1
Halisa Toprak
İlkses Gazetesi Yazarımız

Halisa Toprak

Yazarın Köşe Yazıları

Kentiniz için Oy Verin!

Bütün seçimler kendi içerisinde hem vatandaş hem de ülke için oldukça önemlidir. Bu nedenle her vatandaşın oy kullanma görevini de yerine getirmesi gerekir. Bu seneki yerel seçimler, diğer seçimlere nazaran daha heyecanlı geçecek gibi duruyor. Gerek İzmir’de gerekse de diğer şehirlerde yarışan adayların hepsi tanınmış ve önemli kişiler. Seçimlerden sonra umuyorum ki ülkemiz için en hayırlısı olur ve seçilen herkes, elinden geleni yaparak kenti, vatandaşı için çalışır.
Benim bu seçimlerde vatandaştan istediğim ise gerçekten siyasi düşünceleri ve ideolojiler bir kenara bırakarak, mahallesi, ilçesi ve kenti için kimin iyi projeler üreteceğini ve bölgeyi kalkındıracağını iyi düşünüp analiz edip buna göre karar vermeleri. Çünkü artık kentlerimizin gerçekten kalkınması gerekiyor ve bu ideolojilerle olacak şeyler değil.
İZMİR YARIŞA KATILMALI
Kentimizin hem turizm hem kültür hem de ekonomi anlamında gerçekten harika bir potansiyeli var. Ama uzun yıllardır maalesef bu potansiyel bir türlü ortaya çıkarılamadı. Bu nedenle bu yerel seçimlerde oy verecek İzmirlilerin kentlerini düşünerek sandığa gitmesi gerekiyor. İzmir harika bir şehir ve artık dünyada yarışa katılmalı. İzmir’imiz bir an önce gerektiği değeri görmeye başlamalı. Oy verirken lütfen projelere oy verin. İzmir’e oy verin, kentiniz için oy verin.


Bahar kutlu olsun!

Bugün bir yılın en güzel mevsiminin ilk günü. Bugün hem tüm canlıların hem de çevrenin yeniden doğduğu, güneşli günlerin özleminin sona ereceği bir gün. İlkbaharın başlangıcı olarak kabul edilen 21 Mart, ülkemizde olduğu gibi kültürlerimizin benzeştiği birçok ülkede “Nevruz” olarak kutlanıyor. Türkler, Afganlar, Arnavutlar, Azeriler, Farslar, Gürcüler, Kürtler, Kırgızlar, Kazaklar, Uygurlar, Türkmenler ve Zazalar tarafından kutlanan bugün, güneşli günlerin habercisi. Yeni yılda doğanın uyanışı olarak da nitelendirebileceğimiz bu güzel bayram umuyorum bu sene güzellik ve barış getirir.
Nevruz, Türkler için yeni bir yılın başlamasını ifade eden bir gündür. Bir diğer adı ise “Ergenekon Bayramı”dır. Nevruz, Türklerin (Göktürklerin) Ergenekon’dan demirden dağı eritip çıkmalarını, baharın gelişini, doğanın uyanışını temsil eder. Nevruz Bayramı bu kültürde baharın müjdecisi, gece ile gündüzün eşit olduğu ve tabiatın en adaletli günü olarak kabul edilmektedir.
Türkiye’nin birçok bölgesinde Nevruz; Yılsırtı, Mart Dokuzu, Mart Bozumu, Sultan Nevruz, Güz Dönümü, Yeni Gün isimleri ile anılmaktadır.
Doğanın uyanışını ve güzelliği temsil eden bu gün, umarım tüm dünyaya barış, mutluluk ve huzur getirir.
Bahar hepimize kutlu olsun!
Bazı toplumlarda Nevruz’un karşılığı
Altay Türkleri: Cılgayak Bayramı
Azerbaycan: Ergenekon, Bozkurt Bayramı
Başkurt Türkleri: Ekin Bayramı
Doğu Türkistan: Yeni Gün, Baş Bahar
Türkiye Cumhuriyeti: Nevruz


Büyük Güne Az Kaldı

Kısa bir süre kalan 31 Mart yerel seçimleri için partilerin adaylarını belirlenmesinin ardından oy pusulalarının şekli belli oldu. Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından basına tanıtılan örnek oy pusulalarını internetten de incelemeniz mümkün. Seçmenler bu seçimde 4 ayrı oy pusulasında aday belirleyecek ve daha sonra oy pusulalarını tek bir zarfa koyarak sandığa atacak. Bu Türkiye genelinde ilk kez yerel bir seçimde tek zarf kullanılacağı bir yıl olacak. Bunun amacı da pusulaların yanlış zarfa konulması nedeniyle oyların geçersiz sayılmasının önüne geçmek.
Peki oy kullanırken nelere dikkat etmemiz gerekiyor? Hazır seçimler yaklaşıyorken kısaca bu konuya da değinelim, ileriki günlerde daha detaylı paylaşımlarda da bulunuruz.

  • Oy verme günü yanınıza TC Kimlik Numaralı, TC Kimlik Kartı (TCKK), nüfus cüzdanı, geçici kimlik belgesi, pasaport, evlenme cüzdanı, resmi dairelerce verilmiş kimlik kartı vb. resimli ve resmi nitelikli belgeyi almayı unutmayın.
  • Birleşik oy pusulalarını, zarf ve “EVET” mührünü alıp kapalı bölüme geçin.
  • Birleşik oy pusulalarında tercih ettiğiniz bölüme mührü basınız. Birleşik oy pusulalarını zarfa koyarak, zarfı kapatın.
  • Oy zarfını sandığa atın.

Soyer ve Kültür Sanat

İzmir’de yaşayan, İzmir’i seven bir vatandaş olarak, kentimizin en önemli sosyal eksikliklerinden birisinin de kültür sanat aktivitelerinin tatmin edici düzeyde olmamasını söylerim. Örneğin, İstanbul’da Ankara’da harika film festivalleri, harika konserler olurken biz İzmirliler azla yetinmeye çalışıyoruz. Bu nedenle CHP’nin İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Tunç Soyer’in Birinci Cemre projelerinde “Kültür Sanat” bölümü dikkatimi çekti. İzmir’i sinema sektörü için çekim merkezi haline getireceğini söyleyen Soyer, bununla beraber birçok vaatte daha bulunuyor. Ve bu vaatlerin hepsi İzmir’i yeniden kültür sanat anlamında canlandırmaya yönelik.
Peki bunlar neler? Biraz bakalım:
Kültürpark’a kültürünü geri vereceğiz: Biliyorsunuz Kültür Park’ın doğru düzgün kullanılmaması İzmirlilerin en çok şikayet ettiği konuların başında geliyor. Soyer de bunu değiştireceğini ve bu alanın özgün festivallere ev sahipliği yapacağını dile getiriyor.  Soyer, hedefleri arasında Kültürpark Edebiyat Festivali, Kültürpark Gençlik Festivali ve Kültürpark Uluslararası Tasarım-İnovasyon Festivali gibi etkinlikleri bizlere vaat ediyor.  Soyer ayrıca İzmir’i tasarım kenti yapacağını, Elektrik Fabrikası’nı kente kazandırıp Tarihi Havagazı Fabrikası ile birlikte bir kültür vahası  olarak konumlandıracağını, Tiyatro İzmir, Plato İzmir, Konservatuar İzmir, Atölye İzmir gibi projeleri hayata geçireceğini söylüyor.
Umuyorum ki kazanan kim olursa olsun İzmir’in ana problemlerinin yanı sıra kültür sanat alanındaki yetersizliklerinin


Buca'da 2 Seçim Ofisi

Dün yolda giderken fark ettim, Buca’da şu an 2 seçim ofisi birden çalışıyor. İşin tuhaf kısmı bu ofislerin biri şu anki aday Erhan Kılıç’a diğeri de adaylığı çekilen Suat Nezir’e ait. Haliyle bu durum, olaylardan haberi olmayan vatandaşın da kafasını karıştırıyor. Vatandaş sağına bakıyor aday Erhan Kılıç, soluna bakıyor aday Suat Nezir. Hala birçok billboard’da Suat Nezir’in yüzü var, hala insanlar onu aday sanıyor ve bu seçim günü bana kalırsa ciddi bir kriz yaratabilecek bir problem. Bu olayın garipliğini fark etmiş olacak ki CHP Buca İlçe Başkanı Kasım Akdağ, iddialara göre Nezir’in seçim bürosunun kapatılması için kaymakamlığa başvurdu. Fakat bu durum gerçekten de tuhaf şeyler yaşanmasına yol açıyor.
Kaldı ki bildiğiniz gibi birçok vekil ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Tunç Soyer de mağduriyetin mutlaka giderilmesi yönünde açıklamalar yapıyor. Fakat hala genel merkezden bu yönde bir çalışma ya da düzeltme gelmiyor.  Haliyle vatandaş da bu durumdan kötü kokular almaya başladı bile. Ben bunu CHP’nin kurumsal kimliğini olumsuz anlamda sert bir biçimde etkileyen kötü bir olay olarak görüyorum ve ciddi anlamda üzücü buluyorum.
En yakın zamanda ivedilikle Buca bilmecesi çözülmeli. Aksi takdirde CHP, Buca’yı kaybedecek.


CHP'de neler oluyor?

Yerel seçimlere az bir süre kala, önceki gün CHP; Buca Belediye Başkan Adayını yarıştan çekerek, yerine başkasını aday gösterdi. Aday Suat Nezir’in bile habersiz olduğu bu durum İzmir gündemine bomba gibi düştü. Son dakika golü olarak nitelendirebileceğimiz bu talihsiz olay, CHP’nin güvenilirliğini de sorgulayabileceğimiz nitelikte. Çünkü Nezir’in çekilmesinin sebebi olarak yine parti içi çekişmeler gösteriliyor. Peki size soruyorum daha kendi içlerinde anlaşamayan partililer, Buca’yı nasıl yönetecek? İzmir’i nasıl yönetecek?
Bildiğiniz gibi önceki gün bütün partilerde meclis üye aday listesi telaşı yaşandı. Bu durum normal fakat işin içine parti içi zorlamalar girince durum değişiyor. İşte Buca Belediye Başkan Adayı Suat Nezir’in de başına gelen bu oldu. Yaklaşık 3 haftadır aday olarak çalışmalarını ciddi anlamda yürüten, Buca’nın her yerine giderek vatandaşla yakın temasta olan Nezir, son dakikada bir çelme yiyerek neye uğradığını şaşırdı. Keza bizler de bunu şok bir biçimde karşıladık. Bu yaşanan olay CHP’nin kurumsal kimliğini dolayısıyla da güvenilirliğini bir kere daha sorgulamamıza neden oldu.  Suat Nezir’in olayla alakalı iddiaları ise gerçekten de durumun vahametini de ortaya koyuyor. Alınan bilgilere göre Nezir, parti içerisinden ve ilden bazı isimlerin meclis üyesi listesine şekil vermek istediğini ve kendisinin de buna karşı çıktığı için adeta katakulliye getirildiğini


Bu Sistem İşe Yarayacak

Meteoroloji Genel Müdürlüğü, vatandaşın işine yarayacak bir uyarı sistemi başlattı. Bu uyarı sistemine göre il il, ilçe ilçe insanlar hava durumunun tehlike arz edip etmediğini rahatlıkla görebilecek. www.mgm.gov.tr üzerinde yer alan MeteoUyarı adlı sistemde yeşil, sarı, turuncu ve kırmızı olmak üzere 4 adet renk kodu bulunuyor. Bu renk kodları ise şu anlamlara geliyor:
Yeşil: Uyarı yapılmasını gerektiren meteorolojik hadise tahmin edilmemektedir.
Sarı: Hava durumu potansiyel tehlikelidir: Tahmin edilen meteorolojik hadise olağandışı olmamakla birlikte, meteorolojik şartlardan etkilenebilecek faaliyetler konusunda dikkatli olunmalıdır.
Turuncu: Hava durumu tehlikelidir: Tahmin edilen meteorolojik hadise sıklıkla görülmemektedir. Hasar ve kayıpların oluşması muhtemeldir. Çok tedbirli olmalı, güncel meteorolojik koşullar ve tahminler takip edilmelidir.
Kırmızı: Hava durumu çok tehlikelidir. Son derece kuvvetli bir meteorolojik hadise tahmin edilmektedir. Büyük hasar ve kayıpların oluşması muhtemeldir. Bu hadiseler çoğu durumda geniş bir alan üzerinde hayatı tehdit eder. Güncel meteorolojik koşullar ve tahminler sıklıkla takip edilmelidir.
Bu


İklim Değişikliği Pazara Yansıdı

Son zamanlarda artan market ve pazar fiyatları herkesin gündeminde. Pazardaki sebzeler herkesin elini yakıyor. Özellikle yaz sebzelerinin fiyatları gündemden düşeceğe benzemiyor. Biber, domates, patlıcan fiyatlarındaki artışlar mutfağa da ciddi bir şekilde yansıyor. Bir kadın olarak özellikle mutfakta yaşanan yangına seyirci kalamıyoruz.  Ancak şunu da gözardı etmemek gerekir. Her sebze ve meyveyi zamanında tüketmek de sağlıklı bir yaşam için son derece önemlidir. Yaz sebzelerini yazın, kış sebzelerini de kışın tüketmek gerektiğini savunanlardanım.
Organik ve doğal beslenme açısından serada yetişen sebze ve meyvelerden mümkün olduğunca uzak durmakta yarar vardır. Kendi sağlığımız ve aile sağlığımız için sebzelerin mevsimine dikkat etmeliyiz. Artan sebze meyve fiyatlarında bir de şu açıdan bakmakta yarar görüyorum. Küresel iklim değişikliğinin sonuçlarından olan seller bu yıl tarım alanlarına büyük zararlar verdi. Türkiye’nin her bölgesinde etkili olan dengesiz yağışlar tarladaki mahsullere büyük zararlar verdi. Çiftçiler tarlada sular altında kalan mahsullere ulaşamadılar. Tarımsal zayiat çok fazla oldu.  Artan sebze fiyatlarında bir de bu açıdan bakmak lazım, maalesef doğaya verdiğimiz zarar yüzünden artık topraklarımız bizlere gerekli olan sebze ve meyveyi veremeyebilir. Küresel iklim değişikliğinin farkında olup ona göre hareket etmeliyiz. Toplumu bu konuda bilinçlendirmeliyiz.


Suyun Önemi

Yaşamı sürdürebilmek için gerekli suyu denetim altına almak, insanoğlunun temel sorunlarından biri olmuştur. Barajlar sellerden korunmak, ırmakların yönünü değiştirmek, su depolamak ve araziyi sulamak gibi, su denetleme yöntemlerine ilişkin olarak kullanıla gelmiştir. Bugün de barajlar, yüzyıllardan yüklendikleri bu işlevleri yerine getirirler: çağımızda, tarımsal sulama, evler için gerekli suyu sağlama ve depolamasının yanı sıra barajlar, hidroelektrik güç üretimi, kıraç toprakları tarıma elverişli hale getirme, sellerin yol açacağı erozyonu ve nehir ağızlarındaki kum ve kil birikintilerini önleme gibi daha karmaşık amaçlarla da kullanılmaktadırlar. Barajlar ve yağmur ikilisi ise hayatımızın aslında en önemli parçalarından biri. Son 1 aydır Ege Bölgesi, en yağışlı günlerini yaşıyor. Yağmur bolluk bereket anlamına gelir. Evet sağanak İzmir’deki üreticiyi fazlasıyla etkiledi. Vatandaşlar zor zamanlar yaşadı. Ancak uzun yıllardır tehlike sinyalleri veren barajlarımızda doluluk oranı arttı. İzmir’deki eski metropol alanda 11 ilçeye su verilen Tahtalı, Gördes ve Balçova barajlarında sadece son 45 günde 65 gün yetecek su birikti. İzmir’de aralık ve ocak aylarındaki yağışlar, barajlardaki su oranlarını arttırdı, yeraltı su kaynaklarını da besledi. İZSU verilerine göre su miktarlarında Tahtalı Barajı’nın toplam su hacmi yüzde 65,29’a yükseldi. Balçova Barajı’nda ise doluluk yüzde 82,93’e çıktı Ürkmez Barajı’nda da doluluk yüzde 99,76 olarak kayıtlara geçti. Güzelhisar


Lütfen bağış yapın!

Henüz daha küçücükken hayatın büyük zorluklarıyla yüzleşmek durumunda kalan mini Öykü Arin ve diğer tüm çocuklar için ülkece seferber olduk. Türkiye’nin dört bir yanında herkes Türk Kızılayı’na kan ve kök hücre bağışında bulunuyor ve kampanya gün geçtikçe daha fazla yayılıyor. Kemik iliği nakli, çocukluk çağı lösemilerinde esas olan ilaçla tedavidir. Toplam 3-3.5 yıl süren kemoterapi sonunda yüzde 85’lere varan oranda tamamen iyileşme sağlanır. Tedaviye cevap alınamayan vakalarda ve bazı özel durumlarda kemik iliği nakli uygulanabilir. Bu nedenle bu bağış çocuklarımızı kurtarmak ve onlara güzel bir hayat yaşatabilmek için çok önemlidir.
Doku grubu antijenleri (HLA) rahatsız kişi ile uyumlu olan sağlıklı herhangi bir kişi verici olabilmektedir. Kardeşlerin doku uyumu daha yüksek olduğu için; sıklıkla bu kişi kardeş olabilmektedir. Daha az olasılıkla ebeveynler, çocuklar ve diğer akrabalar da olabilmektedir. Ama kardeş ya da ebeveynlerde bir uyum yoksa diğer insanlardan da bağış alınmaktadır. Eğer aile içinde uygun verici bulunamazsa, gönüllü verici bankalarında tarama başlatılır. Bu gönüllü bağışçılara “akraba dışı verici” denir. Ülke içinde kayıtlı vericilerde uyum bulunamazsa yurtdışı vericiler de aranabilmektedir. Ülkemizde mevcut kök hücre gönüllü bağışçıları TÜRKÖK sayesinde 100 binin üzerine geçmiştir, birçok hastane de TÜRKÖK’den de düzenli olarak verici taramakta ve Türk gönüllü bağışçılardan


Asıl gıdadan uzaklaşıyoruz!

Hayatlarımızın, hızlıca akıp gittiği bir dönemde yaşıyoruz. Değil yemek yemeye, oturmaya bile vakit bulamıyoruz kimi zaman. Bu sebeple de yediğimiz ve içtiğimiz şeylere de dikkat edemiyoruz doğal olarak. En temel ihtiyacımız olan gıdanın asıl kaynağından uzaklaşarak, endüstriyel üretim anlayışıyla kirletiyoruz kendimizi.
‘Fast Food’un alışkanlığa dönüştüğü bir dönemden geçiyoruz. Yediklerimizin, bedenimizi, ruhumuzu ve zihnimizi nasıl kirlettiğini görmezden geliyoruz. Sadece ‘doymak’ için yiyoruz. Geçtiğimiz günlerde Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, 2015 yılında yaptığı araştırmalar sonucu, insan sağlığını tehlikeye düşürecek üretimler ve tağşiş yapan firmaları kamuoyuyla paylaşmıştı. Bu da durumun ne kadar vahim olduğunu gözler önüne serdi. Sağlıklı beslenmek amacıyla aldığımız zeytinyağlarında bile tağşiş yapıldığının ortaya çıkması, kentli insanda güvensizlik yarattı. Zaten hafiften organik gıdaya yönelen insanlar, artık bu konuda daha derin araştırmalar yapmaya başladı.
Artık devreye ‘bilinçli tüketici’ kavramı girdi. İnsanlar bilinçlendikçe, ‘Fast Food’ ve endüstriyel anlayışla üretilen ürünlerden uzaklaşmaya çalışıyor. Fakat organik ürünlere yönelmek de insana maddi bir yük oluyor. ‘Vahşi kapitalizm’ dediğimiz şey burada tüm varlığını hissettiriyor. Öncelikle tüm gıda ürünlerini kalitesizleştirerek pahalı fiyatlarla önümüze sunan bu sistem, şimdi de doğal ürünleri markalaştırıp, etiketleyerek, süper marketler aracılığı ile fahiş rakamlara satıyor bize.
‘Bilinçli tüketici’ dediğimiz kişiler ise bu sisteme


Ücretli Poşet Uygulaması Çok İşe Yaradı

Alışverişte poşetlerin ücretli olma zorunluluğu uygulaması yaklaşık 3 hafta oldu. Bu süre zarfında acaba gözle görülür bir değişiklik oldu mu? Bize katkısı ne oldu? Ya da bunu merak eden oldu mu?
Eve tüm bu soruları ben kendime sordum ve gerçekten gözle görülür bir değişiklik var. Gözlemliyorum.
Eskiden sokaklarda daha çok poşet vardı. Tel örgülere takılan poşet yığınları vardı. Rüzgarlı günlerde metro ve İZBAN girişlerinde neredeyse poşet yağmuruna tutulabilirdiniz. Son birkaç gündür gerçekten etrafta neredeyse hiç poşet görmedim. Demek ki istenildiğinde çevremizi koruyabiliyormuşuz. Bedava olduğunda düşünmeden etrafa fırlattığımız poşetler ücretli olunca evimizin en kıymetli gereçlerinden biri oluverdi. Bu da toplum olarak çevre duyarlılığı konusunda ne kadar eğitimsiz olduğumuzu gösteriyor.
Bununla ilgili akışıveriş yaparken iş yeri sahiplerine soruyorum ‘Uygulama faydalı oldu mu?’ diye. Gerçekten rahatlamış durumdalar. Bir kırtasiye çalışanı, ‘Eskiden gelip bir silgi alan kişi en büyük poşet isterdi, ya da bir kalem alan şahıs önce poşet isterdi, dışarı çıkar çıkmaz da kalemi cebine koyar poşeti dışarı savururdu. Ama şimdi bu olmuyor’ dediğinde çok şaşırdım.


Gerçekten Artık Grev Olmayacak mı?

İZBAN grevi yaklaşık bir ay sürdü. Bu esnada tabi ki olan vatandaşa, işçiye, memura, öğrenciye oldu. Sabah İzmir’in en uzak noktasından şehir merkezine gelmek için insanlar bir ay resmen çile çekti. Tabi haklı olarak vatandaş, “İZBAN çilesi ne zaman bitecek?” sorusunun yanıtını arıyordu. Grev sürerken AK Parti İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Nihat Zeybekci sosyal medya hesabından İZBAN hakkında son dakika açıklamasında bulundu. Akabinde Zeybekci, artık grev yaşanmayacak dedi. Umarım bir daha yaşanmaz.
Nihat Zeybekci, 10 Aralık’ta başlayan ve 29’uncu günü geride bırakan raylı sistemle yolcu taşımacılığı yapılan İZBAN’daki grevle ilgili, sosyal medya hesabı paylaşımında grevi çözeceklerini duyurdu. Konuyu Twitter hesabında paylaşan Nihat Zeybekci, “Trafik çilesi ve ulaşım eziyeti haline dönüşen İZBAN sorunu hakkında hemşehrilerimizden gelen mesajları alıyor, her anı bizzat yaşıyoruz. Bu mağduriyetin devamına izin vermeyeceğiz. Bu çile en kısa zamanda bitecek” ifadelerini kullandı.
Bu paylaşımın sabahında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İZBAN grevinin 60 gün süreyle ertelendiği kararını Resmi Gazete’de duyurdu. Böylece İzmirlinin çektiği bir aylık çile son buldu.
Burada Nihat Zeybekci’nin açıklamaları gerçekten önemli. Zeybekci, “Grevin sona ermesi için sendika ile yapılan tüm görüşmeleri, TCDD’nin verdiği yetkiyle İZBAN adına


Parmağı kesilen kimse abdest alırken bu parmağını yıkamak zorunda mı?

Abdest uzuvlarından birisinde yara veya hastalık bulunan kişi, bu organını yıkaması halinde organına zarar verecekse ya da hastalığı daha da artacaksa bu abdest organına yıkamayacak bunun yerine ıslak elle mesh eder. Bu rahatsızlık abdest veya gusül uzuvlarının çoğunluğunda ise, abdest veya gusül yerine teyemmüm edilir.
Ahiret gününde amel defterini sağdan ya da soldan almanın bir farkı var mı?
Ahiret gününde insanlar hesaplarının görülmesi için toplandıktan sonra, kendilerine dünyada iken yaptıkları işlerin yazılı bulunduğu amel defterleri dağıtılır. Kirâmen Kâtibîn adı verilen melekler tarafından yazılan bu defterler hakkında Kur’an’da şöyle buyurulur; “Kitap ortaya konmuştur. Suçluların onda yazılı olanlardan korkmuş olduklarını görürsün. Vay halimize derler, bu nasıl kitapmış. Küçük büyük hiçbir şey bırakmaksızın hepsini sayıp dökmüş. Böylece yaptıklarını karşılarında bulmuşlardır. Senin Rabbin hiç kimseye zulmetmez” (el-Kehf 18/49). Amel defterleri cennetliklere sağdan, cehennemliklere soldan veya arkadan verilir. Defteri sağdan verilenlere “ashâb-ı yemîn”, soldan veya arkadan verilenlere “ashâb-ı şimâl” adı verilir. Defterin sağdan verilmesi bir müjde, soldan verilmesi ise azabın habercisidir. Yani kitabını sağdan alanlar cennete soldan alanlar ise cehenneme gideceklerdir.
Farklı yıllarda aynı kadından süt emen kişiler sütkardeşi olur mu?
Süt kardeşliği için aynı zamanda süt emmek gerekmez; ne zaman olursa olsun süt kardeşliği geçerli olur. Yani bir kişi şimdi


Bir Daha Yıl Bitiyor

Evet, yine bir yıla daha veda etmek üzereyiz. 2018 gerçekten çok hareketli geçti. Nasıl geçtiğini anlamadık desem yeridir.
En önemlisi biraz daha yaşlandığımızın farkına varmadan geçip gitti. Sevinçlerle, hüzünlerle, acılarla, kederlerle. Öylesine, sessizce yanı başımızdan geçip giden tanımadığımız birinin rahatlığı gibi…
Aslında bir o kadar da buruk bir yılı geride bırakıyoruz… Yanı başımızdaki savaşlar, ölümler, etrafımızı saran denizlerde toplanan cansız bedenler eşliğinde…
Dünyada da epey çalkalanmalar oldu. ABD ve büyük ekonomilerin çekişmesi dünya ekonomisini ciddi oranda sarstı. Suriye savaşı nedeniyle dünya dengeleri epey yön değiştirdi. Rusya Orta Doğu’da gücünü daha da perçinleştirdi. Son haftalarda ABD, Suriye’den tamamen çekileceğini duyurdu. Türkiye, DAEŞ ve terör örgütlerine karşı sessiz kalmayacağını ilan ederek mücadele için niyetini ortaya koydu. Ülkemizde büyük dış faktörlerin de etkisiyle dövizde büyük dalgalanmalar yaşandı. Bununla beraber enflasyonda ciddi oranda artış yaşandı. Merkez Bankası’nın ani faiz artırımı, ekonomi idaresinin güçlü duruşuyla ve dışarıdan yapılan saldırıların püskürtülmesi ile ateşlenen ekonomi rayına girdi. Tabi 2019’da da ekonomik daralmanın etkileri etkiler görülecek.
İzmir’imiz için de 2018 kolay geçmedi. Ulaşım ve alt yapı sıkıntıları, siyasi


Bu İnat Niye?

31 Mart 2019 Pazar günü Mahalli İdareler Seçimleri yapılacak. Çok fazla da vakit kalmadı. Tüm partiler yavaş yavaş adaylarını belirledi. CHP bu hafta 70 civarında adayını kamuoyuna duyurdu. Listede İzmir’in de olmasını isterdim ancak henüz İzmir ile ilgili CHP’de renk veren olmadı. Normalde sokağın nabzı artık seçimler ile ilgili atmalıydı. Hangi aday ne yapacak? Kimin projesi daha gerçekçi? İzmir’de 5 yılda neler yapılacak? vs… Neyse şimdi konumuz seçimler değil. Çünkü İzmir’in gündemi maalesef İZBAN grevi. Ortada ilginç bir durum var. İşçinin istediği zam yüzde 27. İZBAN idaresinin verdiği zam oranı ise yüzde 20. Aradaki fark yıllık 2 milyon 648 bin 746 lira ediyormuş. Geçen 8 günlük grevde İZBAN’ın zararı 3 milyon 3 milyon 624 bin lirayı buldu deniliyor. Şimdi gerçekten merak ettiğimden soruyorum Bu inat niye?
Amaç kamuyu zarara sokmamak ise işçiden kesiyor ama işletmenin zararı vereceği artışı da geçiyor. Konu ile ilgili açıklamaları takip ettim.
Demiryol İş Sendikası İzmir Şube Başkanı Hüseyin Ervüz, 8 günün sonunda grevin İZBAN’a büyük zarar ettirdiğini söyledi. İZBAN’ın ettiği zararın verilecek zam maliyetten daha fazla olduğunu söyledi.


Çileyi çeken vatandaş!

Günlerce süren görüşmeler sonuç vermeyince İZBAN çalışanları grev kararı aldı. Aldıkları bu karar sorunlarına çözüm olur mu bilmiyorum ama İzmirliye işkence oldu. Günde 300 binin üzerinde yolcu taşımasından dolayı İZBAN grevi, en çok kent içi trafiğini vurdu. İzmirlilerin özel araçlarını kullanmaları trafiği durma noktasına getirdi.
Büyükşehir Belediyesi otobüs sefer sayılarını arttırırken, grevi kırmak için de iddiaya göre emekli makinistlerden oluşan taşeron personeli devreye soktu. Toplu taşımada ise aksama ve yoğunluklar yaşanıyor. Vatandaşlar tepki ESHOT’ta yaşanan yoğunluktan şikayetçi.
Köşe Yazısının Devamını Okuyun.


Kentimiz Gerçekten Engelsiz mi?

1992 yılından bu yana 3 Aralık günü Birleşmiş Milletler tarafından uluslararası bir gün olarak kabul edilmiştir. Dünya Engelliler Günü olarak kutlanan bu günde dünya çapında organizasyonlar düzenlenmektedir. Bu aktiviteler genellikle ücretsiz olup, gönüllülüğe dayanmaktadır. Bütün bu etkinlikleri bu sene kentimizde de gördük, yaşadık. Kimisine katılım sağladık, kimisini ise televizyondan, gazetelerden takip ettik. Bu etkinlikler boyunca CHP’li belediyelerden birçok vaat geldi, yaptıklarını ve yapacaklarını açıkladılar. Peki size soruyorum güzel kentimiz İzmir gerçekten de engelli dostu bir şehir mi? Bana kalırsa bu sorunun cevabı kocaman bir HAYIR. İzmir’in sokaklarında gözleriniz kapalı yürümeye çalışın. Ya kaldırımın üstündeki bir arabaya toslarsınız ya da sokaktaki bir çukura ayağınız takılır, düşersiniz. Allah korusun böyle bir durumda bir taraflarınızı bile kırma riskiniz var. Kaldı ki bizler sağlam göz, ayak, kulakla kaza riski atlatıyoruz, peki engelli vatandaşlarımız bu kentte nasıl yürüyecek, işine gidip gelecek?
Engelliler için özel olarak hazırlanan sarı kılavuz şeritleri kentte var olmasına var fakat hepsi ya yarım ya çıkık ya kesintili. Örneğin evi 2 sokak ötede olan bir engelli vatandaş bir sokağı kılavuz şeritler sayesinde rahatça yürüyor fakat diğer sokakta adeta mahsur kalıyor. Özellikle de henüz yeni geldiği ve hiç tanımadığı bir sokaktaysa vay haline. Atacağı adım onu


İzmir Hizmete Muhtaç

Türkiye 31 Mart 2019 Mahalli İdareler Seçimi atmosferine girdi. İktidar 60 ilde adayını açıkladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul hariç en çok merak edilen büyükşehirlerin hemen hemen hepsini duyurdu. İstanbul adayının da ufak tefek pürüzler giderildikten sonra TBMM Başkanı Binali Yıldırım’ın olmasına kesin gözüyle bakılıyor.
Uzun zamandır kulislerde AK Parti’nin İzmir adayı olarak konuşulan Nihat Zeybekci’nin ismi AK Parti Grup Toplantısı’nda parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklandı.
AK Parti’nin İzmir Büyükşehir Belediyesi Adayı Nihat Zeybekci gazetecilere ilk açıklamasında, “Biz İzmir’e kendimizi vereceğiz” oldu.
Zeybekci, “Allah utandırmasın, mahcup etmesin. Hayırlısı olsun. İzmir için güzel projelerimiz var. Cumhurbaşkanımızın talimatıyla yapılacak projelerimiz var. Bir önceki dönem İzmir adayı olan Meclis Başkanımız Yıldırım’ın hazırladığı projeler var. İzmir’e kendimizi adayacağız. İzmirlilerin gönlünü fetheden bir anlayış ile muhteşem İzmir’i yapacağız” değerlendirmesinde bulundu.
Seçimler gelip geçicidir. İzmir için en hayırlısı; en fazla hizmet eden, en çok İzmir’i geliştiren, İzmir’i hak ettiği noktaya taşımak olacaktır. Geçmiş dönemlerde Denizli’de yaptığı çalışmalar ve bakanlık döneminde başarılı performansı ile Nihat Zeybekci isminin İzmir için heyecan verici olduğunu söyleyebilirim.


İzmir Kadın Dostu Değil!

AK Parti İzmir İl Kadın Kolları Başkanlığı, önemli çalışmalara imza atmaya devam ediyor. AK Kadınlar geçtiğimiz günlerde düzenlediği “Kadın ve Çevre Atölyesi” konulu çalıştayda konuşulan tüm sorunları inceledi ve bir rapor haline getirdi. Bu raporda hepimizin istediği gibi “Kadın Dostu” bir kent olmak için neler yapılması gerektiği anlatıldı. Biliyorsunuz bazen kadın olmak gerçekten zor ve yaşadığımız şehirlerin bu zorluğu azaltmasını istiyoruz. İşte AK Kadınlar da kadınların sesini duyarak, harika bir rapora imza attı. Bu raporda sosyal donatı alanlarının yapılması, arttırılması ve iyileştirilmesiyle beraber; engelli kadınlarla yaşlı kadınların sıkıntılarının giderilmesi hususunda nasıl projelerin ele alınması gerektiği de bildirildi.
Raporda kadınların İzmir’i çok sevdiği fakat İzmir’in hem çocuk hem de kadın dostu bir kent olmamasından şikayetçi oldukları ifade edildi. Buna ben de katılıyorum. Çocuklu bir anne olarak İzmir’deki sosyal donatıların ciddi anlamda yetersiz olduğunu size rahatlıkla söyleyebilirim. Tüm çocuklu annelerimizin çocuklarıyla beraber verimli, güvenli ve güzel bir vakit geçirecekleri yaşam alanlarımız gerçekten kısıtlı. Bu da sorunları beraberinde getiriyor. Bana kalırsa belediyelerin çocuklar için hazırlamış oldukları oyun parkları da oldukça yetersiz ve güvenilir değil. Çocukların yaratıcılıklarını ortaya koyabilecekleri oyun alanları hazırlamak aslında daha faydalı olabilir.
Çözüm bekliyoruz
Bizler


Ege Denizi Oldu Ölüm Denizi

Dünyamız son zamanlarda yaşanmaz hale geldi. ‘Nereden çıktı bu?’ diye düşünebilirsiniz. Görüyorsunuz, her yıl bir yerde patlak veren çatışmalar, gösteriler, savaşlar… Ardından süper güçlü devletlerin süper güçlü silahları devreye giriyor. Ağır bombardımanlar, katliamlar, zehirli gazlar, taciz, şiddet, tecavüz, köle pazarları, barbarlık, insan onurunun yerle bir edilmesi, kadınlar ve çocuklar listeyi uzatmak mümkün.
Maalesef en acı olanı da başta belirttiğim gibi bu çıkan savaşın içinde kalan masum canlar. İnsan ne için yaşar ki? Sahip olduğu en değerli varlıkları olan ailesi ve çocukları için yaşar. Bir de huzur içinde yaşayacağı bir ev, bir yer, bir ülke, bir yurt ister… Birileri üzerinize bombalar yağdırıyorsa eğer bir kısmı bu ülkenin idaresi, diğer kısmı da sömürgeci egemen güçlerse ateşin içinde çaresiz kalıyor.
Başka başka diyarlara başka hayatlar kurmak için yola çıkmaktan başka çareleri kalmıyor. İşte etrafımızda yaşanan bunca acıdan dolayı denizlerimiz ölüm denizi oldu. Her gün mutlaka göçmen taşıyan teknelerin battığı haberlerini okuyoruz. Sadece sayılarını okumakla geçiyor haber. İçinde kaç kişi varsa o kadar gelecek, hayaller, umutlar, yaşanacak günler, gülüşler, mutluluklar ve hayatlar yok oluyor…
Yine bir


Barış ve Kardeşlik Temennisi

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, dün MHP İzmir İl Başkanlığı’nı ziyaret etti ve burada seçimlerin barış ve kardeşlik içerisinde geçmesini dilediğini ifade etti. Aynı şekilde diğer tüm partilerin de temennileri hep bu yönde oldu. Zaten İzmir’de seçimler hep sakin ve kavgasız gürültüsüz geçer, bunu biliyoruz. Umarım ki bu seçimlerde de bu hava bozulmadan devam eder ve hak eden sonunda yerel yönetimi kazanır. Biliyorsunuz ki demokratik ülkelerde seçimler bir festival havasında yapılır. Bizim ülkemizde de durum bundan ibaret. Herkes oyunu kullanır ve gecesinde sonuçlar açıklanır, kazanan tebrik edilir, kaybeden avunur. Ve işin sonunda hep sandıktan çıkan sonuç kazanır, yani halkımızın iradesi kazanır.
Bu yerel seçimlerin de halkımıza en iyi sonucu getirmesini temenni ediyorum. Her ne kadar meclis toplantılarında atışmalar yaşansa da, yaşanan sıkıntılardan ötürü ufak tartışmalar olsa da her zaman için farklı parti adayları aynı ortamda bulunabiliyor, selam veriyor hatta sohbet edip gülüşebiliyor bile. İşte bu İzmir’imizin hoşgörülü olmasından kaynaklı bir durum. Yani kentimizin güzelliği, huzurlu oluşu hepimizin yüzüne ve hareketlerine yansıyor. Bu nedenle de seçim öncesinde, sırasında ya da sonrasında hiç sorun yaşamıyor, kavga ve gürültü içerisinde bulmuyoruz kendimizi.
İZMİR ÖRNEK ALINSIN
Umuyorum ki


Yerel Seçimler Yaklaşıyor

Yerel seçimlerin yaklaşmasıyla beraber hem yerel yönetimlerde hem de siyasilerde hareketlenmeler yaşanmaya başlandı. Maalesef İzmir’in CHP’li belediyeleri hali hazırda yapmaları gereken tüm çalışmaları, mart ayına kadar olan kısacık süreye sıkıştırmaya çalışıyor. Tabi burada maksat göz boyamak. Yoksa vatandaşın yaşadığı sıkıntılar kimsenin umurunda değil. Örnek olarak yıllardır Buca’nın birçok bölgesinde otobüs durağı yoktu. İnsanlar yağmurda çamurda şemsiye altında ıslanarak dakikalarca gelmeyen ESHOT otobüslerini beklemek zorunda kalıyordu. Şimdi nedense bu kadar zaman yapılmayan bu kadar basit bir işlem hayata geçirilmeye karar verildi, Buca’nın birçok noktasına üstü kapalı, oturaklı duraklar yerleştirildi. Bununla birlikte bu durakların kaldırımları da hiç geçilmeyecek bir hale getirdiğini söylememe gerek yok. Yani maalesef iyi bir şey yapılırken, diğeri hemen anında bozuluyor.
Yine yıllardır sokaklarını, caddelerini ve kaldırımlarını düzenlemedikleri Kemer’de belediye bir anda yol, kaldırım çalışması yapmaya karar vermiş. Uzun zamandır yolda yürürken ayağımızı burktuğumuz, takılıp düşme tehlikesi geçirdiğimiz Kemer’de sokaklar düzenleniyor. Bilin bakalım neden? Yerel seçimler yaklaşıyor… Keza Buca Belediyesi de normalde eylül-ekim gibi açılışını yapacağı Buca Çarşı projesini hala tamamlayamadı. Mart ayına kadar da tamamlayamayacak gibi görünüyor. Bana kalırsa yerel seçimlerin iyice yaklaştığı zamanlarda bitirilmesi üzerine planlanmış bir yavaşlatma eylemi var. Yoksa neden belirtilen tarihe


Tasarruf Yapın

Tasarrufu toplumların hayatına yerleştirebilmek için 1935 yılında bazı Türk bankaları, 1924’te Birinci Uluslararası Tasarruf Kongresi’nde kabul edilen 31 Ekim gününü, Uluslararası Tasarruf Günü olarak kabul etmişlerdir. Yaşadığımız ekonomik durumlar tasarruf kelimesini daha önemli hale getirmiştir. Hem yaşadığımız hayatı daha anlamlı kılmak hem de geleceğe katkı sunmak adına tasarrufu çok önemsiyorum. Özellikle su ve elektrik kullanımında evimizde işimizde çok özenli olmalıyız. Açık musluklar, boşa yanan ışıklar, kullanılmayan açık bilgisayarlar hem ekonomimize hem de enerji kaynaklarımıza büyük zarar veriyor. Milli servetimiz boşa gidiyor.
Başlangıçta çok basit görünse de kazancımızdan minik tasarruflar bile iktisadi ve kişisel kalkınmada bize büyük katkı sunuyor. Bireysel olarak karşılaşacağımız zorluklarda, maddi olarak yetersiz kaldığımız durumlarda ufak gibi gözüken birikimler, yaşanacak durumlara karşı hazırlıklı olmamızı sağlar. En önemlisi de yaşanabilecek finansal krizlere karşı yaptığımız tasarruflar büyük önem taşıyor. ekonomik ve sosyal güvencemiz için en başta kadınlar olmaz üzere herkes bireysel tasarruf yapmalı.