Sayfa Yükleniyor...
Anadolu’daki Türkler ve Afganlar arasındaki etkileşim, 18’inci yüzyılda Afganistan’ın ilk kurucusu Ahmed Şah Durrani’nin Osmanlı Padişahı 3’üncü Mustafa ile mektuplaşması Sultan Abdülmecid ile yapılan heyetler arası görüşmeler ve 19’uncu yüzyılın sonlarında Sultan Abdulhamid Han’ın henüz tahta yeni çıktığı sırada Ahmed Hulusi Efendi başkanlığında Afganistan’a diplomatik heyet göndermesi ile devam etmiş heyetler arası görüşmelerde bölgeye hakim olan İngiltere ile izlenen denge politikası II. Abdülhamid’in Afgan siyasetini belirleyen en temel unsurlardan biri olmuştur. Arşiv belgeleri bize göstermektedir ki Asya ve Afganistan’daki siyasi gelişmeler Osmanlı Devletince çok daha yakından takip edilmektekiydi.
Afganistan’daki Türklerin ilk izleri, Milattan Önce (M.Ö) II’nci yüzyılda yaşayan Sakalara aittir. İskitler olarak bilinen Saka Türklerinin hemen ardından ise Yue-çiler, Kuşaniler (125–480) ve 5’inci yüzyılda Ak Hunlar (Eftalitler)’in ve ardından Gök-Türklerin Afganistan topraklarında hüküm sürdükleri bilinmektedir.
Dünya neredeyse yarım asırdır Afganistan’ı konuşuyor. 200 yıl önce İngiliz işgali ardından SSCB ve en son olarak ABD işgali ile mücadele eden mücahit gruplar henüz rahat bir nefes alamadı. Batı dünyası tarafından sömürülüp çoraklaştırılarak geri bırakılan bu coğrafyada yaşananlar bir sonuçtur. Sebep sonuç ilişkisi içinde bir suçlu aranacak ise Afgan halkını eğitim, sağlık, güvenlik ve aştan yoksun bırakan işgalci emperyalist batı dünyasıdır. Gittikleri her yere ölüm kan ve gözyaşı taşıyan, emellerine ulaşmak için hastaneleri ve sivil halkı bombalayan sözüm ona Özgürlük, İnsan Hakları ve Demokrasinin sözde savunucusu batılılar, kendilerine boyun eğmeyen Afgan mücahitlerini kamuoyuna kan dökücü kadın düşmanı olarak pazarlamaktan da geri durmuyor.
“Bir vücuttur Asya, su ve çamurdan,
O vücutta kalp gibidir Afganistan.”
Muhammed İkbal
Orta Asya, Hindistan ve Ortadoğu’nun kesiştiği bir bölgede yer alan Afganistan, Orta Asya’nın Güneyinde denize kıyısı olmayan bir ülkedir. Doğu ve Güneyde Pakistan; batıda İran; kuzeyde Türkmenistan. Özbekistan ve Tacikistan; kuzeydoğuda ise Çin (Doğu Türkistan) ile komşudur.
35 milyon nüfuslu, 652.000 km2 yüz ölçümlü, kuzey ve güneydoğusunu düzlüklerin oluşturduğu dağlık bir ülkedir. Bugünkü sınırları ile Büyük Aryana ve Büyük Horasan’ın önemli bir kısmını kapsayan tarihsel coğrafyası açısından coğrafi ve jeopolitik konumu nedeniyle dünyanın en önemli kesişme noktalarından biridir. Bu stratejik konum neticesinde tarih boyunca medeniyetlerin karşılaşma, imparatorlukların çatışma alanı olması bu toprakların kaderi olagelmiştir. Stratejik önemini bugün de korumasından dolayı büyük devletlerin vekâlet savaşlarının yürütüldüğü topraklar olmaktan hâlâ kurtulamamış ve görünen o ki bu makûs talih, uzun bir süre daha bu ülke toprakları ve insanlarının yakasını bırakmayacaktır.
Bugünlerde TALİBAN’ın Afganistan’da yönetimi devralması ve ABD’nin 20 yıllık bir işgal başarısızlığını konuşsak da Afganistan tarihten bugüne 3 bin yıldır sivil, bölgesel veya bölgeler arası savaşlardan