Sonbahar geldi, güzel güzel kitap okumalık zamanlara giriyoruz. Sıcak bir çay ya da kahve eşliğinde size harika bir dünya sunacak olan kurgu edebiyatından favorilerimi sizlerle paylaşmak istedim. Bu ay bu kitaplardan en azından bir tanesini bile okusanız, kendinize büyük bir katkıda bulunmuş olursunuz. Beğenmeniz dileğiyle.
Bilinmeyen Adanın Öyküsü / Jose Saramago: Bilinmeyen adaların kalmadığına inanılan bir dönemde bilinmeyen ada arama cesaretine sahip bir adamla böyle bir cesareti görüp hayatını değiştirebileceğine inanan bir kadının büyük usta Saramago’nun eşsiz anlatısında edebiyat tarihine geçen yolculukları böyle başlar.
Trainspotting / Irvine Welsh: Trainspotting, dibe vurmaktan gocunmayan insanların öyküsünü anlatıyor. Bu romanda hayal kırıklıkları var. Ve mutlu bir aile, iş ve sevilecek bir sevgili masallarına inanmayan insanlarla dolu. Onlar bu masallara inanmaktansa aç kalmayı tercih ediyor.
Adınla Çağır Beni/Andre Aciman: Adınla Çağır Beni, delikanlılık çağındaki bir gençle, ailesinin yazlığında kısa süreliğine kalmaya gelen bir konuğun arasında gelişen beklenmedik, bir o kadar da güçlü aşkın öyküsünü anlatıyor.
Son Ada / Zülfü Livaneli: İlk başlarda çok güzel bir ada ve içerisinde huzurlu bir biçimde yaşayan insanlar vardı. Ülkenin darbeci başkanının emekliliğini huzur içinde geçirmek için adaya yerleşmesi bu cennet adada yaşayanların huzurunu kaçırdı. Başkan Son Adayı her tür anarşiden kurtarmaya kararlıydı. Bu romanda ütopyanın distopyaya nasıl dönüştüğünü görüyoruz.
Solaris / Stanislaw Lem: Kişisel olarak favorim diyebileceğim bilimkurgu eserlerinden birisi olan Solaris, yıllar önce okumama rağmen hala bazı durumlarda bazı kesitlerle yaşadığım olaylarla ilişkili olarak aklıma geliyor. 20. yüzyıl bilimkurgu edebiyatının başyapıtlarından biri olarak kabul edilen Solaris, temelde insanlığın bilimle ve başka gezegenlerle ilişkisini ele alıyor. Tabi bu ilişki sıradan olaylarla anlatılmıyor. Kitapta Freud’dan Jung’a uzanan süreçte farklı psikanalitik kuramlarla beraber çeşitli tartışmalar kendisine yer bulurken, insanoğlunun bitmek bilmeyen hırsı da ele alınıyor. Benim için yeri ayrı olan bu kitabı mutlaka okumanızı tavsiye ediyorum.
Vejetaryen / Han Kang: Han Kang’ın elinden çıkan ve Uluslararası Man Booker Ödülü’nü kazanmış bu kitap biraz (hatta epey) rahatsız edici öğeleri içerisinde barındırıyor. Aslında okurken basit ve sıradan gibi gelse de alt metinleri anlattığınız zaman kitabın derinliğini de keşfediyorsunuz. Bu kitabı genellikle vejetaryen bireyler ismine kanara satın alsa da olay et yememe husus değil. Kısaca şöyle diyebilirim bu kitapta vejetaryenlik amaç değil sadece bir araç. Toplum baskısı, zorlama, dayatma, yok sayma ve ötekileştirme gibi tüm eylemler tek bir neden üzerinden bizlere verilmiş. Tavsiye ediyorum.
Okuyucu / Bernhard Schlink: Okuyucu, 1958 yılında rahatsızlanan ve kendisine yardım eden 36 yaşında bir kadına duygusal olarak bağlanan 15 yaşındaki bir genci anlatıyor. Kitapta 15yaşında olan Michael Berg’in iç hesaplaşmalarını ve dramatik aşk hikayesini buluyoruz.
