Sayfa Yükleniyor...
Şans oyunları kumar olduğundan kumar da dinen yasaklandığından şans oyunlarını oynamak haramdır. İster zevkine olsun isterse zorunluluktan olsun, kişi borçlu da olsa zengin de olsa kumar oynayamaz. Çünkü kumar dinen haramdır. Dolayısıyla borçları ödemek için harama yönelmemek lazım. Yani bu kumar çeşitlerine bulaşmamak lazım.
Unutmayalım ki fakirlik de, zenginlik de, varlık da, yokluk da bir imtihandır. Bu imtihanı iyi bir netice ile bitirebilmek için helale ve harama dikkat etmemiz gerekir. Nitekim Allahu Teala Kuran-ı Kerimde mealen şöyle buyurmaktadır:
Her güçlüğün yanında bir kolaylık vardır. Ama unutma ki, o güçlüğün yanında bir kolaylık daha vardır. Öyleyse boş kalınca kalk, yorul. Yalnız Rabbine giden yola sarıl (İnşirah 94/5-8)
Bu ayetlere göre her daim çalışmamız, bir işi bitirdiğimizde başka bir işe yönelmemiz ve sadece Allah'a güvenmemiz gerekir. Biz bu emirlere uyarsak Allah da bize kolaylıklar ihsan edeceğini müjdelemektedir.
Dolayısıyla kesinlikle harama tevessül etmemek gerekir. Sıkıntılar hastalar derler ve borçlar karşısında sabretmeli var olan bu sıkıntıları da bitirip feraha ve mutluluğa çevirmesi için de Allah'a dua etmeli.
Yabancı yani Müslüman olmayan kişilerin sahip olduğu şirketlerde, işyerlerinde yapılan iş haram olmadığı sürece çalışmada bir sakınca yoktur. Yani içki, domuz gibi haram bir mamul yoksa kazancın ve çalışmanın bir sakınca yoktur. Elde edilen kazanç ve para helaldir. Kaldı ki yapılan iş ve imalat haram olsa Müslüman kişinin yanında da çalışılmaz. Mesela: Müslüman kişi içki üretse onun da yanında çalışmak caiz değildir.
Kişi abdest ya da gusül alırken organlarından birisini yıkamadığını veya bir uzvunun kuru kalmış olduğunu sonradan anlayan kimsenin yeniden gusletmesi gerekmez.
Cenaze merasimlerine çelenk gönderilmesi ve kabirlere çelenk konulması güzel bir davranış ve jest olmakla birlikte ölüye hiçbir faydası yoktur.
Müslüman olan kişinin öldükten sonra yıkanıp, kefenlenerek ve namazı kılınarak gömülmesi esas olandır. Dinimizin ölçüsü budur. Hz. Peygamberimizin uygulaması da böyledir.
Müslüman olmadan ölen komşumuza Yasin okumak caiz mi?
Yerine getirilmesi mümkün ve mubah olan bir şeyi, ileride yapacağına veya yapmayacağına yemin eden kişi, bu yeminini yerine getirmelidir. Yeminin yerine getirilmemesi halinde, kefaret ödemesi gerekir.
Top sakal bırakmak caizdir. Fakat efendimizin sünnetine uygun değildir. Sevgili peygamberimiz bir hadisi şeriflerinde Bıyıkları kısaltın, sakalı da uzatın diyerek sakal bırakmayı teşvik etmişlerdir.
İbadetler hususunda bizim diğer ümmetlerden bir farkımız da yeryüzünün bize mescit kılınmasıdır. Yani temiz olduktan sonra her yerde namaz kılmamız caizdir. Nitekim sevgili Peygamberimiz bir hadisi şeriflerinde yer yüzü bana mescit kılında şeklinde buyurmaktadır.
İslam dini temizlik dinidir ki efendimiz temizlik imandandır hadisi şerifi ile buna vurgu yapmaktadır. Onun için tırnakların uzayan kısımlarının kesilmesi, fıtratın gereği olan sünnetlerdendir. Nitekim Hz. Peygamber bir hadisi şerifinde, fıtrattan olan beş temizlikten birinin tırnakların kesilmesi olduğunu belirtmiştir.
Büyü dinen yasak ve yapılması haram olmakla beraber var olan bir hakikattir. Büyü aynı zamanda insanda ağır psikolojik etkiler de bırakmaktadır. Büyüyü bozmak, bu etkiyi ortadan kaldırmak demektir. Bunun için büyücüye gidilmez.
Senedi vadesinden önce değerinden düşük parayla nakde çevirmek caiz mi?
Kur'an-ı Kerimde " Her canlının ölümü tadacağı" buyrulmaktadır. Hz. Peygamber de bu ahiret yolculuğunda insanın peşinden üç şey " mal, evlat, amel "in mezara gittiğini mal ve evladın geri geldiğini, geriye sadece insan amelinin kendisi ile mezara gireceğini söyler.
Hanefilik de Şafiilik de hak mezheplerdir. Bu mezhepler denize ulaşan su yollarına benzerler. İslam denizse, mezhepleri de bu su yollarıdır. Onun için her iki mezhep de hak olduğundan tarafların mezhep değiştirmeleri gerekmez.
Büyü var olmakla birlikte İslam'da yasaklanan büyük günahlardan birisidir. İslam inancında büyük günahtan sayılan bir yasak işte büyücülük ve sihirdir.
Bir Müslüman yerine getirmekle mükellef olduğu ibadetini Yüce Allahın emrettiği şekilde yerine getirdiğinde o ibadeti ifa etmiş olur ve sevabını alır.
Eti yenen kara hayvanlarının etlerinin helal olması için, usûlüne uygun olarak kesilmesi gerekir. Usûlüne uygun kesim, Hanefilere göre besmele çekilerek, hayvanın nefes ve yemek boruları ile şah damarının veya iki şah damarından birinin kesilmesi şeklinde yapılır.
Bir Müslüman yediği gıdaların maddi temizliğine dikkat ettiği gibi, manevi temizliğine de dikkat etmelidir. Manevi temizlik haram ve şüpheli şeylerden kaçınmakla olur. Çünkü bunlar insanın yaptığı ibadetin makbuliyetine büyük bir engeldir.
Gıybet, Müslüman veya kafir olsun fark etmeksizin ki bir kimsenin ayıbını ve kusurunu, onu kötülemek için arkasından söylemek ve başkalarına anlatmaktır.
Hac, uzun bir yolculuğu gerektiren meşakkatli bir ibadettir. Kadının tek başına bu yolculuğa çıkması bazı olumsuz sonuçlar doğurabilir. Hanefi mezhebine göre Kadın yanında mahremi yani kocası, abisi, babası, dayısı gibi bir mahremi olmadan hacca gitmesi caiz değildir.
Dinimiz miras hukukuna büyük önem vermiştir. Gerek Kuran-ı Kerimde, gerekse hadis-i şeriflerde miras bırakan kimsenin durumu, nasıl hareket edeceği, mirası hak edecek kimselerin kimler olduğu, ne şekilde ve ne kadar miras alacakları teferruatlı bir şekilde anlatılmıştır.
Bir Müslüman'ın hac ibadetiyle yükümlü olması için sağlık ve servet yönünden haccetme imkanına sahip, hür, akıllı ve buluğ çağına erişmiş olması gerekir. Bu itibarla servet yönünden haccetme imkanına sahip olmayan kişilerin borçlanarak hacca gitmeleri gerekmez; ancak, borçlanarak hacca gitmeleri halinde, hac ibadeti geçerli olur ve kendilerinden hac görevi de düşer.
Mekkede bulunan ve yeryüzünde Allaha ibadet için inşa edilen ilk mabet özelliği taşıyan aynı zamanda da namazlarımızda kıblemiz olan Kâbeyi Hacın mekanı olarak Allah tayin etmiştir. Bu konuda Kurân-ı Kerîmde şöyle buyrulmaktadır:
Kur'an-ı Kerim Arapça indirilmiştir. Bu dile vakıf olmayanlar da bu yüce kitabı okumak, öğrenmek ve yolunda yürümekle mükelleftir. Dolayısıyla kişi Kuranı okurken anlamını bilerek okursa tabi ki hayrı daha fazla olur. Aynı şekilde her Müslümanın da bu yüce kitabı anlayarak okuması temenni edilir. Ancak her insan bu dile ve bilgiye sahip olamayabilir. Sahip olamadığından dolayı da bu kitabı okumaktan mahrum kalması düşünülemez.