1
Cemal Durmaz
İlkses Gazetesi Yazarımız

Yazarlar ve Şairler Dayanışma Derneği Başkanı Cemal Durmaz

Yazarın Köşe Yazıları

Bir Şiir Kitabı. Kalbimdeki Aşk Sen.

Yazılarımda roman, hikaye, deneme ve şiir kitaplarına yer vermeyi çok sevdiğimi ifade etmiştim. Yine henüz yeni baskıdan çıkmış bir şiir kitabından söz etmek istedim.


Dokunulmazlıklar...

Dokunulmazlıklar kaldırılmalı mı?


Uzman Jandarma Okulu...

Halkımızın inanışında ordumuz Peygamber ocağı olarak adlandırılmış ve öyle kabul görmüştür. Günümüzde bu inancımızı da muhafaza edebiliyoruz. Ayrıca ordumuza her zaman Türk Silahlı Kuvvetleri demek yerine KAHRAMAN TÜRK ORDUSU demeyi tercih ediyoruz.


İki Şiir Bir Hikaye...

Yeni yazar ve şairlere destek olmak için yaptığımız çalışmayı devam ettirmekten çok mutluyum.


Üniversitelerin Açılması ve Yerinde Karar Dönemi

Mart ayından itibaren Sağlık Bakanlığı Yerinde Karar döneminin başlayacağını bildirmişti. Yani her il Valisi ilin korona vaka sayısının haftalık oranına göre kısıtlamalarda gevşeme kararı verebilecek.


İki Yazar, İki Harika Kitap...

Cemaldurmaz10@hotmail.com


Yeni Siyasi Partiler...

Ülkemizde yaşanan siyasi gelişmelerin hızına yetişemediğimiz gibi, sık sık yeni kurulan siyasi partileri de takip ediyor. Bu siyasi gelişmeleri heyecanla izliyoruz.


Bir Asker ve kitaplar...

Aslında gündemde üzerine konuşulacak, yazılacak o kadar çok konu var ki anlatamam. Ama bunları her gün dinliyoruz. Elbette kayıtsız kalmayacağız. Özellikle biz köşe yazarları bu konuları asla görmezden gelmemeliyiz. Fakat hayatın akışına bir nebze destekte bulunmak istiyorsak ki istiyoruz, köşe yazmamın amacı bu, işte bu yüzden kitaplara da köşemde yer vermeye devam edeceğim. Okuyarak, anlayan, sorgulayan, araştıran daha bilinçli bir toplum için. Okumalıyız.


Korsan Saldırılar ve Gemicilerin Hayatı

23 Ocak 2021 günü 19 Türk denizcinin çalıştığı Mozart isimli Liberya bandıralı konteyner gemisi, Batı Afrika bölgesi Gine Körfezi’nde Korsanlar tarafından saldırıya uğradı.


Genç Bir Yazar ve Hikayesi

cemaldurmaz10@hotmail.com


Aşı Pasaportu Olmalı mı?

Tüm dünya ülkeleri, koronavirüs ile mücadeleyi birinci önceliğine almış durumda. Bu mücadelelerinde ekonomiyi de geri plana attıkları görülmektedir.


2021 ve 3600 Hoş geldiniz !

2021 Yılına girdik. Hepimiz yıl sonunda bir çok dileklerde bulunduk. Herkes inancına göre dualar etti. İsteklerini dileklerini iletti.


2020 Yılını Bitirirken... Roman, Hikaye ve Şiir Kitapları

Tüm ülke, hatta tüm dünya 2020 yılının bitimini bekliyor. Elbette bu yıl meydana gelen Kovid-19’un etkileri dolayısıyla pek sevilmedi. Tarihte meydana gelen salgınların hatırlandığı gibi 2020 de bir virüs salgını olarak hatırlanacak. İnsanları zora sokan, sağlıklarında büyük değişiklik ve ölümler meydana getiren bir yıl olarak tarihte yerini alacak. Tüm bu olumsuzlukların yanında ben kendimize bir eleştiri yapalım istedim. 2020 yılı bitiyor, haftaya 2021 yılına girmiş olacağız. 2021 yılından en büyük beklentimiz koronavirüsten kurtulmak, özgürce maskesiz dolaşmak olacaktır. Hadi şimdi eleştirimizi yapalım. Acaba 2020 yılında kaç kitap okuduk. Konusu her ne olursa olsun okuma yolunda ilerledik mi? Kendimizi geliştirme yolunda kitap tercihlerinde bulunduk mu? Bilgi birikimi yapmanın en etkili yolunun Kitap okumaktan geçtiğini sanırım hepimiz biliyoruz. Ama kaç kişi bunu yerine getirdi. Kaç kişi çocuklarına kitap okuma alışkanlığı kazandırma yolunda adımlar attı. Uzaktan eğitimin yapıldığı şu günlerde, kaç anne, kaç baba, hatta abla ve ağabeyler küçüklerin kitap okuma alışkanlığı edinebilmeleri için adım attılar. Kitap okuma saati düzenleyerek, çocukları ile birlikte kitap okudular. Ya da şöyle diyelim. Yetişkinler kitap okuma alışkanlığı edinme çabası içerisine girdiler mi? Bu alışkanlık düzeyine gelmeyen çabaları sonucu çocuklarının kitap okumalarına fırsat yarattılar mı? Çocukların kitap okuma heveslerini arttırmada katkıda bulundular mı? Roman, hikaye, deneme vb. her ne olursa olsun, özellikle çocuklarımızın bilgisayar ve tablet başından ayrıldığı saatlerde bu kitapları okumalarına ön ayak olduk mu? Kaç çocuğumuzun, gencimizin bir kitap yazmasına katkıda bulunduk, heveslendirdik, kaç çocuğumuzu bu konuda bilinçlendirdik. Acaba akşamları elimize bir şiir kitabı alarak, ailece bir şiir okuduk mu? Çocuklarımızı, ev halkını; günde olmasa da haftada iki üç şiir okuyarak ruhlarını dinlendirdik. Kaç çocuğumuzun yazdığı şiiri okumaları yolunda teşvik ettik. Destek olduk mu? Geleceğimizi çocuklarımız ve gençlerimiz inşa edecek, artık bu cümleyi hepimiz biliyoruz. Her fırsatta da söylemekten geri durmuyoruz. Ancak geleceğimizi inşa edecek çocuklarımızı ve gençlerimizi, geleceği kuracak, kurtaracak, geliştirecek donanıma sahip olmaları için ne yapıyoruz.


Unutulan Hayvan Hakları Yasası...

Bu dünyayı birlikte paylaştığımız tüm canlılara, en az insanların yaşam hakkına gösterdiğimiz saygı kadar onların yaşam haklarına da saygı göstermeliyiz. Hatta biz insanlar, tüm canlıların yaşamlarını sürdürmeleri için gerekli kolaylığı sağlamalıyız.


Öğretmenlere 3600, Öğretmenler Günü...

Ben bugün yazım yayınlansın istedim. Dün yayınlanacak gibi köşe yazımı yazabilirdim. Herkesin yaptığı gibi 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde köşe yazım ile öğretmenler gününü kutlayabilirdim.
Ama ben sonraki günü tercih ettim.
Neden mi?
Aslında nedeni çok ama çok basit. Öğretmenler gününde tüm ülke öğretmenlerin öğretmenler gününü kutluyorlar. İnanılmaz bir şey, elbette kutlasınlar. Ama bunu sanki bir görev bilinci ile yapıyorlar. İçlerinden  gelerek veya gelmeyerek. Bildikleri tek şey 24 Kasım’da öğretmenler gününü  kutlamak.
Ben de öğretmen arkadaşlarımı arayarak öğretmenler gününü kutladım. Sosyal medya da paylaşımlar yaptım.
Ama benim üzerinde durmak istediğim konu, öğretmenliğin önceki yıllarda olduğu gibi halen itibarlı bir meslek olduğunun anlatılması ve bu konunun maddi değerler ile de ortaya gerçekliğinin konmasıdır.
Fakat her konuda olduğu gibi, ülkemizde de hem halkımız hem siyasiler, hem hükümet yetkilileri sadece gününde bir şeyler söyler, dikkat çeker, sonra gündem değişir ve yok olur.
Ama öğretmen öyle olmamalı, bu camia ülkemizin geleceğini inşa ediyor. Çocuklar geleceğimiz derken evet doğru söylüyoruz. Doğru söylüyoruz da, iş onları eğiten öğretmenlere gelince 'bir dakika orda durun' söylenenler unutuluyor.
En basit atanamayan öğretmenler, binlerce öğretmen


Sadece Tek Yumruk...

Ülkemizin ihtiyacı olan sadece tek yumruk olabilmektir.
Ülke içinde yaşanan her türlü siyasi tartışmalar ve tartışmaların üslubu hakkında elbette söylenecek çok şey var. Söylenmesi tartışılması da gerekir.
Ancak, içinde bulunduğumuz süreçte önemli olan bir şey var. Mevcut tüm siyasi partilerin tek yumruk olduğunu tüm dünyaya göstermek.
Tek yumruk olduğumuzu özellikle dış politikada tüm dünyaya yansıtmalı, bu birlikteliğin gerçekliği hakkında akılda soru işaretleri bırakılmamalıdır.
Şimdilerde Fransa’nın cumhurbaşkanı Türk mallarına boykot çağrısı yaptı. Tamam önce bu cümleyi alıp cebimize koyalım ve misli ile siyasi olarak elbette cevap verelim. Ama ben bir şeye daha dikkat ediyorum. Fransız halkı bu çağrıya ne kadar kulak veriyor. Ne kadar Türk mallarına boykotta bulunuyor. Bunun araştırmasını da yapmak gerekli olduğunu düşünüyorum. Yani bu çağrının iki ülke halkları arasında husumet yaratmasına müsaade edilmemeli diye düşünüyorum.
Sayın Cumhurbaşkanımızda yaptığı konuşmada, tamamen haklı olarak siyasi bir cevap verdi. Fransız mallarına boykot çağrısı yaptı. Fransız mallarının kullanılmaması gerektiğini, Fransa cumhurbaşkanına gerekli cevabı vermemiz gerektiğini ifade etti.
Bu çağrıdan sonra tüm siyasi partilerin liderlerinin aynı boyutta cevap vermesi ve Sayın Cumhurbaşkanının yanında bulunmaları gerektiğini düşünüyorum. Bu kendilerinin iç siyasette oy kaybına sebep


Karabağ Azerbaycan'ındır

Sevgili okurlar,
Hep söylediğimiz, tekrar tekrar dile getirdiğimiz, kardeş bildiğimiz, iki devlet tek millet dediğimiz kardeş ülke Azerbaycan’ı bu günlerde daha çok destekliyoruz. Elbette sonsuza kadar da kardeşlerimizin yanında olacağız. İşgal altında bulunan Azerbaycan toprağı KARABAĞ’ın; yine Azerbaycan Türkü kardeşlerimizin söylediği gibi AZAD edilene kadar mücadelelerinde yanlarında olacağız. Karabağ Azerbaycan’ındır.

Yaptığı mücadele kendi topraklarını işgalden kurtarma mücadelesidir. Verdiği savaş topraklarını işgalden kurtarma savaşıdır. Türk milleti olarak Türkiye olarak bizler Azerbaycanlı kardeşlerimizin yanında olmaya devam edeceğiz. Tarihten bu yana iki ülke arasındaki dostluk ebediyete kadar sürecektir. Azerbaycan, Karabağ’ı Ermenistan işgalinden kurtarmak için mücadele ederken sadece Türkiye’nin ve vatandaşlarının desteğini duymuş, hissetmiş ve yaşamıştır. Ancak, Türkiye dışında işbirliği yaptıkları, Kırgızistan, Özbekistan, Kazakistan ve Türkmenistan’dan aynı desteği görmemiştir. Bu Türk devletleri neden Azerbaycan’ın haklı mücadelesinin yanında Ermenistan’ın karşısında durmamışlar. Söz ile dahi dünyaya Azerbaycan’a olan desteklerini dile getirmemişlerdir. Bu ülke liderlerine çağrımdır. Azerbaycan’ı desteklediğinizi bir an önce açıklayın. Unutmayın ki TÜRKÜN TÜRKTEN BAŞKA DOSTU YOKTUR.

Elbette dost ülkelerimiz vardır. Tarihten beri ülkemiz ile dost ilişkiler kuran ülkeleri de sayabiliriz ancak özellikle Azerbaycan’ın Türk devletlerinden destek görmesi, yanlarında olduklarını iletmeleri haklı mücadelelerinde yüksek moral olacak, uluslararası camiada haklı oldukları


Sanatçı Kimliğini Çöpe Attı

Elbette tüm ülke büyük bir üzüntü ile görüntüleri izledik. Kimin görüntülülerini? Halil Sezai denen ses sanatçısının. Yaptıklarının elle tutulur bir yanı asla bulunmamaktadır. Adam resmen kendinde yaşça büyük bir insana şiddet uyguluyor.
Ben yazımda iki noktaya değinmek istiyorum. Her gün şiddet haberleri okuyoruz. Televizyonlarda izliyoruz. Bu olayda aralarında yaş farkının bulunmasından çok, Halil Sezai’nin saldırdığı, şiddet uyguladığı kişinin 60 yaşından büyük olması, yani yaşlı tabir ettiğimiz bir sınıfa girmesi. Hoş 25 yaşındaki bir kişinin 45 yaşında bir kişiye saldırmasının normal olduğunu savunmuyorum elbette. Ancak, bu yaşta bir kişi halen 25 yaşındaki kişiye karşı koyacak gücü kendinde bulabilir. Saldırganın üstesinden gelebilir. Ancak Halil Sezai yaşlı bir insana şiddet uygulamıştır. Yani karşılık vermesi neredeyse imkansız olan bir kişiye şiddet uyguluyorsunuz.
Sinirlendiniz, kendinizi bir an kaybettiniz, (bunlar asla şiddet uygulamaya haklı sebep olamaz) ilk yumruğu attın veya kafa vurdun veya boğazını sıktın ve itti. Yani bertaraf ettin. Ama sen ne yaptın Halil Sezai, yaşlı adamı ringde rakip gibi görüp neredeyse parçalayacaktın. Bu yaşlı adam her ne yapmış olursa olsun, asla bu şekilde bir şiddet görmeyi hak etmemiştir. Karşılığı bu olmalıydı.


Maske Takan Yok. Zabıta Hiç Yok

Mart ayından bu yana, salgını önlemenin, yayılmasını yavaşlatmanın veya önüne geçilmesinin en önemli kurallarından birinin MASKE TAKMAK olduğunu artık bilmeyen yok sanırım. Evet, bilmeyen yok sanırım dedim ama halen bilmeyen var sanırım. Aslında herkes biliyor. Televizyonlardan, radyolardan ve gazetelerden öğrendik. En azından bu basın organlarından birsinden Maske takmanın önemini dinledik. Birçok şehrimizde de maske takmamanın cezası olduğunu, maske takma zorunluluğu bulunduğunu da yine televizyon kanallarında gördük.
Ben size pazar günü Karşıyaka İlçesi Bahçelievler Mahallesi’ndeki kapalı pazar yerindeki korona önlemleri hakkında izlenimlerimi anlatmak istiyorum. Pazar yeri inanılmaz kalabalık, insanlar üç beş kuruş daha ucuz veya daha taze sebze ve meyve almak için pazar yerini doldurmuşlar.
Her yerde görüyoruz ya kalabalık olmayacak. Düğünler, asker uğurlamaları vb. yasak ama pazar yerinde hiç yasak yok. İnsanlar sıkış tepiş ilerlemeye çalışıyor.
Pazar yerinde en çok gözüme çarpan olay, çok kalabalık olması. Bunun yanında en olumlu olay ise VATANDAŞLARIN, PAZARA ALIŞVERİŞE GELEN İNSANLARIN yüzde 90’I MASKE TAKMIŞTI. Vatandaş maske konusunda duyarlılığını gösteriyordu. Maske takmayan çok az alışveriş yapan vatandaş vardı. Saymaya kalksam bir elin parmaklarını geçmezdi. Buna çok


Gerçekten Büyük Müjde...

Öncelikle ülkemize hayırlı olsun demek istiyorum.
Sayın Cumhurbaşkanımızın bu gün yaptığı açıklama; ülkemizin, milletimizin geleceği için  çok ama çok kıymetli bir bilgi içeriyor. Hep birlikte dinledik. 320 Milyar metreküp doğalgaz Karadeniz'de bulundu.
İki gündür bu müjdenin ne olduğu konusunda tartışmalar yapıldı. Bir çok gazeteci 800 milyar metreküp doğal gaz bulunduğu hususunda ifadelerde bulundular. Bunun üzerine de bazı tartışma programlarında konuşmalar yapıldı.
Olumlu ve olumsuz görüşler bildirildi.
Elbette her konu hakkında mutlaka olumlu görüş belirtmek gerekmez, olumlu eleştiriler yapmayanları kınamak gibi bir düşüncem de yok.
Ancak, bazı gazeteciler olumsuz eleştiri yapmıyorlar, sanki bulunan doğalgazın ülkemiz için öyle çok önemli bir buluş olmadığını söyleyerek, aslında taraflı bir bakış açısı gösteriyorlar.
Ben isterdim ki, tüm siyasi liderler, Sayın Cumhurbaşkanımız ile bu müjde hakkında görüşmeli, eğer kabul ederse, müjdeyi hep birlikte bir resim vererek açılamalarını temenni ederdim.
Ben bir siyasi partinin lideri olsam, mutlaka bu açıklamada Cumhurbaşkanının yanında olmak isterdim. Ülkemizin geleceği için bu kadar önemli olan bir duyuruda sessiz kalmak istemezdim.


Özverili Çalışma Takdir Edilmeli...

İzmir Çiğli Bölge Eğitim Hastanesine bir rahatsızlığım nedeni ile gittim gazeteciliğin verdiği refleks ile de çevremi ve yapılan uygulamaları izledim. Daha çok eleştiri yazılarım mevcut, tespit ettiğim aksak uygulamalar eleştirmekten ilgililere ulaştırmaktan mutluluk duyuyorum, ancak iyi ve güzel gördüklerimi, başarılı ve özverili çalışma sergileyen personellerinde takdir edilmeleri için burada yazılarımda yer verilmeleri gerektiğini de düşünüyor ve yazılarımda az da olsa yer vermeye çalışıyorum. Buradaki izlenimlerimi sizlerle paylamak istiyorum. Güzel olumlu davranışlar ve uygulamalar ile pandemi sürecinde eksik olduğunu düşündüklerimi yazmak istedim.
Öncelikle hastanenin kesinlikle pandemi sürecinde randevusuz hasta kabul etmediğini gördüm. Bu hem sevindirici hem de düşündürücü, ben randevusuz gitmiştim. Bu yüzden hastane kapıları 08.30 da açana kadar bekledim ve hastane kapısı önünde yaşananları izlemeye koyuldum.
Öncelikle randevusuz hasta alınmadığı hususunda kocaman afisler vardı. Bu konuda hastane yetkilileri üzerine düşeni fazlası ile yapmışlardı. Uyarılar vardı ve yeterliydi. Ancak kapıda bulunan güvenlik görevlileri çıkış bölümünden hastane personelini alıyor, her defasında içeri girmek isteyen hasta vatandaşlar ile diyalog kurmak zorunda kalıyor. Basit bir PERSONEL GİRİŞİDİR yazısı olmadığından. Bazı vatandaşların güvenlik görevlileri ile kısa tartışmalar yaşadığına da şahit oldum. Sadece içeri giremediklerinden. Koronavirüs tedbirleri açısında içeri


Okullar Asla Açılmamalı...

Tüm gün korona hakkında duyarsızlığı her yerde görmekteyiz. Yapılan açıklamalardan da anlıyoruz ki, halen Kovid-19 hakkında çok dikkatli değiliz.
Vaka sayıları tekrar yükselişe geçti.
Vatandaşların ve gençlerin heyecanla beklediği bir şey var ki, o da okullar ne zaman açılacak.
Bence okullar açılmamalı.
Sağlık Bakanlığının yaptığı açıklamalardan, televizyonlardaki tartışma programlarına katılan profesörlerin yaptığı yorum ve açıklamalardan anlıyoruz ki, halen çok ama çok vaka bulunmakta. Günlük vaka sayısı 1000 sayısının üzerine çıktı. Bu da nasıl bir tehlike içinde bulunduğumuzun göstergesidir.
Dün İçişleri Bakanımızın yaptığı açıklama üzerine, görüşmemiş bir uygulama ve kontrol yapıldı. Elbette bu uygulamalar aralıksız yapılabilse çok daha etkili olacaktır. Ancak personelin tek görevi korona tedbirlerini kontrol etmek değil. Bir ok olay meydana gelmekte ve jandarma ve polisin bu görevlerinde üstesinden gelmesi gerekmektedir. Aynı şekilde sağlık personelleri de tek korona ile ilgilenmiyor, bunun dışında yüzlerce çeşit vakalara bakmaktalar.
Aslında görev biz bireylere düşmekte. Tüm tedbirlere uymalı, Sağlık Bakanlığının yaptığı uyarıları harfiyen tatbik etmeliyiz.
Otokontrolü sağlamalıyız. Birbirimizi de takip eder halde olmalıyız. Ama nerede, maskeni tak, masken yok gibi uyarı yapanlara saldırılar olduğunu da görüyoruz.
Tüm


Asker Sevki Ve Şehitlerimiz. İhmal Var mı?

Habere olan üzüntümü kelimeler ile ifade edemem. Tüm ülke bu haberi halen gündemde tutuyor. Bu güzel. Keşke hiç yaşanmasaydı da haber de yapılmasaydı. Ama bu kaza yaşandı.
Mersin ili Mut İlçesi’nde KKTC’ye sevk edilen askerlerimizi taşıyan otobüs şarampole devrildi ve bunun sonucunda 4 askerimiz şehit oldu. 2 otobüs şoförü hayatını kaybetti.
Çok acı bir olay yaşandı. Bu kaza sonucunda da 27 askerimiz yaralandı, 4 askerimizin yoğun bakım tedavileri yapılmakta.
Yapılan soruşturmalarda, hayatını kaybeden 2 otobüs şoförünün dikkatli davrandıkları yeterli molayı verdikleri tespit edilmiş, frenin boşalan otobüsün içinde askerlerimizi kurtarmak için ellerinden geleni yaptıkları tespit edilmiş, Şehit olan askerlerimiz gibi şoförlerde kahramanlık göstermişlerdir.
Tüm bunları kenara bırakarak düşünelim. Evet elim bir kaza yaşandı. 4 askerimiz şehit ve 2 kahraman şoför hayatını kaybetti.
Peki bu sevkler başka bir şekilde yapılamaz mıydı? Benim esas merak ettiğim bu.
Manisa’dan Mersin’e ve buradan da feribot ile KKTC’ye sevk edilecek olan kahraman askerlerimiz neden uçak ile sevk edilmedi.


Ah Şu Faturalar...

Pek faturaları inceleyip eleştiri yapan biri değilim. Ancak gördüğüm bir fatura karşısında duyarsız kalmak istemiyorum.
Hangi belediye olduğu çok önemli değil gibi. Hemen hepsi genel olarak zaten vatandaşı mağdur etmekte, faturalar bir şekilde şişirilmekte bunu zaten herkes biliyor.
Hadi şu faturaya bir bakalım.
Bir su faturası: 178 TL
Fatura bedeli bu, bilinen bir fatura esas sorun, ya da bize garip gelen, incelediğimizde karşılaştığımız durum.
Su faturası abonesinin su tüketim bedeli 78,55 TL. Bir aylık su tüketimi bunu anladık iyi de garip olan ne? Elbette meydanda toplam tutar 178 TL olduğuna göre bu abone belediye ye su bedeli dışında 100 TL fazladan ödeme yapması. Bu akıl alacak bir şey değil. Tüketilen su bedelinden neredeyse 1,5 katı fazlasını dolaylı şekilde belediyeye ödemekte.
Kararı sizlerin vicdanlarına bırakıyorum. Belediye başkanlarının vicdanlarına bırakıyorum.
Aslında devlet bu konuda da bir çalışma yapmalı, tüketim miktarının yarısından fazla her ne olursa olsun artırım yapılamaz gibi bir kararname çıkarmalı, herkes bildiği gibi davranmamalı.
Bakın faturadaki dağılıma, 78,55 tüketilen su miktarı, 39,20 atık su bedeli, 10.81 ÇTV. 31,67 Katı atık top bedeli, 5,35 katı atık ber.