1
Halisa Toprak
İlkses Gazetesi Yazarımız

Halisa Toprak

Yazarın Köşe Yazıları

EMEVİLER

Emeviler Dört Halife Dönemi’nden (632-661) sonra kurulan Müslüman Arap devleti. Ali bin Ebu Talib’in 661’de öldürülmesinden sonra başa geçen Emevîler, 750’de Abbâsîler tarafından yıkılıncaya değin hüküm sürdüler. Başkenti Şam olan devlet, en geniş sınırlarına Halife Hişâm bin Abdülmelik döneminde sahip oldu. Devletin sınırları Kuzey Afrika, Endülüs, Güney Galya, Mâverâünnehir ve Sind’in fethedilmesiyle doğuda Afganistan’a batıda ise Güney Fransa’ya kadar ulaşmıştır. Muaviye, Mekke’nin Kureyş kabilesine bağlı Ümeyye ailesindendi. Ebu Süfyan’ın oğludur. Ebu Süfyan erken İslam döneminde yaşamış bir çeşit kent yöneticisidir. İslam’ın hızlı ilerleyişi karşısında ve birçok savaş sonrasında Mekke’yi Muhammed’e ve İslam ordusuna teslim edip Müslüman olmakla beraber ailenin politik gücünü asla elinden bırakmamış, 3. halife Osman döneminde İslam ordularının Arabistan, Mısır ve İran’ı kontrol altına almalarını izlemiş ve önemli politik noktalara kendi ailesinden adamları yerleştirmiş ve iktidarın asla Haşimoğulları’nın eline geçmemesine çalışmıştır. Ebu Süfyan’ın (561-652) ölümünün ardından Muaviye, Beni Ümeyye (Emevî) ailesinin başına geçti. Muaviye, Ömer döneminde 641’de Şam valisi olmuş, üçüncü halife Osman zamanında Suriye’yi denetimi altına almıştı.


Türklerde Kültür

Değerli okuyucularım. Bu hafta sizlere eskiden günümüze seçtiğim konularda Türk kültürünü anlatmaya çalışacağım. Bilgileri Wikipedia kaynağından derledim. Anadolu Selçuklu Kervansaray, Cami ve Saray mimarisinin yanında Çini, bezeme ve kabartma figür usullerini de geliştirmiştir. Kervansaray ve sarayların yapımında en çok kullanılan malzeme taştır. Taş; dini, sivil ve ticari eserlerde sıkça kullanılmıştır. Özellikle taş bezeme sanatı 13. yüzyıl Konya ve Sivas şehirlerinde sıklıkla kullanıldı ve gelişti. Çini sanatı saray ve dini mimaride en çok kullanılan usullerden biridir. Gelişen bu sanat daha sonraki dönemde Osmanlı mimarîsinde yer bulacaktır. Bozkır stili hayvan figürleri özellikle çift başlı kartal ve kaplan olmak üzere cami kabartmalarında kullanılmıştır.


Anadolu Selçuklu Sultanı I. Mesud

Bugün size Anadolu Selçuklu Sultanı I. Mesud’u anlatacağım. Bilgileri Wikipedia’dan derledim. I. Rükneddin Mesud, (1095-1156) en uzun süre hüküm sürmüş Anadolu Selçuklu Sultanı'dır. Danişmendli Beyi olan kayınpederi Emir Gazi sayesinde Anadolu Selçuklu tahtına çıkmış, kardeşleri Arapşah, Şahinşah ve Tuğrul Arslan’dan kurtulup tahtını sağlamlaştırmıştır. Onun saltanatının Emir Gazi’nin ölümüne kadar olan döneminde devlet kısmen bağımsızlığını kaybetti; Danişmendliler’in uydusu haline geldi. Ancak Emir Gazi’nin ölümünden sonra izlediği siyaset sayesinde Mesud, Türkiye Selçuklularının Anadolu'daki üstünlüğünü yeniden kurmayı başardı. 1147'de II. Haçlı Seferine çıkan Haçlı ordusunu Dorileon Muharebesi'nde yenerek babası I. Kılıçarslan'ın 50 yıl önce aynı yerdeki yenilgisinin intikamını aldı. I. Kılıç Arslan'ın oğullarındandır. Babasının Büyük Selçuklu emiri Emir Çavlı ile yaptığı savaş sırasında genç yaşta beklenmedik ölümünden sonra Türkiye Selçuklu Devleti tahtı bir süre boş kalmıştı. Kılıçarslan’ın geride bıraktığı dört varisten büyük oğlu Şahinşah esir olarak İsfehan’a; en küçük oğlu Tuğrul ise Emir Bozmuş tarafından annesi Ayşe Hatun ile birlikte Musul’dan Malatya’ya götürülmüştü. Arap ve Mesud’un bu dönemde nerede oldukları konusunda pek fazla bilgi yoktur ancak Anadolu’nun çeşitli yerlerine yerleşen Türkmen kültürlerinin yanında oldukları düşünülür. Şahinşah’ın üç yıl sonra serbest kalıp tahta çıkmasına kadar Danişmendliler Anadolu’nun en büyük gücü haline geldiler. Şahinşah’ın tahta geçişine kadar Mesud’un Danişmentlilerin yardımıyla Akşehir, Konya hattında bulunduğu; Melik Arab’ın ise Ankara ve çevresinde bulunduğu ve Bizans’a karşı akınlar düzenledikleri bilinir. Mesud, Danişmend Beyi Emir Gazi’nin kızı ile evlenerek Danişmendli ailesine damat olmuştur. Mesud ile Melik Arap, Şahinşah’ın Anadolu Selçuklu tahtına oturmasından sonra tarafından Konya’da hapsedildiler. Üç yıllık saltanat boşluğu sırasında Bizanslılar Batı Anadolu topraklarını yeniden ele geçirmeye başlamıştı. Bu toprakları geri almak için Bizans ile mücadeleye başlayan Şehinşah, 1116’da imparator I. Aleksios ile yaptığı savaştan sonra imparatorun Afyonkarahisar’daki karargahında barış imzaladı. Mesud, bu sırada serbest kaldı ve Danişmendliler’in yardımı ile tahtı ele geçirmek için harekete geçti. Kimi kaynaklara göre Şehinşah’ın bir emiri ona isyan ederek Mesud’u hapisten çıkarmış; Danişmendli Emir Gazi’nin yanına götürmüş ve onu sultan ilan etmişlerdir. Kardeşi Mesud’un sultanlık için harekete geçtiğini haber alan Şahinşah da hemen Konya’ya doğru hareket etti. Bizans imparatorunun kendisine Bizans kuvvetlerinin eşlik etmesi önerisini geri çevirmişti. Şahinşah’ın birlikleri yolda Mesud’un güçleri ile karşılaşınca Akşehir’e çok yakın olan Tyragion kasabasına gittiler. Mesud’un kasabayı kuşatması üzerine halk Şehinşah’ı kendisine teslim etti (1116). Şehinşah’ın gözlerine mil çektiren Mesud, onu Konya’da hapsettirdi. Ancak bir süre sonra Şahinşah’ın gözlerinin tam kör olmadığı anlaşılınca yeniden saltanat mücadelesine girişebileceği endişesi ile onu öldürtmüştür (1118). Sultan Mesud, Bizans imparatoru I. Aleksios'un 15 Ağustos 1118’de ölümü ve tahtın el değiştirmesini fırsat bilerek Bizans’ın elindeki Denizli ve civarını ele geçirdi; ancak yeni imparator II. İoannis 1119’da Anadolu’ya sefere çıkarak bu toprakları geri aldığı gibi 1120’de Türk akınlarına son vermek üzere yeni bir sefere çıkarak Uluborlu kalesini ele geçirmiştir. Ayrıca Bizans ordusu Antalya’ya kadar ilerleyerek birçok kaleyi Türkler’in elinden almıştır. Mesud, kendisini taht kavgasında destekleyen ve Konya’yı almasını sağlayan kayınpederi Emir Gazi’ye bağlılığını Emir Gazi’nin ölümüne dek sürdürdü. Kardeşi Tuğrul Aslan’ın kontrolünde bulunan Malatya’yı ele geçirmesi için Emir Gazi’ye destek verdi. Ayşe Hatun, Malatya’da oğlu Tuğrul Aslan’ın hakimiyetini devam ettirmek için elinden geleni yapıyordu. Siyasi varlığını koruyabilmek için çeşitli evlilikler yapan Ayşe Hatun, son olarak Anadolu’nun güçlü beylerinden Artuklu Belek ile evlenmişti. Belek Gazi’nin Franklar ile yaptığı bir mücadelede ölümü (1124) üzerine Emir Gazi, Ayşe Hatun’un yeni bir eş bulmasına fırsat vermeden Malatya’yı kuşattı. Bir ay kadar kuşatmaya devam eden Gazi, daha sonra kuşatmayı oğlu Muhammet’e bırakarak oradan ayrıldı. Muhammet altı ay daha kuşatmayı sürdürdü ve sonunda açlık sebebiyle daha fazla dayanamayan Malatya, Danişmendlilerin eline geçti Ayşe Hatun ve oğlu Tuğrul Arslan, Minşar (Maşara / Mışar) kalesine çekilerek şehri Danişmendlilere bıraktılar. (1 Zilkade 518 / 10 Aralık 1124).


Anadolu Beylikleri

Bugün size Anadolu Beyliklerini anlatacağım. Bilgileri Wikipedia’dan derledim. Anadolu Beylikleri, Anadolu Türkmenlerinden Türklerin 1071’deki Malazgirt Savaşı’ndan sonra Anadolu’da kurdukları devletlerdir. Savaşın hemen ardından, özellikle Doğu Anadolu Bölgesi ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde kurulan devletlere Birinci Dönem Anadolu Beylikleri, aynı dönemde; önce Anadolu’nun batı ucunda İznik’i başkent edinen, sonradan da Haçlı Seferleri nedeniyle başkentini Konya’ya taşıyarak Orta Anadolu merkezli olarak devam eden Anadolu Selçuklu Devleti’nin zayıflaması ve yıkılmasından sonra kurulan devletler ise İkinci Dönem Anadolu Beylikleri olarak ifade edebilir.


Konfüçyüs

Bugün size Konfüçyüs’ü anlatacağım. Bilgileri Wikipedia’dan derledim. Konfüçyüs ya da Kongzi (d. MÖ 28 Eylül 551 - ö. MÖ 479), Çinli filozof, eğitimci ve yazar. MÖ 551 - MÖ 479 tarihleri arasında, Doğu Zhou Hanedanlığı döneminde yaşadığı sanılmaktadır. Kong Qiu (Wade-Giles: K’ung Ch’iu) adı altında, Lu devletinin (günümüzde Shandong eyaleti olan) Qufu şehrinde doğmuş ve aynı şehirde ölmüştür. Çin uygarlığının en önemli temsilcilerinden biri kabul edilir. Kongzi (Konfüçyüs), Çin geleneklerini derleyip yeni kuşaklara aktarmıştır. Öğretmenliği bir uğraş haline getirmiş ve kendine özgü eğitim yöntemlerini halka yaymayı başarmış bir düşünürdür. Hala da Çin ve çevresindeki kimi ülkelerde sosyal yapışkan niteliği taşıyan hakim ahlaki değerler Kongzi tarafından ortaya konmuş değerlerdir. Kongzi (Konfüçyüs), kendinden önceki Çin klasik metinlerinin içerdiği dao evren anlayışı ilkelerinin toplum ve devlet için uyarlanabileceğini görüşünü ortaya koymuştur. Temel görüşü erdemli insan ve uyum içinde yaşayan toplum olmuştur. Bu ideale ulaşabilmek için ise, erdemli insanı tanımlamak ve onun ortaya çıkmasına yardımcı olmak gerekiyordu. Öğretisinde öteki dünya, tanrı, ruhlar, doğaüstü varlıklar ve benzeri kavramlara ve olgular yer bulmaz. Bu bakımdan ele alındığında Grek Felsefesinde Sokrates de benzer yaklaşımlar sergilemiştir. Fikirleri, kendisi tarafından yazılı hâle getirilmemiş, çoğunluğu birer düşünür ve bilim insanı olarak yetişen öğrencileri tarafından kâğıda dökülmüştür. Kongzi (Konfüçyüs)’nin düşüncelerini ve konuşmalarını derleyen “Lun Yu” adlı kitap, öğretiler kitabı olarak kabul görmüştür. Avrupa ve Ortadoğu kaynakları Çin'de ortaya çıkan düşünürlerin görüşlerini sıklıkla dini terimlerle anlatmışlardır. Bunun temel sebebinin Çin ile ilgili ilk araştırmaları yapanların misyoner din insanları olmaları ve çevirilerinde kendi inançlarına uygun terimleri tercih etmiş olmaları yatmaktadır. Bu yüzden uzun süre Çin öğretilerinin din gibi ele alınma yanlışına düşülmüştür. Yeni çağdaş çevirilerin artmasıyla, ne eski Çin hanedanlıklarında ne de günümüzde Çin'de yaratıcı ve hükmeden bir tanrı anlayışı veya peygamberlik kurumunun olmadığı görüşü hakim olmuştur. Çin'de ortaya çıkan Dao anlayışı, Yer ve Gök anlayışı tarım öncesi toplumlarda başlamıştır. Kongzi (Konfüçyüs) de bu gelenekten gelen bir kişi olarak görüşlerinde dayanak olarak Dao anlayışını temel almış ve kendi yorumunu katmıştır. Çin düşünürleri arasında Laozi ile birlikte insanlık tarihine katkısı olmuş en etkili şahıstır. MÖ 28 Eylül 551 tarihinde, Kuzey Çin’in şimdiki Shandong eyaletinin Lu şehrinde, Kong ailesinden Shu-Liang He’nin oğlu olarak dünyaya geldiği düşünülür. Kaynaklarda soyu ve gençliği ile ilgili çeşitli rivayetler ve anlatımlar bulunmaktadır. Bir rivayete göre fakir fakat saygın bir aristokrat aileden gelmekteydi. Babasını henüz üç yaşında iken kaybetti. Bilge bir aileye mensup olan annesinden yazı yazmayı öğrendi. On üç yaşına geldiğinde dedesinin yanına gönderildi; altı yıl süreyle dedesinden özel eğitim alarak altı marifet (sanat-hüner) diye adlandırılan, töre (tarihî gelenek ve görenekler), müzik, ok ve yay kullanma, araba sürme, yazı yazma ve hesap yapmayı öğrendi. Altı yılın sonunda dedesi, MÖ 529 yılında ise annesi öldü. Konfüçyüs, yaşadığı beyliğin kuralları gereği üç yıl annesinin yasını tuttu. MÖ 532–502 yılları arasında belli aralıklarla Lu derebeyliğinde çeşitli görevlerde bulundu. Başlangıçta küçük memuriyetlerde bulundu. 19 yaşında iken Song beyliği seyahati sırasında tanıştığı Jī Guān Shì (丌官氏) ile evlendi, bir yıl sonra bir oğlu dünyaya geldi. Daha sonra iki kız çocuğu olmuş, birisi çok küçükken ölmüştür.


Avarlar’ın Hayatı

Bugün size Avarlar’ı anlatacağım. Bilgileri Wikipedia’dan derledim. Avarlar, 6. yüzyılın başlarında batıya doğru göçerek Orta ve Doğu Avrupa’da görünmeye başlayan ve Büyük Macaristan Ovası’na yerleşerek Avar Kağanlığı’nı kurmuş 9. yüzyıla kadar ayakta kalan, nüfusunun kökeni bilinmeyen Avrasya göçebelerinin oluşturduğu kabile topluluğudur. Bazı görüşler Avarların Prototürk kökenli olduğunu kabul eder. Avarlar çok yüksek örgütlenmiş ve çeşitli güçlü göçebelerden oluşan, Türk çekirdek soylu göçebelerden bir ana hükmedeni (Kağan) olan bir birliktir. Avarlara ilişkin bilgiler Teofilaktos Simokates Menandros Protektor ve Efesli İoannes gibi Bizans kaynakları ile Fredegara Günlükleri ve Pavel Diakon gibi Frank kaynaklarında bulunmaktadır. Avar kelimesinin kaynağı ise tam olarak bilinmemektedir. Avarlar hakkındaki bilgiler ilk olarak Bizanslı tarihçi Menandros Protektor ve Teofilaktos Simokates’in çalışmaları ile ortaya çıkmıştır. Avarların kökenleri hakkında şunları söyleyebiliriz ki; Avarlar devlet içinde Türkçe unvanlar kullanılan, Türk boylarının ağırlıkta olduğu bir göçebe topluluk devletidir. Romalı olmanın bir etnik anlam içermemesi gibi Avar olmak da Avar Kağanlığı’nın bir parçası olmak anlamına gelmektedir. Kesin bulgulara dayanan tek olgu ise Avarların Avrupa’ya göç ettiklerinde Türk kağanlığı otoritesini kabul etmeyen prototürk boylarından oluştukları ortak kanıdır. Bu gruplardan birkaçı İskitler, Hiung-nu, Hunlar, Bulgarlar, Avrasya Avarları, Hazarlar, Kumanlar ve Moğollar’dır. Ayrıca Avarlar, Avrupa’ya doğru göç hareketinde özellikle Türk kabilelerinden yoğun şekilde etkilenmişlerdir. Avarlar’ın homojen bir etnik grup olmadığı hakkında Tarihçi Walter Pohl 1998’de H. W. Haussig’in 1953 tarihli çalışmalarını, K. Czeglèdy’nin 1983’teki bulgularını[12] ve kullanılan yöntemler dizgesine ait itirazlarınışöyle derlemiştir: Avrupalı Avarların atalarının kim olduğunu bulmaya çalışmak önemsiz bir çaba. Yalnız şundan eminiz ki bu topluluk, geçmişi çok eskilere dayanan bir ad taşıyor ve Göktürk boyunduruğu altında yaşamak istemeyen boyların bir karışımından oluşmuş. J. Markvart, V. Eberhard, R. Grusse, K. Menges, P. Pelo ve E. A. Helimsky gibi tarihçilere göre Avarlar, Moğollar’dan gelmektedir. Fakat Moğol kabilelerinin Avar Birliği’nde bulunmalarına rağmen bu birliğin çekirdeğini oluşturmadıkları genel olarak kabul görmektedir. Avarların Moğollar’dan geldiği hakkındaki bu teori kanıtlarını genellikle dilbilim alanından bulmaktadır. Oysa Moğolca yüksek miktarda Türk kültürü izleri ve Türkçe İsimler barındırmaktadır. Avrupa’daki Avarların ise Avrupa’da bulundukları sürede Avrupa Slav topluluklarıyla kaynaştıkları bilinmektedir. Bu da Avarların Moğollardan geldiği hakkındaki teoriyi kuvvetlendirici şekilde benzerdir. Ayrıca Slav dili, kağanlığın yabancılara karşı lingua franca olarak kullandığı bir araçtır. Fakat antropolojik kazılarda Moğol etkisini gösteren yalnızca birkaç iskelet bulunmuştur. Avrasya’da yaşayan göçebe toplulukların Moğolların etkisinden bu ölçüde uzak olmaları ise ilgi çekici bir bulgudur. Encyclopædia Iranica’ya göre Avarlar ve daha sonra Moğollar gibi Siyenpi göçebe birliğidir ve Avarlar için “İlk defa tarihsel olarak kanıtlanmış Türk boyundandır” denilmiştir. Bir başka kaynağa göre Śyän-bi etnik kökeni hala bilinmemektedir. Referans kitaplarında ise Türk kabilelerinin geçmişi Avarlar’a kadar genişletilmektedir. Bu tanım özellikle Avar Kağanlığı dönemindeki Türk etkisinin arttığı son dönemler için geçerlidir. Bilimsel alanda bu teoriyi geliştiren Macar tarihçi András Róna-Tas’a göre Avar kabile birliğinin iskeletini Uygur Türkleri oluşturmuş ve birlik Orta Çağ’da Orta Asya’da yaşamakta olan kabilelerin kaynaşmasıyla meydana gelmiştir. Alman Dilbilimcisi Harald Haarmann’a göre Avarlar kesin bir Türk ulusudur. Türk Tarih Tezi’ne göre de Avarlar Türk ulusudur. Avarların Çinlilerin Juan-Juan, Rouran veya Cücen dedikleri kavim ile aynı olup olmadığı ise kanıtlanamamaktadır. Avarların Cücenler ile olan ilişkisi kimi düşünürlerin Avrupa Avarları’nın yönetici kadrosunun Moğol kökenli olduğunu düşünmelerine yol açmıştır ancak bu görüş diğer tarihçiler tarafından kabul edilmemiştir. Büyük Hun İmparatorluğu’nun dağılması ile bu bölgede yönetimi ele alan Siyenpilerin ardından iktidara gelen Cücenler zamanında, 350’li yılların ortalarında Çin kaynaklarında adı Uar olarak geçen kavim Hunlarla birlikte bilinmeyen bir sebeple Kazak bozkırlarına göç etmiştir. Bu Uar ve Hun kabileleri hemen güneyde yerleşik durumda bulunan eski Hunlarla karşılaşıp onları Volga’ya doğru itmişler ve burada Hint-Avrupa diline sahip İranlılar’a komşu olmuşlardır. Ardından Tarım Havzası ve Afganistan’ın Toharistan bölgesine göç etmişlerdir. Bu bölgede yaşayan Alanların göç etmesini sağlamışlardır.


Çölün Kadim Ülkesi Mısır

Merhaba değerli okuyucular. Tekrar köşe yazılarımla sizlerle birlikteyim. Bu hafta sizlere Mısır’ı anlatmak istedim. Bilgileri Wikipedia’dan derledim. Mısır veya resmî adıyla Mısır Arap Cumhuriyeti Afrika ile Asya kıtalarının kesişiminde yer alan bir ülkedir. Kuzey Afrika’nın nüfusu en büyük olan ülkesidir. Nüfusunun büyük bölümü Nil Nehri boyunca yerleşmiştir. Akdeniz ve Kızıldeniz’e kıyısı bulunan Mısır’ın, batısında Libya, güneyinde ise Sudan yer almaktadır. Ülkenin Asya kıtasında yer alan kısmı, Sina Yarımadası üzerinden Filistin ve İsrail ile komşudur. Mısır’dan geçen Nil Nehri, sularını Akdeniz’e boşaltmaktadır. Medeniyetin beşiği olarak bilinen, Orta Doğu’da bulunan bir ülkedir. Ülke, 1.010.000 km² kapsayan toprak parçasına ve 2022 yılı verilerine göre yaklaşık 104 milyon nüfusa sahiptir. Bu yönüyle Mısır, dünyanın en kalabalık 14. ve Afrika’nın da en kalabalık 3. ülkesidir. Ülkenin başkenti, aynı zamanda en kalabalık şehri olan Kahire’dir. Resmî dili Arapça, resmî dini ise İslam’dır.


Mescid-i Aksa

Merhaba sevgili okuyucular. Size bu hafta ilk kıblemiz Mescid-i Aksa’yı anlatacağım. Bilgileri Vikipedi’den derledim. Kudüs’te, tapınaklar tepesinde Kubbetü’s-Sahra’nın hemen güneyinde yer alan ve İslam’ın en kutsal yerlerinden biri olduğuna inanılan camidir. Tarihçe Süleyman tapınağı, (Müslümanların deyimi ile Beytü’l-Makdis) Kral Davut’un oğlu Süleyman’ın hükümdarlığı sırasında İÖ 957’de tamamlanmış, II. Nabukadnezar ise krallık ile birlikte yapıyı İÖ 586’da tümüyle yıktırmış, Yahudileri esir ederek Babil’e götürmüştür.


Sporcu Beslenmesinde Ergojenik Ürünler

Gelişen bilim ve teknoloji spor faaliyetlerinde büyük başarıların yaşanmasına, aşılmaz derecelerin geçilmesini sağlarken beraberinde ilginin bu yöne çevrilmesi birlikte maddi beklentiler nedeniyle sporcuların sınırlarının zorlanmasına neden olmaktadır.
Spor öncelikler adil bir rekabet olarak müsabakalaştırılmasıdır, bu da tabi ki bilimin doğru ve kurallarına uygun olarak kullanılmasından geçmektedir. Araştırmacılar yaptıkları çalışmalarla insan fizyolojisinin sırlarını keşfederken antrenman bilimlerinin bu çerçevede düzenlenmesini, beslenme ve takviye besinlerin doğru ve ihtiyaç olunan miktar ve formlarının sınırlarını belirlemeye çalışmaktadır. Bu çalışmalar doğrultusunda yapılan bilimsel araştırmalar çerçevesinde, fair play anlayışı ile sporcu beslenmesinde ergojenik destek ( performans arttırıcı beslenme destek ürünleri) maddelerinin kullanım sınırlarını ve gerekliliklerinin doğru kavranmasıyla birlikte, sportif performanslarının arttırılmasında fayda sağlayacaklardır.
Sporcuların performansını etkileyen temel faktörler arasında genetik yapı, bilimsel antrenman yöntemleri ve beslenme tarzı gelmektedir. Sporcuların sağlıkıl ve dengeli beslenme alışkanlıklarının performanslarını etkileyen en önemli etkenlerdendir. Sporcu beslenmesi son yıllarda üzerinde çok fazla çalışma yapılan ve yeni bilimsel gelişmelere açık olan bir araştırma alanıdır.
Sporcu beslenmesinde ergojenik destek, besin maddeleri yoluyla, fizyolojik veya psikolojik katkılarla performansı artırmak amacıyla kullanılan beslenme destek ürünleri ve


Mazereti bulunmadan namazı terk edenin imanı zarar görür mü?

Namaz ibadeti inançtan sonra sorumlu olduğumuz ilk ibadettir. Ahiret gününde de hesabını vereceğimiz ilk ibadettir. Dolayısıyla hiçbir mazereti olmadığı halde namazı terk eden kimse büyük bir günah işlemiş olur. Ama büyük günah işledi diye kafir olmaz ve İslam’dan çıkmaz. Çünkü ehl-i sünnet inancına göre iman, kalben onaylama ve kabullenmedir, bu ortadan kalkmadıkça insan kâfir olmaz; yani dinden çıkmaz. Namaz kılmada inanç meselesi olmadığından ibadet olduğundan onu kılmamak Müslüman’ı kafir yapmaz. Ama Müslüman bir kimse her zaman ve her şartta namazını kılmalıdır. Asla ama asla ihmal etmemelidir.
Kalbe doğan kötü düşüncelerden dolayı insan günahkâr olur mu?
Vesvese: şeytanın, kötü bir işin yapılmasını veya iyi bir işin terk edilmesini ya da eksik yapılması için kişiyi kışkırtıp aklını çelmesi ve nefsin kötü arzularına uymasını teşvik etmesidir. Vesvese kelimesi Kuran-ı Kerim’de dört yerde geçmektedir. Kur’an-ı Kerim’de Vesvese verenin şerrinden Allah’a sığınılması emredilmiştir. Kur’an, aynı zamanda Şeytanın Hz. Adem ile eşini vesvese yoluyla cennetten indirilmelerine neden olduğunu bildirerek müminlerin bu konuda duyarlı olmalarını istemiştir. Hz. Peygamber de müminlere vesvese ile hareket etmemelerini tavsiye etmiş, vesvesenin dini ve hukuki bir hüküm doğurmayacağını bildirmiştir. Dolayısıyla kişi kalbine doğan düşüncelerinden, eyleme dönüştürmedikçe sorumlu değildir.


Kur'an-ı Kerim'de başında besmele olmayan kaç sure vardır?

Kur’an-ı Kerim’de 114 sure vardır. Tövbe suresi hariç hepsinin başında besmele-i şerif vardır. Kur’an okunduğunda da besmele-i şerif okunur. Fakat Tövbe suresinin başında besmele olmadığından okurken besmele çekilmez. Kimi İslam bilginleri tövbe suresinin başında besmele olmayışını söz konusu sürede kılıçtan bahsedildiğine bağlarken, kimisi de kendinden önceki surenin devamı olduğundan besmele başında yoktur demiştir.
Kadının pantolon ile namaz kılması caiz mi?
İslam dininde namaz için özel bir kıyafet yoktur. Tesettürü sağlayan teni gösterecek derecede ince, şeffaf ve vücut hatlarını belirtecek derecede dar olmayan her temiz elbise ile namaz kılmak caizdir. Bu itibarla dar olmayan pantolon veya herhangi bir elbise ile hanımların namaz kılmasında dinen bir sakınca yoktur. Ancak hanımların, hanımlara mahsus kıyafetleri, erkeklerin de kendilerine mahsus giyim ve kıyafet şekillerini namazda tercih etmeleri daha evladır.
Elfaz-ı küfür nedir?
İnsanı küfre götüren dine muhalif sözler demektir. Helalı haram, haramı helal saymak, kutsal değerlerimiz olan Allah’a, Peygambere, Kitaba, namaza, oruca, ya da bir başka kutsala sövmek veya hakaret etmek gibi. Bu sözler imana zarar verdiği için bu sözleri söyleyen


Gökyüzünden Mesaj Var

Gökyüzü bu hafta da tüm burçlar için çeşitli mesajlar verdi. Özellikle toprak burçlarının fırsatları iyi değerlendirmesi gereken hafta boyunca, tüm burçlara güzel uyarılar var. İşte bu haftanın burç yorumları:
Koç: İş hayatında yeni girişimlere adım atacak olan Koç burçları bu hafta ön plana çıkan burçlar arasında. Karşısına çıkacak fırsatları iyi değerlendirmesi gereken Koçlar, dikkat etmesi gereken bir dönemde.
Boğa: Yaşadığı problemleri geride bırakan Boğa burçları iş hayatında kendilerini üst basamaklara çıkartacak teklifler alacak. İkili ilişkilerinde kısa süreli birlikteliklere yönelen ciddiyetten uzak olan Boğalar, mantıklı davranması gereken bir dönemde.
İkizler: İkili ilişkilerinde bazı değişiklikler yapmak isteyen İkizler burçları sosyal ve aktif bir hafta geçirecek. Harcamalarına dikkat etmeleri gereken İkizler aniden ortaya çıkacak problemlerle karşı karşıya kalabilir.
Yengeç: Duygusal tavırlarıyla dikkat çeken Yengeçler aşk hayatında bazı hareketlilikler yaşayacaklar. Aynı zamanda maddi anlamda da rahatlama yaşayacak olan Yengeç burçları hayattan keyif almaya bakacak.
Aslan: Önemli farkındalıklar yaşayacakları bir dönemde olan Aslanlar ikili ilişkilerine


Plastiksiz Temmuz Başladı

Sıfır Çöp Platformu, “Plastiksiz Temmuz” (Plastic-free July) ayına katkı sunuyor. Platform, “Biz yine de sadece plastik demeyelim, tüm tek kullanımlıkları çıkarmaya çalışalım hayatımızdan.  Ama Avustralya’da başlayıp tüm dünyaya yayılan bu güzel kampanyaya da gelin birlikte katılalım! Temmuz ayı boyunca tek kullanımlık plastik ürünlere alternatif kullandığınız ürünlerin fotoğrafını çekin, @sifircopplatformu ve #plastiksiztemmuz etiketiyle paylaşın veya bize atın, biz de hesabımızdan duyuralım, hareketi büyütelim. Bizce şehirde tek kullanımlık ürün tüketimini sıfırlamak, plastiklerden vazgeçmek mümkün!” ifadelerini kullandı. 2011’de Avustralya’da başlayarak tüm dünyaya yayılmış olan ‘Plastiksiz Temmuz’ hareketinin yıllar geçtikçe destekçisi de artıyor. “Plastiksiz Temmuz” bireylerde plastik kullanımını minimum düzeye çekmeyi hedefliyor. Plastiksiz Temmuz ayında katı kurallar yok, herkesin yapabildiği kadar katkıda bulunması isteniyor. Poşet, plastik su şişesi, pet bardak ve pipetler kullanımının reddedilmesi beklenen en önemli dört ürün. 
TÜRKİYE’DE PLASTİK
Türkiye’de plastik anlamında pek de iç açıcı bir manzaraya sahip değil. Greenpeace Akdeniz’in nisan ayında yayınladığı Plastik İthalat Raporu’na göre Türkiye’nin aylık plastik 2018’de 33 bin tona çıktı. Bunun en büyük sebebi ise Malezya, Vietnam ve Tayland’daki ithalat kısıtlamalarının Amerika, Almanya, Birleşik Krallık ve Japonya’nın plastik ihracatlarını Türkiye, Hindistan, Tayvan, Güney Kore ve Endonezya’ya yönlendirmesi. 
NEDEN ENGEL OLMALIYIZ?
Peki plastik kullanımının azaltılması neden bu kadar önemli? Neden plastik kullanımını


Ayrımcı Dil!

Bildiğiniz üzere yıllardır; ülkelerindeki iç savaştan kaçarak ülkemize gelen mülteciler yoksulluk gibi sorunlarının yanı sıra ayrımcı bir dille de mücadele etmek zorunda kalıyor. Artan mülteci sayısıyla orantılı olarak, kamuoyunda ve basında maalesef mültecilere yönelik, ayrımcı, ötekileştirici ve suçlayıcı bir dil kullanılıyor. Günümüzde Suriyeli mültecilerin varlığını bir “tehdit” olarak çerçeveleyen haber ve yazılar; kamuoyunu da maalesef galeyana getiren nitelikte. Bu nedenle bu tip durumlar için mutlaka farkındalık çalışmaları yapmak gerekiyor. Haberlerde kullanılan dil direkt olarak Suriyelileri suçlayıcı nitelikte olduğu için şiddet gibi olaylara da zemin hazırlıyor. Bu haberlerde genellikle suç, fuhuş, çevre kirliliği, yasadışı işler, para karşılığı evlilik, hırsızlık, şiddet olayları gibi konular işleniyor bu konuların aktörleri de direkt olarak “SURİYELİ” kimliğiyle tanımlanıyor. Medya, mültecilere ilişkin haberlerde, mültecileri adlandır(ama)ma, suç, şiddet ve güvenlik ihlalleri ile ilişkilendirme, şiddeti estetize etme gibi eğilimleri olduğuna değiniyor.
Mültecilerin hali hazırda yaşadığı zorluklara karşı bir de bu nefret dili eklendiği zaman, ciddi anlamda hayatları dahi tehlikeye giriyor. Bu nedenle mutlaka ama mutlaka tüm basının “hak odaklı” habercilik yapması gerekiyor. Gazetemiz İLKSES olarak, mülteci sorunu patlak verdiğinden bu yana onların yanında olmaya çalıştık ve bu ayrımcı dilden uzak durduk. Umuyorum ki tüm basınımız bu konuda daha dikkatli olur.


Kripto Paraların Geleceği

Günümüzde geleneksel bankacılık ve finansal işlemler hala aynı şekilde devam ederken, kripto paralar son yıllarda büyük bir ivme yakalayarak, durumu değiştirmeye başladı. Gün geçtikçe blockchain teknolojilerinin yenilenmesiyle beraber, bu işlemler daha verimli ve akıcı bir hale geldi. Bu dinamik gelişimler sayesinde kripto para madenciliği endüstrisinde de ihtiyaç duyulan enerji ve işletim hızı ihtiyacı yavaş yavaş azalmaya başladı. Yani kripto para madenciliği yaparken harcanılan miktarlar ciddi anlamda düştü. Hal böyle olunca da bu dijital para sistemleri, herkes tarafından daha takip edilebilir bir hale geldi. Teknolojinin bu denli gelişmesiyle beraber kripto para madenciliği gelecekte daha küresel çapta olacak. Ayrıca kripto madenciliği sadece yüksek donanımlı bilgisayarlarla değil, laptop, cep telefonu, tablet ve hatta akıllı saatlerle bile yapılabilecek.
EĞİTİME DE YANSIDI
Teknolojinin gelişmesiyle beraber hayatımızda iyice yer eden kripto para piyasalarının geleceği adına önemli gelişmeler yaşanmaya başladı. Dünyada bir ilk olarak blockchain ve kripto para yüksek lisans programı açılıyor. ABD Wharton School ise kripto para ve blockchain temalı online bir kurs açacak. İrlanda Dublin Şehir Üniversitesi, Blockchain Yüksek Lisansı programının açıldığını duyurdu. Blockchain Yüksek Lisans programı İrlanda Hükümeti tarafından destekleniyor ve eğitim süresi 2 yıl. Eğitim 23 Eylül 2019 tarihinde


Darısı İzmir'in başına

Yerel seçimlerden sonra güzel haberler ardı arkasına gelmeye başladı. Yakın zamanda Kuşadası’ndan sonra Antalya’da da faytonlar kaldırıldı. Şimdi bizler de İzmir’de bir an önce bunun gerçekleşmesini bekliyoruz. Biliyorsunuz faytonlar atlar için korkunç derecede tehlikeli ve eziyet içeren bir eylem. Bu nedenle sadece birkaç ille değil tüm Türkiye’ye yayılmalı bu uygulama. Bir an önce fayton kullanılan kentlerde elektrikli fayton uygulamasına geçilmek suretiyle artık atlara zarar vermekten vaz geçmeliyiz.
Geçtiğimiz 30 Mart’ta yayınlanan bir habere göre  İzmir Büyükşehir Belediyesi, Kordon’da sefer yapan Victoria Klasik tipi faytonlardan ikisini elektrikli faytona dönüştürecek. Hazirandan itibaren hizmet vermeye başlayacak bu sessiz araçlar, sürücü hariç 4 yetişkin ve 1 çocuk taşıyabilecek. Fakat bizim isteğimiz tüm faytonların, elektrikli faytona dönüştürülmesi. Sayın Belediye Başkanımız Tunç Soyer’den bu duruma acilen bir çözüm bekliyoruz.
Size bu konuda Faytona Binme Atlar Ölüyor platformunun birkaç cümlesini iletiyorum: “Bir at, ortalama 25 sene yaşayabiliyorken, faytona koşulan atlar, çok ağır bir sömürü sistemine dahil edilerek sonu hep aynı olan ağrılı ve acılı bir ölüme mahkûm ediliyor. Doğal olmayan bir şekilde yaşamını yitiren, ölürken bile paraya dönüştürülen atların yerine hemen başka atlar getiriliyor.” Bu nedenle çok ağır bir zulüm ile ayakta duran faytonculuk derhal yasaklanmalı


Kentler Kültür ve Sanatla Kalkınır

Türkiye’nin “batıya açılan penceresi” olarak kabul edilir İzmir. Bu eski çağlardan bu yana böyledir ve özellikle de kültürel diyalog anlamında ön plana çıkan bir vurgudur. İzmir, geçmiş dönemlerde aktif bir liman kenti olması sebebiyle, ülkeler ve kıtalar arasındaki kültürel diyaloga destek veren bir sosyal yapıyı barındırırdı. Bu da kentin her bir parçasına işlemiş bir durum ve günümüzde de yansımalarını sıklıkla görüyoruz.
Bilindiği üzere günümüzde kültür ve sanat, tüm dünyada sosyal ve ekonomik kalkınmanın temel bir bileşeni olarak kabul edilmektedir. Bu bizim ülkemiz için de geçerli önemli bir tespittir. Peki, İzmir bu tespite ne kadar bağlı kalıyor? Her ne kadar son zamanlarda kültür ve sanat konusunda çok büyük atılımlar görmesek de, yine de birkaç sene önceye nazaran daha fazla etkinliğin düzenlendiğini gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz. Fakat yine de Türkiye’nin en güzel kentlerinden birisi olan İzmir’deki bu etkinlikler oldukça yetersiz. Hepimizin rahat bir biçimde söyleyebileceği gibi toplumların refah seviyesi sıklıkla kültüre erişim ve sanatsal üretim gibi konularla ölçülüyor. Ayrıca kültür ve sanat, sosyal etkilerinin yanında şehirlerin ve ülkelerin kalkınmasında müthiş bir rol oynuyor.
Bu konuda Sayın Tunç Soyer’in önümüzdeki günlerde yapacağı ve


Teknoloji ve Ekonomi

Günümüzde özellikle son zamanlarda, dünya ekonomisini ayaklandıran etmenler farklılaşmaya ve yenilenmeye başlamıştır. Hem toplumsal hem de teknoloji alanlarında yaşanan değişimler, yeni ekonomi kavramıyla açıklanır hale gelmiştir. Yeni ekonomi kavramı, hızlı teknolojik ilerlemelerle birlikte ekonomilerin yeni bir değişim sürecine girdiğini ifade eder. Enformasyon ve iletişim teknolojilerinde yaşanan farklılaşmalar ve yenilikler sonucu, ekonomide de belirgin bir biçimde pek çok kavram yeniden tanımlanmaktadır.
Yeni ekonomi kavramından söz etmek gerekirse, bu kavram sürekli olan değişen koşullara anında tepki göstermekte ve uyum sağlamaktadır. Yeni ekonominin özelliklerini şu şekilde listelemek mümkün olacaktır:

  • Bilgi
  • Dijitalleşme
  • Sanallaşma
  • Entegrasyon
  • İnternet kullanarak iletişim
  • Aracısız
  • Sektörel değişimlere uyum
  • İnovasyon
  • Üretici ve tüketicinin bütünleşmesi
  • Hız
  • Küreselleşme
Günümüzde önemi gittikçe artan ve yaygın


Trafik Haftası

Trafik düzeni ve güvenliği bakımından karayolunu kullananların eğitimindeki önemi vurgulamak çeşitli kurum ve kuruluşların trafik eğitimine olan katkılarını artırmak amacıyla, her yıl mayıs ayının ilk cumartesi günü “Karayolu Trafik Güvenliği Günü”“, bugünü takip eden hafta ise “Karayolu Trafik Haftası” olarak kutlanmaktadır. İçişleri Bakanlığımızca 2019 yılı “Yaya Öncelikli Trafik Yılı” ilan edilmiştir. 04 - 10 Mayıs 2019 tarihleri arasında kutlanan “Karayolu Trafik Güvenliği Günü” ve “Karayolu Trafik Haftası”nda “Öncelik Hayatın, Öncelik Yayanın” sloganıyla “Yaya Öncelikli Trafik Güvenliği” teması kapsamında, ülke genelinde çeşitli etkinlikler gerçekleştiriliyor.
Trafik güvenliği konusunda farkındalık oluşturabilmek için her yıl mayıs ayında Trafik ve İlkyardım haftası kutlanır. Bu önemli günde çeşitli etkinlikler düzenlenerek trafik güvenliğinin öneminin ne kadar büyük olduğundan bahsedilir. Birçok şehirde stantlar kurulur ve insanlara trafik kuralları öğretilmeye çalışılır.
DİKKAT ETMELİYİZ!
Araç kullanmak keyifli ve eğlenceli olmasının yanı sıra bazı noktalara gereken önem verilmediğinde oldukça riskli sonuçlar doğurabilir. Yapılan araştırmalar yaşanan trafik kazalarında en önemli etkenin sürücüden kaynaklandığını göstermektedir. Konuyla ilgili birçok yazı bulunmaktadır, bu yazılarda da özellikle dikkat dağınıklığı içerisinde, yorgun ve uykusuz bir şekilde yola çıkmanın ne kadar riskli olduğu ifade edilmektedir. Bununla beraber sürüş esnasında uğraşılan işlerde kazalara sebebiyet


Caniyiz!

Duymuşsunuzdur, bundan birkaç gün önce Karşıyaka İlçesi’nde bir parkta yer alan kedi evi, içinde kedi varken bazı caniler tarafından yakıldı! Olayı parkta yürüyüş yapan vatandaşlar fark etti. Durumu polise bildirdikten sonra ekipler hem görgü tanıklarının ifadesini aldı hem de kamera görüntülerini incelemek için çalışma başlattı. Konuyla alakalı açıklamalar yapan Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay da “"Bir insan böyle bir vicdansızlığı nasıl yapar? Çok üzgünüz ve failin gerekli cezayı alması için elimizden geleni yapacağız. Kentimizi paylaştığımız can dostlarımızın huzur içinde yaşayabilmesi için çalışıyoruz. Sahipsiz hayvanlar ve yaşadıkları kötü muamele, insan eliyle oluşturulmuş bir sorundur ve çözümü de insanlar tarafından, insanca olmalıdır” ifadelerini kullandı.
Ben de anlamıyorum, gerçekten bir insan böyle bir caniliği nasıl yapar? Bundan zevk almak, bunu sürekli hale getirmek ne kadar korkunç bir şey! Bununla beraber maalesef caydırıcı cezaların da olmaması bu gibi canilerin yaptıkları bu korkunçluğa devam etmelerini sağlıyor. Halbuki ülkemizde yavaş yavaş bazı konularda farkındalık oluşurken, böyle olaylarla karşılaşmak gerçekten umudumuzu yitirmemize neden oluyor.
En yakın zamanda umarım bu caniler bulunur ve ciddi anlamda ceza alırlar. Aksi takdirde bu tip kişilerin bu eylemleri ilk ve son olmayacak. İleride daha fazla can yakacaklar. Hayvanlar artık tatmin etmemeye


Deve Güreşleri

HALİSA TOPRAK
Önceki gün Bayraklı Belediye Başkanı Serdar Sandal, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla makam koltuğunu 100. Yıl İlkokulu 4’üncü sınıf öğrencisi Ada Aktaş’a bıraktı. Minik Başkan ilk icraat olarak deve güreşlerini kaldırdı, oraya harcanacak paranın maddi imkansızlıklar nedeniyle eğitimlerine devam edemeyen öğrencilere ve burslara harcanmasını istedi. Bu çok güzel bir gelişme. Zaten önceki yıllarda da yapılan deve güreşlerine halk tepki gösteriyordu. Bunun Türkiye’nin diğer ilçelerinde de uygulanmasını istiyoruz. Çünkü hayvanlar gerçekten bu ortamlarda büyük acılar çekiyor.
Deve güreşlerinin kaldırılmasından sonra şimdide sıra bence faytonlara gelmeli. İzmir’de sıklıkla kullanılan faytonların tamamının kaldırılması ve yerine elektrikli faytonların getirilmesi, hayvanlar ve şehir için de iyi olacaktır. Artık 2019 yılındayız ve teknolojiyi kullanmamız gerektiğini düşünüyorum. Bu teknolojileri de kullanırken canlı odaklı davranmak ve dünyamıza hizmet etmek, geleceğimizi de olumlu olarak etkileyecektir.


Seçim Bitti, Şimdi Hizmet Zamanı

31 Mart Mahalli İdareler Seçimi geride kaldı. Bazı yerlerde sonuç henüz netleşmedi. 83 milyon gibi büyük bir ülke de lokal anlamda seçimlerin sonuçlanmaması normal olabilir. Önceki gün İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ve 25 ilçe belediye başkanı Ankara’da Anıtkabir’i ziyaret ederek göreve hazır olduklarını ilan ettiler. Aynı zamanda Cumhur İttifakı’nın, Aliağa, Kiraz, Kınık, Bergama ve Bayındır belediye başkanları da Anıtkabir’i ziyaret ederek hizmete hazır olduklarını ilan ettiler. Yani İzmir’in 30 ilçesi ve Büyükşehir göreve hazır. Artık İzmirli, “Seçim Bitti, Şimdi Hizmet Zamanı” diyor. Seçimden önce verilen vaatleri yerine getirme zamanı. İzmir turizmde hak edile yerde değil. Türkiye’nin en fazla yerli ve yabancı turist çeken kenti olması için bir an önce çalışmalar başlatılmalı. İzmirliyi canından bezdiren trafik çilesinin bitmesi için gerekli girişimlerin başlatılması lazım.
Kentin merkezi olan Konak’ın gerçek anlamda kendini yenilemesi lazım. Konak sadece bir ilçe değil Konak demek İzmir demek. Yenişehir, Basmane, Kültürpark, Agora, Damlacık, Kordon hepsini bir ele almak lazım. İzmirli, Orta Çağ’dan kalma görüntüler görmek itemiyor.



Küçücük dokunuşlarla görüntü kirliliğine yol açan alanlar kaldırılabilir.


İzmir'i Demir Ağlarla Örelim

Dün Eurasia Rail Fuarı’nın açılışında konuşan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, İzmirlilere güzel müjdeler verdi. Umuyorum ki bu söylediklerini en yakın zamanda hayata geçirmeye başlar çünkü güzel kentimizin gerçekten de ulaşım anlamında ciddi problemleri bulunuyor. Bakın havalar son birkaç gündür yağmurlu, vatandaş yine evine, işine ya da okuluna gidip gelirken problem yaşıyor. Aktarma istasyonlarına yürüyor, orada araç bekliyor, trafikte takılı kalıyor. Ve gideceği yere geç kalıyor. Ama raylı sistem İzmir’in her noktasına getirilse, insanlar için gerçekten de büyük kolaylık olacak. Ne trafik problemi kalacak, ne de yağmur altında otobüs bekleme derdi.
Fuarda konuşan Soyer, “İzmir 179 km hafif raylı sistemiyle orta vadeli 340 km biraz daha uzun vadeli 480 km’ye çıkarmayı hedeflenen hafif raylı sistem ağıyla çok daha yoğun bir şekilde hafif raylı sistemi kent ulaşımında kullanmayı hedefliyoruz.  Bu nokrada bir küçük temenniyi de ifade etmek iterim. Buca-Üçyol Metrosu ve Çiğli tramvayı da planı, projesi, bütçesi hepsi tarafımızdan hazırlanmış, bakanlığımızın onayına arz edilmiştir. O konuda himmetinizi talep ediyoruz” ifadelerini kullandı. Soyer bunun yanı sıra, “Fuarizmir’de çok daha fazlasını başarma arzusunu taşıyoruz. O nedenle muhtemelen ESBAŞ’tan fuar alanına uzanan bir tramvay hattının çalışma talimatını arkadaşlara verdim. Bunu en kısa sürede tamamlamak arzusundayız çünkü


Adsense ile Para Kazanmak

Günümüzün en önemli gelir kaynaklarından birisi hiç kuşkusuz internet. Bu nedenle artık birçok insan e-ticaretten reklama kadar internet üzerinden kendisine gelir kaynağı oluşturmaya çalışıyor. Google için en önemli gelir kaynaklarından birisi olan Google Adsense, web sitesi sahibi olan herkesin para kazanmasını sağlayan uygulamalardan birisidir. Google AdSense, web sitesi sahiplerine sundukları çevrimiçi içerik üzerinden para kazanmaları için bir yol sunar. AdSense, içeriğiniz ve ziyaretçilerinize göre metin reklamlar ve görüntülü reklamları sitenizle eşleştirerek çalışır. Reklamlar, ürünlerini tanıtmak isteyen reklam veren tarafından oluşturulur ve ödenir. Bu reklam verenler her bir reklam için farklı bir tutar ödediklerinden, kazanacakları tutar da değişecektir.
Peki Google Adsense ile para kazanmak için web sitemizin hangi kriterlere uyması gerekmektedir? Bugünkü köşemde sizlere bu konudan bahsedeceğim.
Web siteniz mutlaka içerik açısından zengin olmalıdır. Adsense içerik politikalarını ihlal etmeyen her türlü içerik (video, metin, fotoğraf, resim) sitenizi zenginleştirecektir.
Web sitenizin yüksek kaliteli olması gerekmektedir.
Sitenize gelen trafiğin yüksek olması gerekmektedir. Aksi takdirde kazanacağınız rakamlar çok ufak olacaktır. Bu nedenle öncelikle web sitenize olabildiğince kullanıcı çekmeye bakın.
Doğru anahtar kelimeleri seçmeniz şart. Biliyorsunuz Google’da üst sıralara yükselmek için artık