Sabotaj Bayramı


  • Oluşturulma Tarihi : 02.07.2016 06:42
  • Güncelleme Tarihi :
Sabotaj Bayramı yazının resmi

Dün Kabotaj Bayramı idi…

Biz denizcilerin gırgır şamata birbirine takıldığı sabotaj bayramı…

Gerçekten sabotaj bayramı mı?

Allah var bu konuda devletin katkısı ve temel argümanları hep bu konuda çalışır…

Benin için hava hoş. Denizci olarak ekmeğimi kazandığım 27 yıl boyunca devletin bana ve Kabotaj Bayramı’na yaklaşımı farklı olmuştur. Bu konuda bütün meslektaşlarımın beni kıskandığını da biliyorum. En genç, en yakışıklı ve en çok sürülmesine karşılık Danıştay’dan geri dönme rekorunu halen elimde tutuyorum.

Neyse biz dönelim, sabotajın Kabotaj kısmına…

Aylar öncesinden  kutlama programını sen yaparsın… Yarışmalar, ödül dilenciliği, konuşma metni, protokol davetiyeleri toplantılar, hazırlıklar derken tam bir curcuna... Diğer meslektaşlarım için bu iş zorunlu, ama benim için keyifliydi. Nasıl olmasın… Deniz olmayan bir yerde doğmuşsun ama denizi olan bir yerde de denizle ilgili bilumum jimnastik hareketlerinden(!) de sen sorumlusun. Bu bayrama en çok sevinen benimle birlikte çocuklar oluyordu.

Eh açılan yüzme yarışmaları, yelken, optimist, denizden tabak çıkarma, ördek yakalama gibi keyifli yarışmalarda madalya, kupa almak için dereceye girmek yeterliydi. Kazanmayan çocuklara da özel hazırlanmış şapka ve tişörtler onların ayrıcalıklı sayılmalarını sağlardı. Gençler, dünyanın en tehlikeli yarışmalarından biri olan yağlı direk için hazırlanır ve birbirlerine hava atarak sahilde yağlı yağlı elleri ve vücutlarıyla gezinirken yan gözle kızlara da caka satarlardı.

Bütün denizciler o gün bayramlık kıyafetlerini giyer, üniformaları veya denizci kaptan şapkaları ile tören alanında erkanı umumiyenin yanında yer alarak yılda bir de olsa bu önemsenmenin keyfini çıkarırlardı. Bütün denizcileri temsilen mikrofonun önünde Barbaros’tan, Çaka Bey’e kadar gelmiş geçmiş bütün denizcilerin kemiklerini sızlatarak kendi ahvalimizi, denizciliğimiz hakkında mangalda kül bırakarak konuşmalarımızı yapar, önce en yaşlı denizcilerimizi sonra da erkanı umumiyenin bu yerleşim alanındaki en büyük rütbeli amiri ile büyük önder Mustafa Kemal’e şükranlarımızı sunmak üzere güç bela, borç harç yaptırdığımız çelengi anıta koyar, yılda bir kez bile olsa asker selamımızı verip yerimize dönerdik. Çelengi genellikle denizci kurumumuzun müstahdem ve memurları taşırdı. Çelengi koyduktan sonra açılış konuşmasını liman başkanı olarak ben okurdum. Denizciliğimizin içinde bulunduğu batık gemiyi biz bildiğimiz için ıkıla sıkıla ve abartarak durumumuzu istatistik bilgilerle donatır ve hiç kimsenin anlamadığı rakam ve resmi yasaların, talimat ve yönetmeliklerin inciğine boncuğuna sararak süslerdik. Eh alkış da alıyorduk yani… 

Bugün benim için özel ve anlamlı bir gün aslında…

Allah var, bu konuda devlet beni hoşnut etmek için elinden ve dosyasından gelen her şeyi benim için kullanıyordu. Örneğin  sisteme farklı bakan siyasi görüşü ve ilkeleri olan bir insan olduğum için bazı zatlar benim o görevde olmamı, denizden sorumlu bir makamın başında olmamı hazmedememiştir. İşte bu alicengiz oyunları içinde, bu anlamlı günü kutlarken aslında bütün törenleri ve yarışmaları kendim için yapardım.

Yani sonradan denizi gören bir denizci olarak bugün doğmuşum. Öyle olduğu için devlet bugünü bayram ilan etmiş diye havamı atarken, arkasından Aksaz’dan rica minnetle veya ben olduğum için gönderilen muhteşem askeri bandonun-orkestranın bahriyeli marşını çalarak önceden hazırlanmış, bayraklarla, denizci flamalarıyla süslenmiş filikadan biraz büyük gezi teknemize kurulur kahvaltı niyetine pastalarımızı, böreklerimizi yerdik.

Denizcilik bayramında es geçilmeyecek tek konu deniz şehitlerini anmak için hazırlanan çelengin sis bombasının pimini çekerek denizin ortasında Ti sesi ile deniz şehitlerinin ruhuna atılması, hediye edilmesi bu bayramın en hüzünlü sahnesiydi ve en çok on dakika sürerdi.

Akşam; kokteyller, maytap- hava fişeği gösterileri, smokinler, deniz kızları ile teknelerin ışıklandırılmış olarak denizde dolaşmaları, protokol gemisinde bütün deniz emekçileri hariç, erkanı harp fotoğrafındaki kardeşlerimle içkilerimizi yudumlar, sabotaj bayramını ve benim doğum günümü kutlardık…

Bu ülkenin dört tarafı denizlerle çevriliydi. Ama sahillerde insanları izleyin, hepsinin sırtı denize dönük oturur. Denizle alakaları yok. Yüzme bilen insan sayımız denizi olmayan birçok Orta Avrupa ülkesinden daha az. Gemi sayımız ve armatörlerimiz küçük bir ada ülkesi kadar… Halen yıl 2016 da bile kabotaj hattında, kendi karasularımızda limanlar arası faaliyet gösteren yolcu ve yük gemilerimiz yok. Denizcilerimiz sürünüyor, ilkel koşullarda; başaltında veya geminin en sıcak ve gürültülü kıç kamaralarında, raspa yapmaktan çatlamış elleriyle yaşamını sürdürüyor. Birkaç liman dışında, hiçbiri uluslararası normlara uygun değil. MARPOL ve SOLAS kuralları biz de peygamber torpili ile yürüyor. Yanlış ve hunharca devam eden balıkçılığımız can çekişiyor. Balık üretim tesisleri olmasa balıkları renkli ansiklopedilerde ve belgesellerde görürdük. Balıkçı barınakları Allah’a emanet. Deniz kirliliğini önleyecek hiçbir tesis yok. Bütün balıkçı barınaklarında sirkülasyonu sağlayacak  iki tane menfez yok. Bu işten anlayan barınak sorumlusu da yok. Marinalar; son dönemde özel sektörün el atmasıyla, güç bela bürokrasiden sonra faaliyete geçmeleri bile sevindirici. Hiç değilse sektörün teknolojik gelişimi yakalaması dışarıdan gelen denizcilere karşı duruşumuzu öz güveni güçlendiriyor. İlgili kurumlarda çalışanlar da asla bu işin erbabı değil. Adama göre iş ayarlayan devlet mantığı her dönemde olduğu gibi tam gaz ilerliyor.

Bütün bu sorunlar şimdiki yönetimin değil. Cumhuriyet tarihinin denizcilik algısı, anlayışı ve uygulamaları sonucunda varılan nokta, maalesef bu. Neyse şimdilik es geçiyorum. Bütün gerçek denizcilerin, gerçek Kabotaj Bayramı’nı kutluyorum. Ve ülkemin en kısa zamanda bu alanda çağı yakalamasını diliyorum. Eh bir denizci olarak denizcilik bayramında doğan kendimi de kutluyorum. Dünyanın en güzel mesleğini tanıma ve yaşama fırsatını verdiği  için Tanrı’ya şükrediyorum.

Sabotaj Bayramı
Ümit Yaşar Işıkhan
Yazarımız Kim ?

Ümit Yaşar Işıkhan