2

TEMMUZ YÜREĞİMİN YANGIN YERİ


  • Oluşturulma Tarihi : 01.07.2014 06:58
  • Güncelleme Tarihi :

“Esmerin bir buğday başağının esintisi

Serez çarşısında akşamın rüzgar

Uzanır gelir kır çiçekleri yağmur

Yeşil kaftanın giyer toprak

Kin ve bilinç kervanı yürür

Yürür Bedreddinen..”

Kahrolası  Temmuzlardan biri.

Yağmurun kendi bulutlarına, dağların kendi karanlığına kaçtığı saatlerin ilk sayfasında yüzyılların kardeşliğine uzanan rüzgarı bir türküye adayarak havalanan turnalar kuşatılmıştı. Gökyüzünden yeryüzüne düşen bütün umutların direncini kanatlarında saklayarak, daha da içeri girdiler. Duvarların ve  merdivenlerin  dili susmuştu. Onlar, barışın ve sevginin, kardeşliğin ve  özgürlüğün türkülerini söyleyen ve su içerken  bir serçeyi bile ürkütmeyen  dostlarımdı..

Dostlarım… Dostlarım… Burda mısınız ?..

Dostlarım, merdivenin başında, Aynı yürekte ve aynı şarkıda halaya durdular.. Ellerini ve  yüreklerini bir potada  eritip  kalkan yaptılar. Dışardan gelen uğultu ve dumanın her an biteceğini, bu karanlığın  sona ereceğine  inanarak bir köşede mızıka çaldılar. Onlar şairdi, onlar müzisyen, onlar çocuk ve onlar bütün yeryüzünün aydınlığını umutla bakan gözleriyle çoğaltanlardı. Onlar ,karanlığı çoğaltan dumana rağmen, türkülerini söyleyenlerdi. Barışa ellerini uzatıp, semaha  duranlardı...

Her yer duman..

Kahrolası siyah pelerinin izleri duvarlara sarılarak yükselen ateşin peşinden kapıların altından saldırıyordu.. Her yer yangının ilk adımını taşıyan sıcaklığın, merdivenlerden basamak basamak yükselirken alt kattaki  ateşin gölgesini  duvarlara bırakıyordu. Dışarda,Bir koro halinde  odun taşıyan zebanilerin  sesi artıyordu..

Camlardan  yankılanarak gelen sesler; heybeleriyle, asalarıyla,cübbeleriyle zifiri bir karanlığı çarşafa sararak gelen zebanilerin ayak seslerinden başkası değildi. Hayat; Sivas’ın içinde ,taşlı ve dar yollardan meydana çıkan  karanlık sokaklara , bulanık ve pis kokulu sulara akıyordu

Dostlarım… Dostlarım… Orda mısınız?..

Dostlarım üst katta, bir odada, merdiven başında, hayatın ortasında, güllerin kızılında, özgürlüğün  şiirinde, kardeşliğin sofrasında, halayın başında, semahın ortasında, güllerin kozasında.. Dostlarım, bütün dünyanın çocuklarını yüreklerinde saklayan turnalardı.. Kanatları kınalı ve aydınlığa koşan  güvercinlerdi.

“Ağaç boyun eğer yaprak sulanır

Çiçeklenir Karaburun’da açalyalar

Kırmızı gül kokusu dudaklar kilimin

Türküler  nakışında sevdadır

Sevdadır Bedreddinen”

İçerde, kapalı odada, dumana sarılan basamaklarda zaman ihanetin ortaçağında kalan sayfasıyla susmuştu. Bütün yürekler, umutlar, bir köşeye sığınmış, birbirine bakıyordu. Umut, ateşten daha sıcaktı. Birbirine dokunan elleri ve bakışları, serin bir rüzgar gibi yüzlerini okşadı.. Umutları vardı.. Onlar umudun ve direnmenin ustası; onlar ,karanlığa inat mızıka çalan çocuklardı..

Dostlarım…Dostlarım…  Orda mısınız?..

Dışarda, cehennem zebanileri.. Dışarda haykıranlar, hayvan postunda ve heybelerinde yılan besleyenlerdi.. Çevrelerinde  duvar oluşturan askerler ve güvenlik görevlileri, elleri ve gözleri bağlı  duvar dibinde, Ankara’nın, hırsız ve katil tanrıçasından ve sadrazamından gelecek fermanı bekliyordu..  Oysa ferman belliydi.. Yerel yönetimin sorumluları  atlarına binip kılıç sallayan naralarıyla  ateşe odun taşıyanlardı.. Vali, uşak olmanın secdesinde  askerlerini kenarda saklıyordu. Kentin diğer hakimleri de yükselen ateşin, duvarları yakan, basamakları tırmanan, dumanın kokusunda  tütsüleniyordu..

Yangın dostlarımı yakıyor.. Yangın ülkemin aydınlığını karanlığa taşıyordu..

Dostlarım.. Dostlarım.. Burda mısınız?…

“Konar asırlar sonra dostlukların çadırı

Yağmur aynı çiçekte ıslanır

Yola çıkar güneş çocuklar emzirmeye

Denizde kum havada rüzgar

Toprakta çiğdem

Toprakta yasemen

Gül Bedreddinen..”(*)

Dostlarım.. Dostlarım.. Burdasınız..

Yanımızda, aramızda, önümüzde koşturan, gezi parkından bütün ülkeye yayılan pankartların  renginde, sözünde ve eylemindesiniz.. Daldan dala, dağdan dağa, alanlardan meydanlara  savrulan  sevdamızın sesinde; Sivas ellerinde bıraktığınız direncin ve dostluğun ve direnmenin güllerini çoğaltansınız..

Her yıl Sivas’tan havalanan bütün kuşların kanatlarıyla gelen seslerin ezgisinde sizin sloganlarınız..

Her eylemin, çocuk sevincinde birbirinize uzanan dost elleriniz..

Ve  geleceğin ufuklarında, devrimin yolunu aydınlatacak sizin gözleriniz olacaktır..

Mızıka çalmaya devam edin… Dostlarım… Dostlarım… Siz hep burdasınız..                                                     

TEMMUZ YÜREĞİMİN YANGIN YERİ
Ümit Yaşar Işıkhan
Yazarımız Kim ?

Ümit Yaşar Işıkhan