Sayfa Yükleniyor...
Yıllardır açlıkla mücadele eden, içmek için suyu, yemek için ekmeği, savaşmak için hiçbir silah gücü olmayan, yorgun, yoksul ve zayıf düşmüş olan insanlara uçaklarla bomba yağdırmak, uzaktan kumanda füzelerle, toplarla saldırmak ,arkasından çelik yelekli, miğferli ve son sistem kameralı, termal silahlarla hiçbir savunma gücü olmayan insanlara saldırmak ve öldürmek güç değil, tam tersi aşağılık duygusu içinde güçsüzlüğün ifadesidir.
Asıl kahramanlar bir çıkar beklemeksizin kutsal saydıkları değerlerini korumak, savunmak adına emperyal güçlerle savaşan yurtseverlerdir. Yıllardır uygulanan ambargo nedeniyle işi, gücü, ekmeği, olmayan eğitim ve sağlık koşulları oluşmayan, kıt kanaat ama inançla toprağını terk etmeden direnen yoksul insanlardır. Sapanından başka silahı olmayan çocukların yaptığı savunma emperyal güçlerin ileri teknolojisi ile donatılmış korkak binlerce askerden daha güçlüdür.
Savaşlar artık, bir ülkenin mevcut değerlerine el atmak, sömürmek ve yok etmenin dışında bir sektöre dönüşmüştür.. Savaş öncesi; haklı zemin hazırlayabilmek için medyaşörlerin asparagas haberleri, istihbarat örgütlerine çalışan senaristlerin yeni fragmanlar üretmesi, her ülkede mevcut olan görevlilerin kendi toplumsal duyarlılıklarına göre manipülasyonlar hazırlaması, düşmanın çok kötü ve acımasız ve herkesin nefretini kazanacak rollerde tanıtılmasını, kendilerinin sanki bu işgale mecburen itildiğini ve kendilerini feda ederek belirlenen hedefe marşlarla katıldığına tanık oluyoruz.. Burda ölen veya öldürülecek insan sayısı önceden planlanır. Planlanan bu savaşla, dinsel-ırksal düşman olarak gördükleri halkların çoğalmasını da önlemektedirler.
Perde arkasındaki senaryo ve ilişkiler de çok farklıdır. Savaş malzemesi üreten sektör, insanları öldürecek bombaları silahları yaparken aldığı paranın keyfiyle mutludur. O sektörde çalışan ameleler; grev yapmayı, üretimi durdurmayı, yavaşlatmayı asla düşünmez.
Dünyanın en büyük işçi örgütünü oluşturan bu sektör, kendileri gibi milyonlarca emekçinin öldürülmesi karşısında kendi refah payına bir iki bira veya viski bardağı ekleme karşılığında suskunluğunu sürdürür.. Onların üretimi durdurması, dünyada savaşların bitmesine, en azından üretmedikleri süre içinde savaşa ara verilmesine sebep olabilirler. Ama kapitalizmin ana damarı olan bu sektör dünyanın en güçlü sektörü olarak sürekli kendini yenileyerek ve üretime yeni silahları da katarak bu kandan; savaştan nemalanmayı sürdürür.
Olay silahla bitmiyor tabi.. Hemen işgal edilecek ülkenin doğal-kültürel kaynaklarına el koymak ve tükeninceye kadar işletim hakkını almak için tröstler yarışa başlar. Lobi faaliyetleri çok önemli.. Dinsel, ırksal, bahşişler, rüşvetler, bankalar ve gizli kasalar devreye girer. Pastadan-savaştan ve insan ölümlerinden kazanç elde etmenin yarışı başlar. Bu yarışı genellikle sisteme yakın olan ideolojiler, firmalar, holdingler kazanır.
Bu arada nakliye şirketleri müthiş hareket halindedir.. Silahları taşımak için yarış halindeler. Saldırılacak ülkenin komşu sınırlarındaki boş araziler kiralanıp, karargahlar oluşturulur. Bu aşamada arazi sahibi köylüler de para kazanır. Çevredeki fahişeler, uyuşturucu, discolar ve pezevenkler.. O ülkenin yöneticileri sık sık boy gösterirler sınır boylarında.. Sektör hızla gelişiyor.. Havaalanları genişletiliyor Hangarlar dolduruluyor.. Fabrikada üretilen silahlar artık taşınmıştır..
Savaş açmak kolay değil tabi, önce saldıracağın ülkeye yapılan bütün ihracatlar ambargo ile bitiriliyor. İşgal edilen ülkeler genellikle ekonomisi dışa bağımlılardan seçiliyor. İlacı, yedek parçası, kalemi, ekmeği dışardan gelen ülkelerin suyu kesiliyor.. Hayat damarlarındaki kanın akışı yavaşlıyor. İçerden de ırkçı lobiler oluşturup paralı fedailerle; şıhlarla, aşiret reisleriyle iç savaşı hazırlarlar.. Böyle durumlarda masa başı renkli ekranların başında oturup uçak sortilerini viski içerek ve keyifle izleyen beylerin kapısında binlerce lobi temsilcileri sırtlanlar beklemektedir. Rüşvet vermek için yarışırlar..
İşgal altındaki halk perişan.. Ekmek yok, su yok, süt yok, iş yok, güvenli gelecek yok.. Tepesinde binlerce bomba yağıyor. Kapıda komşusu farklı ırktan farklı dinden.. Öldürecek veya öldürülecek diye korkuyor.. Silahı da yok.. Kaçacak aracı veya parası da yok.. Haksızlığa uğramıştır. Hayatı ve sevdikleri paramparça.. Tecavüze uğramıştır.. Aile bireyleri öldürülüyor, gözleri önünde.. Kıyametin gürültüsü, onu duyan yok.. Kurtaracak kimse..
Savaş artık başlamıştır..
Bu kez farklı sektörler devreye girer.. Para karşılığında canlı hedefleri vurma ,insan avlama-öldürme ajansları sapık zenginlerin egosuna hizmet ediyor.. Oluşturdukları güvenli işgal bölgelerinde özel turlar düzenleyerek insan avlamanın, öldürmenin keyfi ve yarışı başlıyor.. Yaşlı erkekler canlı av olarak değerlendiriliyor.. Gençler esir alınıp organ nakli için uçaklarla yine gizli organizasyonlarla bazı ülkelere satılıyor.. Genç kızlar, çocuklar tecavüz sahneleri için kullanılıyor. Özel olarak turla gelen zengin turistlere canlı dekor içinde o savaş yıkıntıları arasında tecavüz eğlenceleri ve tecavüzden sonra isterse ( ki parasını verir ) öldürme zevki yaşatılıyor...
Gençler uluslararası organ mafyasına satılır ve nakilden sonra asit havuzlarında eritilerek yok edilir. Öldürmenin cezası yoktur. Tam tersine öldürdüğün insan sayısına göre madalya ile taltif ediliyor.. Artık onlar birer kahramandır ülkelerinde. Sapık ve katiller yüceltilir.. Hapishaneler, işkencehaneler ve toplu mezarların sonu yoktur. İnsan en zayıf ve korunmasız ve ölümün kıyısında yaşarken, kişilikten soyunmuş yalnızca acı çeken ve dipsiz bir rüyada olan bir yaratıktır. Bu düşmana karşı kullanabileceği fazla seçenekleri de yoktur.
İnşaat firmaları, hurdacılar devrededir.. Mimarlar ve yeni yeni yüzlerce sektör bu kez ölülerin derisinden, kemiğinden, yeni bir dünya yaratıp pazarlamak için devrededir. Herkes kahraman ve herkes define avındadır. Bütün sektörlere bayram Çimento fabrikaları, demir çelik, asfalt ve yeni ameleler yol üstündedir. Silah fabrikaları ve kimya yeni deneyler ve icatlar peşindedir.. Kasalar tıka basa, barları içki, tuvaletleri kadın kokuludur. Yeni organlarıyla sağlıklı ve anılarıyla kiliselerinde hiç ulaşamayacakları ve asla inanmadıkları tanrılarına rüşvet dağıtmaktadır.
Uluslararası tröstlerin yan sektörleri olduğu gibi sahnede. Bu kez ölüm tarlalarından kaçarak sağ kalmış olanlara, sığınarak kurtulanlara yardım kampanyalarıyla insani maskeleriyle sahnede yer alıyor.. Eşeğini kaybedip bulanlar, saklayıp sonradan bulunmuş gibi gösteren zihniyet aslında iki yüzlü hayatın, idarecilerin veya net olarak koyduğumuzda bu, emperyalizmin oyunlarından birkaç dekordur.
Ve bu dekorda hep yoksullar ölür.. Savaş başladığında kaçamayan insanlar. Çocuklar ve yaşlılar.. İşte uygar dünyanın yüzkarası zaman fotoğrafları. Kimliklerine, yakalarına iliştirdikleri madalyalar. Ve zavallı insan..