Çönkü: Şiddet şiddeti doğuruyor

Son günlerde artan çocuk cinayetlerine sebebiyet veren kişilerin de çocuk olmasına yönelik haberleri sıkça okuyoruz. Biz de konu ile ilgili artan haberler hakkında Uzman Psikolog ve Aile Terapisti Didem Turgut Çönkü’nün görüşlerine başvurduk. Çönkü, cinayeti işleyeninde cinayete kurban gideninde çocuk olması sebebiyle tek suçlunun çocuk olmadığını ifade etti


  • Oluşturulma Tarihi : 30.11.2015 08:23
  • Güncelleme Tarihi : 30.11.2015 08:23
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Çönkü: Şiddet şiddeti doğuruyor

EMİNE YALÇIN

Uzman Psikolog ve Aile Terapisti Didem Turgut Çönkü, suçlu çocuklarla yapılan araştırmalar sonucu belirlenen duygusal alanda yaşadıkları sıkıntıları anlatarak, çocukların hangi durumlarda suç işlediğini gazetemize anlattı. Çönkü, internet ortamında sosyal paylaşım sitelerinde şiddet görüntülerinin çok fazla paylaşılır olmasının travma eşiğini azalttığını belirterek,  şiddet içerikli görüntülerin ya da oyunların çocuklar için son derece sakıncalı olduğunu bu konuda ailelerin mutlaka dikkatli olması gerektiğini söyledi.

ÇOCUKLAR GELECEĞİN YETİŞKİNLERİ

Uzman Psikolog ve Aile Terapisti Didem Turgut Çönkü, yaklaşık 15 yıldır çocuklar, aileler ve yetişkinler ile çalıştığını daha çok çocuk odaklı aile terapisti hizmeti verdiğini söyledi. Çocuklara gelişim sürecinin her döneminde mutlaka dikkat edilmesi gerektiğine dikkat çeken Çönkü, anne ve babaların davranış modellerinin çocuklar için önemli olduğunu ifade etti. Çönkü, “Anne ve babaların davranışları ilerde çocukların geleceğini şekillendirebiliyor. Biz çocukları şu an için küçük bir çocuk olarak görüyoruz ama bu çocuklar geleceğin yetişkinleri. Anne, babalar, öğretmenler ve çocuğun eğitimden sorumlu olan diğer kişiler de çocuğun gelişiminde sorumluluk sahibi” diye konuştu.

‘ÇOCUKTUR YAPAR’ DEMEMELİYİZ

18 yaşından önce ortaya çıkan davranış bozukluğunu; başkalarının temel haklarına saldıran ve yaşa uygun toplumsal göreneklerin ve kuralların bozulduğu, tekrarlayıcı ve sürekli bir bozukluk şeklinde açıklayan Çönkü, 18 yaş sonrasında da anti sosyal kişilik bozukluğu tanısına girebilecek bir takım süreçlerin meydana geldiğini de sözlerine ekledi. 15 yaşından önce davranım bozukluklarının bazı belirtilerinin görüldüğünü anlatan Çönkü, “Davranım bozukluğu yaşayan çocuklarda başkalarına şiddet uygulama, tehdit etme, kavga başlatma, hırsızlık, okuldan ya da evden kaçma, hayvana ve insana acımasız davranma, başkalarını cinselliğe zorlama, yangın çıkarma ve gasp gibi belirtiler vardır. Çok erken çocukluk döneminde dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olabiliyor. Öğrenim bozuklukları gibi farklı bozukluklar olabiliyor. Bu durumlarda ailelerin dikkat etmesi gerekiyor. Çünkü bir insan bir anda anti sosyal kişilik bozukluğu tanısı almaz. Öncesinde mutlaka bir öncülleri vardır. O öncülleri aile olarak iyi izlemesi öğretmenler tarafından da dikkat edilmesi gerekiyor. ‘Çocuktur yapar’ ya da ‘ilerde büyüyünce aklı başına gelir’ şekilde düşünmemek lazım. Genel olarak davranış bozukluklarını biz 10 yaşından önce görüyoruz. 7 yaşından önce çocukların kasıtlı olarak bir şey yapması söz konusu olmayabiliyor” şeklinde konuştu.

İLK SUÇ ORTA ÇOCUKLUK DÖNEMİNDE İŞLENİYOR

Suç işleyen çocuğun ya da gencin durumunun yetersiz sosyalleşme ve vicdan gelişimi gibi psikolojik süreçleriyle ilgili olabileceğini belirten Çönkü, bu tür davranışların çocuğun yaşadığı yakın çevresinde kabul görürken, daha geniş çevrede ‘suç’ olarak görüldüğüne dikkat çekti. Çönkü, “Örneğin, eğer çocuk ya da genç işlediği suçların kabul edildiği ve hatta akranları tarafından bu yönde cesaretlendirildiği bir çevrede yaşıyorsa, aynı davranışları tekrar edecektir. Çocuklar ve gençler arasında yargının önüne çıkıp ifade veren grup genelde ergenler olsa da ilk suçlarını orta çocukluk döneminde işlemeye başlıyorlar. Bu nedenle erken çocukluk döneminde sunulan çevre, özellikle anne, baba ve çocuk ilişkileri ile çocuğun suç işlemesi arasında önemli ilişki olduğu görülür. Ekonomik zorluklar, düşük eğitim düzeyi, kalabalık ve yoksul aile, göçler, kültürel çatışmalar ailedeki suçlu bireyi oluşturmakta etken olabilir” ifadelerini kullandı.

SUÇ İŞLEMELERİNDE TEK BAŞINA YETERLİ BİR ETKEN

Son zamanlarda yaşanan çocuk ölümlerine sebebiyet veren kişilerin çocuk olmasını da değerlendiren Çönkü, cinayeti işleyeninde cinayete kurban gideninde çocuk olması sebebi ile tek suçlunun çocuk olmadığını söyledi. Çocukların hangi durumlarda suç işlediğini de şu şekilde açıkladı: “Kaygı, güvensizlik ve mutsuzluk gibi duygular çocuğu suç işlemeye teşvik edebilir. Bu tür suçların tedavisinde çocuğun aile içi ilişkilerine odaklanıldığı zaman, başarılı sonuçlar elde edilebilir. Çocuğun ya da gencin anti sosyal davranışlara engel olacak içsel kontrolleri kazanamaması. Erken gelişim dönemlerinde anne baba ile kurulan ilişkinin niteliği ve aile yapısı burada önem kazanmaktadır. Anne ya da babanın aşırı katı ya da tutarsız disiplini, kayıtsız ya da kinci tutumları, aile bütünlüğünün olmayışı (zayıf ya da kopuk aile bağları) çocuklarda suç işleme olasılığını artırıcı etkenler olarak görülür.”

DAYAK ÇOCUĞA SADECE SALDIRGAN MODELLER SUNAR

Çönkü, suçlu çocuklarla yapılan araştırmalar sonucu belirlenen duygusal alanda yaşadıkları sıkıntıları ise şu şekilde anlattı: “Duygusal ilişkilerde ya reddedilmiş anlaşılmamış ve güvensiz hissetmek ya da sevilmediğini hissetmek. Kendini ifadede ya da diğer haz veren isteklerde yaşanan engellenmişlik. Aile içinde, okulda ya da sosyal etkinliklerde hissedilen yetersizlik ve aşağılık duyguları. Hatalı anne baba tutumları ve aile içi sorunların getirdiği stres. Örneğin bazı ebeveynler çocuğu disiplin etmek için dövmek gerektiğini düşünürler. Ancak dayak çocuğa sadece saldırgan modeller sunar. Çocuğun kişisel değerini küçültmesine ve hayal kırıklığı yaşamasına neden olur. Bedensel ve ruhsal olarak büyük mutsuzluk hissetmesine ve acı çekmesine neden olur. Acı bile verse bir çeşit ilgi olduğundan çocuk kayıtsızlık yerine tercih edebilir. Ve bu olumsuz ilgi, çocuk saldırganlıklarının en önemli motivasyonudur. Aile içinde ya da okulda saldırgan tavırları ya da şakalarıyla çevresinin ilgisini çekmeye çalışan ve bu yolla çevresindekilerin hoşnutsuzluğunu üstüne çekip bunu bir onay olarak kabul eden çocuklarla karşılaşıyoruz. Suçlu ilgi odağındadır, gurur içindedir. Yoğun şiddette yaşanan kardeş kıskançlığı ya da aile içinde çocuklar arasında yapılan aşırı ayırımcılık. Suç işlemekten dolayı yaşanan yoğun suçluluk duygusu ya da cezalandırılma isteği. Sayılanların hiçbiri çocukların suç işlemelerinde tek başına yeterli bir etken olarak sayılamaz. Çocuk anti-sosyal davranışı öğrenmedikçe (anne babadan ya da akranlardan) suç işleyemez ve bu davranışı gerçekleştirmek için bir motivasyonu olmadıkça (ödül, kabul, onay, gibi) davranışı sürdürmekte ısrarlı olmayacaktır.”

ÖNEMLİ OLAN KENDİ KENDİLERİNİ KONTROL EDEBİLMELERİ

Çönkü, bazı çocukların neyin kabul edilir neyin kabul edilemez davranış olduğunu öğrenir ve kendi davranışlarını kontrol etmeyi başardıklarını ancak suç işleyen çocuk ya da gencin ya kabul edilebilir ya da edilemez davranışlar arasındaki ayırımı yapamaz ya da bu ayırımı yapsa bile yeterli öz kontrol becerisini geliştiremeyeceğini söyledi. Bu nedenle çocuklara erken gelişim dönemlerinden itibaren öz kontrol becerilerinin geliştirmeleri için destek vermenin çok önemli olduğunun altını çizen Çönkü, “Yani çocukların kendi kendilerini kontrol edebilmeleri, bu kontrolü içselleştirebilmeleridir önemli olan. Böylece çocuk kendi davranışlarından kendini sorumlu tutabilmeyi öğrenir. Suçlu ya da risk altındaki çocuklara bu tip sosyal becerileri kazandıracak önleyici ve tedavi edici eğitim programları uygulanmalıdır” dedi.

ŞİDDET İÇERİKLİ GÖRÜNTÜLER SON DERECE SAKINCALI

Şiddetin şiddeti doğurduğunu ifade eden Çönkü, sözlerine şu şekilde devam etti: “İnternet ortamında sosyal paylaşım sitelerinde şiddet görüntülerinin çok fazla paylaşılır olması maalesef travma eşiğimizi de azaltıyor. O görüntüler sıradan görüntüler değil. Ama karşımıza o kadar çok çıkar oldu ki normalmiş gibi geliyor. Şiddet içerikli görüntüler ya da oyunlar çocuklar için son derece sakıncalı. Bu nedenle aileler çocuklarının kaç saat internet ortamında vakit geçirdiği ile ilgili değil de içeriği ile ilgilenmesi gerekiyor” diye konuştu.

KENDİSİNİ SEVEN HERKESİ SEVER

Kendisini seven bir bireyin çevresinde bulunan herkesi sevdiğini de dile getiren Çönkü, ailenin çok önemli olduğuna ve yapı taşlarının ilk ailede atıldığını söyledi. Çönkü, sözlerini şu şekilde bitirdi: “Çocuk suçlarında onun neden bu işe kalkıştığı araştırılıp yeterli eğitimin ve psikolojik desteğin verilmesi gerekir. Bunun sağlanması için çocuk psikolojisini iyi bilen uzman kişilere ihtiyaç vardır. Çocuğun varsa ailesiyle işbirliğine girerek ya da ona en elverişli ortamı sağlayabilecek birimlerle kontağa geçerek topluma yeniden kazandırılması sağlanabilir.”

Haber Merkezi