Savaş
En yakınımızda, milyonlarca insanın yaşamına son verdi, milyonlarca insan, doğdukları toprakları ve sevdiklerini terk edip, bilmedikleri ülkelerin varoşlarına sığındılar. Ölüm, açlık, hastalıklar ve dışlanmış olarak hayata tutunmaya çalışan bu mazlum halklar için barış içinde yaşamak ekmek kadar önemlidir
İşte, bütün yoksunluklara, baskıya, katliamlara rağmen, insanlığın yaşadığı en acılı savaşından sonra Ortadoğu toplumlarında şiir ve felsefenin somut yönünü yaşayarak gördük.
Bir gün o şiir Muntazar El Zeydinin elinde yeryüzü halklarının katili Corc Bushun suratına ayakkabı olarak çarptığında şaşırmadım. Çünkü şiir ve felsefe Ortadoğu insanı için ekmektir, umuttur, dirençtir, mermidir, ayakkabıdır, barışın sofrasıdır.
Peki, barış nasıl sağlanacak, kim büyütecek bu öksüz çocuğu
Paul Eluardın dediği gibi; Özü yansıtmak için bize pek az sözcük gerekiyorken, onu gerçek kılmak için bütün sözcükleri kullanmak gerekir
Yani, Barış istemek, barışı savunmak kolay Peki nasıl?
Dünyanın her yerinde savaşa politikacılar karar verir.. Barış, yine bunların uzlaşmasıyla; ileri sürülen koşulları kabul etmesiyle sağlanıyorsa da barış arayışında politikacılar asla Samimi değildir. Bu nedenle bu görev dünyanın her yerinde aydınlara düşer..Politikacılar karar verse bile inşa edilmesi, yerleşmesi ve yaygınlaşması halkın gerçek temsilcisi olan sanatçıların yapıtlarında pekiştirmesiyle mümkündür..
Biliyoruz ki, barışın penceresi, bilince bakar. Sınıfsal örgütlenmelerle pekişir. Çünkü, mazlum ulusların kaderi; ırk, din, dil ayırımı yapılmaksızın yine kendi gibi mazlum uluslarla ortak paydada barışı savunarak, yerli burjuvaziye, kapitalizmin uluslararası çıkarlarına karşı birlikte hareket etmesiyle, tek yumruk olmasıyla; İnsani değerleri, özgürlükleri, demokrasiyi, insan-çevre-hayvan haklarının çağın normlarına uygun yaşama dönüştürülmesiyle mümkün olabilir Özlenen hayat şekillenebilir
Barış için öncelikle Emanuel Kantın, evrensel barışın sağlanabilmesi için sıraladığı, silahsızlanma, ekonomik özgürlük, her iki tarafı da hoşnut eden barış anlaşmalarının dürüstçe uygulanması yaklaşımı günümüzde daha da önem kazanmaktadır Yani, evrensel barışın yolu öncelikle silahsızlanma sürecinin başarısına dürüstçe uygulanmasına bağlıdır.
Savaşta kimler ölüyor ve kime yarıyor sorusu ikinci dünya savaşından beri sorgulanıyorsa, günümüzde artık ayrışmaların netleşmeye doğru gitmesini sağlayacaktır. Milyonlarca insan, bir ideal uğruna ölüyorsa, barış içinde kardeşçe yaşanacak o idealler bir gün gerçek olacaktır demektir. Çünkü, gerçek olmayan hiçbir şey rasyonel düşüncede yer almaz. Bu düşünsel saptamanın, hayattaki izdüşümünü hep sanatçılar, filozoflar ve barışı savunan bilim adamları tarafından taşınmıştır. Peki dev silah sanayisi karşısında, dünyayı bir ahtapot gibi sarmış global sermaye karşısında, teröristlerin vurucu gücü haline gelen emperyalist devletlerin gücü karşısında bir avuç aydının direnmesi yeterli mi?
Evet İşte ironik olan da budur.
Dünya emperyal gücü karşısında barışı savunan bir avuç insan yeryüzüne dağılmış birbirinden kopuk ama aynı yanardağdan beslenen kıvılcımlarıyla mükemmel bir barış platformu oluşturabilir
*Yazının devamı yarın