Bugün 10 Nisan, Dünya Kardeşler Günü. Kardeşler Günü, Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada'nın bazı bölgelerinde 10 Nisan'da ve Avrupa'da 31 Mayıs'ta tanınan bir bayram olarak biliniyor. Yılın her gününde ayrı bir günü kutluyoruz belki ama benim için belki de en anlamlılarından bir tanesi. Neden mi?
Her yıl 2 Nisan'da Dünya Otizm Farkındalık Günü'nü kutluyoruz. Birleşmiş Milletler (BM) otizmi bir farklılık olarak tanımlamaktadır. BM'ye göre Otizm "Sosyal etkileşim ve iletişimde kalıcı farklılıklar ile sınırlı ve tekrarlayıcı davranışların görüldüğü bir nörogelişimsel durumdur. BM, otizmin bir "bozukluk" olarak değil, bireylerin farklı nörolojik gelişim özelliklerine sahip olduğu bir durum olarak ele alınması gerektiğini vurgular. Ayrıca, otizmli bireylerin haklarını korumak, eğitim, sağlık ve istihdam gibi alanlarda eşit fırsatlar sunulmasını sağlamak amacıyla politikalar geliştirir."
Değerli okuyucular. Bu hafta sonu Ramazan Bayramı’nı kutlayacağız. Bayramlar hepinizin bildiği üzere paylaşma bilincimizi artıran mukaddes günlerdir. Bu sebeple bayramlarda paylaşma bilincini hatırlamamız adına birkaç kelam etmek istedim bu hafta sizlere…
İçinde bulunduğumuz hafta; Yaşlılar Haftası. Yaş almış bireyler toplumumuzda ne yazık ki hak ettiği değeri almıyor değerli okuyucular. Toplumda yaşayan bireylerin bu konuda almış olduğu tavırları ne yazık ki oldukça kötü yorumluyorum. Oysa ki bugünün gençleri olan bizler; yarının yaşlıları olmayacak mıyız? Bu gerçeği nasıl unutabiliyoruz şaşırıyorum doğrusu!
Yarın 14 Mart Tıp Bayramı… Tıp Bayramı her yıl sağlık çalışanlarının önemini anlamak için önemli bir gün olduğunu düşünüyorum zira yapılan bir araştırmaya göre; 1 Ocak- 20 Aralık 2023 tarihleri arasında 457 sağlıkta şiddet vakası tespit edildiği ve analiz sonuçlarına göre yüzde 43,3 hemşireler, yüzde 40,9 hekimler, yüzde 15,8 diğer sağlık personeli görev başında şiddete maruz kaldığı bilgisi bunu kanıtlar nitelikte.
Deprem kuşağında yer alan bir ülke olduğumuz gerçeği, küçük yaşlardan itibaren beynimizde yer alması hayati öneme sahip çünkü. Okul sıralarında yetişen nesillerin arasından yarının müteahhitleri de yer alıyor. Son 5 yılda İzmir ve Maraş depremlerinin deprem değil, bina öldürür gerçeğini bir kez daha çıkardığını göz önüne alırsak; deprem bilincinin ilk okul sıralarından itibaren verilmesinin ne kadar hayati bir konu olduğunu bir kez daha anlamış oluruz diye düşünüyorum.
Biliyorsunuz ki ülke genelinde son bir haftadır, kar yağışı ve dondurucu soğuklar etkiliyor oluyor. Yurdumuzun doğusu başta olmak üzere İç Anadolu, Karadeniz ve Marmara bölgelerinde yoğun bir kar yağışı yaşandı. Kar yağışının etkili olduğu yerlerde ise sokak hayvanları hayatta kalma mücadelesi veriyor.
Biliyorsunuz ki; üzerinde yaşadığımız dünya sadece insanoğluna ait değil. Bu dünyayı kullanım hakkı sadece bizde değil. Hayvanlar da bu dünyanın bizler gibi birer sakini. Fakat bu gerçek son yüzyılda iyiden iyiye unutulmuş durumda değil mi sizce de?
Hayvanlar niçin evcilleştirildiler? Hayatınızın herhangi bir döneminde bu konu üzerine hiç düşündünüz mü? Durun ben size en basit sebebini açıklayayım. İnsanlar, hayvanları yiyecek, ulaşım, iş gücü, güvenlik ve dostluk gibi ihtiyaçlarını karşılamak için evcilleştirdi. Yani hayvanlar insanların ihtiyaçlarını karşılamak için bir araç. Hayvanların evcilleştirilmesi ile insanlar kendi hayatta kalma mücadelesine farklı bir boyut kazandırdı ve bu aracı yüzyıllardır kullanıyor. Bu durum ilk zamanlar oldukça sınırlı ve ekosistemi fazlaca yormayacak bir şekildeydi. Fakat son yüzyılda işler çığırından çıktı diyebiliriz.
Son yüzyılda hayvanların yaşadığı ekosistemler hızlıca tahrip ederek, onları yerlerinden yurtlarından ettik diyebiliriz.
Modern dönemde hayvanlar artık ev hayvanı haline getirildi. Birçok insan artık evcil hayvan besler hale geldi. Bu insanları yadırgamıyorum yanlış anlaşılmasın. Bu fikri yadırgıyorum. Doğadaki tüm canlıları sevip, yaşam hakkına sahip çıkılması gerektiğini düşünen biriyim. O sebeple bu düşünceyi yadırgıyorum.
Bu yüzyılın insanları olarak bize düşen ne diye soracak olursanız. Mevcut koşullarda hayvanların yaşam haklarına saygı duymak, onların yaşam alanlarını daha da daraltmamak, evcil hayvanlarımızı ise daha çok
Sevgililer Günü aslında oldukça köklü bir tarihe sahip. Antik Roma dönemine kadar uzanan bu güne dair pek çok kaynakta bilgiler yer almaktadır. Genel bilgi ise Antik Roma döneminde yani 3. yüzyılda imparator II. Claudius, genç erkeklerin savaşlarda çok da iyi savaşamadığına kanaat getirip, evlenmelerini yasaklaması üzerine Aziz Valentine adında birinin bu yasağa karşı gelip genç aşık çiftleri evlendirmeye çalıştığı rivayet edilir. Onun idam ettirildiği ve öldüğü tarih ise 14 Şubat olduğu söylenerek Hristiyan dünyasında 14 Şubat'ı Aşıklar Günü olarak kabul edilir. Hatta bu özel güne Valentine's Day denilir.
Ona göre evli erkekler savaşta yeterince iyi savaşmıyordu. Ancak, Aziz Valentin (veya Valentinus) bu yasağa karşı gelerek gizlice aşık çiftleri evlendirmeye devam etti. Bu nedenle yakalanıp idam edildiği söylenir. Rivayete göre, ölmeden önce hapishanede gardiyanın kızına aşık olmuş ve ona "Senin Valentin'in" diye bir not bırakmıştır. Aziz Valentine tabi ki yaptığı anlamlı hareketin günümüz dünyasında buralara kadar varabileceğini tahmin edemezdi. Sevgililer Günü geleneği 3. yuzyıldan beri hayatımızda devam ediyor, bu özel günde birbirini seven insanlar sevgilerini göstermeye ve hatırlatmaya çalışıyor.
Günümüzde ise bu özel gün biraz endüstriyelleşti diyebiliriz. Büyük sermayedarlar bu özel günü ticari açıdan değerlendiriyor. Hediye almaya teşvik edip, bu özel günde sevdiğin kişiye
Sigara... Son yüzyılda insanlık tarihinin belki de başına gelmiş en kötü alışkanlık desek yanlış bir söylemde bulunmuş olmayız herhalde. Ortalama bir rakam verecek olursak yapılan araştırmalara göre dünyada her yıl sigaradan en az 5 milyon kişi hayatını kaybediyor. Ülkemizde ise ortalama 100 bin insan sigara sebebiyle hayatını kaybediyor.
İnsan hayatını oldukça derinden etkileyen sigara alışkanlığı, son yıllarda çok küçük yaşlara inmeye başladı. Bunun temel sebeplerine bakacak olursak ergenlik döneminden yetişkinliğe geçişte yaşanan kendini kanıtlama çabası, merak, tütün mamüllerindeki çeşitliliğin artması, rol model alma gibi sebepleri görebiliriz. Erken yaşta vücuda alınan sigara dumanı ise bireylerin gelişiminde birden çok olumsuz sonucun yaşanmasına neden oluyor, bireylerin kötü alışkanlıklara yönelimini artırıyor. Daha da kötüsü sağlığını bozuyor.
Burada tabiki ebeveynlere büyük bir görev düşüyor. Sağlıklı bir nesil yetiştirmek isteyen ebeveynlerin çocuklarını sigaradan ve diğer tütün ürünlerinden uzak tutması gerekiyor. Konuyla ilgili Yeşilay.org'da şu bilgiler aktarılmış: "Çocuklar için ebevynler rol modeldir. İlk başta kendileri çocuklarının yanında sigara içmemeli ve bu konuda dikkatli olmalıdır. Çocuklarla eğlenceli vakit geçirmeli ve onlara sağlıklı ortamlar yaratılmalı. Anne ve babalar çocuklarının nerede vakit geçirdiğini bilmeli ve çocuklarını denetlemeli. Yasakçı bir zihniyetten uzak durulmalı ve çocuğun gerek ruhsal gerekse fiziksel açıdan sağlıklı bir gelişim göstermesi için alınması gereken tüm önlemler alınmalıdır."
Son yıllarda elektronik sigara
2 yıl önce 6 Şubat’ta belki de dünya tarihinin en büyük insanlık trajedilerinden bir tanesi ülkemizde Kahramanmaraş merkezli iki depremle meydana geldi. 9 saat arayla peş peşe meydana gelen Pazarcık (7.8) ve Elbistan (7.5) depremlerinde resmi rakamlara göre 53 bin 537 vatandaş hayatını kaybetti. Depremler 111 kilometre karelik alanda Kahramanmaraş, Gaziantep, Hatay, Kilis, Diyarbakır, Adana, Osmaniye, Şanlıurfa, Adıyaman, Malatya, Elazığ illerini etkiledi ve bu iller afet bölgesi ilan edildi.
Değerli okuyucular; bugün Dünya Gümrük Günü. Günlük hayatta pek de konuşulmayan fakat ülkelerin ticari ilişkilerinde önemli bir kavramdır gümrük kavramı. Her yıl 26 Ocak tarihinde kutlanan bugüne; her yıl Dünya Gümrük Örgütü tarafından bir tema verilir. Bu yılın teması “'Gümrüklerin Verimlilik, Güvenlik ve Refah için Taahhütlerini Yerine Getirmesi” olarak belirlendi.
Sömestır tatili başladı. 20 Milyon öğrenci 2024-2025 eğitim öğretim yılı birinci dönem karnelerini aldı. Ebeveynler şimdi çocuklarının ara tatil dönemini nasıl geçirmesi gerektiğini araştırıyor. Okullarda rehber öğretmenler bu konu hakkında anne babaları bilgilendiriyor ama yine de veliler araştırma gereği duyuyor. Bir haftadır uzmanların çocukların ara tatili nasıl değerlendirmesi konusunda uyarını takip ediyorum. Bugünkü yazımda bunlardan bahsedeceğim. Genel olarak dikkat edilmesi gereken hususlar şu şekilde:
Değerli okuyucular, yeni bir yıldan hepinize merhaba. Bu yılın ilk köşe yazısını sizlere ulaştırmaktan ötürü mutluluk duyuyorum. Bu hafta; 13 Ocak günü yani yarın Hayallerini Gerçekleştirme Günü olarak biliniyor. Hepimiz şu hayatta belirli hayaller, ideallerimiz için yaşıyoruz. Hepimiz hayallerimize ulaşmak için çabalıyoruz. Kimimiz bu hayallere ulaşıyor kimimiz ise yakınında bile geçemiyor…
Değerli okuyucular bir yılı daha geride bırakıyoruz. Oldukça zorlu bir yıldı 2024. Toplumsal birçok kötü olaya şahit olduk ve ekonomik açıdan gerçekten zorlandığımız bir yıl oldu.
21 Aralık Kuzey Yarım Küre’de en uzun gecenin yaşandığı gün olarak bilinir ama bir başka önemli konunun da gündeme geldiği bir gündür esasen. Nedir bu diye soracak olursanız; Dünya Kooperatifçilik Günü! Kooperatifçilik, kooperatifleşme önemli bir konu. Geçmişten günümüze önemini yitirmeyen, aksine arttıran bir kavram.
Her yıl 12-18 Aralık tarihleri arasında Yerli Malı Haftası’nı kutluyoruz. Yerli Malı Haftası, hepimizin hafızasında okul sıralarında; öğrenci iken özel bir şekilde kutladığımız önemli bir gündü. Herkes evinden bir şeyler getirir, masalar birleştirilir, gelen yiyecekler hep birlikte yenirdi. Amaç o hafta özelinde yerli malının kullanımını aşılamak, yerli üretimin önemini kavramaktı.
Salı günü Dünya İnsan Hakları Günü. İnsan haklarının ayaklar altına alındığı bir dünyada insan hakları günü kutlamanın çok ironik olduğunu düşünüyorum. Fakat işin bir diğer boyutu da yılda bir gün de olsa insan haklarının önemine binaen bir yerlerde insan haklarının önemine dair bir şeyler konuşan insanların olması nedeniyle bütünüyle önemsiz diyemiyorum.
Bu hafta salı günü 3 Aralık Dünya Engelliler Günü'nü kutlayacağız. "Hepimiz birer engelli adayıyız" diyerek başlamak istiyorum sözlerime. Engellilik sadece doğuştan gelen bir problem değil hakikaten. Aniden hepimizin başına gelebilecek kazalarda da bir uzvumuz sakat kalabilir ve hayatımızın geri kalan kısmını engelli olarak geçirebiliriz. Bu sorun haliyle toplumda yaşayan tüm bireyleri yakından ilgilendiren bir konu. Baştan savma, yüzeysel çözüm önerileri ile konuya bakmak en büyük yanılgımız oluyor.
Bugün 24 Kasım Öğretmenler Günü. Her Öğretmenler Günü’nde bu söz gelir ilk olarak aklıma: “Öğretmenler yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.” Baş Öğretmen Mustafa Kemal Atatürk’ün bu sözünün hakikaten oldukça önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü yeni neslin oluşmasında anne ve babalar kadar öğretmenlerin de emeği çok büyük. Toplumda bazen saygı göremiyorlar. Kıymet veren de çok maaşlı memur olarak gören de…
Bugün Dünya Komşular Günü. Komşuluk; gittikçe bireyselleştiğimiz yeni dünya düzeninde artık arka planda kalan bir kavram haline geldi. Fakat komşuluk dediğimiz kavram; geçmişte bilhassa kültürümüzde önemli yeri olan bir kavramdı. “Kötü komşu insanı mal sahibi yapar”, “Ev alma, komşu al”, “Komşu komşunun külüne muhtaçtır”, “Komşuda pişer, bize de düşer”, “Komşunun sakalını yoldularsa, sende sakalını kazıt”, “Aç kurt bile komşusunu dalamaz”, “Hayır söyle komşuna, hayır çıksın karşına…” Bu ve benzeri birçok komşuluk atasözü geçmişten günümüze ulaşmıştır.
Bugün 10 Kasım Atatürk’ü Anma Günü. Her yıl 10 Kasım günü toplum olarak büyük bir hüzün kaplar içimizi. Onun ilke ve inkılaplarını düşündükçe, sözlerinde geleceğe dair ön görülerini görünce toplum olarak ne kadar büyük bir lider yetiştirdiğimizi bir kez daha anlıyoruz. Başlatmış olduğu ulusal mücadelemizle Batılı devletlere karşı gösterilen o büyük direniş, bugün kendi topraklarımızda başka hiçbir devlete bağlı olmadan hür bir şekilde yaşamımıza vesile oldu.
Değerli okuyucular içinde bulunduğumuz hafta Dünya Lösemili Çocuklar Haftası. Lösemi çocukluk çağı kanserleri içinde en kötü türlerden bir tanesidir. Çocukluk dönemi kanserlerinin yüzde 30’u lösemidir. Geçmiş yılların verilerine göz gezdirdiğimizde dünyada her yıl 70 bine yakın çocuğa lösemi teşhisi konuluyor. Bu bakımdan lösemi çocukların hayatını oldukça kötü etkileyen bir durumdur. Genellikle belirtileri ise kansızlık (anemi), enfeksiyonlara yatkınlık, sık hastalanma, yüksek ateş, çeşitli kanamalar (burun kanaması, diş eti kanamaları, cilt altı kanaması gibi), ciltte sık sık çürük/morluk oluşumu, kesik oluştuğunda kanamanın güçlükle durdurulması, iştahsızlık, kilo kaybı dalak ve/veya karaciğerde büyüme, lenf düğümlerinde şişlikler (ciltte ele gelen yumrular), halsizlik, solukluk, çabuk yorulma, çarpıntı, kemik ve eklemlerde ağrılar, şişlik ve hareket kısıtlılığı…
Yarın Cumhuriyet’in 101. yıl dönümünü, Cumhuriyet Bayramı’mızı kutlayacağız. Cumhuriyetimiz ikinci yüzyılının ilk senesini geride bıraktı. Cumhuriyet rejimi, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün de ön gördüğü gibi toplumumuza kök saldı. Demokrasiyi benimseyen milletimiz kendi hür iradesiyle kendini yönetecek siyasileri seçmeye muktedir bir durumda.