Sayfa Yükleniyor...
Namaz kılmak için kılınan namazın vaktinin girmiş olması lazım. Okunan ezan kılınacak namazın vaktine işaret etmektedir. Bu anlamda vakit girdiği anda ister ezan okunsun ister okunmasın namaza başlanabilir. Ancak ezanın bitmesini beklemek zorunlu olmamakla beraber daha doğrudur.
Gayrı müslim bir memlekette ölen kimseyi orada defnetmek caiz midir?
Dinimize göre cenazeyi öldüğü yere defnetmek menduptur. Cenazeyi defnetmeden önce başka yere nakletmek mekruh olmakla beraber caizdir. Definden sonra kabrinden çıkararak nakil ise kesin zaruret olmadıkça mutlak suretle caiz değildir. Buna göre yurtdışında ölenlerin, bulundukları yerde bir Müslüman kabristanı varsa, orada defnedilmeleri uygun olur. Şayet Müslüman kabristanı yoksa Hıristiyan mezarlığında Müslümanlar için ayrılmış olan bölüme defnedilmeleri mümkün olduğu gibi, Türkiye’ye nakledilmeleri de caizdir. Ama orada gömülmelerinin dini bir sakıncası yoktur. Tabi gömerken Müslümanların kabristanına gömmek gerekir. Ya da gayrı Müslimlerin mezarlarının olmadığı köşede bir yerde gömmelidir.
Müslüman’ın günah işleme hakkı ya da ruhsatı var mıdır?
Zaruret durumunda haram, bir fiil Müslüman bir kişi için mubah hatta vacip hale gelebilir. Haramı işleme ruhsatının bulunduğu bazı durumlarda Müslüman bir kişi azimet hükmüne uymakla ve ruhsattan yararlanma arasında serbest bırakılır. Ölüm tehdidi altında kalan bir kimsenin imanı gizleyip küfrü telaffuz etmesine ruhsat
Gerek ele, gerekse yüze olsun dövme yaptırmak, birtakım çizgilerle süslenmek caiz değildir. Rasûlullah Efendimiz, bedenin herhangi bir yerine böyle süslemelerle dövme yapmayı menetmiştir.
Değil insan bedenine, hayvanların dahi yüzlerine, hatta sırtlarına ve arkalarına böyle dövme yapmayı uygun bulmadığını ashabına haber vermiş, yapanları da azarlamıştır.
Buharî deki bir hadîste, dövme yapan ve yaptırana Allah lânet ettiği haber verilmektedir. Onun için her Müslüman’ın bu davranıştan uzak durması gerekir. Ancak yine de dövme yapılmış ise ve bu dövme deriye suyun temasını engelleyen tabaka oluşturan cinsten değilse bu dövmenin namaza abdeste ve gusle bir engelliği söz konusu değildir. Ancak dövme yaptırdığı için kişi günaha düşmüş olur. Fakat dövme ile kılınan namaz dinen sahih ve geçerlidir. Kılınan namaz geçerli olunca bu namazı tekrar ayrıca kaza etmek gerekmez.
Kaza namazı olan kimse her namazın arkasında kaza kılmak zorunda mı?
Hanefi mezhebine göre kazaya kalmış farz ve vacip bütün namazlar kerahet vakitlerinin dışında her zaman kılınabilir. Bunlar için belirli bir vakit yoktur. Ancak, düzenli bir şekilde namaz borçlarını
İnsanın kabirde birtakım sorulara muhatap olacağı ve dünyadaki ameline göre azap veya mükafat göreceği bir gerçektir. Buna işaret eden birçok ayet-i kerime ve bunu anlatan birçok hadis-i şerif vardır. Bu konuda müstakil kitaplar da yazılmıştır. Sevgili peygamberimiz bir hadis-i şerifinde kabir hayatını şöyle tasvir etmektedir: “Kabir, ya cehennem çukurlarından bir çukurdur, ya da cennet bahçelerinden bir bahçedir.” Bundan anlaşıldığı ve başka hadis-i şeriflerde de dendiği gibi kabir, mümin için açılacak, genişletilecek ve gülistan olacaktır. Özellikle Allah yolunda şehit olanlara kabirde soru sorulmayacak ve kişinin yaptığı iyi ameller orada yardımına koşacaktır. Kabirde azap görecek olan müminin gördüğü kabir azabı hatalarının kefareti olacak ve mahşere giderken yükü hafiflemiş olarak gidecektir. Müminlerin bu konunun önemini kavramaları gerekir. Allah Resulü Efendimiz, “lezzetleri parça parça eden (ölümü ve kabri) çok anın. Kabirden daha korkunç bir manzara görmedim” buyurur. Bu kişinin kendine gelmesinin ve kendini yenilemesinin yollarından biridir. Çünkü kabir kafir içinde cehennem çukurlarından bir çukurdur. Yani kafirde kabirde azap görecek, sıkıntı yaşayacaktır. Sonuç olarak İslam inancında kabir inancı haktır. Kişiler de dünyadaki yaşantılarına göre mezarda bir mükafat veya azap görürler.
Akika kurbanı hangi yaşa kadar kesilebilir?
İslam dini, insanın yaratılıştan var olan güzelliklerini daha belirli hale getiren, takı takma, saçları tarama, meşru ölçüde süslenme, güzel giyinme gibi davranışları mubah kılmıştır. Ancak, fıtraten yani yaratılıştan verilmiş özellik ve şekillerin değiştirilmesini yasaklamıştır. Nitekim Rasulüllah Efendimiz, süslenmek maksadıyla vücutlarına dövme yapan veya yaptıranlara, dişlerini yontarak seyrekleştiren ve şeklini değiştirenlere lanet etmiştir.
Buna göre, Allah’ın yarattığı şekli beğenmeyerek, ameliyatla bazı uzuvların şekillerini değiştirmek, tabii güzelliğin fevkinde güzellik aramak dinen caiz değildir. Çünkü bu yaratılışı beğenmemektir. İslam dini de bundan dolayı estetik ameliyatı caiz görmemektedir. Kur’an-ı Kerim, şeytanın “Şüphesiz onlara emredeceğim de Allah’ın yaratılışını değiştirecekler” (Nisa, 119) dediğini naklederek, bu tür davranışları şeytani işler olarak nitelemektedir. Ancak zaruri bir durum varsa trafik kazasında yüzün parçalanması misali estetik olmada bir sakınca yoktur.
Tövbe edildiği halde affedilmeyen günah var mı?
İslam dini, inanç, ibadet ve muamelat olmak üzere üç kısımdan oluşur. İnanç kısmını inkar etmek yani imanının altı esasından birini Allah’ı, Peygamberi inkar etmek küfürdür dinden çıkmadır. Diğer konularda haddi aşmak ise günahtır. İçki içmek, namaz kılmamak, yalan söylemek gibi. Kişi kafir olmadıkça günah işlemekle dinden çıkmaz. Küfür dışında günah işleyen kişi, ne kafir ne de münafık olur, imandan çıkmaz. Ama günahkar
Kişinin sevdikleri ve ailesi ile birlikte gömülmek için mezar yeri satın almasında dinen bir sakınca yoktur. Hele büyükşehirlerde bazen mezar yeri bulunmadığını düşünürsek mezar yeri almada hiçbir sakınca yoktur. Çünkü ailece bir arada gömülmek arzusu ile mezar satın alınıyor. Dinimiz açısından bunun bir sakıncası yoktur. Ancak kişi nerede nasıl öleceğini bilinmediği için kedisine veya akrabalarına mezar satın almak yerine, kendini mezara hazırlaması daha uygundur.
Evime kavuşmak nasip olmasın demek yemin sayılır mı?
Allah’tan başkası adına yemin edilmesi doğru değildir. Yemin ancak vallahi, billahi, tallahi, lafızları ile olur. “Çocuklarımın ölüsünü öpeyim lafzı” ise yemin lafızları ile söylenmediği için yemin yerine geçmez. Böyle bir söz yemin sayılmadı gibi aynı zamanda doğru ve güzel bir söz de değildir. Böyle sözler ve yeminler Allah Resulü tarafından yasaklanmıştır. Nitekim buna benzer bir yemin etme olayında peygamberimiz sahabeleri uyarmış ve şöyle buyurmuştur: “Allah Teâlâ, babanızı zikrederek yemin etmenizi yasaklamıştır. Öyleyse kim yemin edecekse ya Allah’a yemin etsin veya sussun.” (Buhârî, Eymân 4). Bu sözler yemin sayılmadığı için herhangi bir kefaret vermek de gerekmez.
Hacı olmanın sorumluluğu nedir?
Bazı kişiler ‘hacca gitmek istiyorum; ama ya tövbemi tutamazsam, hacı olmanın gereklerini yerine
Hz. Peygamber yetimlerin himaye edilmesini, yetiştirilmesini, haklarının titizlikle korunmasını istemiş, bunu hakkıyla yapanların cennette, kendisiyle yan yana olacaklarını müjdelemiştir.
Yoksullara yardım konusundaki ayetler ve hadisler ise saymakla bitmeyecek kadar çoktur.
Şu halde yoksul ailelerin çocuklarını ve himaye edecek yakınları olmayan yetimleri, hali vakti yerinde olanların yetimleri ve fakirleri himaye etmeleri, onların ihtiyaçlarını karşılamaları, yetişip iyi insan olmaları için gayret göstermeleri İslam’ın, Müslümanlardan istediği güzel işlerden, sevaplı amellerdendir. Bir kimse istiyorsa ihtiyacı olan çocuklara, kendisi hayatta iken mal bağışlaması da mümkün ve caizdir. Ama bağışlama başkadır, evlatlık edinip mirasçı kılmak başkadır.
Anası babası belli olan bir çocuğu onlardan almak, kendi soyadlarını vermek, nüfus kütüklerine kaydettirmek ve mirasçılar yapmak manasındaki “evlat edinme” ise şu sebeplerle İslam’da yasaklanmıştır:
1- Ana-babanın, çocuklar üzerindeki haklarından biri de aile ocağını tüttürmesi, ailenin adını devam ettirmesi, o ailenin bir ferdi olarak ve bu şuur içinde hak ve ödevlerini yerine getirmesidir.
2-Aile fertlerinin (akrabanın) kimlerden oluştuğu ve mirasın bunlar arasında nasıl paylaşılacağı hususları Kur’an’da ve Sünnet’te belirlenmiş,
Hanefi, Şafii, Maliki... farkı olmaksızın bütün ehli sünnet mezhepleri haktır ve kendilerine uyulabilir. Mezheplerin varlığı biz Müslümanlar için bir rahmet ve çıkış yoludur. Hangisine uyarsak uyalım doğru yolu bulmuş oluruz.
Bu mezheplerin oluşmasında ve mezhebe bağlanmada daha çok mezhep kurucularının yaşadığı bölgenin etkisi söz konusudur. Ebu Hanife’nin Orta Asya ve Anadolu topraklarında yaşaması imam Şafii’nin Mısır’da, Irak’ta- Suriye’de yaşaması... Neticesinde mezhepleri bu bölgelerde yayılmış insanlar da bu mezheplere rağbet göstermiştir.
Fakat bu mezheplerden birine tabi olurken diğerlerini kabul etmemek doğru değildir. Çünkü bütün ehl-i sünnet mezheplerinin çıkış noktası Kur’an ve sünnettir. Dolayısıyla Şafii’ye tabi olmakla beraber bazen şartlara, mazerete binaen faraza Hanefi mezhebini taklit edebiliriz.
Mesela: Şafii mezhebinde engelsiz bir şekilde bir bayanın tenine dokunmak abdesti bozar, ama aynı durum Hanefi mezhebinde bozmaz. Doktor olan bir kimse her zaman muayene ediyorsa abdestinin bozulmaması mümkün değil, her zaman da abdest almak kolay değil, hele kışın ağır şartlarında hiç kolay değil. Binaanleyh böyle bir mazereti olan kimse Hanefi mezhebini taklit ederek abdestini bozmayabilir. Yani namazını kılabilir. Nitekim dinimiz kolaylık dinidir.
Doğacak çocuk öz annesi olmayan bir başka kadının rahminde büyüdüğünden soy karışmasına neden oluyor. Bu nedenle taşıyıcı annelik dinen uygun değildir. Ayrıca, kocası dışında yabancı bir erkekten alınan sperm ile bir kadının gebeliğinin sağlanmasına yönelik “sperm bankası” yöntemiyle hamile kalınmasının da “insanlık duygularını rencide etmesi ve zina unsurlarını taşıması” sebebiyle caiz değildir.
Kadın veya erkekteki bir kusur sebebiyle, gebeliğin gerçekleşmesinin mümkün olmadığı hallerde tüp bebek yöntemi ile çocuk sahibi olmada herhangi bir sakınca yoktur. Ancak bunun da belli şartları vardır. Döllendirilecek yumurta ve spermin, nikahlı eşlere ait olması ve döllenmiş olan yumurtanın, başka bir kadının rahminde değil yumurta sahibi annenin rahminde gelişmesi gerekiyor. Ayrıca bu işlemin, gerek anne-babanın; gerekse doğacak çocuğun ruhî ve akli sağlığı üzerinde olumsuz bir etkisinin olmayacağının tıbben sabit olması koşulu ile caizdir.
Bu şartlar sağlandığı takdirde normal yoldan anne olması mümkün olmayan evli kadınların, çeşitli tıbbi yollarla gebeliklerinin sağlanmasında, İslâmi hükümler açısından herhangi bir sakınca yoktur.
Müslüman kimseye kızgınlıkla kafir demek caiz mi?
Tekfir, Müslüman olduğu bilinen bir kişiyi, inkâr özelliği taşıyan
İslam dininde caminin büyük bir yeri vardır. Zikir, fikir ve ibadet yeri olduğu gibi Allah’ın münacatına mazhar olmak için ayrılmış mukaddes bir yerdir. Hz. Peygamber ve sonraki dönemlerinde camii birçok fonksiyon görevi görmüştür. Namaz kılınan, ders verilen, din ve devlet işlerinin görüşüldüğü karara bağlandığı, aynı zamanda dinlenilen bir mekan olmuştur. Dolayısıyla kişinin camiide yatmasında dini bir sakınca yoktur. Bunun için eskiden olduğu gibi bugün de hacılar Mescid-i Haram ile Mescid-i Nebevi’de istirahat edip yatarlar ve kimse de onlara mani olmaz. Dolayısıyla camide yatmada bir sakınca yoktur.
Hicret takvimi neye göre hazırlanmaktadır?
Hicri takvim, Hz. Peygamberin Mekke’den Medine’ye hicretini tarih başlangıcı, muharrem ayının birinci gününü de yılın başı olarak kabul eden bir takvim sistemidir. Hicri yıl, ayın dünya etrafındaki dolaşımını esas aldığından 354 gündür ve Miladi yıldan 11 gün daha azdır.
İnsanlığın tarih boyunca önemli olayları başlangıç noktası kabul etme geleneği vardır. Nuh tufanı, Hz. İsa’nın doğumu, fil olayı gibi. Bu ve benzeri önemli olaylar başlangıç kabul edilip bu tarihlerden şu kadar önce veya şu kadar sonra diye diğer olayların
Hacca giden kimse hacda cennetten indirilen Hacer-i Esved ile Kabe’ye el sürüdüğünden hac dönüşünde Müslümanlar onu ziyaret ettiğinde avuç içini öpmektedirler. Ancak bu öpme dini bir vecibe değildir. Hacca gitmiş bir kimsenin elini öpmek güzel bir davranış olmakla birlikte öpülmemesinde de dinen bir sakınca yoktur.
Kişinin düğünü için faizli kredi çekmesi caiz mi?
Kredi, faizli borç demektir. Faiz ise Allah’ın haram kıldığı en büyük yasaklarından birisidir. Evlenmek için bile olsa hiç bir şekilde faiz almak caiz değildir. Kaldı ki böyle güzel bir müesseseyi haram olan bir yol ve para ile kurmak bu yuvanın geleceği için pek doğru bir yol değildir. Buna göre kredi faiz olduğundan faiz de haram kılındığından evlilik için de olsa kişi kredi çekmemelidir.
Her yerde namaz kılmak caiz mi?
İbadetler hususunda bizim diğer ümmetlerden bir farkımız da yeryüzünün bize mescit kılınmasıdır. Yani temiz olduktan sonra her yerde namaz kılmamız caizdir. Nitekim sevgili Peygamberimiz bir hadisi şeriflerinde “yer yüzü bana mescit kılında” şeklinde buyurmaktadır. Daha da ötesi kilisede dahi temiz olduktan sonra namaz kılmak caizdir. Ancak zaruret bulunmadıkça kilisede namaz kılmak mekruhtur. Fakat namaz kılacak başka bir yer bulunamadığı takdirde, temiz olmak kaydıyla kilisede
Dinen örtünmek kadın için farzdır. Bu farziyet hacdan önce de sonra da vardır. Dolayısıyla bu anlamda hacla örtünmenin bir ilgisi yoktur. Yani sadece hacdan gelen kadının değil, buluğa eren her Müslüman kadının örtünmesi farzdır. Buluğ çağına gelen kadının örtünmemesi ise dinen günahtır. Günah işleyenin ibadetleri, mesela namazı, orucu… sahih olur. Ancak başını örtme bu vecibesini de günlük hayatta yerine getirmediği için de bundan dolayı günaha düşer. Buna göre örtünmenin hac ibadeti ile bir ilgisi yoktur. Hacca giden Müslüman kadın örtünmek zorunda olduğu gibi hacca gitmemiş bayan da örtünmek zorundadır
Ölü için yas tutmak caiz midir?
Ölen bir dost ya da akraba için yas tutmak, üzülmek, hüzünlenmek dinen caizdir. Hatta kişinin acısını açığa vurup ağlaması ve gözyaşı dökmesi de caizdir. Nitekim Hz. Peygamber de oğlu İbrahim ölünce ağlamış, yine can çekişmekte olan kızının oğlu kendisine arz edilince, gözlerinden yaşlar boşanmıştır. Sebebi sorulunca, “Bu Allah’ın rahmetidir, onu kullarının kalplerine koymuştur. Allah ancak merhametli olan kullarına merhamet eder” buyurmuştur. (Buhari, “Cenaiz” 43.) Ölünün arkasından ağlamak ve yas tutmak caiz olmakla beraber Allah’ın takdirine karşı çıkmak ve cahiliye döneminde olduğu gibi yaka-paça yırtarak ağlamak, isyan içeren sözler
Kurban etinin bir parçası kasaba kesim ücreti olarak verilemez. Çünkü verildiği taktirde, kurban ibadetini yerine getirmek için gerekli maddi külfetin bir kısmı bizzat ibadetin kendisi üzerinden karşılanmış olur. Hz. Ali’nin şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Rasulullah, develer kesilirken başında durmamı, derilerini ve sırtlarındaki çullarını paylaştırmamı emretti ve onlardan herhangi bir şeyi kasap ücreti olarak vermeyi bana yasakladı ve kasap ücretini biz kendimiz veririz” buyurdu.(Müslim, “Edahî”, 28). Dolayısıyla kurban etinin bir parçası kesim ücreti olarak kasaba verilemez.
Bayram günlerinde mezarlıklarda para karşılığında Kur’an okumak caiz mi?
Ölüye faydası dokunan ibadetlerden bir tanesi de Kur’an okumaktır. Kur’an okuyup veya okutmakla sevabını ölen kişiye bağışlamak dinimizce uygun bir davranıştır. Cumhuru ulemaya göre bir kimse hiçbir maddi menfaat beklemeden ve almadan Kur’an-ı okur ve bunun sevabını ölüye bağışlarsa yaptığı bu davranış sünnete uygun ve faydalı bir davranıştır. Fakat pazarlıklı menfaat karşılığında başkalarına Kur’an okumak dinen uygun değildir. Ancak ölünün akrabaları okunan Kur’an’dan dolayı okuyan kimseye hediye kabilinden bir şeyler vermesinde bir sakınca yoktur.
Müslüman olmayan komşumuz hastalandığında ziyaret etmemizde dinen bir sakınca var mı?
Gayr-i Müslim komşunun veya tanıdığın evine gitmek, çayını içmek, yemeğini yemek, hatta gerektiğinde
İslam dininde; ailede “mal birliği” değil, “mal ayrılığı” prensibi vardır. Yani bir aile içinde de olsa, herkesin malı, kendisine aittir. Bir kimse, babasının, eşinin veya oğlunun servetiyle zengin sayılamaz. Baba fakir olduğu halde oğlu; koca fakir olduğu halde karısı zengin olabilir. Bu bakımdan, aile içinde, diğer şartlarla beraber kimler dinen zenginse Hanefi mezhebine göre sadece onlar kurban kesmekle yükümlü olurlar. Hepsinin de kesme gücü varsa her birinin ayrı ayrı kurban kesmesi gerekir. Aile içinde zengin sayılan kimse yoksa hiçbiri kurban kesmekle yükümlü olmaz. Şafii mezhebine göre kurban kesmek sünnet olduğundan kurban kesmek için zenginlik şart değildir. Kurban kesmek sünnet olduğundan fakir de zengin de kurban kesebilir.
Gösterişle yapılan ibadetlerin sevabı olur mu?
Salih amelin kabul şartlarından biri de ibadetin riyadan yani gösterişten uzak olmasıdır. İnsanlar görsün diye gösteriş ve riyakarlık içinde ibadet yapan kimse her ne kadar ibadet yapıyorsa da niyeti halis olmadığından bu ibadetten dolayı sevap almaz. Sevgili Peygamberimiz riya ve gösterişten sakınmamızı emretmektedir. Nitekim bir hadisi şeriflerinde bu hususta şöyle buyurmaktadır: “Riyadan sakınınız çünkü riya küçük şirke
Kurban derisini kasaba kesim ücreti karşılığında vermek caiz mi?
Kurbanın derisini seccade veya evde kullanılacak bir şey yapmak caiz olduğu gibi, bir fakire veya hayır işlerine hizmet eden bir kuruluşa vermek de caizdir. Kurbanın derisi, kurbanın bir parçası olduğundan satmak caiz değildir. Kurbanın derisini satmak caiz olmadığı gibi aynı şekilde kurbanı kesene kasap ücreti olarak da vermek caiz değildir.
Kurban keserken nelere dikkat edilmelidir?
Kurban edilecek hayvana acı çektirilmemeli ve eziyet verilmemelidir. Hayvanlar ehil kişiler tarafından ve İslami ölçülere göre kesilmeli ve kesim işlemi süratli bir şekilde yerine getirilmelidir. Ayrıca, çevre temizliği ve ekolojik dengenin korunması için gerekli tedbirler alınmalıdır. Kurban kesimi esnasında, psikolojik açıdan etkilenmemesi için çocukların kesim mahallinden uzak tutulmalarına dikkat edilmelidir. Aynı şekilde, hayvanların diğerinin kesimini görecek şekilde yan yana bulundurulmamalarına özen gösterilmelidir.
Kurban kesmeyenler de teşrik tekbirleri getirire bilir mi?
Bilindiği üzere, kurban bayramı, kamer i aylardan Zilhicce’nin onuncu günü başlar ve dört
Kurbanlık hayvanın bayıltılarak kesilmesi caiz midir?
Hangi sebeple kesilirse kesilsin, hayvanın kesimi esnasında; hayvana fazla eziyet vermemek esastır. Bunun için kesim sırasında hayvana elektrik veya narkoz vererek şok ile bayıltmak, bu hayvanın kurban olarak kabul edilmesine engel kusurlardan sayılmaz. Çünkü kurbana engel kusurlar; kesim sırasında meydana gelen arızalar olmayıp, hayvanda önceden mevcut olan kusurlardır. Bu itibarla canlı olarak kesilmek kaydıyla, kurbanlık hayvanın elektrik veya benzeri bir şeyle şoklanmasında dinen bir sakınca yoktur. Şayet hayvan, henüz kesilmeden, şokun etkisiyle ölürse; o, kurban olamayacağı gibi eti de yenmez.
Topal olan bir hayvanı kurban olarak kesmek caiz mi?
Kurban, bir ibadet olduğu için, kurbanlık hayvanların kusursuz olmaları gerekir. Bazı kusurlar vardır ki; bunlar, hayvanın kurban olmasına engeldir. Bu kusurların başlıcaları şunlardır: İki veya bir gözü kör olan, kemiklerinde ilik kalmayacak derecede zayıflamış olan, kesim yerine yürüyerek gidemeyecek kadar topal olan, kulağının ve kuyruğunun üçte birinden fazlası kopmuş olan, dişlerinin yarıdan fazlası dökülmüş olan, boynuzlarının biri veya ikisi kökünden kırılmış olan, ölüm derecesinde hasta olan hayvanlar kurban edilmezler. Boynuzsuz veya boynuzu biraz kırılmış,
Hangi sebeple kesilirse kesilsin, hayvanın kesimi esnasında; hayvana fazla eziyet vermemek esastır. Bunun için kesim sırasında hayvana elektrik veya narkoz vererek şok ile bayıltmak, bu hayvanın kurban olarak kabul edilmesine engel kusurlardan sayılmaz. Çünkü kurbana engel kusurlar; kesim sırasında meydana gelen arızalar olmayıp, hayvanda önceden mevcut olan kusurlardır.
Bu itibarla canlı olarak kesilmek kaydıyla, kurbanlık hayvanın elektrik veya benzeri bir şeyle şoklanmasında dinen bir sakınca yoktur. Şayet hayvan, henüz kesilmeden, şokun etkisiyle ölürse; o, kurban olamayacağı gibi eti de yenmez.
Namaz kılmayan kişi kurban keserse caiz olur mu?
Namaz kılmayan bir kimsenin şartlarını yerine getirerek kestiği kurban sahih olur. O kimsenin namaz kılmaması, kestiği kurbanın sıhhatine mani değildir. Zira bunlar yerine getirilmesi gereken birbirinden ayrı ibadetlerdir.
Kurbanı keserken kıbleye çevirmenin hükmü nedir?
Kurbanı kıble tarafına çevirerek kesmek sünnettir. Herhangi bir mazeret olmadığı halde kurbanı kıble
İslam dininde; ailede “mal birliği” değil, “mal ayrılığı” prensibi vardır. Yani bir aile içinde de olsa, herkesin malı, kendisine aittir. Bir kimse, babasının, eşinin veya oğlunun servetiyle zengin sayılamaz. Baba fakir olduğu halde oğlu; koca fakir olduğu halde karısı zengin olabilir. Bu bakımdan, aile içinde, diğer şartlarla beraber kimler dinen zenginse Hanefi mezhebine göre sadece onlar kurban kesmekle yükümlü olurlar. Hepsinin de kesme gücü varsa her birinin ayrı ayrı kurban kesmesi gerekir. Aile içinde zengin sayılan kimse yoksa hiçbiri kurban kesmekle yükümlü olmaz. Şafii mezhebine göre kurban kesmek sünnet olduğundan kurban kesmek için zenginlik şart değildir. Kurban kesmek sünnet olduğundan fakir de zengin de kurban kesebilir.
Kurban kesmek için ne kadar mala sahip olmak gerekir?
Kurban kesmekle mükellef olabilmek için borcun ve temel ihtiyaçların dışında artıcı olsun olmasın 85 gram altına ya da buna denk paraya veya mala sahip olmak gerekir. Borcu düştükten sonra kişinin elinde 85 gram altının altında bir rakam kalırsa bu kimseye Hanefi mezhebine göre kurban kesmek vacip değildir.
Kurban kesilecek hayvanı et almak için ortak
Hz. Peygamber’in hadis ve uygulamalarında, cinsiyet ayrımı yapılmaksızın kurbanlık hayvanların vasıfları belirlenmiştir. Bu itibarla kurban olup olmaması açısından hayvanların erkek veya dişi olması arasında bir fark yoktur. Ancak, toplumun ihtiyaç ve anlayışları göz önünde bulundurularak, küçükbaş hayvanlarda erkeğinin, sığır cinsinde ise dişisinin kurban edilmesinin faziletli olduğu kabul edilmiştir. Bu görüşler, toplum menfaati göz önünde bulundurularak ortaya konmuştur.
Tatile çıkan kimse kurban kesmek zorunda mı?
Yolcu kurban kesmekle mükellef değildir. Tatile çıkan kimse de yolcu gibidir. Bayram tatiline çıkan kimse kurban kesmek zorunda değildir. Ancak kesmesi halinde, sevabını kazanır. Sefer ya da tatil halinde iken kurban kesenler; bayram günleri içinde memleketlerine dönerlerse, yeniden kurban kesmeleri gerekmez. Sefer halinde iken kurban kesmeyip de bayram günlerinde memleketlerine dönenler, kurbanlarını keserler.
Kurban olarak kesilebilecek hayvanlar hangileridir? Bunlarda aranan şartlar nelerdir?
Kurban; koyun, keçi, sığır, manda ve deveden olur. Bunların dışındaki tavuk, ördek, kaz gibi hayvanlar kurban olarak kesilemezler. Kurban olabilmesi için, kurbanlık hayvanın süt dişlerini değiştirmiş olması gerekir. Bu da, deve 5; sığır ve manda 2; koyun ve keçi 1 yaşını doldurunca gerçekleşir. Kurbanlık hayvan bu yaşını doldurduğu halde
Kasaplığı sadece erkek yapabilir veya sadece erkeğin kestiği yenir. Kadın kasaplık yapamaz, kestiği yenmez anlayışı İslam’a uygun bir anlayış değildir. Kadın kesmeyi becerdikten sonra kestiği hayvanın etini yemede bir sakınca yoktur. Yeter ki hayvanı usulüne göre kesmeyi becerebilsin. Hatta kesimi yapan kadının özel günlerinde olması da kesime bir zarar vermez. Ancak kadın da erkek gibi hayvanı keserken besmele çekmelidir. Kasti olarak terk ederse kesilen hayvanın eti yenmez. Ama heyecandan ve unutmaktan dolayı terk ederse kesime zarar vermez. Kasaplık anlamında erkekte aranan şartlar ne ise bayanda da o şartlar aranır. Erkek kasaptan daha fazla ya da farklı bir şart aranmaz.
Kurban kesmenin hikmeti nedir?
Kur’an-ı Kerim’de mealen: “Kurbanlarınızın etleri ya da kanları Allah’a ulaşmaz, ama sizin takvanız Allah’a ulaşır” buyrulmaktadır. Bu ayete baktığımızda, ferdin kurban kesmesinden amaç Allah’ın emrini yerine getirmesi ve takvalı olduğunu göstermesinin bir ifadesidir. Bunun anlamı, Allah isterse en değerli malımızı dahi O’nun yoluna feda edebiliriz, demektir. Tıpkı Hz. İbrahim’in İsmail’i kurban etmeye karar vermesi gibi, gerekirse bizim de canımızı dahi kurban edebileceğimizi göstermektir. Bir bakıma da kurban mala olan rağbet duygusunu kırmak, Allah’ın rızası karşısında her şeyimizden
Kurban kesmekle mükellef olan şahıs, kurbanlık hayvanı peşin olarak satın alabileceği gibi, kredi kartıyla vadeli olarak da alabilir. Bu bağlamda bedelin kredi kartıyla ödenmesi kurbanın sıhhatine engel teşkil etmez. Ancak kredi kartı borcunu, ödeme tarihinde ödemek ve gecikmeden kaynaklanan faizli işleme düşmemek gerekir.
Kişinin kurbanı kesilirken başında bulunması gerekir mi?
Kurban kesmekle yükümlü olan kişinin, keseceği kurbanı bizzat satın alması, kendisinin kesmesi veya kesilirken yanında bulunması- kurbanın sahih olması için - gerekli değildir. Bunlar vekalet yoluyla da yapılabilir. Çünkü kurban malî bir ibadettir. Malî ibadetlerde vekalet caizdir. Hiçbir mazeret olmadan da, kişi kendi adına kurbanını satın alıp kesmek üzere güvendiği bir kimseyi vekil tayin edebilir.
Hangi hayvanlardan kurban olur?
Kurban; koyun, keçi, sığır, manda ve deveden olur. Bunların dışındaki tavuk, ördek, kaz. gibi hayvanlar kurban olarak kesilemezler. Kurban olabilmesi için, kurbanlık hayvanın süt dişlerini değiştirmiş olması gerekir. Bu da, deve 5; sığır ve manda 2; koyun ve keçi 1 yaşını doldurunca gerçekleşir. Kurbanlık hayvan bu yaşını doldurduğu halde dişini değiştirmemişse, yine de kurban edilebilir. Bunun
Kurbanın meşru kılınmış bir ibadet olduğuna dair Kur’an-ı Kerim’de deliller bulunmaktadır. Nitekim bu hususta Saffat Suresi’nin 107. ayetinde Hz.İbrahim’in oğlu Hz.İsmail’in yerine bir kurbanın, Allah tarafından kendilerine fidye (kurban) olarak verildiği açıkça bildirilmektedir. Ayrıca başka ayetlerde de kurban ibadeti ile ilgili nasslar mevcuttur:
“... kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine belirli günlerde Allah’ın adını ansınlar. Artık onlardan siz de yiyin, yoksula fakire de yedirin.”(Hacc 22/28)
“Her ümmet için, Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine ismini ansınlar diye kurban kesmeyi meşru kıldık…” (Hacc 22/34)
“Kurbanlık büyükbaş hayvanları da sizin için Allah’ın dininin nişanelerinden kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. Onlar saf saf sıralanmış dururken kurban edeceğinizde üzerlerine Allah’ın adını anın. Yanları üzerlerine düşüp canları çıkınca onlardan siz de yiyin, istemeyen fakire de istemek zorunda kalan fakire de yedirin. Şükredesiniz diye onları böylece sizin hizmetinize verdik.” “Onların etleri ve kanları asla Allah’a ulaşmaz. Allah’a ulaşacak olan ancak, sizin O’nun için yaptığınız, gösterişten uzak amel ve ibadettir.” (Hacc 22/36;37) ayetleri buna işaret etmektedir.
Bu ayetlerde zikredilen hayvan kesiminin, et ihtiyacı temini için kesilen hayvanlar olmadığı, bunların ibadet amaçlı birer uygulama oldukları gayet açıktır. Et ve kanların Allah’a
Akıllı, hür, mukim ve dini ölçülere göre zengin sayılan mümin, ilahî rızayı kazanmak gayesiyle kurbanını kesmekle hem Allah’a manen yaklaşmakta, hem de maddi durumları yetersiz olması sebebiyle kurban kesemeyenlere yardımda bulunarak halka yaklaşmaktadır.
Kurban; Müslüman toplumların belirli simgesi ve şiarı sayılan ibadetlerden biri olarak asırlardan beri özellikle milletimizin dini hayatında önemli bir yer tutmaktadır. Kurban, bir Müslüman’ın bütün varlığını gerektiğinde Allah yolunda feda etmeye hazır olduğunun bir nişanesidir.
Kurban ibadeti, aynı zamanda ayet ve hadislerle tavsiye edilen, Kurban Bayramı günlerinde yapılacak en hayırlı amellerden biridir. Hanefi mezhebine göre bu hayırlı amelle mükellef olabilmek için borcun ve temel ihtiyaçların dışında artıcı olsun olmasın 85 gram altına ya da buna denk paraya veya mala sahip olmak gerekir. Şafii mezhebine göre ise, zengin olsun, fakir olsun herkese kurban ibadeti sünnettir.
Kurban Bayramı gelmeden bir kimse, bu sene bu hayırlı ibadeti yerine getireceğim ya da bu sene inşallah kurban keseceğim der veya düşünürse, kurban bayramı geldiğinde kesmekle mükellef değilse yani kesmeye gücü yoksa Hanefi mezhebine göre kesmek zorunda değildir. Çünkü gücü olmadığından kurban ona vacip değildir. Şafii
Müslüman erkek Müslüman kadın dışına ehli kitap dediğimiz Yahudi ya da Hıristiyan bayanla da evlenebilir. Ancak Müslüman bir erkeğin; Müslüman, Yahudi veya Hıristiyan bir bayan dışında bir kadınla evlenmesi yasaktır. Nitekim bu hususta Kur’an-ı Kerim’de “Müşrik kadınlarla iman edinceye kadar evlenmeyin...” (Bakara 221) buyrulmaktadır.
Müşrik Allah’ın birliğine inanmayan, ona ortak koşan kimse demektir. Yahudi veya Hıristiyan kadınlarla Müslüman erkek evlenebilir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de bu konuda şöyle buyrulmaktadır.
“Mümin kadınlardan hür ve iffetli olanlar ile, sizden evvel kitap verilenlerden yine hür ve iffetli kadınlar da... size helaldir.” (Maide 5)
Buna karşılık Müslüman bir kadının gayr-i Müslim bir erkekle (isterse bu erkek ehl-i kitap olsun) evlenmesi dinen mümkün değildir. İslam fıkıhçıları Müslüman kadının Müslüman erkek dışında bir erkekle evlenemeyeceğini yukarıdaki bu ayetten ve Mumtehine suresinin 10. ayeti olan şu ayete dayanarak hükme bağlamışlar: “...Bunlar onlara helal değildir. Onlar da bunlara helal değildir.”
İslam bilginlerinin bu ayetleri gayri Müslim erkeklerle evlenmeyi yasaklayacak şekilde yorumlamaları başka bir din mensubuyla evlenmenin kadının ve doğacak çocukların dinini menfi olarak etkilemesi endişesine dayandırmışlardır.
Kurban kesmekle mükellef olan şahıs, kurbanlık hayvanı peşin olarak satın alabileceği gibi, kredi kartıyla vadeli olarak da alabilir. Bu bağlamda bedelin kredi kartıyla ödenmesi kurbanın sıhhatine engel teşkil etmez. Ancak kredi kartı borcunu, ödeme tarihinde ödemek ve gecikmeden kaynaklanan faizli işleme düşmemek gerekir.
Cem’l’- Kur’an ne demektir?
Kur’ân’ın toplanması, mushaf hâline getirilmesi demektir. Hz. Peygamber’e inen âyetler; ince ve yassı taşlara, kaburga kemiklerine, derilere, kağıtlara, hurma dallarına vb. şeylere yazılıyor ve muhafaza ediliyordu. Âyetler, inmeye devam ettiği için Peygamberin sağlığında Kur’an, mushaf haline getirilmemişti. Hz Peygamber’in vefatından altı ay sonra, Yemâme savaşında birçok hâfızın şehit olması üzerine Hz. Ömer’in teşvikiyle Halife Hz. Ebu Bekir, Kur’an-ı mushaf haline getirme kararı aldı ve bu görevi, Peygamberin Kur’an’ı vahiy meleği Cebrail’e son okuyuşunda hazır bulunan, vahiy kâtibi ve hâfız olan Zeyd ibn Sabit’e verdi. Zeyd, titiz bir çalışma ile Kur’an’ı mushaf haline getirdi ve halifeye teslim etti. Bu mushaf, Hz. Osman zamanında yine Zeyd ibn Sabit’in başkanlığında Abdullah ibn Zübeyr, Said ibn As ve Abdurrahman ibn Hâris’den oluşan bir komisyon tarafından çoğaltıldı. Yeryüzündeki bütün mushaflar, bu ilk mushafların aynıdır.