1
Doç. Dr. Zeki Uyanık
İlkses Gazetesi Yazarımız

Doç. Dr. Zeki Uyanık

Yazarın Köşe Yazıları

Menfaate dayalı şartlı bir borç vermek caiz mi?

İmkanlar dahilinde kişinin ihtiyacını görmek, yardımcı olmak, borç vermek dinen hoş ve güzel olan bir davranıştır. Ancak bu yardımı yapar ya da borç verirken bir menfaat karşılığında yapmamak lazım. Hatta bir menfaat elde etmek karşılığında yapmak dinen caiz değildir. Nitekim sevgili Peygamberimiz: “menfaat celbeden her borç faizdir”. Buyurarak bu tarz bir borç anlayışını yasaklamıştır. Fakat bir şart olmadan veya borç alırken bir fazlalık şartı koşulmadan ya da başka bir menfaat şart koşmadan ödemede verilen fazlalığın veya bir hediyenin bir sakıncası yoktur. Hatta Şafii mezhebine göre böyle bir davranış sünnettir. Zira kişi bir iyilik yapmıştır siz de pazarlık ve şart olmadığı halde gönlünüzden gelmiş ve borç verene bir jest yapmış olduğunuzdan caizdir. Ancak borcu verirken başta böyle bir fazlalığı şart koşmak caiz değildir. Çünkü böyle bir fazlalık faiz olur, faiz ise İslam’ın yasakladığı ve haram kabul ettiği büyük günahlardan bir günahtır.
Birkaç günlük bebek ismi koyulmadan vefat ederse ona isim koymak gerekir mi?
Çocuk doğarken canlı doğmuşsa, yani bağırmış yahut hareket etmiş, canlı doğduğuna kanaat getirilmişse, bu çocuk cenaze işlemleri açısından tıpkı büyük insan gibi muamele görür. Canlı olarak doğduktan hemen sonra da vefat


Bedene dövme yaptırmak niçin haramdır?

Allah, insanı çevreleyen varlıkları hayranlıkla seyredilmeye değer bir ahenk ve güzellik içinde yaratmış, insanı da estetik duygusuyla donatarak onu güzel görünmeye, güzele ve güzelliğe meftun kılmıştır. Allah, insanları en güzel şekilde yaratmış, yaratmakla kalmamış, insanlara makul ve mutedil ölçüler içerisinde süslenmelerine, güzelliklerini korumalarına güzel görünmelerine de izin vermiş, hatta bunu teşvik etmiştir. Buna karşılık insanın yaratılışından gelen özellik ve şeklini değiştirmeyi, fıtrat bozmayı hedef alan tasarruf ve müdahaleleri yasaklamış, yaratılışı değiştirmenin şeytanın emrine uyma olacağı bildirilmiştir. Dövme de bu yanlış müdahalelerden bir tanesidir. Dövme yaptırma Hz. Peygamberin hadislerinde şiddetle lanetlenerek yasaklanmıştır. İslam fıkıhçıları dövme yaptırmayı Allah’ın yarattığı şekil ve surette kalıcı değişiklik meydana getirdiği için caiz görmemişlerdir. Aynı zamanda dövme yaptırma insanın vücuduna da eziyet verdiğinden İslam fıkıhçıları dövmeyi caiz görmemişlerdir.
Evin kapısını açık bırakmak rızkı artırır inancı doğru mu?
Seher vakti, dinen rızıkların dağıtıldığı vakittir. Bu dağıtma işlemi sırasında insanın o saatte uyanık bulunması ve bu dağıtılan rızıktan bol nasiplenmesi için kişinin hem uyanık olması hem de rızkı elde edebilmek için çalışması tavsiye edilir. Seher vaktinde ayakta olmak yani uyumamak bir nevi o vakitte dağıtılan rızkı istemek için bir duadır. Ancak İslam


Mezarlıktaki ağaçtaki meyveleri koparmak caiz mi?

Mezarlıkta bulunan yaş ot ve ağaçları, bakım amaçlı olmadıkça yolmak ve kesmek mekruhtur. Zira buradaki yaş bitkiler kendilerine has bir şekilde Allah’ı zikretmektedirler. Bu zikir sebebiyle orada yatan müminlere, Allah Teala’nın rahmet edip azaplarını hafifletmesi umulur. Nitekim Hz. Peygamber bir kabristanda bulunan iki kabir sahibinin azap içinde olduğunu anlamış, yanında bulunanlardan taze bir hurma dalı isteyerek, ikiye bölmüş ve her birini bir kabrin başına dikmiştir? “Ey Allah’ın Rasulü, niçin böyle yaptın” diye sorulunca, “Umulur ki bunlar yaş kaldıkları sürece (azapları) hafifler. Mezarlıktaki kuru ot ve ağaçlar kesilmediğinde veya toplanmadığında telef olacaksa koparmakta bir sakınca yoktur. Çünkü Allah, yeryüzündeki nimetlerini insanlar yararlansınlar diye yaratmıştır. Bu itibarla mezarlıktaki ağaçtaki meyveler koparılabilir. Meyveler telef olacağına kişi koparıp yiyebilir. Ancak bu meyveyi evine götürmesi ya da satıp parasını kendine alması uygun değildir.
Ticarette vade farkı koymak faize girer mi?
Bir malı peşin fiyatına satmak nasıl caiz ve makul ise veresiye fiyatına zamlı satmak da öyle caiz ve makuldür. Zira veresiye satışta malın karşılığı olan bedel bir kaç ay geciktirilmektedir. Diğer bir ifade ile uzatılmaktadır. Dolayısıyla vade uzayınca malı satanın bir zararı söz konusu olmaktadır. Bu zararını telafi


Yapılan bir hayrın sevabını başkasına bağışlamak caiz mi?

Yapılan ibadetlerin ve hayırların sevaplarını başkasına bağışlamak dinen caizdir. Kişi okuduğu Kur’an’ın, yaptığı hatmin, kıldığı namazın ve istediği bir hayrın sevabını başkasına bağışlayabilir. İster sağ, ister ölmüş olsun, kendisine sevap bağışlanan kimsenin, bundan yararlanacağı umulur. Başkası tarafından bağışlanan sevapla, bir kimsenin bizzat yapması gereken ibadet borçları ödenmiş olmaz ise de bunlar iyilik ve sevaplarının çoğalmasına ve derecesinin yükselmesine vesile olabilir. Annesi babası öldükten sonra onlara bir iyilik yapıp yapamayacağını soran kimseye peygamber “Evet onlara rahmet dilemek, onlar için istiğfar etmek, vasiyetlerini yerine getirmek, dostlarına hürmet edip ikramda bulunmak, akrabaları ile ilgilenip onlara karşı üzerine düşeni yapmaktır” buyurmuştur. Annesinin aniden öldüğünü, şayet konuşabilseydi sadaka verilmesini vasiyet edeceğini zannettiğini, onun adına sadaka verirse sevabının kendisine ulaşıp ulaşmayacağını soran Sahabeye de: “Evet ulaşır. Onun namına sadaka ver” buyurmuşlardır. Buna göre, sevabı ölen kimsenin ruhuna bağışlanmak üzere ibadet yapılabileceği gibi, çeşitli vesilelerle dua da edilebilir. Ayrıca kişi sevabı bağışlarken kendi sevabından bir şey kaybetmez. Her iki kişiye de aynı şekilde yazılır
Kredi kartı çektirerek nakit para almak faiz midir?
Bu işlem caiz değildir. Bu, alım satım görüntüsü adı altında doğrudan doğruya faizdir. Çünkü esnaftan nakit olarak 95


Muharrem orucu ne zaman tutulmalıdır?

Muharrem ayının perşembe, cuma ve cumartesi günleri oruç tutmak tavsiye edilmiştir. Muharrem ayının ilk on gününde dileyen oruç tutabilir. Ama sadece aşure günü sayılan onuncu günde oruç tutmak mekruh sayılmıştır. Mekruh olmaması için 10. günle beraber 10. günden bir gün önce ve bir gün sonra oruç tutmak tavsiye edilmiştir. Yani 9.10. ve 11. günlerde oruç tutmak tavsiye edilmiştir.
Aşura ne zamandır ve ne gibi özelliği vardır?
Hicri senenin ilk ayı olan Muharrem ayının 10. günü aşura günüdür. Muharrem ayının diğer aylar arasında ayrı bir yeri olduğu gibi, aşura gününün de diğer günler içinde mübarek ve bereketli bir konumu bulunmaktadır. Aşura gününün Allah indinde çok seçkin bir yerinin olduğunu Fecr Suresinin 2. ayeti olan “On geceye yemin olsun” ifadelerinin tefsirinden öğrenmekteyiz. Allah bu gecelere kasem ederek onların kutsiyet ve bereketini bildirmektedir. Bugüne “Aşura” denmesinin sebebi, Muharrem ayının 10. gününe denk geldiği içindir.
Muharrem orucunu tutarken unutarak yemek içmek orucu bozar mı?
Bilerek yemek içmek ve oruca aykırı olan işleri yapmak orucu bozar. Ancak unutarak bir şey yemek, içmek orucu bozmaz. Bu hususta


Ölen kişinin elbisesini giymek caiz mi?

Ölen kimsenin eşyalarını kullanmada bir sakınca yoktur. Kişi hayattayken elbise ve eşyalarını nasıl kullanabiliyorsa aynı şekilde öldükten sonra da onun bu geride bıraktıklarını bir başkasının kullanmasında da bir sakınca yoktur. Ancak ölen kişinin şahsi eşyaları, diğer malları gibi mirasçısına intikal eder. Mirasçılarını intikal ettiğinden bu eşyaları kullanma hakkı da mirasçıların hakkıdır. Mirasçılar da o eşyaları istedikleri gibi kullanabilirler. Kendileri kullanabilecekleri gibi aynı şekilde ölmüş kimsenin hayrına başkalarına bağışlayabilirler. Bunda da hiçbir sakınca yoktur.
Firmalara iş ya da müşteri bulan kişinin bundan dolayı para alması caiz mi?
Dinen helal olan bir malın veya hizmetin alım satımında aracı olan kişinin (komisyoncunun), yaptığı hizmetin karşılığında alıcı veya satıcıdan yahut her ikisinden tespit edilen oranda ücret alması caizdir. Ancak hizmetinin karşılığında alacağı ücretin önceden belirlenmesi uygun olur. Ücretin önceden belirlenmemiş olması halinde ise, mevcut uygulama ve örfe göre hareket edilir. Buna göre belli bir ücret (komisyon) karşılığında firmalara iş ya da müşteri bulan kişinin elde ettiği gelir dinen helaldir.
İmanın bazı şartlarına inanmamak caiz mi?
“İman tecezzi kabul etmez.” Yani, iman hakikatleri bir bütündür. İmanın altı esasından birine iman etmemek insanı dinden çıkarmaya yeter. Allah’a inanan bir mümin O’nun kitabı olan Kur’an’a da iman edecektir ki Rabbini hak bir itikat


Selam vermek farz mı sünnet mi?

Dinimizce selam vermek sünnet onu cevaplandırmak ise farzdır. Bir topluma selam verildiği zaman o toplumdan sadece bir kişi bu selama karşılık vermesi bu farzı yerine getirmek için yeterlidir. Şayet cevap verilmese o toplumda oturan her Müslüman günahkar olmuş olur. Selamı o toplumun içinde oturan bir kimsenin ismini zikrederek verme durumunda ise ismi geçen kimse bu selama karşılık verme zorunda diğerleri için bir şey söz konusu değildir. Selam, benden sana bir zarar gelmez, anlamına geldiğine göre her Müslüman bu güzel uygulamayı günlük hayatında yaşaması ve yaşatması lazım. Selam verdiği gibi verilen selama da karşılık vermesi gerekir. Çünkü Kur’an-ı Kerim de Allah’u Teala mealen şöyle buyurmaktadır: ‘Size bir selam verildiği zaman, ondan daha güzeliyle veya aynı selamla karşılık verin.’ (Nisa 86)
Yanılarak kılınan vakitten başka vakte niyet etmek namaza zarar verir mi?
Kişi yanılarak kılacağı vaktin dışındaki bir vakte niyet etmişse namazına bir zarar gelmez o namaz geçerlidir. Böyle niyet etse dahi namazını bozmamalıdır. Çünkü bilerek değil bilmeyerek ve yanılarak niyet etmiştir. Mesela kişi öğle namazını kılacağı vakitte ikindiye niyet etse ama namaza gelirken öğle namazı diye seccadenin üzerinde durursa bu namaz geçerlidir. Çünkü kalbindeki niyet öğledir. Velev ki dille ikindiye niyet etse de asıl niyeti kalpte olan niyettir. O


Hicret takvimi neye göre hazırlanmaktadır?

Hicri takvim, Hz. Peygamberin Mekke’den Medine’ye hicretini tarih başlangıcı, muharrem ayının birinci gününü de yılın başı olarak kabul eden bir takvim sistemidir. Hicri yıl, ayın dünya etrafındaki dolaşımını esas aldığından 354 gündür ve Miladi yıldan 11 gün daha azdır. İnsanlığın tarih boyunca önemli olayları başlangıç noktası kabul etme geleneği vardır. Nuh tufanı, Hz. İsa’nın doğumu, fil olayı gibi. Bu ve benzeri önemli olaylar başlangıç kabul edilip bu tarihlerden şu kadar önce veya şu kadar sonra diye diğer olayların zaman tespiti yapılır. Hicretin 17. yılında, Halife Hz. Ömer döneminde sahabenin ileri gelenleri toplandı. Bu toplantıda Hz. Ali’nin teklifiyle 622 yılındaki Hz. Peygamberimizin Mekke’den Medine’ye hicreti, Müslümanlar için tarih başlangıcı kabul edildi. İlk hicret eden kafile, muharrem ayında hicret ettiğinden dolayı da bu yılın ilk ayı olarak muharrem ayı kabul edildi.
Haram aylara neden bu isim verilmiş?
Allah Kur’an-ı Kerim’de Tövbe Suresinin 36.ve 37. ayetlerinde haram aylardan bahsetmektedir. Bu ayetleri yorumlayan İslam alimleri haram aylar: “Muharrem, Recep, Zilkade ve Zilhicce aylarıdır demişlerdir. Haram aylar, hürmete layık aylar olduğundan bu ismi almışlardır. Cahiliye devrinde Araplar arasında iç savaşlar eksik olmazdı. Yalnız haram aylarda savaş yapılmazdı. Bu


Aşura ne zamandır ve ne gibi özelliği vardır?

Hicri senenin ilk ayı olan Muharrem ayının 10. günü aşura günüdür. Muharrem ayının diğer aylar arasında ayrı bir yeri olduğu gibi, aşura gününün de diğer günler içinde mübarek ve bereketli bir konumu bulunmaktadır. Aşura gününün Allah indinde çok seçkin bir yerinin olduğunu Fecr Suresinin 2. ayeti olan “On geceye yemin olsun” ifadelerinin tefsirinden öğrenmekteyiz. Allah bu gecelere kasem ederek onların kutsiyet ve bereketini bildirmektedir. Bugüne “Aşura” denmesinin sebebi, Muharrem ayının 10. gününe denk geldiği içindir.
Her yerde namaz kılına bilir mi?
Temiz olan her yerde namaz kılınır. Hz. Peygamber bu hususta şöyle buyurmaktadır. “Yeryüzü bana mescit kılındı.” (Buhari, “Salat”, 56.) Dolayısıyla namaz kılarken illaki seccadenin üzerinde namaz kılmak zorunda değiliz. Dağda, bayırda, çimende, temiz toprakta ya da evde temiz bir halının üzerinde. Namaz kılmada hiçbir sakınca yoktur. Yeter ki namaz kılınan mekan temiz olsun, üzerinde bir pislik, necaset olmasın. Durum bu olmakla beraber seccadenin üzerinde namaz kılmak daha iyi ve güzeldir. Hele evdeysek seccadenin üzerinde kılmamız daha doğru olur
Çalıştığımız elbisesi ile namaz kılmada bir sakınca var mı?


Kişi malını istediği bir fiyata satabilir mi?

İslam’ın ekonomik anlayışında serbest piyasa anlayışı vardır. Bu anlayışta isteyen istediği oranda mal alır ve satar. Bu malı da istediği fiyata alır ve satar. Tabi olağan durumlar için geçerlidir. Ancak olağan üstü dönemlerde deprem, afet, kıtlık… Dönemlerinde devlet gerektiğinde malın hem stokunu, karaborsasını, önlemek hem de kıtlıktan dolayı insanların mağdur duruma düşmemeleri için fiyatlara fıkhi bir tanımla narh koyabilir. Yani fiyatlara sınırlama getirebilir. Lakin bugünkü piyasa koşulları gibi zamanlarda fiyatlara sınırlama getirilmez. Fiyatlara sınırlandırma getirilmediği gibi aynı zamanda kar oranlarına da bir sınırlandırma getirilmez. Çünkü istenilen bütün temel ihtiyaçlar her yer de var. Günümüzde de serbest rekabet piyasası var. Bir markette ya da iş yerinde satılan malının fiyatını beğenmeyen vatandaş hemen diğer marketten ya da iş yerinden ihtiyacını alabiliyor. Kıtlık ve karaborsa olmadığından fiyatlara ve kar oranlarına bir oran koyulmaz. Tabi her ne kadar dinen fiyatlara bir oran koyulmasa da Müslüman yakışan başta ticaretinde olmak üzere hayatın her alanında ehli vicdan olmasıdır.
Bayan namaz kıldığında parmaklarındaki ojeyi silmek zorunda mı?
Abdest ve gusülde suyun ulaşması gereken uzuvların tamamını yıkamak farzdır. Eğer yıkanacak bölgede kuru bir yer kalır ya da tırnak köküne kuru veya


Camiye abdestsiz girmek caiz mi?

İslam inancına göre temizlik imandandır. Abdestte bir temizlik olduğuna göre her daim temiz olmak yani abdestli olmak güzel bir davranıştır ki Hz. Peygamberin de tavsiye ettiği bir sünnettir. Camiiler de ibadet mekanlarımızdır. Bu güzel mekanlara girerken temiz, saygı ve tevazu ile ziyaret etmek Müslüman’a yakışan bir davranıştır Aynı zamanda her camiye girdiğimizde “tahiyyatul mescit” namazı dediğimiz iki rekatlık bir namazı da kılmak sünnettir. Bu sünnet namazını da kılabilmek için abdest şarttır. Dolayısıyla camiye abdestli girmek hem temizlik, hem saygı babından, hem de en az kılınacak iki rekat namaz için gereklidir. Ancak abdestsiz de camiye girmenin bir sakıncası yoktur.
Ezan okunurken iş yapmak günah mıdır?
Ezan okunurken ezanı duyan Müslüman’ın bu ezanı tekrar etmesi dinen müstehap olan bir davranıştır. Nitekim Sevgili Peygamberimiz bir hadisi şeriflerinde bu hususta şöyle buyurmaktadır: “Ezanı duyduğunuzda aynısını tekrar edin.” Ancak kişi meşgul ise ya da tekrar etme imkanı ve ortamı yoksa ezanı tekrar etmemesinde bir sakınca yoktur. Buna göre ezana icabet etmek güzel bir davranış olmakla beraber, kişinin bir işi varsa, ya da bir işle iştigal etmesi gerekiyorsa onu da yapmasında dinen bir sakınca yoktur.


Hicri yılbaşı neyi esas alır?

Hicri takvim, Hz. Peygamberin Mekke’den Medine’ye hicretini tarih başlangıcı, muharrem ayının birinci gününü de yılın başı olarak kabul eden bir takvim sistemidir. Hicri yıl, ayın dünya etrafındaki dolaşımını esas aldığından 354 gündür ve Miladi yıldan 11 gün daha azdır. İnsanlığın tarih boyunca önemli olayları başlangıç noktası kabul etme geleneği vardır. Nuh tufanı, Hz. İsa’nın doğumu, fil olayı gibi. Bu ve benzeri önemli olaylar başlangıç kabul edilip bu tarihlerden şu kadar önce veya şu kadar sonra diye diğer olayların zaman tespiti yapılır. Hicretin 17. yılında, Halife Hz. Ömer döneminde sahabenin ileri gelenleri toplandı. Bu toplantıda Hz. Ali’nin teklifiyle 622 yılındaki Hz. Peygamberimizin Mekke’den Medine’ye hicreti, Müslümanlar için tarih başlangıcı kabul edildi. İlk hicret eden kafile, muharrem ayında hicret ettiğinden dolayı da bu yılın ilk ayı olarak muharrem ayı kabul edildi.
Baliğ olmayan çocuğun adağı geçerli olur mu?
Adağın geçerli olabilmesi için adakta bulunan kimsenin Müslüman, akıllı ve ergenlik çağına ermiş olması gerekir. Çünkü adakta bulunma sonuç itibariyle ibadet grubunda yer aldığı için tam eda ehliyeti gerekir. Dini bir hükümle yükümlü olmadıkları için çocuğun ve akıl hastası kişilerin adakları geçerli değildir. Ancak yine de bu adağı yerine getirmek isterse bir sakınca yoktur.
Kaçak elektrik veya su ile yapılan ibadetten


Resmi olarak boşananlar dinen de boşanmış oluyorlar mı?

Erkeğin veya her iki tarafın beraberce açtığı dava sonucu, mahkemece boşanmış olan eşler, dinen de boşanmış olurlar. Ancak, daha önce eşler arasında başka boşanmalar olmamış ise, mahkemenin boşaması, bir boşama sayılır. Bu bir boşama ile üç olan haklarından birini kullanmış olurlar. Tarafların istemeleri halinde tekrar evlenmelerinde dinen bir sakınca yoktur. Ama bu sefer üç talak hakları olarak değil iki talak hakları kalarak evlenebilirler.
Kul hakkını affetmedikçe Allah kulun bu günahını affeder mi?
Kul hakkı kafirlik değildir. Her Müslüman günahkar da olsa cehenneme girse bile cezasını çektikten sonra cennete girer. Cennete yalnız İslam’a inanmayanlar giremez. Ne kadar çok günahkar olursa olsun, Müslüman, günahlarının cezasını çektikten sonra muhakkak Cennete girer. Kul bu dünyada da ahiret gününde de hakkını helal etmese Allah ahiret gününde kul hakkı suçunu işleyenin sevaplarından alır hakkı olana verir. Sevap yoksa hakkı olanın günahlarını alır hak gasbedene yazar. Ancak Allah, kul hakkını kul affetmedikçe affetmez. Nitekim bu hususta sevgili Peygamberimiz bir hadis-i şerifte şöyle buyurmaktadır: Müflis, şu kimsedir ki, kıyamette, amel defterinde pek çok namaz, oruç ve zekat sevabı bulunur. Fakat, bazılarına çeşitli yönden zararı dokunmuştur. Sevapları, bu hak sahiplerine verilir. Hakları


İşsizlik maaşı almak caiz mi?

İşsizlik maaşı devletin işsiz kalan vatandaşına tanıdığı bir haktır. Ancak bu haktan yararlanabilmek için kişinin işsiz olması lazım. Yani hem resmi hem de gayri resmi olarak işsiz olması gerekir. Zira devlet, işsizlik maaşını gerçekten işsiz olanlara ödemektedir. İşten çıkarılan ya da işinden ayrılan bir kimse devletten işsizlik maaşı alırken başka bir yerde bir işe gayri resmi de olsa başlamışsa bu haktan yararlanması dinen caiz değildir. Gerçeğe aykırı bir beyan ile kendisini işsiz gibi gösterenlerin bu maaşı alması dinen caiz değildir. Böyle bir aldatma kul hakkı ihlalidir. Tüyü bitmemiş yetimlerin-öksüzlerin, fakirlerin-yoksulların, hakikaten işsiz durumda olanların hakkını yemektir. Bundan kesinlikle sakınılması gerekir.
Namazın kılınış şekli neye göre belirlenmiştir?
İslam dininde ibadetler tevkifidir. Yani hem farz oluş gerekçelerinin hem de uygulamalarının her yönüyle akılla bilinmesi mümkün değildir. Aynı şekilde ibadetlerle ilgili hususlar Kur’an’da genel olarak emredilmiş, Hz. Peygamber’in uygulamasıyla belirgin hâle gelmiştir. Kur’an’da, namazların belli vakitlerde farz kılındığı ve kıyam, kıraat, rükû ve secde gibi bir takım rükünlerinin olduğu bildirilmiş ancak söz konusu ibadetin detayları ve namaz içerisinde yapılması gereken diğer davranışlar ile ilgili hususlar Hz. Peygamber’in sünnetine bırakılmıştır. Nitekim sevgili Peygamberimiz, “Beni namazı nasıl kılarken


Hamile bayanın çocuğun cinsiyetini öğrenmesinde dini bir sakınca var mı?

Annenin ve çocuğun sağlığına bir zarar vermeyecekse çocuğun cinsiyetini öğrenmede bir sakınca yoktur. Kaldı ki bugün ki tıp dünyasında çocuğun cinsiyetini öğrenmek ne anneye ne de çocuğun sağlığına zarar vermemektedir. Cinsiyeti öğrenmek anne ve bebeğe zarar vermediğinden çocuğun cinsiyetini öğrenmede bir sakınca yoktur.
İnanç bakımından insanlar kaç kısma ayrılmaktadır?
İnanma bakımından insanlar üç kısma ayrılmaktadırlar: 1. Mümin: İslam dininin iman ve itikat esaslarını gerçekten kalben tasdik edip dili ile söyleyen(ikrar eden) kimsedir. Bunların yaptığı bu işe iman denir. 2. Kafir: İslam dininin iman esaslarına inanmayan Hz. Muhammed’in peygamberliğini kabul etmeyen kimsedir. Bunların yaptığı bu işe küfür denir. 3. Münafık: Müslümanların arasında inandığını söylediği halde kalbi ile İslam dininin iman esaslarına inanmayan kimsedir. Bunların yaptığı bu işe nifak denir. Dışı mümin, içi kafir olanlardır. Hz. Peygamberin ifadesi ile münafıklar konuştuklarında yalan söylerler, söz verdiklerinde tutmazlar, emanete hainlik ederler.
Abdestsiz Ayetül Kürsi ve İhlas suresini okumak caiz mi?
Kur’an-ı Kerimi abdestsiz tutmak ya da taşımak dinen caiz değildir. Ancak abdest yokken Kur’an-ı kerime dokunmadan ezberden okumanın bir sakıncası yoktur. Buna göre kişi abdestli


Falcıya inanmak imana zarar verir mi?

İnsanın güzel bir olayla veya sözle karşılaştığında iyimserliğe; kötü bir hal ile karşılaştığında ise kötümserliğe kapılması, yaratılıştan gelen fıtri bir hadisedir. Ancak, iyimserlik ve kötümserliğe kapılarak bu gibi hallerin tesiri altında kalmak kişiyi evhama sevk edeceğinden kötü sonuçlar doğurabilir. Günümüzde halk arasında fal diye ifade edilen ve kahve fincanı veya bir takım şeylere bakarak kişinin geleceği ile ilgili hususlarda hükümler çıkarmak yanlıştır, dinimizde yeri yoktur ve büyük günahlardandır. Günümüzdeki manası ile fal, cahiliyet döneminde müşriklerin uyguladıkları oklarla nasibini tespit etmek ve gelecekle ilgili bilgiler aktarmaktır ki, bunu yapmak ve ona inanmak dinen caiz değildir. Kişi falcının gayptan haber verdiğini söyleyip inansa imanına zarar gelir. Çünkü haşa falcıyı Allah’ın yerine koyuyor. Onun bilinmeyenden haber verdiğine inanıyor. Ama fal baktırırken eğlence olsun diye baktırıyorsa ve buna inanmıyorsa büyük günah işlemiş olur. Ama imanına zarar gelmez. Dolayısıyla her halükarda faldan ve falcılıktan uzak kalmamız gerekir.
Günahkar bir kimse ölüm esnasında pişman olup tövbe etse kabul olur mu?
Bütün günahlardan tövbe etmek ve tövbeyi geciktirmemek gerekir. Fakat tövbe kapısı, can boğaza gelinceye kadar açıktır. Bu konuda Hz. Peygamber Efendimiz: “Bir kul can çekişmeye başlamadıkça


Mezarın üzerine yazı yazmak caiz mi?

İslam dini, hayatında olduğu gibi ölümünde de insana gereken değeri vermiş, saygıyı göstermiş ve öldüğü andan itibaren ona yapılacak muameleyi de belirlemiştir. Bu anlamda İslam dini, kabir ve kabristanın düzenli ve tertipli yapılmasını, temiz tutulmasını ve yeşillendirilmesini, hayatta bulunan insanların ölülere karşı bir vefa borcu olarak görür. Ancak kabirlerin yükseltilmesi, üzerine kubbeli binalar yapılması, taşına övücü veya kaderden şikayet edici sözler yazılması yasaklanmıştır. Fakat vefat edenini adını soyadını yazmakta dini bir sakınca yoktur.
Anız yakmak dinen caiz mi?
Yeryüzü ve içerisindeki bütün varlıklar insan için var edilmiş ve kendisine emanet edilmiştir. Bu bağlamda bütün canlılar biz insanlara emanet edilmiştir. Aynı şekilde bu varlıkların her birisinin doğal dengenin korunması ve devamı için bir görevi vardır. Buna göre insanlara zararı olmayan, insanın ölümüne sebebiyet vermeyen tabiattaki canlıları herhangi bir şekilde öldürmek veya telef etmek ya da ölümlerine sebebiyet vermek dinen caiz değildir. Bundan dolayı anız yakmak dinen uygun değildir. Çünkü anız yakınca o anızın içerisinde karınca, böcek, haşarat gibi nice canlılar vardır. Bilerek veya bilmeyerek o canlıları yakmış, öldürmüş oluyoruz. Bir canlının hayatına son vermiş oluyoruz ki Allah o canlıları da bir


Ölü için yedi yemeği vermek dinen zorunlu mu?

İslam’da, Peygamber Efendimizin sünnetinde ve İslam alimlerinin tatbikatında “ölünün yedinci, kırkıncı, elli ikinci gecesi” gibi bir adet ve ibadet şekli yoktur. Bu yemek ya da anma diğer kültür ve inançlardan Müslümanların hayatına sokulmuş bir adettir. Bu yemeğin İslam’da yeri olmamakla beraber her zaman ve her gün ölülerimiz için yemek verebilir. Mevlitler dualar, Kur’an-ı Kerim okunabilir. Ancak bunu belli bir güne hasretmek doğru değildir. Bu okuduklarımız onların ruhunu serinletecek, kabirlerini nurlandıracak, varsa üzerlerindeki kabir azabını hafifletecektir diye temenni ederiz.
İnsanı kısırlaştırmak dinen caiz mi?
İslam dininde, sağlık için zararlı olmayan ve devamlı kısırlığa yol açmayan gebeliği önleyici tedbirlere başvurmak caizdir. Devamlı kısırlığa yol açan ilaç veya aletlerin kullanılması, kadın veya erkeğin ameliyatla kısırlaştırılması kesin hayati bir sakınca bulunmadıkça caiz değildir.
Kişinin evini ya da herhangi bir iş yerini Gayr-ı Müslime satması caiz mi?
Ev, dükkan ve arsa gibi malları Müslümana satmak ya da kiralamak caiz olduğu gibi aynı şekilde inanmayan ya da Müslüman olmayan bir kimseye de satmak veya kiralamak da caiz ve geçerlidir. Çünkü bu bir alışveriştir. Alışveriş olduğu için her insanla yapılabilir. Zira alışverişte inanç farklılığı sorun değildir.
Ezan okunmadan kılınan namaz geçerli olur mu?
Namaz kılmada esas olan ezanın okunması değil namaz


Yapılan bir ibadetin ya da işlenen bir günahın imana faydası ya da zararı olur mu?

İman inanılması gereken hususlar açısından artmaz ve eksilmez. Bir kimse, iman esaslarının tümünü kabul edip de, bir ya da birkaçına inanmazsa, iman etmiş sayılmaz. Bu durumda, iman gerçekleşmediğinden, artması ve eksilmesi söz konusu değildir. Ancak güçlü ve zayıf olmak açısından farklılık gösterir; kiminin imanı kuvvetli, kiminin zayıftır. İmanda bu çeşit farklılığın bulunduğuna Kur’an-ı Kerim’de işaret edilmiştir: “Herhangi bir sure indirildiğinde, içlerinden (alaylı bir şekilde) ‘bu hanginizin imanını artırdı?’ diyenler olur. İman etmiş olanlara gelince, inen sure onların imanını artırmıştır.” (Tevbe 9/124); “O, inananların imanlarını kat kat artırmaları için kalplerine huzur ve güven indirendir.” (Fetih 48/4); “Allah’ın ayetleri kendilerine okunduğu zaman (bu) onların (mü’minlerin) imanlarını artırır.” (Enfal 8/2) Buna göre kişi günah işleye işleye imanını zayıflatmaktadır. Aynı şekilde kişi hayır işleye işleye ibadet ede ede de imanı artar.
Yapılan yeminin yemin sayılması için illaki Allah’ın adı ile mi yapılması gerekir?   
Allah’tan başkası adına yemin edilmesi doğru değildir. Yemin ancak vallahi, billahi, tallahi, lafızları ile olur. “Evime kavuşmak nasip olmasın,” “Çocuklarımın ölüsünü öpeyim gibi lafızlar” ise yemin lafızları ile söylenmediği için yemin yerine geçmez. Böyle bir söz yemin sayılmadı gibi aynı


Mezhep değiştirmek imana zarar verir mi?

Bir hak mezhepten öteki hak mezhebe geçmek caizdir. Zira bütün ehlisünnet mezheplerine uymak caizdir. Hepsine de uymak caiz olduğundan isteyen istediği mezhebi tercih edebilir. Tercih ettiği gibi tercih ettiği mezhebi bırakıp başka bir mezhebe de geçebilir. Yani Hanefi olan birisi Şafii Mezhebine, Şafii olan bir kimse de Hanefi mezhebine geçebilir. Ancak, kişi bunu bir oyun haline getirmemelidir. Ancak bir mezhepten diğerine geçmek imana zarar vermez.
Hind kınası abdest veya gusle engel midir?
Abdest ve gusülde yıkanması gereken organların tamamının hiç kuru yer kalmadan yıkanması gerekir. Abdest alırken, yıkanması gereken organlardan birinde kuru yer kalırsa, abdest sahih/geçerli olmaz. Gusülde ise vücutta, suyun ulaşabildiği her yerin yıkanması gerekir.  Bu itibarla, abdest veya gusül alacak kimsenin, yıkanması gereken organlarında, suyun altına ulaşmasına engel olacak bir tabaka bulunmamalıdır. Oje ve ruj gibi vücut üzerinde tabaka oluşturup suyun bedene ulaşmasına mani olan maddeler abdest ve gusle engel olur. Bunların abdest veya gusülden önce giderilmesi gerekir. Ancak kına bir tabaka oluşturmadığından abdest ve gusle engel olmaz.
Eşler birbirinin ibadetlerinden sorumlu mudur?


İslam'da saç uzatmak caiz midir?

Saçı temizlemek, taramak, koku sürmek Hz. Peygamber’in teşvik ettiği hususlardandır. Zira bu konuda Hz. Peygamber “Saçı olan kişi bakımına özen göstersin” buyurmuşlardır. Bu itibarla saçların temizliğine dikkat etmek şartıyla erkeklerin saçlarını uzatmalarında ve dilediği şekilde taramalarında dinen bir sakınca yoktur. Ancak bu kimselerin bulundukları ortamdaki örfü de dikkate almaları daha doğru olur.
Otobüs durmadığında namazımız kazaya kalsa bizim bunda bir günahımız olur mu?
Namaz günün belli vakitlerinde yerine getirilmesi gereken bir ibadettir. Bu farz ibadetin yerine getirilmesi için belli şartlar ve erkanlar söz konusudur. Bu şart ve erkanlar yerine getirilmeden kılınan namaz geçerli olmaz. Namaz vakti de bu şartlardan bir şarttır. Dolayısıyla bir namaz vakti girmeden (öğlen namazı gibi) onu eda etmek geçerli değildir. Kılınansa dahi kulun üzerindeki farzıyeti düşürmez. Onun için vakti girmeden bir namazı yolculukta olma veya arabanın durmaması gibi bir sebep de olsa kılmak doğru ve geçerli değildir. Şayet vakit girmeden kılınmışsa vakit girdikten sonra yeniden kaza etmek gerekir. Buna göre kişi seyahate çıkacağı zaman namaz vakitlerini göz önünde bulundurarak yola çıkmalıdır. Buna rağmen yolda otobüs durmasa durması için ricacı olur. Netice alamasa son çare olarak namazı


Hacdan gelen kimsenin avuç içi neden öpülmektedir?

Hacca giden kimse hacda cennetten indirilen Hacer-i Esved ile Kabeye el sürüdüğünden hac dönüşünde Müslümanlar onu ziyaret ettiğinde avuç içini öpmektedirler. Ancak bu öpme dini bir vecibe değildir. Hacca gitmiş bir kimsenin elini öpmek güzel bir davranış olmakla birlikte öpülmemesinde de dinen bir sakınca yoktur.
Kişinin unutarak kılmadığı namazdan dolayı bir günahı olur mu?
Unutularak kılınmayan namazların kılınmadığından dolayı bir günahı yoktur. Ancak bu namazın en yakın zamanda kaza edilmesi gerekir. Zira herhangi bir sebeple vaktinde kılınmayan ve böylece yükümlünün zimmetine borç olarak geçmiş bulunan namazların bir tek ödeme yolu vardır, o da kılamadığımız namazları kılmaktır. Yani kaza etmektir. Bundan başka namazın zimmetten düşürülmesi için bir yol yoktur. Dolayısıyla hangi sebeple kazaya kalmış olursa olsun vaktinde kılınmamış bir namazın borcundan kurtulmak için illaki onu kaza etmek gerekir. Fidye veya para vermek ya da başkasına kıldırmak şekli ile bu namaz borcu ödenmez.
Hacca gitmiş kimseye “hacı” demesek bir günahımız olur mı?
Hac ibadetini yerine getirenlere “Hacı” unvanının verilmesi dini değil, örfi bir uygulamadır ve genellikle tanıtma,


Trafik kazasından dolayı mahkemenin hükme bağladığı kan bedelini almak caiz midir?

Tedbirsizlik ve dikkatsizlik gibi bir hata sonucu herhangi bir kişinin ölümüne sebep olan kişi, ölenin yakınlarının talep etmesi halinde, diyet (kan parası) ödemekle yükümlü olur. Dolayısıyla böyle bir olaydan dolayı mahkemenin takdir ettiği tazminatı (kan parasını), ölenin yakınlarının alması caiz ve alınan para helaldir.
Toprağın üzerinde kılınan namaz geçerli olur mu?         
Temiz olan her yerde namaz kılınır. Hz. Peygamber bu hususta şöyle buyurmaktadır: “Yeryüzü bana mescit kılındı.” Dolayısıyla namaz kılarken illaki seccadenin üzerinde namaz kılmak zorunda değiliz. Dağda, bayırda, çimende, temiz toprakta ya da evde temiz bir halının üzerinde. Namaz kılmada hiçbir sakınca yoktur. Aynı şekilde temiz olan gazetenin de üzerinde namaz kılmak caizdir. Yeter ki namaz kılınan mekan temiz olsun, üzerinde bir pislik, necaset olmasın. Durum bu olmakla beraber seccadenin üzerinde namaz kılmak daha iyi ve güzeldir. Hele evdeysek seccadenin üzerinde kılmamız daha doğru olur.
Bilardo oynamanın dinimize göre hükmü nedir?
Oyun sonunda oyun malzemesinin kirasını veya içilen çayların parasını yenilen tarafın ödemesi gibi, küçük de olsa, bir menfaat karşılığında oynanan her türlü oyun kumardır. Dinimizde kumar da haram kılınmıştır. İbadeti veya çalışmayı engellemeden ve yenilen tarafın yenen tarafa bir menfaat temin etmeden oynanan bilardo ve benzeri sportif oyunların oynanmasında bir


Nazar duası diye bir dua var mı?

Nazarın mahiyeti ve nasıl olduğu kesin olarak bilinmemekle beraber, bazı kimselerin bakışlarıyla olumsuz etkiler meydana getirebildikleri dinen de kabul edilmektedir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de, “İnkar edenler Kur’an’ı dinlediklerinde, neredeyse seni gözleriyle yıkıp devireceklerdi.” (Kalem, 68/51-52) buyurulmaktadır. Hz. Peygamber, nazar değmesine karşı Muavvizeteyn yani Felak ve Nas surelerini okumuş sahabelere de bunları okumalarını tavsiye etmiştir. Ayrıca Hz. Peygamber torunları Hasan ve Hüseyin’i nazar ve benzeri olumsuzluklardan korumak için onlara şu duayı okurdu: “Sizi her türlü şeytan ve zehirli hayvanlardan ve bütün kem gözlerden Allah’ın eksiksiz kelimelerine ısmarlarım”(İbn Mace, Tıb, 36). Yine Hz. Peygamberin, “Kim hoşuna giden bir şey görür de; ‘Maşaallah la kuvvete illa billah’ (Allah’ın dilediği olur. Ondan başka kuvvet ve kudret sahibi yoktur) derse, ona hiçbir şey zarar vermez.” (Beyhaki, Şu’abü’l-iman, VI, 213) buyurmuştur. Bunun dışında kişi nazara veya büyüye karşı farklı dualar da okuyabilir.
Tabaka yapan her madde abdest ve gusle mani midir?
Oje ve benzeri maddeler tırnak ve benzeri organların üzerinde tabaka yaptıklarından vücudun üzerinde bulunmaları halinde bunlarla abdest ve gusül olmaz. Onun için oje ve benzeri maddeler varsa bunlar iyice yıkanıp temizlendikten sonra abdest ve gusül alınmalıdır.