1
Doç. Dr. Zeki Uyanık
İlkses Gazetesi Yazarımız

Doç. Dr. Zeki Uyanık

Yazarın Köşe Yazıları

Ölülerimize Yasin dışında bir sure okumamız caiz mi?

 Kur’an-ı Kerim’in bütün ayetleri ve sureleri değerlidir. Bu ayetler ve surelerin hepsi de ölülerimize okunabilir. Ölülerimize özellikle Yasin suresi okumamız Hz. Peygamberin tavsiyesine binaendir.
 Buna göre ölülerimize Yasin okuyabildiğimiz gibi Kur’an-ı Kerim’i herhangi bir suresini de okuyabiliriz. Dinen de bunda hiçbir sakınca yoktur. 
Kimin kestiği hayvan yenir, kimin kestiği yenmez?
 Müslümanların ve ehl-i kitap denilen Yahudi ve Hıristiyanların usulüne göre kestikleri hayvanların etleri yenir.
 Ateşe, güneşe, yıldızlara, puta tapanların dinden yani İslam’dan irtidat edenlerin, dine ve Allah’a inanmayanların ise kestikleri hayvanların etleri yenmez.
Önceki Toplumlarda da Namaz İbadeti Var Mıydı? 
 Namaz ibadeti, geçmiş peygamberlerde ve ümmetlerde de olan bir ibadettir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de bu hususta mealen şöyle buyrulmaktadır:
“Bir zamanlar biz İsrâiloğulları’ndan, “Yalnız Allah’a kulluk edeceksiniz; ana babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz.


Üzerinde hayvan resmi bulunan elbise ile kılınan namaz geçerli olur mu? 

 Resimli elbise giymek ve onunla namaz kılmak mekruh olmakla birlikte geçerlidir. Aynı şekilde insan veya hayvan resmi bulunan yaygının üzerinde namaz kılmakta da bir sakınca yoktur. Çünkü resimli yaygının ayaklar altında olması resimlere değer vermeme anlamına geldiğinden caiz görülmüştür. 
 Yine bu resimler baş hizasından daha yukarıda kişinin hizasında ve önünde asılı olarak bulunduğu bir yerde namaz kılmakta mekruh kabul edilmiştir. Çünkü bu resimler hem kişinin huşuunu götürür hem de dikkatini dağıttığından iyi görülmemiştir. Ancak namaz yine de geçerlidir. 
Geceleyin tırnak kesmek haram mı? 
 Böyle bir sözün dinde aslı yoktur. İslâmiyet böyle manasız ve mantıksız ifadeleri kabul etmez. Bilakis İslam dini her zaman temizliği tavsiye etmiştir. Öyle ki temizliği imandan kabul etmiştir. 
 Dolayısıyla geceleyin tırnak kesmek haramdır uğursuzluktur gibi sözlerin İslam'da bir dayanakları yoktur. Bu anlayış batıl inançlardan İslâm’a sokulmak istenmiş bir uydurma sözdür. 
Tebe-i Tabiin kimdir? 
 Resulullaha iman etmiş olarak tabiînden bir veya birkaçıyla karşılaşan ve Müslüman olarak ölen kimseler. Bu tabir


Nazar duası diye bir dua var mı?

Nazarın mahiyeti ve nasıl olduğu kesin olarak bilinmemekle beraber, bazı kimselerin bakışlarıyla olumsuz etkiler meydana getirebildikleri dinen de kabul edilmektedir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de, “İnkâr edenler Kur’an’ı dinlediklerinde, neredeyse seni gözleriyle yıkıp devireceklerdi.” (Kalem, 68/51-52) buyurulmaktadır. 
 Hz. Peygamber, nazar değmesine karşı Muavvizeteyn yani Felâk ve Nâs sûrelerini okumuş sahabelere de bunları okumalarını tavsiye etmiştir. 
 Ayrıca Hz. Peygamber torunları Hasan ve Hüseyin’i nazar ve benzeri olumsuzluklardan korumak için onlara şu duayı okurdu: “Sizi her türlü şeytan ve zehirli hayvanlardan ve bütün kem gözlerden Allah’ın eksiksiz kelimelerine ısmarlarım”(İbn Mâce, Tıb, 36). 
 Yine Hz. Peygamberin, “Kim hoşuna giden bir şey görür de; ‘Mâşâallah lâ kuvvete illâ billâh’ (Allah’ın dilediği olur. Ondan başka kuvvet ve kudret sahibi yoktur) derse, ona hiçbir şey zarar vermez” (Beyhakî, Şu‘abü’l-îmân, VI, 213) buyurmuştur. 
 Bunun dışında kişi nazara veya büyüye karşı farklı dualar da okuyabilir. 
Her hangi bir sınavdan önce Türbelere gidip dua etmede bir sakınca var mı? 
 Türbe ve ziyaretler neticede


Hangi yemine kefaret gerekir?

Yemin çeşitleri üç kısma ayrılmaktadır.
a-Yemini lağv: Bir şey hakkında öyle olduğu zannedilerek yanlış yere edilen yemindir.
b-Yemini münakide: Geleceğe ait bir fiili işlemek ya da terk etmek için yapılan yemindir.
c-Yemini Ğamus: Geçmiş zamanda yapılmış veya yapılmamış bir iş için hakkında bilerek yalan yere yapılan yemindir.
 Birinci yeminin kefareti yoktur. İkincinin kefareti zamanı geldiğinde yapıp yapmamaya göre hükme tabi olur. Fakat üçüncü çeşidin kefareti vardır. O da Kur’an-ı Kerim’de belirtilmiştir. Bu yemin kefareti ile ilgili olarak Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulmaktadır: “Allah sizi kasıtsız olarak yaptığınız yeminlerden ötürü sorumlu tutmaz, fakat bilerek ettiğiniz yeminlerden dolayı sizi sorumlu tutar. Bunun da kefâreti, ailenize yedirdiğinizin ortalama seviyesinden on fakire yedirmek yahut onları giydirmek ya da bir köle âzat etmektir. Buna imkânı olmayan ise üç gün oruç tutmalıdır. Yemin ettiğinizde (bozarsanız) yeminlerinizin kefâreti işte budur. Yeminlerinize bağlı kalın. Allah âyetlerini sizin için bu şekilde açıklıyor ki şükredesiniz. (Maide, 5/89.)
 Edilen yeminin mahiyeti de önem arz eder. Şayet edilen yemin Allah’a isyan anlamında bir yemin ise yerine getirilmez. (İçki içme gibi) Haram olmayan yeminlerin ise


Melekler Allah'a isyan edeler mi? 

 Nurdan yaratılan ve insandan tamamen farklı olan melekler Allah’a isyan etmezler. Hangi iş için yaratılmış iseler o işi yaparlar. Daima Allah’a ibadet ve itaat ederler. Kur’ân’da bu hususa şöyle işaret edilmektedir: “Üzerlerinde hakim ve üstün olan Rablerinden korkarlar ve emrolundukları şeyleri yaparlar.”  “Şüphesiz Rabbin katındaki (Melek)ler O’na ibadet etmekten büyüklenmezler. O’nu tesbih ederler, yalnız O’na secde ederler” (A’raf, 7/206)
 Buna göre melekler hiçbir zaman Allah’a isyan etmez ve asi olmazlar. Meleklerin günah işleme fonksiyonları da yoktur. Halk arasında şeytan da bir melekti ama Allah’a isyan etti inancı doğru bir inanç değildir. Zira şeytan melek değildi. Melekler nurdan, şeytan ise ateşten yaratılmıştır. 
İslam’a göre mükellef kime denir? 
 Mükellef demek erginlik çağına gelen akıllı insanlar demektir. Mükellef, dinin emirlerini yapmak ve yasaklarından sakınmakla sorumludur. Mükellef sayılmak için insanda iki şartın bulunması gerekir;
1- Akıllı olmak,
2- Erginlik çağına gelmek.
 Akıllı olmayan deliler ile erginlik çağına gelmemiş çocuklar mükellef değildirler. Erginlik (büluğ) çağı, çocukların vücut


Ekmeği elle bölmekle bıçakla kesmek arasında dinen bir fark var mı?

Ekmek bizim inanç ve örfümüzde kutsaldır. Kutsal kabul edildiği için her zaman ona hürmet ve saygı göstermek gerekir. Ancak kutsal kabul edilen ekmeği ihtiyaç halinde kesmek veya bölmekte dinen bir sakınca yoktur.
 Halk arasında kullanılan “Ekmek kesmek” tabiri, yenilecek ekmeği dilimlere ayırmak manasında olmayıp, başkasının rızkını engellemek, onun alacağı ekmeğin parasını kesmek, hakkını vermemek anlamına gelmektedir. Ki bu da kul hakkıdır. Kul hakkı ki Allah’ın affetmediği iki büyük günahtan birisidir. Buna göre ekmeği elle bölmek ile bıçakla kesmek arasında dinen bir fark yoktur. 
 
Saçtaki jöle gusül almaya engel olur mı?
 Abdest alırken bütün abdest organlarının yıkanması lazım. Abdest organlarından birinin kuru kalması demek abdestin tam olmadığı dolayısıyla sahih olmadığı demektir. 
 Aynı şekilde gusülde de bütün vücudun kuru yer kalmayacak şekilde yıkanması lazım. Bu anlamda, abdest veya gusül alacak kimsenin, yıkanması gereken uzuvlarında, suyun altına ulaşmasına engel olacak bir tabaka bulunmamalıdır. Jöle, oje gibi beden üzerinde tabaka oluşturan, suyun bedene ulaşmasına engel olan maddeler, abdest ve gusle engel olur. 


Mezarın üzerine kubbe yapmak caiz mi? 

 İslam dini, hayatında olduğu gibi ölümünde de insana gereken değeri vermiş, saygıyı göstermiş ve öldüğü andan itibaren ona yapılacak muameleyi de belirlemiştir. Bu anlamda İslam dini, kabir ve kabristanın düzenli ve tertipli yapılmasını, temiz tutulmasını ve yeşillendirilmesini, hayatta bulunan insanların ölülere karşı bir vefa borcu olarak görür.
 Ancak kabirlerin yükseltilmesi, üzerine kubbeli binalar yapılması, taşına övücü veya kaderden şikayet edici sözler yazılması yasaklanmıştır.
 Buna karşılık mezarın bir-iki karış yükseltilmesi, israfa kaçmadan ve tevhid inancına zarar vermeyecek şekilde yapılmasında bir sakınca yoktur.
İnsanı kısırlaştırmak dinen caiz mi?
 İslam dininde, sağlık için zararlı olmayan ve devamlı kısırlığa yol açmayan gebeliği önleyici tedbirlere başvurmak caizdir.    
  Devamlı kısırlığa yol açan ilaç veya aletlerin kullanılması, kadın veya erkeğin ameliyatla kısırlaştırılması kesin hayatî bir sakınca bulunmadıkça caiz değildir.
Besmele’nin Türkçe anlamı nedir?
 Besmelenin Türkçe anlamı:


Kur'an-ı Kerimin ayetlerini kim bir araya toplamıştır? 

 Kur'ân'ın toplanması, mushaf hâline getirilmesi demektir. Hz. Peygamber 'e inen âyetler; ince ve yassı taşlara, kaburga kemiklerine, derilere, kağıtlara, hurma dallarına vb. şeylere yazılıyor ve muhafaza ediliyordu. Âyetler, inmeye devam ettiği için Peygamberin sağlığında Kur'ân, mushaf haline getirilmemişti. 
  Hz Peygamber'in vefatından altı ay sonra, Yemâme savaşında birçok hâfızın şehit olması üzerine Hz. Ömer'in teşvikiyle Halife Hz. Ebû Bekir, Kur'ân-ı mushaf haline getirme kararı aldı ve bu görevi, Peygamberin Kur'ân'ı vahiy meleği Cebrail'e son okuyuşunda hazır bulunan, vahiy kâtibi ve hâfız olan Zeyd ibn Sabit'e verdi. Zeyd, titiz bir çalışma ile Kur'ân'ı mushaf haline getirdi ve halifeye teslim etti. 
  Bu mushaf, Hz. Osman zamanında yine Zeyd ibn Sabit'in başkanlığında Abdullah ibn Zübeyr, Sâid ibn As ve Abdurrahman ibn Hâris'den oluşan bir komisyon tarafından çoğaltıldı. Yeryüzündeki bütün mushaflar, bu ilk mushafların aynıdır. 
Ölünün borçları dinen nasıl ödenir? 
 Dinen insanın borcu ikiye ayrılmaktadır. Allah’a karşı borçlar, kullara karşı olan borçlar. Bir kimse, üzerinde mesela oruç borcu olduğu halde vefat etmişse bu onun için Allah’a karşı bir borçtur. Kişi hayattayken bu oruçlarını tutmaktan aciz kalmış ise, orucunun borcunu fidye vererek


Sineksavar ile sivrisinekleri öldürmek caiz midir?

 İnsanlara zarar vermediği sürece hayvanlar öldürülemez. Bu sebeple insanlar karınca, kedi, kuş… gibi hayvanların olduğu yerlerde onlara zarar vermemek için oldukça itinalı davranmalıdırlar.
 Ancak bu hayvanlar ya da sinekler bulunduğu yerde, insanlara doğrudan ya da dolaylı bir şekilde zararlı hale gelmişlerse öldürülmeleri caizdir. Örneğin: Eğer ki karıncalar mutfağa girmiş yemeğin içeceğin içine düşecek duruma gelmişse öldürülmelerinde dinen bir sakınca yoktur.
 Aynı şekilde sineklerde kişinin yemeğine içmesine karışıyorsa, oturmasına yatmasına engel oluyorsa tabiî ki öldürülebilir. Ancak öldürmeden önce şu yol takip edilmelidir.
 Öncelikle evdeki canlıları öldürmeden dışarı atmanın yollarını arayacağız. Her canlının hayatını korumaya gayret göstereceğiz. Fakat bu mümkün değilse o zaman onları ister elimizle ister bir başka araçla öldürmemiz caizdir.
İmsaktan hemen sonra sabah namazı kılınabilir mi?
 İmsak vaktinin girmesi ile yatsı vakti çıkmış, sabah namazı vakti girmiş olur. Bu itibarla imsak vakti girince (yani Fecri sadık denilen tan yerinin ağarması olayı başlayınca) sabah namazı kılınabilir. Çünkü artık yatsının vakti başlamış başka bir namazın yani sabah namazının vakti de başlamıştır. Dolayısıyla imsak vaktinden hemen sonra sabah namazı kılınabilir.
Tuvalette konuşmak caiz midir?
 Tuvalette konuşmak caiz olmakla birlikte edebe aykırı olduğu için mekruhtur. Buna göre bir zaruret olmadıkça tuvalette konuşmamak İslamî terbiye


Bir ezan okunduktan sonra namaz kılarken bir başka camiden ezan okunsa namaz sahih olur mu?       

Namaz kılmada esas olan ezanın okunması değil namaz vaktinin girmiş olmasıdır. Yani bir namaz vakti girmişse ezan okunmamış olsa dahi o namaz kılınabilir.  
Aynı şekilde bir namaz vakti girmemişse ezan okunsa dahi kılınmaz. Mesela hoca yanlışlıkla sabah namazı vakti girdi diye ezan okursa ve vakit girmemişse velev ki ezan okunmuş olsa dahi namaz kılınmaz kılınsa da geçersizdir. Çünkü vakit girmemiştir.  
 Aynı şekilde namaz vakti girmişse ama gerek elektrik olmayışından, gerekse imamın herhangi bir maruzatından dolayı ezan okunmamışsa bile namaz vakti girmiştir.  Kişi namazını kılabilir 
Buna göre bir camide vakit girdi diye ezan okunmuşsa ve buna binaen namaza durulmuş ise namaz kılarken bir başka camiden ezan okunsa sonraki ezan kılınan namaza zarar vermez. 
Kişi adağının etinden yemişse ne yapması gerekir?   
Adak kurbanının etinden, adağı yapan kişinin yemesi caiz olmadığı gibi; bu kişinin usûl ve fürûu yani annesi, babası, nineleri, dedeleri, çocukları, torunları sayılan kimseler yiyemezler.      
 Adak kurbanının etini bu sayılanlar dışında kalan ve dinen fakir olan kimseler yiyebilirler. Şayet adak kurbanını kesen kişi bu adaktan yemiş ise


Müslüman kimse günahından dolayı cehennemde sonsuza kadar kalır mı?

 İmanın esaslarına inanan kişi Müslümandır. Müslümanın da günahı ne kadar çok olursa olsun Allah onu affetmese, şefaat edecek olanlar da şefaat etmese bu Müslüman günahından dolayı cehenneme gider.
 Ancak günahlarının cezasını çektikten sonra illaki cennete girer. Çünkü hiçbir Müslüman sonsuza kadar cehennemde kalmaz. Cehennemde ebediyen olarak kalacak olanlar inanmayan, şirk koşan, kâfir olan kimselerdir. 
Tilavet secdesi abdestsiz yapılabilir mi? 
 Tilavet secdesi, Kur’an-ı Kerim okunduğunda secdeden bahseden herhangi bir ayet okunduğunda yapılması gereken bir secdedir ki Hanefi mezhebine göre bu secdeyi yapmak vacip Şafiye göre ise sünnettir. 
 Secde ayeti okunduğunda, okuyan da, dinleyen de secde yapması gerekir. Okuyan ve dinleyen kimselerin abdesti yoksa abdest alarak bu secdeyi yapmaları gerekir. Ancak hiçbir şekilde abdestsiz bu secdeyi yapamazlar. 
Adak sahibi niçin adağının etinden yiyemiyor? 
 Adak adayan kimse borcu ve görevi olmadığı halde kendini bir borcun altına soktuğundan ve bu adak bir borç ve sadaka olduğundan adağı adayan kimse bu adaktan yiyemez. Kendisi bu adaktan


İhtiyaç sahibine verilen para adanan 'adak'ın yerine geçer mi?

Adak, kişinin bir ibadeti yapacağına dair Allah’a söz vererek üzerine borç kılması anlamına geldiğinden, bu borçtan kurtulması için adağını yerine getirmesi gerekir. Bundan dolayı kurban keseceğine dair adakta bulanan kişi, ancak kurban kesmek suretiyle adağını yerine getirmiş olur.
Bu itibarla, adak kurbanını kesmek yerine, parasını fakirlere vermek ya da ayni yardımda bulunmakla bu adak yerine getirilmiş olamaz. Adak kurbanı yerine para veren kişi adağı yerini bulmadığı için yeniden bir adak kurbanı kesmesi gerekir.
Kesilen hayvanın kanını kişinin alnına sürmek caiz mi?
Kesilen hayvanın kanını kişinin alnına sürmenin İslam dininde yeri yoktur. Dini kaynaklarımızda da böyle bir bilgi veya olur yoktur.
Bu uygulama daha çok başka kültür ve inançlardan İslam’a sokulmuş batıl ve hurafe bir uygulamadır. Dolayısıyla hangi gerekçe ile olursa olsun kesilen hayvanın kanını insanın alnına sürmek dinen uygun değildir.
İpek başörtüsü takmak caiz mi?
İslam dini’nde ziynet eşyası olan altın ve ipek erkeklere haram, kadınlara ise helâl kılınmıştır. Nitekim Hz. Peygamber bir


Aşura ne zamandır ve ne gibi özelliği vardır?

Hicri senenin ilk ayı olan Muharrem ayının 10. günü aşura günüdür. Muharrem ayının diğer aylar arasında ayrı bir yeri olduğu gibi, aşura gününün de diğer günler içinde mübarek ve bereketli bir konumu bulunmaktadır.

Aşura gününün Allah indinde çok seçkin bir yerinin olduğunu Fecr Suresinin 2. ayeti olan “On geceye yemin olsun” ifadelerinin tefsirinden öğrenmekteyiz. Allah bu gecelere kasem ederek onların kutsiyet ve bereketini bildirmektedir.

Bugüne “Aşura” denmesinin sebebi, Muharrem ayının 10. gününe denk geldiği içindir.

Muharrem orucu ne zaman tutulmalıdır? 

Muharrem ayının perşembe, cuma ve cumartesi günleri oruç tutmak tavsiye edilmiştir. Muharrem ayının ilk on gününde dileyen oruç tutabilir. Ama sadece aşure günü sayılan onuncu günde oruç tutmak mekruh sayılmıştır. Mekruh olmaması için 10. günle beraber 10. günden bir gün önce ve bir gün sonra oruç tutmak tavsiye edilmiştir. Yani 9.10. ve 11. günlerde oruç tutmak tavsiye edilmiştir.

Muharrem orucunu tutarken unutarak yemek içmek orucu bozar mı?
Bilerek yemek içmek ve oruca aykırı olan işleri yapmak orucu bozar. Ancak unutarak bir şey yemek, içmek orucu bozmaz. Bu hususta farz, vacip,


Yazın yüzde oluşan lekeleri temizlemek için tedavi olmak caiz mi?

Allah’ın bize verdiği güzelliklerimizi daha cazip hale getirmek için, taranmak, süslenmek, takı takmak, güzel giyinmek dinen caizdir hatta teşvik edilmiştir. Ancak Allah’ın yarattığı şekli beğenmemek, ameliyatla değiştirmek, estetik olmak bir nevi modaya uyarak bıçak altına yatmak doğru değildir ve yaradılışı değiştirme anlamı taşır ki bu da dinen uygun değildir. Ancak sonradan oluşan lekeleri temizlemek için tedavi olmak, merhem kullanmak, makyaj yapmak caizdir. Çünkü bu bir şekil değiştirme ya da estetik olmak değildir.

Saçı gösteren ince tülbentle kılınan namaz geçerli olur mu?
Kadınların el, yüz ve ayakları dışında kalan bütün bedeni, erkeklerin ise göbek ile diz kapağı (bazı mezheplere göre ise diz altı)  arası avret mahallidir. Buraların, namazda ve namaz dışında yabancılara karşı örtülmesi ve giyilen elbisenin vücut hatlarını belli edecek şekilde dar, tenini gösterecek şekilde ince olmaması gerekir. Bu şartları taşımayan elbise ile kılınan namaz Hanefi ve Şafii mezhebine göre geçersizdir. Yeniden kılınması gerekir. Buna göre bayanın saç rengini gösteren ince tülbent ile kıldığı namaz geçersizdir. Yeniden kılınması gerekir. 

Muharrem ayında cuma günü nafile oruç tutmakta bir sakınca var mıdır?
Oruç tutmak, bayram günleri gibi bazı günlerde mekruh görülmüştür. Aynı şekilde sadece


Oğlum Üniversiteyi kazanırsa bir kurban keseceğim diyen kimse bu kurbanın etinden yiyebilir mi?

Bu bir adaktır şart yerine gelirse kesilmesi vacip hale gelir. Yani çocuk üniversiteyi kazanırsa bu adak kesilmek zorundadır. Ancak adak yapan kimse, adadığı hayvanın etinden yiyemez. Etin tamamını dağıtması gerekir. Şayet bir miktar yemiş olursa, yediği etin kıymetini fakirlere para olarak vermesi gerekir

Adak yapan, adadığı hayvanın etini, fakir olsalar bile, usul ve füruna ve geçimi üzerine bağlanmış bulunanlara yediremez. Usul, ana ve baba tarafından yükselen soya denir. Füru, evlatlardan aşağı inen soylara denir.

Jinekolojik muayene sonrası gusül abdesti gerekir mi?

Jinekolojik muayeneden sonra gusül abdesti almak gerekmez. Namaz kılınacağı zaman abdest alınması yeterlidir. Gusül almayı gerektiren durumlar; cinsel ilişki, rüyada veya uyanıkken boşalma ve kadınların adet ve lohusalık bitimidir. 

Alkol içerikli maddeler abdest ve namaza zarar verir mi?

Alkolü içmek bütün mezheplerde haramdır. Ama onunla temizlik yapma hususu ise mezhepler arasında tartışmalıdır. Elbiseye dökülen ya da yüze sürülen kolonya konusu da bunlardan biridir.

Hanefi mezhebine göre kolonya ve benzeri temizlik maddelerini içmek, içki içmek gibi yasak ve haramdır.  Çünkü içinde alkol vardır. Ama bunları temizlikte kullanmak caizdir.


İstihare namazından sonra görülen rüya ile amel edilir mi?  

İstihare; “yapılması düşünülen bir işin, Allah katında hayırlı olan şekliyle gerçekleşmesini istemek” demektir. Nasıl dua edileceğini Allah Teala Kur’an-ı Kerim’de bize öğretmiş, Peygamberimiz de bunu uygulayarak bizlere örnek olmuştur:  Allah Teala şöyle buyurmaktadır:

“Ey iman edenler! Sabır ve namaz ile Allah’tan yardım isteyin. Muhakkak ki Allah sabredenlerle beraberdir.” (Bakara, 2/153)

Câbir’den şöyle dediği nakledilmiştir: “Resulullah   “Sizden biriniz bir işe niyetlendiği zaman farzın dışında iki rekât nâfile namaz kılsın ve şöyle desin: “Allâhümme innî estehîruke bi ilmike ve estakdiruke bi kudretike ve es’elüke min fadlike’l-azîm. Fe inneke takdiru ve lâ akdiru ve ta’lemu ve lâ a’lemu ve ente allâmu’l ğuyûb. Allâhümme inkünte ta’lemu enne hâza’l-emre hayrun lî fî dînî ve meâşî ve âkıbeti emrî ev âcili emri ve âcilihî . Fekdurhu lî ve yessirhu lî sümme bârik lî fîhi. Ve in künte ta’lemu enne hâza’l-emre şerrun lî fî dînî ve maâşî ve âkıbeti emrî ev âcili emri ve âcilihî f’asrifhu annî va’srifnî anhu ve’kdur lî el-hayra haysü kâne. Sümme raddınî bihî.”  Buharî, Teheccüd, 25).

Anlamı: “Allah’ım! Senden, senin ilim ve kudretinden hayır beklerim. Senin büyük lütfundan talep ederim. Şüphesiz senin her şeye gücün yeter;


Her yerde namaz kılınabilir mi?

Temiz olan her yerde namaz kılınır. Hz. Peygamber bu hususta şöyle buyurmaktadır. “Yeryüzü bana mescit kılındı.” (Buhârî, “Salât”, 56.)

Dolayısıyla namaz kılarken illaki seccadenin üzerinde namaz kılmak zorunda değiliz. Dağda, bayırda, çimende, temiz toprakta ya da evde temiz bir halının üzerinde… Namaz kılmada hiçbir sakınca yoktur. Yeter ki namaz kılınan mekan temiz olsun, üzerinde bir pislik, necaset olmasın.  

Durum bu olmakla beraber seccadenin üzerinde namaz kılmak daha iyi ve güzeldir. Hele ki evdeysek seccadenin üzerinde kılmamız daha doğru olur.

 Yemek yerken konuşmanın bir sakıncası var mı?

Yemek yerken konuşmanın dinen bir sakıncası yoktur. Hatta yemek yerken konuşmak müstehaptır. Dinen yemek yerken konuşmanın bir sakıncası olmamakla birlikte toplum olarak yemek yerken konuşulmaz şeklinde bir örf oluşmuştur. Ancak bu örfün ve anlayışın İslam dininde yeri yoktur.

 Yalan konuşmak ya da sövmek abdeste zarar verir mi?

Yalan konuşmak ya da sövmek dinen yasak ve haram olan hususlardandır. Ahlaken de doğru olmayan cümlelerdir. Zira yalan ve sövmek İslam ahlakıyla bağdaşmayan çirkin bir davranıştır. Bir müminin her zaman bu tür çirkin söz ve


Müslüman olmayan kimsenin kestiği hayvanın eti yenir mi?

İslam inancına göre kesilen hayvanın etinden yiyebilmek için hayvanı kesenin belli şartları taşıması gerekir. Bu şartlar yerine getirilmezse kesilen hayvanın eti yenmez. Fıkıhçıların kesen kişi ile ilgili ortaya koydukları şartlar şöyle ifade edilmiştir. Hayvanı kesen kimsenin akıl ve temyiz gücüne sahip, Müslüman veya ehl-i kitap (yahudi veya Hıristiyan) olması, hayvanı Allah adına kesmesi gerekir. Ayrıca hayvanı kesen kimsenin kadın veya erkek olması fark etmediği gibi baliğ olması da gerekmez. Dolayısıyla ehl-i kitabın kızlarıyla evlenmek caiz olduğu gibi bunların kestiği hayvanın da etinden yemek caizdir. Ama ehl-i kitap (Yahudi-Hıristiyan) dışındaki inançtan olanların kestiği hayvanın eti İslam inancına göre yenmez.
Abdestsiz Ayetül Kürsi ve İhlas suresini okumak caiz mi?
Kur’an-ı Kerim’i abdestsiz tutmak ya da taşımak dinen caiz değildir. Ancak abdest yokken Kur’an-ı Kerim’e dokunmadan ezberden okumanın bir sakıncası yoktur.  Buna göre kişi abdestli olarak Ayetel Kürsiyi, ihlas suresini ya da bir başka ayet veya sureyi okuyabileceği gibi abdestiz olarak da kurana dokunmadan bunları ezberden okuyabilir. Ancak tabii ki Müslümanın her daim abdestli olması ya da abdestli olarak bu kısa sureleri okuması daha evladır.
İslam dininde miras hakkı olan kimseyi mirastan mahrum


Hicret takvimi neye göre hazırlanmaktadır?

Hicri takvim, Hz. Peygamberin Mekke’den Medine’ye hicretini tarih başlangıcı, muharrem ayının birinci gününü de yılın başı olarak kabul eden bir takvim sistemidir. Hicri yıl, ayın dünya etrafındaki dolaşımını esas aldığından 354 gündür ve Miladi yıldan 11 gün daha azdır. 

İnsanlığın tarih boyunca önemli olayları başlangıç noktası kabul etme geleneği vardır. Nuh tufanı, Hz. İsa’nın doğumu, fil olayı gibi. Bu ve benzeri önemli olaylar başlangıç kabul edilip bu tarihlerden şu kadar önce veya şu kadar sonra diye diğer olayların zaman tespiti yapılır. 

Hicretin 17. yılında, Halife Hz. Ömer döneminde sahabenin ileri gelenleri toplandı. Bu toplantıda Hz. Ali’nin teklifiyle 622 yılındaki Hz. Peygamberimizin Mekke’den Medine’ye hicreti, Müslümanlar için tarih başlangıcı kabul edildi. İlk hicret eden kafile, muharrem ayında hicret ettiğinden dolayı da bu yılın ilk ayı olarak muharrem ayı kabul edildi.

 Haram aylara neden bu isim verilmiş?

 Allah Kur’an-ı Kerim’de Tövbe Suresinin 36.ve 37. ayetlerinde haram aylardan bahsetmektedir. Bu ayetleri yorumlayan İslam âlimleri haram aylar: “Muharrem, Recep, Zilkade ve Zilhicce aylarıdır demişlerdir.  

Haram aylar, hürmete lâyık aylar olduğundan bu ismi almışlardır. Cahiliye devrinde Araplar arasında


Muharrem orucu ne zaman tutulmalıdır?

Muharrem ayının perşembe, cuma ve cumartesi günleri oruç tutmak tavsiye edilmiştir. Muharrem ayının ilk on gününde dileyen oruç tutabilir. Ama sadece aşure günü sayılan onuncu günde oruç tutmak mekruh sayılmıştır. Mekruh olmaması için 10. günle beraber 10. günden bir gün önce ve bir gün sonra oruç tutmak tavsiye edilmiştir. Yani 9.10. ve 11. günlerde oruç tutmak tavsiye edilmiştir.
Aşura ne zamandır ve ne gibi özelliği vardır?
Hicri senenin ilk ayı olan Muharrem ayının 10. günü aşura günüdür. Muharrem ayının diğer aylar arasında ayrı bir yeri olduğu gibi, aşura gününün de diğer günler içinde mübarek ve bereketli bir konumu bulunmaktadır.
Aşura gününün Allah indinde çok seçkin bir yerinin olduğunu Fecr Suresinin 2. ayeti olan “On geceye yemin olsun” ifadelerinin tefsirinden öğrenmekteyiz. Allah bu gecelere kasem ederek onların kutsiyet ve bereketini bildirmektedir.
Bugüne “Aşura” denmesinin sebebi, Muharrem ayının 10. gününe denk geldiği içindir.
Köşe Yazısının Devamını Okuyun.


Bazı durumlarda ticaret mallarına bir fiyat sınırlaması koymak caiz mi?  

İslam’ın ekonomik anlayışında serbest piyasa anlayışı vardır. Bu anlayışta isteyen istediği oranda mal alır ve satar. Bu malı da istediği fiyata alır ve satar. Tabi olağan durumlar için geçerlidir. Ancak olağan üstü dönemlerde deprem, afet, kıtlık… Dönemlerinde devlet gerektiğinde malın hem stokunu, karaborsasını, önlemek hem de kıtlıktan dolayı insanların mağdur duruma düşmemeleri için fiyatlara fıkhi bir tanımla narh koyabilir. Yani fiyatlara sınırlama getirebilir.

Lakin bugünkü piyasa koşulları gibi zamanlarda fiyatlara sınırlama getirilmez. Fiyatlara sınırlandırma getirilmediği gibi aynı zamanda kar oranlarına da bir sınırlandırma getirilmez. Çünkü istenilen bütün temel ihtiyaçlar her yer de var. Günümüzde de serbest rekabet piyasası var. Bir markette ya da iş yerinde satılan malının fiyatını beğenmeyen vatandaş hemen diğer marketten ya da iş yerinden ihtiyacını alabiliyor. 

Kıtlık ve karaborsa olmadığından fiyatlara ve kar oranlarına bir oran koyulmaz. Tabi her ne kadar dinen fiyatlara bir oran koyulmasa da Müslüman yakışan başta ticaretinde olmak üzere hayatın her alanında ehli vicdan olmasıdır.

Buna göre fetva anlamında kişinin yüzde yüz karla bir malı satmasında dinen bir sakınca yoktur

İbadetlerin yapılması veya ihmal edilmesi açısından eşlerin birbirine karşı sorumluluğu var


Kirvelik evliliğe engel midir?

İslam dininde kirvelik diye bir akrabalık bağı yoktur. Kirvelik baba, oğul, ana kız, dayı, yeğen gibi akrabalık olmadığından kirve çocuklarının evlenmesinde hiçbir sakınca yoktur.
Toplumumuzdaki kirvelik bağı daha çok örfi bir bağdır. Örfi anlayışa göre kirve çocukları öz çocuklar gibi kabul edilmekte. Öz çocuk gibi kabul edildiklerinden bu çocukların birbiri ile evlenmesi uygun değildir deniliyor. Oysa abu anlayış ve örfün İslam nazarında bir hakikati yoktur.
Baba hayattayken evladına verdiği mal babanın vefatından sonra mirasa dahil edilir mi?
Vefat eden kimse daha hayattayken birilerine bir malını hibe etmişse ve bu mal teslim alınmışsa artık o mal vefat eden kişinin malı olmaktan çıkmıştır.
Böyle olunca da bu kimse vefat ettiğinde hibe ettiği bu mal onun mirasına dahil edilmez.
Yani baba hayattayken bir evladına ya da bir başkasına bir mal vermiş ise ve bu mal teslim alınmış ise artık bu mal kalacak olan mirasa dahil olmaz.
Vakit girmeden


İnsan kabirde dünyada yaptıklarından dolayı sorgulanır mı?

Dinen ölümle başlayıp yeniden dirilmeye kadar devam edecek hayata, kabir hayatı denir. Hz. Peygamber, “Kabir, ahiret duraklarının ilkidir. Bir kimse o duraktan kurtulursa, sonraki durakları daha kolay geçer. Kurtulmazsa, sonrakileri geçmek daha zor olacaktır.” (Tirmizi, Zühd 5) şeklinde buyurarak, ahiret hayatının ölümle başladığını bizlere bildirmiştir.
İnsanı öldükten sonra kabirde sorgulayacak melekler Münker ve Nekirdir. Bu melekler ölünün kendisine gelerek “Rabb’in kimdir?”, “Peygamberin kimdir?” “Dinin nedir?” diye soracak, iman ve güzel amel sahipleri, bu sorulara doğru cevaplar verecekler ve kendilerine cennet kapıları açılarak gösterilecektir. Kâfir ve münafıklar ise bu sorulara doğru cevap veremeyecek, onlara da cehennem kapıları açılarak cehennem gösterilecektir. Kâfirler ve münafıklar kabirde acı ve sıkıntı içinde azap görürlerken, müminler nimetler içerisinde mutlu ve sıkıntısız bir hayat süreceklerdir. Ancak insan, bu dünyadayken yaptıkları veya yapmadıklarından dolayı mahşerde mahkeme-i kübrada hesap verecektir. Buradaki hesaptan sonra insanlar mükâfatlandırılmak için cennete cezalandırılmak içinse cehenneme gönderilecektir.
Şükür secdesi nedir?
Şükür secdesi, bir nimete kavuşulması veya bir musibet geçirilmesi sebebiyle yapılan secdeye denir. Şükür secdesi şu şekilde yapılır: Abdest alınır, kıbleye dönülür, tekbir alınır ve secdeye gidilir, secdede üç defa “sübhâne Rabbiye’l’a’lâ” denir, sonra Allahü


Bir malı peşin fiyatından fazla bir fiyata vade farkı koyarak satmak caiz midir?

Bir malı peşin fiyatına nispetle farklı bir fiyat ile vadeli olarak satmak caizdir. Bu konuda mezhepler arasında bir ihtilaf yoktur.
Çünkü burada paranın malla değişimi söz konusudur. İslam hukukuna göre böyle bir muamelede faiz meydana gelmez. Mesela bir malı peşin 1.000 liradan ve veresiye 2.000 liradan almak veya satmak caizdir. Peşin ile veresiye arasındaki fark faiz değildir.
Veresiye alış verişlerde akit yapılırken satışa konu olan mal, ödenecek fiyat ve ödeme zamanı belli olmalıdır. Bu üç şart yerine geldikten sonra peşin ve veresiye fiyatların farklı olması önemli değildir.
Borç ile alış veriş yapmanın dinen bir sakıncası  var mı?
Bir malı peşin fiyatına satmak nasıl caiz ve makul ise veresiye fiyatına zamlı satmak da öyle caiz ve makuldür. Zira veresiye satışta malın karşılığı olan bedel bir kaç ay geciktirilmektedir.  Diğer bir ifade ile uzatılmaktadır. Dolayısıyla vade uzayınca malı satanın bir zararı söz konusu olmaktadır. Bu zararını telafi etmek için malın fiyatını bir miktar yükseltmesinde dinen bir sakınca yoktur.