- Sağlık
- 12.04.2025 10:38
Son 50 yılda alerjik hastalıkların görülme sıklığında belirgin bir artış yaşandığını belirten Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Samet Özer, "Bu artışın arkasında hem genetik yatkınlık hem de değişen çevresel koşullar etkili oluyor" dedi
Toplumsal yaşantıda kırsaldan kente göç, sanayileşme, artan hava kirliliği ve işlenmiş gıdaların tüketimi gibi faktörlerin bağışıklık sistemi üzerinde doğrudan etkisi olduğunu ifade eden Hüma Hastanesi'nden Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Samet Özer, "Bu faktörler, özellikle çocuklarımızda alerjik hastalıkların daha sık görülmesine yol açıyor" diye konuştu.
Çocukluk döneminde mikroplarla yeterince temas edilmemesinin bağışıklık sistemi gelişimi üzerinde olumsuz etkiler yarattığını belirten Doç. Dr. Özer, bunun yalnızca çevresel faktörlerle değil, genetik faktörlerle de bağlantılı olduğunu vurguladı. "Ailesinde alerji öyküsü bulunan çocuklarda risk daha yüksek. Ancak bu yatkınlığın ortaya çıkabilmesi için çevresel tetikleyiciler mutlaka devreye giriyor" dedi.
Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin alerjenlerin doğada daha uzun süre kalmasına yol açtığını belirten Doç. Dr. Özer, polen mevsimlerinin uzadığını ve bitkilerden yayılan polen miktarının arttığını, ayrıca küresel iklim değişikliğiyle birlikte havadaki küf oranında da bir artış görüldüğünü söyledi.
İç mekanlardaki hava kalitesinin alerjik hastalıkları tetikleyebileceğine dikkat çeken Doç. Dr. Özer, "Paketli gıdalar, deterjanlar, oda kokuları, sigara dumanı ve ev tozu akarları gibi birçok etken, çocuklarda alerjik reaksiyonlara yol açabiliyor. Sürekli hapşırma, burun tıkanıklığı, gözlerde kaşıntı ve kızarıklık, nefes darlığı gibi belirtiler mutlaka dikkate alınmalıdır" şeklinde uyarıda bulundu.
Doç. Dr. Özer, çocuklarda en sık karşılaşılan alerjik hastalıklarla ilgili şu bilgileri paylaştı:
“Alerjik nezle, alerjik astım, gıda alerjileri, kurdeşen, arı veya böcek alerjileri ve ilaç alerjileri gibi birçok farklı alerjik hastalık çocuklarda yaygın olarak görülmektedir. Bu durum, çocukların eğitim hayatını ve ailelerin iş hayatını olumsuz yönde etkileyebilir.”
Alerjiye neden olan maddelerin çeşitli testlerle tespit edilebileceğini belirten Doç. Dr. Özer, "Tanı konduktan sonra en önemli adım, alerjenlerden uzak durmaktır. Gerekirse antihistaminik ilaçlar veya kortikosteroidler kullanılabilir. Daha ciddi durumlarda ise immünoterapi (alerjen duyarsızlaştırma) uygulanabilir" şeklinde açıklama yaptı.
Alerji şüphesi olan çocukların mutlaka bir çocuk hekimi tarafından değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Doç. Dr. Özer, "Doğru tanı ve uygun yönlendirme ile çocuklarımızın yaşam kalitesini önemli ölçüde artırmak mümkündür. Uzayan öksürükler, ciltte döküntüler, hapşırmalar veya burun tıkanıklıkları gibi belirtiler görülüyorsa, ailelerin mutlaka bir çocuk hekimine başvurması gerekir" dedi.
Son 50 yılda alerjik hastalıkların görülme sıklığında belirgin bir artış yaşandığını belirten Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Samet Özer, "Bu artışın arkasında hem genetik yatkınlık hem de değişen çevresel koşullar etkili oluyor" dedi.
Toplumsal yaşantıda kırsaldan kente göç, sanayileşme, artan hava kirliliği ve işlenmiş gıdaların tüketimi gibi faktörlerin bağışıklık sistemi üzerinde doğrudan etkisi olduğunu ifade eden Hüma Hastanesi'nden Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Samet Özer, "Bu faktörler, özellikle çocuklarımızda alerjik hastalıkların daha sık görülmesine yol açıyor" diye konuştu.