bundan dolayı doymuş yağ asitlerinden daha fakir, karbonhidrattan daha az beslenmek, kilo alımını azaltmak adına daha anlamlı olacaktır. Bu alınan kaloriyi de harcamak gerekiyor. 'Ben zaten çalışıyorum, her gün yürüyorum, günlük şu kadar adım atıyorum' gibi durumlardan ziyade spor amaçlı orta tempoda olan aktiviteler önemli. Örneğin haftada 3 ile 5 gün kadar 45 dakika ile 1 saat arasında tempolu yürüyüş yapmak gerekli diye konuştu.
Toplumda yaygın olan tiroit fonksiyon bozuklukları, metabolik hastalıklar nedeniyle kilo verememe ya da kilo alımının devam etmesi gibi durumların da söz konusu olduğunu belirten Doç. Dr. Özdemir, "Bu konuda mutlaka bağlı olduğu hekime başvurması, kullanılan ilaçlarla birlikte beslenmeyi düzene sokması çok faydalı olacaktır. Türkiye'de biz sağlık konusunda önde olmayı amaçlıyoruz. Dünyadaki yerimizi obezite olarak değil de sağlıklı bir birey olarak daha üst düzeylere taşımak, sağlık politikaları ve vatandaşımızın bilgilenmesi ile hepimizin elinde olacaktır. Obezite ile mücadele eden, etmek isteyen kişiler ise ilk önce aile hekimine başvurmalarını öneririm" dedi.
3 GÜN TEMPOLU YÜRÜYÜŞ
Fizik tedavi açısından obezitenin diz, eklem, ayak bilekleri ve belde ağrıya sebep olduğunu belirten İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Kliniği’nden Uzman Dr. Muammer Recep Kökurgancı da, "Bu nedenle haftada en az 3 gün yürüyüş yapılmalı. Bisiklete binme gibi orta şiddette spor yapmak gerekir. Ebette bu durumda beslenme de önemli bir unsur olarak karşımıza çıkıyor. Fizik tedavi bölümüne başvuran hastaların birçoğu kilolu olan ve ağrısı çok olan hastalar oluyor. Bu hastalar, mobiliteleri kısıtlanmış olarak geliyor. Eklem kireçlenmesini aşırı miktarda görmekteyiz ifadelerini kullandı.Bir kişide fazladan 1 kilogramın, yürürken dize binen ağırlığının 4 kilogram olduğunu söyleyen Dr. Kökurgancı, “Merdiven inip çıkarken ise bu ağırlık 10 kilograma kadar çıkıyor. Aslında kilomuz göbeğimizde deyip geçememek lazım. Çünkü biz bu kiloyu dizlerimizle de taşıyoruz. Alınan bir 5 kilonun diz kireçlenmesini artırma oranı 3 katına kadar çıkıyor. Bu nedenle sadece 5 kilo deyip geçmemek lazım. Sürekli bahsedilen 10 bin adım atma durumu gibi bir standart yok ancak hareketsiz kalmamak çok önemli. Adım sınırı ise kişinin ağrıyı hissettiği yere kadar. Bu 5 bin de olur 15 bin de olabilir. Kişi kendini zorlamadan haftada 3 gün tempolu yürüyüşün yapması gerekir" diye konuştu.