1
Taner Uyanıker
İlkses Gazetesi Yazarımız

Taner Uyanıker

Yazarın Köşe Yazıları

Tunç Soyer Ne Yapıyor?

16 Ocak 2019 tarihinde İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, ani bir kararla Ankara’ya gitti ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile görüştü. Görüşmede Kocaoğlu, Kılıçdaroğlu’na adaylığıyla ilgili tarihi bir sorumluluk yüklendiğini ve bundan kaçmayacağını belirterek yeniden İzmir için aday adayı olduğunu belirtti. Oysa Kocaoğlu, 1 Ekim 2018 tarihinde aday olmayacağını çok net ifadelerle açıklamıştı. Kocaoğlu gibi bir siyasetçinin söylediğinin dışına çıkacağı beklenmezken bir anda aday adayı olmasının sebebi neydi? Kulislerde MYK’da İzmir’in adayının Tunç Soyer olacağı söyleniyordu. Kocaoğlu’nun yeniden aday olmasının nedeni Soyer’i istememesi mi denilirken Kocaoğlu, Hande Fırat’a konuştu ve tam olarak şunları söyledi: “Bu gidişe ‘dur’ demem lazımdı. Tunç Bey ile kişisel sorunum yok, ama belediye başkanlığı yapma yetisinde problem var.”
Sonuç itibariyle Kılıçdaroğlu, aklındaki isim olan Tunç Soyer’i aday gösterdi ve Soyer, İzmir’in koltuğuna oturdu. Kocaoğlu da kendine yakışanı yaptı ve Soyer’e yönelik tek bir eleştiri de dahi bulunmadı ve partisinin adayını destekledi. Böyle bir giriş yapmamın nedeni 15 yıl İzmir’i yönetmiş ve devlet adamı kimliğini ön planda tutan, partililerce sevilen ve İzmir’i Ankara’dakilerden daha iyi bilen Kocaoğlu’nun adaylık sürecindekini ani karar değişikliğini hatırlatmak ve o tarihten bugüne kadar Soyer’in söylemlerine bu not eşliğinde de bakılmasını sağlamak.
Şimdi


Sorgulatan dizi: Aşk 101

Netflix yapımı Aşk 101 adlı Türk dizisi ilk sezonuyla ekranlara geldi. Dizi bildiğiniz gibi yayınlanmadan önce bazı çevrelerin eleştiri odağında yer almıştı. Hatta bir siyasi parti dizinin yayınlanmaması için RTÜK’e çağrıda bulunmuştu. Dizinin kahramanlarından biri olan Osman’ın eşcinsel olduğu, karakterlerin Avrupa gençliği özentisini yansıttığı ifade edildi. Benim gibi diziyi izlemeden bunlara maruz kalanlara şunu söyleyebilirim: Tüm bu söylenen sözleri çöpe atın. Dizi de eşcinsel bir karakter yer almıyor. Avrupa özentisi bir gençlik de dizide bulunmuyor. Tam anlamıyla bizden bir dizi. Peki dizi nasıl der dediğinizi duyar gibiyim. O halde başlayalım.
1998 yılında geçen dizi 5 liseli ana karakter üzerine kurgulanıyor. Aslına baktığımızda ise bu 5 karakterin de birbirlerine benzediklerini tam olarak söyleyemeyiz. Tek benzedikleri nokta farklılıklarına rağmen birbirlerine sahip çıkmaları ve doğru bildikleri yolda ilerleyebilmeleri. Karakterlerimiz okuldan atılmalarını engelleyen öğretmenlerinin tayinine engel olmak için okula yeni gelen basketbol koçuyla aşk yaşaması için bir mücadeleye giriyor.  Bu aşk mücadelesi bir sarmala dönüşüp öğrencileri de içine alırken etki alanında kalan herkes bir domino etkisi ile birbirlerinin hayatına dokunuyor. Bu ana 5 karakterimiz aslında bize dayatılan tüm sistemlere karşı bir başkaldırı içindeler. Bunu yaparken klasik Türk lise dizilerindeki gibi kötü karakterden iyi karaktere doğru yönelimle yapmıyorlar.


Soylu'nun İstifası

Dün akşam herkes evinde can sıkıntısını yatıştırmaya çalışırken İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun istifası gündeme bomba gibi düştü. Soylu, istifa açıklamasında, “Gayretle ve titizlikle yürütülen bir süreçte, tamamen salgının önlenmesine yönelik hafta sonu sokağa çıkma yasağı kararının uygulanmasının sorumluluğu her yönüyle şahsıma aittir. Başlangıçta kısıtlı saatlerde de olsa ortaya çıkan görüntüler, mükemmel yönetilen bu süreçle uyuşmadı. Sayın Cumhurbaşkanım beni bağışlasın. Onurla yürüttüğüm İçişleri Bakanlığı görevimden ayrılıyorum” ifadelerini kullandı. İstifasında cuma günkü alınan sokağa çıkma yasağının sorumluluğunu üstleniyordu.
Köşe Yazısının Devamını Okuyun.


Oğuz ve Kongre

CHP İzmir’de yarın il başkanı seçilecek. Görünen o ki mevcut il başkanı Deniz Yücel yeniden başkan olacak.  Bildiğiniz gibi Urla Belediyesi eski Başkanı İ. Burak Oğuz, FETÖ üyeliği suçlamasından şu an içeride bulunuyor. Mahkeme kararı olmadan masumiyet karinesi vardır lakin iddiaları bir gözden geçirdiğiniz zaman çok ciddi sorunların olduğunu görüyorsunuz. Nitekim Oğuz’un iddialara verdiği yanıtlar da kimseyi tatmin etmemiş olmalı ki ilk tutuklandığı dönemde yapılan birkaç açıklama dışında CHP kanadı bu olayda sessizliğe büründü. Oğuz’a kimin referans olduğu sorularına ise CHP birkaç kuru açıklama yaparak olayı geçiştirdi. Ama sorun çok ciddi. Çünkü burası CHP’dir. FETÖ’nün en güçlü olduğu dönemlerde bile CHP bu yapılanmaya dikkat çekmişti. Bu örgütün faaliyetlerinden ötürü bedeller ödemiş bir partidir. Bunların başında Deniz Baykal’ın kaset olayı gelir. Böyle bir partinin kalesi olarak ilan ettiği ve büyük bir oy oranı aldığı ilin bir ilçesinden çıkarttığı belediye başkanı FETÖ iddiasıyla tutuklanıyor. Tutuklama oluyor ama maşallah CHP’de kimse Oğuz’un aday gösterilmesinden sorumlu tutulmuyor. Her şey güllük gülistanlık devam ediyor. CHP İzmir’de aday belirlemede etkin olan isimlerin başında Deniz Yücel ve Tuncay Özkan geldi. Özkan, FETÖ tarafından hapse atılmış yıllarca içeride kalmış bir isim. Bu örgütün yapısını ondan daha iyi bilecek kişi sayısı azdır.


Elazığ Depremi ve Suriyeli Mahmud

Elazığ depreminden sonra bir kez daha gördük ki bu halk acısının etrafında kenetlenebiliyor. Yardım etmek için çırpınıyor. Başkalarının acısını kendi acısı, mutluluğunu ise kendi mutluluğu olarak görüyor. Enkaz altından çıkan her canlı beden herkesin yüreğinde bir sevinç dalgalanmasına neden oluyor.
Lakin bunların yanında bir de depremden kendi meşrebine göre faydalanmak isteyenlerde yok değil.
Televizyon kanallarında, gazetelerde ve sosyal medyada defalarca görmüşsünüzdür Suriyeli Mahmud’u. Bir kadını göçüğün altından kurtarmıştı. Bunu yaparken yanında başkaları da vardı. Diğer deprem bölgesinde bulunan gecesini gündüzüne katan isimsiz kahramanlar gibi.
Ama öyle bir şey oluştu ki belli ki iyi kalpli olan genç delikanlının üzerinden Suriyeliler ya da farklı göçmenlerle ilgili eleştiride bulunanlar hedef tahtasına oturtuluverdi. Bir televizyon programında sunucu bu haberi ‘Suriyelileri eleştiren ahlaksızlar gördünüz mü Suriyeli Mahmud’un yaptığını’ gibisinden lanse etti.
Birincisi Suriyelilerden birisi suç işlediğinde bunun haberini yaparken yabancı uyruklu derken, bir iyilik yaptığında üstüne basa basa Suriyeli kavramını kullanır ve bunu yaparken bazı kesimleri ahlaksızlıkla suçlarsanız yaptığınız iki yüzlülük olur.
İkincisi her halkın içinde olduğu gibi Suriyeliler içinde de iyisi ve kötüsü vardır. Tek bir olay üzerinden aşırı genelleyici övgü yaparsan yarın karşılaşacağın kötücül bir örnekte


Beşiktaş'a neler oluyor?

Son yılların Avrupa’da en başarılı Türk takımı olarak göze çarpan Beşiktaş, bu sene itibariyle bu kulvarda eski günlerini aratır hale geldi. Genk karşısında alınan 4 gollü mağlubiyet geçen yıl Şampiyonlar Ligi gurubundan lider çıkmış bir takım için kabul edilemez bir skordur.
“Perşembenin gelişi çarşambadan” bellidir diyen bir atasözü vardır. Beşiktaş’ın durumu da tam olarak oydu. Geçen yıl kaliteli kadroya rağmen gelen dördüncülük. Yine aynı zamanda geçen yılın en büyük sorunu olan gol probleminin bu yıla daha kalitesiz bir şekilde taşınması bizlere aynı senaryoyu izletmeye hazırdı. Talisca ve Negredo’nun yokluğu hem kalite hem gol anlamında Beşiktaş’ı çok gerilere itmiş görünüyor. Genk önünde Beşiktaş’ın deyim yerindeyse aciz konuma sürüklenmesinin sorumluluğu öncelikle Şenol Güneş’e aittir. İlk geldiği dönemle şimdiki kadro arasında kalite anlamında Beşiktaş’ın daha kaliteli olduğu söylenebilir ama futbol anlamında her geçen gün azalan bir kalite sorunu da göze çarpmaktadır. Slaven Bilic döneminde kısa paslarla göbekten hızlı akınları Şenol Güneş geldiği ilk yıl uygulamış ve bunda başarılı olmuştu. Sonraki yıllarda özellikle Qerasma üzerinden kanada yıkılan oyun anlayışı Beşiktaş’ı ligde bir yıl daha şampiyon yapmış ve Şampiyonlar Ligi’nde iyi sonuç aldırmıştır lakin rakiplerin Beşiktaş’ı analiz etmeleri ve forvet hattındaki sıkıntılar bu sisteminde kilitlenmesine neden olmuştur. Ortadan akın anlamında


Tarih bu kez oyunu yazacak!

Beşiktaş ile Galatasaray arasında oynanan derbi belki de son yıllarda çoğu kişinin tanıklık etmediği bir müsabakaya sahne oldu. Beşiktaş baştan sona üstün götürdüğü mücadelenin özelikle 2. yarısında ortaya koyduğu performansla ‘Türkiye’de futbol oynanmıyor ‘diyenlere ‘bu ligde ben varım’ dedi adeta.


Talisca gol sıkıntısını çözer

Beşiktaş’ın geçen yılki coşkulu oyununu bu sene göremesek de geçen yıldan daha olgun bir futbolu sahada görmekteyiz. Gol pozisyonu sayısı bakımından geçen yıla nazaran çok büyük farklar olduğunu düşünmüyorum ama buna nazaran savunma anlamında ve topun kontrolü açısından Beşiktaş geçen yıla oranla daha önde yer alıyor.


Muazzam bir zafer

Beşiktaş tarihi bir galibiyete imza attı. Napoli gibi İtalya’nın köklü ve güçlü bir takımına karşı 3 gol atılarak elde edilen zafer tek kelimeyle muazzam. Oyun olarak çok iyi olmadığı söylenebilir ama böyle bir deplasmanda daha fazlasını yapmakta kolay değil.


Türk futbolu nerede?

Dünkü maç için futbol adına yazılacak bir şey olduğunu düşünmüyorum. Dün sahada ne yaptığını bilmeyen 90 dakika bitse de gitsek diye bakan, taktik, teknik, fizik olarak hiç varlık gösteremeyen, asıl önemlisi ortaya bir ruh koyamayan bir milli takım vardı.


Uyum sorunu

Beşiktaş, Dinamo Kiev maçına hızlı başladı kötü bitirdi. İlk yarı bitiminde çoğu kişi maçın bittiğini Beşiktaş’ın kazandığını düşündü. Lakin futbolun gerçekliği daha farklı. Beşiktaş geçen yıla göre büyük değişime uğradı. Ceza sahası çevresinde yapılan seri ve bitirici paslaşmaları bu yıl maalesef göremiyoruz. Burada Sosa’nın ayrılması Oğuzhan’ın formsuz sezona başlaması ana etken olarak görünüyor. Yerine gelen Gökhan İnler ve Talisca istenilen verimi sahaya yansıtamıyor. Gökhan İnler’in uzun pas atma isteği Beşiktaş’ın çabuk top kaybetmesine neden oluyor. Talisca müthiş bir yetenek. Buna rağmen 90 dakikayı kaldıracak fizik gücü yok. Sosa kadar orta sahaya yardımcı değil. Saman alevi gibi sahada bir parlayıp bir sönüyor.


Ruhsuz takım

Son yıllarda izlediğim en kötü milli takım vardı sahada ama bundan daha önemlisi hiçbir zaman olmadığı kadar ruhsuz bir takım vardı.  Bu takım çok kötü performanslar sergiledi. En son 2008 Avrupa Şampiyonası’nda yarı final oynarken de hep kötü oynamıştık ama bir mücadele vardı. Bu da bizi yarı finale kadar taşımıştı.


Kötü Futbol

Türkiye geleneğini bozmayarak, büyük turnuvalarda ilk maçı kaybetme alışkanlığını sürdürdü. Öncellikle bizden daha iyi bir rakiple oynadığımızı belirtelim. İyi oyuncuları olan ve çok iyi organize olan rakip karşısında sistemi oturmamış A Milli Takımı’mızın 1-0’lık bir skorla ayrılması bir şanstı. Hırvatlar pozisyon ve oyun üstünlüğünü özellikle ikinci yarıda net bir şekilde ellerine aldılar. Buna karşılık milli takım 1-0’a gerekli reaksiyonu veremedi


Kitaptan uzak kalmayın

21. İzmir Kitap Fuarı sona erdi. Birkaç kez fuara gitme imkanı buldum. Güzel bir insan kalabalığı vardı. Bu manzara insanı mutlu ediyor ama gerçekleri de göz önünde bulundurmamız gerek.  Türkiye’de maalesef kitap okuma oranları çok düşük. AB ülkelerinde yüzde 21 olan kitap okuma oranı, Türkiye’de sadece yüzde 0,01. UNESCO dünyadaki okuma alışkanlıkları raporuna göre Türkiye, kitap okuma oranında dünya ülkeleri arasında 86’ncı sırada yer alıyor. Bizimle birlikte bulunan ülkeler Gambiya, Fildişi Cumhuriyeti gibi Afrika ülkeleri… Bu durum bile içler acısı halimizi gözler önüne sermektedir. Peki kitap okuma oranları bu kadar düşükken okuyanlar ne okuyor?  Fıkra kitapları, dini içerikli yayınlar ve aşk romanları… Yani popüler kültür ürünü olan kitaplar başı çekiyor. Listelerde birinci sıraya çıkan ama edebi değeri çok düşük olan kitaplar insanların elinden düşmüyor. Bu kitapları alan kişiler okuyor mu tam bilemiyorum ama hepsi bir kahve eşliğinde kitabın fotosunu sosyal hesaplarına yüklüyor.  Son zamanlarda insanları etkisi altına alan bu “etiket kültürü” ne yazık ki çığ gibi büyüyor. Amaç sadece başkalarına gösteriş yapmak. Neyse konumuzdan çok da sapmadan kitaplara geri dönersek, insanlara ilk olarak okuma alışkanlığı sağlanmalı, ikinci olarak da okuyucular,  ne olduğu belli olmayan yok sabah uykum, yok öğle şekerlemem gibi kitaplar yerine daha edebi değeri yüksek eserler yönlendirilmelidir.


Evlenmeyin eğlenin!

Yıllardır Türk televizyonlarının vazgeçilmez bir programı var: “Evlilik programları”. Şimdiye kadar çok tartışma konusu oldu hala da olmaya devam ediyor. Bazıları RTÜK’ün programı kapatması gerektiğini, programın Türk örf ve aile yapısına uyuşmadığını, insanlara kötü örnek olduğunu söylüyorlar. Kime sorsanız bu evlilik programlarından şikayetçi ve izlemediğini söylüyor ama izlenme oranlarına baktığımız zaman başka gerçeklikler ortaya çıkıyor. Herkesin belgesel izlediğini söyleyip aslında kimsenin izlemediği gibi bir durum.


Statta şampiyonluk yolu da açıldı

Beşiktaş dün yeni stadına muhteşem bir dönüş yaptı. 3 yıllık özlem sona erdi. Ekrandan gördüğümüz kadarıyla çok güzel bir stat olmuş. Beşiktaş bu statta taraftarıyla bütünleşerek daha iyi yerlere gelecektir.


Solun Lider Sorunu

Son yıllarda solun oyunun en fazla yüzde 35 olacağı yönünde bir inanış var. Bu inanışa kapılanların başında bizzat bu ideolojide olanlar geliyor. Kemal Kılıçdaroğlu’nun eşinin de bu yönde bir söylemi vardı ve “Sol taş çatlasa en fazla yüzde 35 oy alır” demişti. Bu durum da solun neden en baştan kaybettiğinin göstergesidir. Mecliste solu temsil eden tek parti CHP olduğu için onun üzerinden tartışmayı sürdüreceğim. (HDP Kürt milliyetçisi bir siyaset güttüğü için sol bir parti olarak görmüyorum.)


CHP Neden İktidar Olamıyor?

Cumhuriyet Halk Partisi’nin neden iktidara ulaşamadığını sokaktaki vatandaşa sorarsak çoğunluğun cevabı Kemal Kılıçdaroğlu olacaktır. Bu cevabın haklılık payı olsa da meseleye sadece Kılıçdaroğlu çerçevesinden bakmak sorun için sığ kalacaktır. Sorunu ilk önce isminde halk kelimesi geçen partinin nasıl elit bir parti! konumuna geldiğinden başlayarak irdeleyelim.


PKK sol bir örgüt mü?

Başlıktaki sorumun cevabını ilk başta vereyim hayır! Karşımızda kendisini Marksist olarak tanıtan bir terör örgütü var. Lakin PKK’ya baktığımızda karşımızda solcu bir örgütü değil, milliyetçilik temeline dayanmış faşist bir terör örgütünü görüyoruz. Milliyetçilik ve Marksizmin yan yana gelemeyeceğini Karl Marx’ın bir cümlesinden örnekle vereyim: “Milliyetçilik, sanayi öncesi çağın egzotik ve romantik -veya romantikleştirilmiş- bir kalıntısı değil, kapitalizmin ‘yapı taşı’dır.” Devrimcilik ruhuyla halkı harekete geçirmeye çalışan ama katı bir milliyetçiliğin ötesine gidemeyen bir örgüt konumunda olan PKK’nın KCK yapılanmasında bunu daha net olarak görebiliyoruz. “KCK Sözleşmesi” denilen metinde Kaddafi’nin ‘Cemahiriye’(cumhurlar, topluluklar) sistemi karşımıza çıkıyor. Totaliter olan bu sistemde mahalleler, şehirler, aşiretler “halk komiteleri” tarafından denetim altına alınırdı ve en tepede “halk kongresi” bulunurdu. Buradaki kişilerde haliyle Kaddafi’nin militanlarından oluşuyordu. Buna çok yakın bir sistemi KCK sözleşmesine taşıyan ve Kürt milliyetçiliğini bayrak edinip kan akıtan bir terör örgütünden solun insanca yaşama hedefinden hangisini bekleyebilirsiniz? Dünyanın emperyalist gücü Amerika’nın başkanına “Biji Serok Obama” diye slogan atanlardan hangisinin solcu olduğunu iddia edebilirsiniz?


Gerçek Lider

Beşiktaş Trabzon maçını kazanarak gizlisi saklısı olmadan liderliğe oturdu. Karadeniz turundan kayıpsız 6 puanla dönen Beşiktaş kalan maçlar öncesi bir avantaj yakaladı ve psikolojik üstünlüğü ele geçirdi. Maça gelecek olursak defansın göbeğinde zorunlu gerçekleşen değişiklik nedeniyle Beşiktaş maça tedirgin başladı. Takım hücuma çıktığı zaman savunma dörtlüsünü de ileri süren takım bu maçta yaşadığı tedirginlik nedeniyle geride kaldı. Atiba’nın da kendini savunmaya yakın tutması takımın hücum ile savunma arasında mesafenin açılması neden oldu. Böylelikle Trabzonspor orta sahayı rahat bir şekilde geçti. Trabzon’un orta sahasının hücumu seven futbolculardan da oluşması aynı şekilde Beşiktaş’ında orta sahayı hızlı geçmesini sağladı. Koca bir ilk yarı dağınık bir futbol ortaya koyan iki takımın maçına döndü.


Ne Kadar Sahibiz?

Dünya fındık ihtiyacının yüzde 70’ine sahip olan ama halkının yüzde 70’inin fındık tüketemediği ülke insanları hepinize selam olsun. Hayatta sahip olduğunu sandığımız ama aslında sahip olamadığımız şeyleri hiç düşündünüz mü? 


Stresten Çıktı

Son haftalara yaklaştıkça ligdeki gerilimde artmaya başladı. Bugüne kadar pozitif futbol ortaya koyan Beşiktaş’a da bu yansımış durumda. Beşiktaş iyi bir futbol ortaya koysa da ligin ilk yarısındaki performansının gerisinde. Bunda ligde iyi futboldan ziyade 3 puana ihtiyaç duyulan haftalara girmemizin yanı sıra Beşiktaş’ın hücum bölgesindeki oyuncuların kötü oyununun bunda etkili olduğu görülüyor. Bunların başında da Oğuzhan geliyor. Ligin ikinci yarısından itibaren Oğuzhan’da bariz bir düşüş var.  Oğuzhan gibi yetenekli oyuncunun performansındaki düşüş de takıma olumsuz etki ediyor. Bunun yanında Gomez her ne kadar iki gol atmış olsa da ondaki düşüş de gözden kaçmıyor.  Birde buna bir türlü beklenen performansı ortaya koyamayan Gökhan-Olcay ikilisi de eklenince Beşiktaş’ın hücum kombinasyonlarında beklenen verim alınamadı. Neyse ki Quaresma’nın son haftalardaki yüksek performansı Beşiktaş’ı hücumda taşıyor. Hücum aksiyonları tek Quaresma’ya bakan Beşiktaş, şampiyonluk yarışında zorlanacaktır. Bir an önce Başta Oğuzhan ve diğer oyuncuların kendini toplaması gerekir.


Kaybedilen bir şey yok!

Fenerbahçe için olmazsa olmaz bir maçtı. Kesinlikle 3 puanla ayrılması gerekiyordu. Nitekim bunu başardılar. Beşiktaş için bir kayıptır ama bunun telafisi muhakkak olacaktır. Nitekim ertelenen maçı kazandıklarında yeniden liderliğe yükselecekler.  Maça geldiğimizde ilk yarıda Fenerbahçe’nin pozisyon üstünlüğü olmasına rağmen her iki yarıda da Beşiktaş’ın oyun üstünlüğü vardı. Özellikle bunu ikinci yarıda girdikleri net pozisyonlarla bir adım ileri taşıdılar.


Gerçek Lider

Beşiktaş dün, sezonun başından itibaren oynadığı en stres dolu maçlardan birisini üç puan alarak geride bıraktı. Maç boyunca oyunun hakimi olan siyah beyazlılar Gençlerbirliği’ni yarı sahasına hapsetmesine rağmen aradığı golü biraz geç buldu. Bunda son haftalarda formsuz olan Mario Gomez, Oğuzhan ikilisinin de etkisi olduğunu söyleyebilirim. Dün bir de Olcay’ın hücum bölgesindeki beceriksizliği eklenince Beşiktaş gol bulmakta zorlandı.