1
Dr. Mustafa Torun
İlkses Gazetesi Yazarımız

Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Mustafa Torun

Yazarın Köşe Yazıları

TTB ve Elazığ Depremi Raporu-1

  • Yardımların dağıtımı
Depremden sonraki ilk günler basına da yansıyan karmaşanın halen devam ettiği gözlemlendi. Görüşülen kişiler de, bazı kişilerin daha atak olduğunu ve birden fazla kez yardım aldığını belirterek yardımların adil olmayan bir şekilde dağılabildiği ifade edildi.
Sivrice’de AFAD’ın yaptığı düzenleme, yardımların daha adil bir biçimde dağıtımı açısından iyi bir uygulama olarak değerlendirilmiştir. Bu uygulamada, ilçe merkezinde bir okulda vatandaşların talepleri, mahalleler temelinde alındıktan sonra listeler AFAD’a ulaştırılmaktadır. AFAD bu listelerdeki tekrarları değerlendirerek ihtiyaç sahibi ailelerin evlerine dağıtım yapmaktadır.
Evden çıkamayan yaşlı, engelli, kadın gibi kişilerin yardımlara ulaşmada dezavantajlı oldukları dolayısıyla yardıma gereksinimi olan bu kişilere gerekli yardımların yapılmadığı düşünülmektedir. Bölgenin sosyo-kültürel yapısından kaynaklı olarak kadınların yardımlardan yararlanamadığı, aşevlerinden yemek almak için gidemedikleri dile getirilmiştir.
Sağlık ve sosyal hizmetler
Sağlık kuruluşlarına başvuruların en fazla alt ve üst solunum yolu hastalıkları olduğu, soğuk kış mevsimi ve çadırda yaşamın sonucunda ortaya çıktığı bildirilmiştir.
Mevcut sağlık kuruluşlarının faaliyetine devam


TTB ve Elazığ Depremi Raporu-1

Koronavirüs pandemisi nedeni ile dünyada ve ülkemizde gündem şaşırdı. Elazığ depremi sonrası TTB’nin gözlem raporunda çok önemli tespitler rapor edildi. Gelin bu raporu noktasına dokunmadan gözden geçirelim. İşte rapor:
Bilindiği gibi hepimizi derinden üzen 24 Ocak 2020 günü merkez üssü Sivrice de meydana gelen Elazığ depremi 41 kişinin yaşamını yitirmesine bin 600 den fazla kişi yaralanmasına yol açmıştır. Depremde oluşan hasar nedeniyle oturulamaz durumundaki evler, evsiz kalan ya da deprem korkusu nedeniyle evine giremeyen, ağır mevsim koşullarında dondurucu soğukta binlerce yurttaş evsiz kalmıştır. TTB ve SES olarak depremin meydana gelmesinden hemen sonra deprem bölgesi ziyaret edilmiş ve ilk değerlendirmeler sonucundaki deprem bölgesine ilişkin durum, yapılan faaliyetler, gözlem ve öneriler kamuoyu ile paylaşılmıştı. Depremin birinci haftasında, bölgede durumu yeniden değerlendirmek amacıyla Sivrice ve Elazığ merkezlerine ziyaret gerçekleştirildi. Depremzede vatandaşlarla Yöneticilerle yapılan görüşmeler, gözlemler ve elde edilen bilgiler şöyledir:
BARINMA
Yapılan gözlemler ve görüşmelerde Barınma deprem bölgesinde en öncelikli ve hayati sorun başlığı olarak dikkat çekmektedir. Depremin 1. haftası itibarı ile bölgenin en önemli sorunu evi hasar görmüş kullanılamaz/oturulamaz durumda olan yurttaşların


Covid-19 Bulaşı

Bugün sizlere COVİD-19 ile ilgili JOHNS HOPKİNS ÜNİVERSİTESİNİN bilgi notunu paylaşıyorum. Umarım bu tartışmalara yararlı olur.
Virüs canlı bir organizma değildir. Ancak göz, burun veya yanak mukozasının hücreleri tarafından emildiğinde, genetik kodlarını değiştiren koruyucu bir yağ tabakası ile kaplı bir protein molekülüdür. MUTASYON onları saldırgan ve çoğaltıcı hücrelere dönüştürür. Virüs canlı bir organizma değil, bir protein molekülü olduğu için öldürülmez, kendi kendine bozulur. Parçalanma süresi sıcaklığın, nemin ve bulunduğu malzemenin türüne bağlıdır. Virüs çok kırılgandır. Onu koruyan tek şey ince bir dış yağ tabakasıdır. Bu yüzden herhangi bir sabun veya deterjan en iyi çözümdür. Çünkü köpük YAĞI keser. Bu yüzden çok fazla ovmanız gerekir. Çok fazla köpük yapmak için 20 saniye veya daha fazla uygundur. Yağ tabakasını eriterek, protein molekülü kendi kendine dağılır ve parçalanır. ISINAN yağ erir. Bu yüzden ellerinizi, kıyafetlerinizi ve her şeyi yıkamak için 25 derecenin üzerinde su kullanmak çok iyidir. Ek olarak, sıcak su daha fazla köpük yapar ve bu da daha da kullanışlı hale getirir. Alkol veya% 65’in üzerinde alkol içeren herhangi bir karışım veya herhangi bir eriyik (özellikle virüsün dış lipit tabakasını) çözme görevini yerine getirir. 1 ölçü çamaşır suyu ve 5 ölçü su içeren herhangi bir karışım doğrudan proteini çözüp, içeriden ayırır.


Korona ve Yeniden Kamulaştırma mı?

Dünya genelinde 1910 yılların ortalarına kadar ki süreçte, emeklilik, sosyal yardım giderleri ve gelir dağıtımındaki adaleti sağlayan kamu hizmetleri henüz bulunmamaktaydı. Çünkü ANAMALCI sistem emekleme dönemindeydi.
1870-1910 yılları arasında gelişmiş sanayi ülkelerindeki kamu boyutu henüz yüzde 8-10 civarındaydı.
1980’lere gelindiğinde kamunun (devletin) ekonomideki payı yüzde 41’lerde..1990’larda OECD ülkelerinin ekonomideki ortalama payı yüzde 46.8 dolayında bulunduğu (ABD, ALMANYA, FRANSA, İNGİLTERE, NORVEÇ, İSVEÇ vs.) rapor edilmiştir. 
Bilindiği gibi 1980’ler dünyada neoliberal politikaların ve bu çerçevede sömürünün yükselişe geçtiği dönemdir.
Kendi ülkelerindeki devletin ekonomideki payı yüzde 46.8 ortalamasın da iken, bizde yüzde 36’lar düzeyindeydi. 
Buna rağmen bize sürekli devletin ekonomideki payını küçültün telkininde bulunuyorlardı. İçerdeki işbirlikçileri ve liberal aydınlar; devlet kağıt, çimento, sağlık, eğitim gibi temel sorunlarla uğraşmaz diyerek esip gürlüyorlardı.
O süreci takip eden dönemde, TELEKOM, ALİAĞA, PETKİM, ERDEMİR, SÜMERBANK parsel parsel satıldı.Burada sayamadığımız daha daha niceleri resmen güme gitti.
Yani devlet küçüldükçe küçüldü. Tütün, pirinç, çay yetmedi makarna, şeker, pamuk, et bile ithal edilmeye başlandı. Adım adım çöküyordu ekonomi. Hastaneler, yollar, köprüler yap işlet devret politikaları ile yapılırken; bütün yükü yine halkımız çekmeye başladı.
Bize devlet ekonomide küçülsün, küçültün diyenler kıllarını kıpırdatamıyorlardı.
Ama her şeyin bir sonu mutlaka olacaktı.
Vahşi denilen


Koronavirüs Enfeksiyonundan Basit Korunma Noktaları

Birçok yayın kurumunda ve sosyal medyada konu son derece bilim dışı alanlara çekilerek, halkın zaten çeşitli sıkıntılarla karışık olan kafası karıştırılmıştır. Sorun küresel olup son derece ciddi ve önemlidir. Çözüm bilimseldir. Sağlık bakanlığının nasıl oluşturduğu tartışmalıda olsa BİLİM KURULUNUN, İLGİLİ BİLİMSEL DERNEKLERİN VE TTB’nin duyuru ve bilgi notlarına kulak vererek, disiplin içerisinde önerileri yerine getirmektir. Burada bir önemli noktada aşı konusunda olduğu gibi kendilerini bilim insanı yerine koyup alanı dışında ahkam kesenlere önem vermemektir. TTB’nin bilgi notundaki başlıkları gelin birlikte özümseyelim. Solunum yolu enfeksiyonlarının bulaşma riskini azaltmak için yapılan öneriler yeni koronavirüs hastalığı için de geçerlidir.

  1. Hasta insanlarla temastan kaçınılmalıdır (mümkün ise en az 1 m uzakta bulunulmalı).
  2. Özellikle hasta insanlarla veya çevreleriyle doğrudan temas ettikten sonra eller sık sık yıkanmalıdır.
  3. Eller yıkanmadan ağız, burun ve gözlerle temas edilmemelidir.
  4. Eller, en az 20 saniye boyunca sabun ve suyla yıkanmalı sonrasında kurulanmalıdır.

Korona Paniği

Sevgili Okuyucularım, dostlarım, koronavirüs salgını ile ilgili olarak; aklı eren ermeyen, konu ile hiç bağlantısı olmadığı halde popüler olma veya ikincil kazanç elde etmek veya başka nedenlerle; eksik, yanlış, gelişigüzel yazılı basında, televizyonlarda, sosyal medyada duyurular, paylaşımlar, sesli mesajlar, karikatürler, resimli mesajlar ile bilgi kirliliğinin ötesi müthiş bir bilim dışı aktarım yaşanmaktadır. Bunların içinde elbet doğrular olup, bunlarda arada kaynamaktadır. Konunun uzmanları olarak adeta maçı sessizce izleyen seyirci durumunda bekleyip duruyoruz. Konu maalesef gerçek gündemi saptırmak amacıyla da kullanılabiliyor. Birçok yönden eleştirdiğimiz “Sağlık Bakanlığının” sigaradan sonra en başarılı eylemlerinden biri, birçok eksiklikler olmasına rağmen, SALGIN KONUSUNDA, ÜLKEMİZİN ÇOK SAYGIN BİLİM İNSANLARINI İÇEREN BİLİM KURULU oluşturmasıdır. Bu kurulun aldığı kararlar ile konu ile ilgili bilimsel dernekler ve TTB’nin bilgi notlarını, açıklamalarını harfiyen uygulamak en doğrusudur. Tüm enfeksiyonlarda olduğu gibi, kişisel hijyen kurallarına ve solunum yolu ile bulaşan tüm enfeksiyon hastalıklarında olduğu gibi izolasyon tekniklerine (yakın temastan kaçınma, kalabalıklara girmeme, bağışıklığı baskılanmış hastalar ile özellikle yaşlıların salgın geçene kadar evlerinden mümkünse çıkmamaları gibi),diğer enfeksiyonlardan korunmak amacıyla önerilen aşıların program çerçevesinde yapılması uygun çözümlerdir. Evet, salgın ciddidir. Yaşamda en gerçek yol gösterici bilimdir. Lütfen bilim dışı söylemlere itibar etmeyelim. Sağlıklı günler dileklerimle. Sevgiler. 
 


Biyoterörizm Nedir?

Son zamanlarda KORONAVİRÜS SALGINI nedeni ile oluşan bilgi kirliliği ve bu arada birçok paylaşımda BİYOTERÖRİZM konusu gündeme geldi. Bende daha önce bu konuya değinmeme rağmen konunun öneminden dolayı güncelleme ihtiyacı duydum.
Sizleri fazla sıkmadan bu yazımda kısaca “Biyoterörizm”den bahsedeceğim. Biyolojik silahların insan öldürme ve savaş amacı ile kullanımı uzun zamandır bilinen bir gerçektir. Enfeksiyon etkenleri ve bunların oluşturduğu hastalıklarla savaşım, teknolojik ve bilimsel gelişmelere paralel olarak gelişirken, bu etkenlerin terör amacı ile kullanımını da son zamanlarda gözler önüne sermiştir. Ezenin sömürüsü devam ettikçe, bu durumun devamı için bazen biyolojik silahlar da şiddet aracı olarak gündeme yerleşmiştir. Kısaca biyolojik saldırı ve şiddet etkenlerini burada gözden geçirelim.
Biyolojik saldırıda şiddet amacı ile kullanılan bakteriler nelerdir?

  • Kolera etkeni “Vibrio cholera”
  • Brusellozis (süt hastalığı) etkenlerinden “Brusella suis”
  • Tularemi denen ve halk arasında avcı hastalığı veya tavşan ateşi diye bilinen hastalığın etkeni olan “Francisella tularensis”
  • Ruam (halk arasında man


8 Mart ve Kadın Hekimlik

Her 8 Mart günü geldiğinde bugünü doğuran olay ve olayları sanki tekrar oluyormuş gibi düşünür ve hüzünlenirim. Kadınla erkeğin özellikle emek platformunda ayrışmasını ve kadınların ezilip sömürülmesini hiçbir zaman anlayamadım ve anlamayacağım herhalde. Geçenlerde İzmir’de anlamlı bir toplantı yapıldı. Kadın hekimlik ve kadın sağlığı kongresi adı altında birçok kadın meslektaşımızın katıldığı bu anlamlı toplantıda; yoğun siyasi gündem nedeni ile kamuoyuna yansımayan çok dikkat çekici kararlar alındı. Bizim görevimizde elimizden geldiğince bu toplantıda varılan noktaları kamuoyu ile paylaşmak. Çözüm önerilerini tartışmak.
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu tarafından düzenlenen; tabip odaları, uzmanlık dernekleri, kadın örgütleri ve sivil toplum kuruluşları iş birliğinde gerçekleştirilen VI. Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kongresi, 21-23 Şubat 2020 tarihlerinde İzmir’de yapıldı.
2008 yılından beri sağlık bilimleri ve sosyal bilimler alanlarında çalışan kadın uzmanlar, kadın akademisyenler, öğrenciler ve kadın mücadelesi yürüten aktivistlerin desteği ve ortak çabasıyla gerçekleştirilen kongrelerin altıncısında bu yıl “Kadın Emeği ve Sağlık” teması ele alındı.
İzmir Tabip Odası ev sahipliğinde ve yaklaşık 200 katılımcının emek yoğun katkısıyla yapılan kongre programında iki konferans, yedi panel,


Sağlıkta Tanıtım ve Reklam-3

* UDEK üyesi uzmanlık derneklerinin “Hekimlik Uygulamaları Birimi” oluşturarak her türlü medya ortamında hekimlerin toplumu bilgilendirmek amaçlı paylaşımlarını izlemesi, tanıtım kuralı ihlali görüldüğünde uyarılarda bulunulması, konu ile ilgili şikayetleri değerlendirmesi, sağlıkta tanıtım ihlali yaptığı tespit edilen meslektaşlarımızla ilgili gerekli soruşturma süreçleri için tabip odası yönetimlerine başvurulması,
* Uzmanlık derneklerinin düzenlediği kongre, sempozyum ve geniş katılımlı toplantılarda “sağlıkta tanıtım ihlalleri ve sosyal medya” konusunda oturumlar düzenlenmesi, yukarıda anılan kılavuzun paylaşılması,
* Sağlıkta tanıtım kuralı ihlallerinin hasta haklarına verdiği zarar ve olası riskleri konusunda materyallerin (broşür, video film vb.) hazırlanması,
* Hekimlerin dışındaki sağlık çalışanlarının da aynı yasal çerçeveye uymakla yükümlü olması nedeniyle diğer sağlık meslek kuruluşları ile Türk Tabipleri Birliği’nin ortak etkinlikler düzenlemesi,
* Avrupa ve dünya ülkelerinde sağlıkta tanıtım konusunun derlenerek deneyimlerden yararlanılması,
* Hekim olmayanların yaptığı benzer tanıtım ve reklamlar ilgili de duyarlı olunması, toplum sağlığına zarar verebilecek gıda takviyelerinin, vitaminlerin, bitkisel ürünlerin yasal olmayan tanıtımları hakkında savcılıklara suç duyurusu yapılması,


Sağlıkta Tanıtım ve Reklam-2

5. Sağlığı koruyucu ve geliştirici nitelikte, toplumu bilgilendirmeye yönelik içerik paylaşılabilir. Doğruluğu bilimsel olarak kanıtlanmamış bilgilere yer verilemez. Verilen bilginin kaynağı ve son güncelleme tarihi belirtilmelidir.
6. Her bilgilendirme sayfasının altında “Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.” ifadesi, en az diğer yazılarla aynı puntoda ve kolaylıkla fark edilebilir biçimde yer almalıdır. Günümüzde bilim çevrelerince kabul edilmiş bilgilere aykırı, hatalı ya da doğruluğu bilimsel olarak kanıtlanmamış bilgilere yer verilemez.
7. Tedavi edici sağlık hizmetine yönelik bilgiler içeren (ifade, yazı, fotoğraf, video, röportaj, haber vb.) öğelere hiçbir şekilde yer verilemez.
8. Hastaların sır kapsamındaki bilgileri hiçbir biçimde paylaşılamaz. Hasta mahremiyetinin korunması için her türlü önlem alınır.
9. Hastaların tedavi öncesi ve/veya sonrasına ait görüntülerine ya da ifadelerine hiçbir şekilde yer verilemez. Ayrıca bu nitelikteki yayınlara link verilerek yönlendirme de yapılamaz.


Sağlıkta Tanıtım ve Reklam-1

Hekimlik, reklam ve tanıtım konuları uzun zamandır dünyada ve Türkiye’de tartışılan bir konu olmuştur. Biz hekimlerin yasal örgütü olan TTB ve meslek odaları, bu konunun takipçisi olup, mesleki etik ilkeler kapsamında konunun bir çerçeveye oturtulması için çalışmış ve çalışmaktadır. Yine yoğun gündem nedeni ile “17 Kasım 2019’da İstanbul’da yapılan toplantıda” çok önemli ilkeler benimsenmiştir. Hiçbir meslek etik ilkeler ve bunun denetçisi olan mesleki örgütü olmadan ayakta duramaz. Devamlı sarsıntıya uğrar. bu sempozyumda yasal mevzuat ve alınan kararları özetlemeye çalıştım. Umarım yol gösterici olup mesafe alırız.
Sağlıkta tanıtıma ve reklam yasaklarına ilişkin yasal mevzuat aşağıda özetlenmiştir:
1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun’un 24. maddesi “İcrayı sanat eden tabipler hasta kabul ettikleri mahal ile muayene saatlerini ve ihtisaslarını bildiren ilanlar tertibine mezun olup diğer suretlerle ilan, reklam ve saire yapmaları memnudur (yasaktır).” 6023 sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanunu’nun 1. maddesinde Türk Tabipleri Birliği ve bağlı tabip odalarına; “Tabipler arasında mesleki deontolojiyi ve dayanışmayı korumak, tabipliğin kamu ve kişi yararına uygulanıp geliştirilmesini sağlamak ve meslek mensuplarının hak ve yararlarını korumak…”, aynı kanunun 28. maddesinde ise tabip odalarına “…


Orşit (Testis İltihabı)

Erkeklerde genellikle kabakulak sırasında veya sonrasında görülen, diğer enfeksiyon etkenleriyle de olabilen testislerin (yumurtalıkların) enfeksiyonuna “Orşit” diyoruz. Sıklıkla kabakulak belirtileri çıktıktan ve parotis bezleri şiştikten birkaç gün sonra ortaya çıkar. Üreme sağlığı açısından önemli yan etkisi olan bu tabloyu biraz açarak hep beraber konuyu tartışmaya başlayalım.
Orşiti yapan enfeksiyon etkenleri:
Köşe Yazısının Devamını Okuyun.


Antibiyotik Kullanımında Sorular ve Yanıtlarımız

Daha önceki yazımda antibiyotik kullanım ilkelerinden bahsetmiştik. Bu makalede de antibiyotik kullanımındaki ilkesel yanlışlıkları anlatmaya çalışacağız. Bu konu sadece tıp mensuplarını değil, tüm hastaları ve hasta yakınlarını da ilgilendirmekte olup, farkındalık yaratırsak amacımıza ulaşmış olacağız.
Antibiyotiklerin uzun süre kullanımı doğru mudur?
Hayır, doğru değildir. Süreğen enfeksiyonlar dışında genellikle ateş ve diğer enfeksiyon göstergeleri düzeldikten en fazla 3-5 gün sonra antibiyotik kullanımını sonlandırmak gerekir.
Dar aralıklı bir antibiyotik ilgili enfeksiyonu tedavi edecek iken geniş aralıklı bir antibiyotik kullanmak doğru mudur?
Hayır, yanlıştır. Olanak varsa en dar ve en uygununu vermek gerekir.
Enfeksiyon tedavisinde tek bir antibiyotik kullanmak yerine, ne olur ne olmaz, daha kuvvetli olsun, tüm bakterilere etkili olabilir diye çift antibiyotik kullanmak doğrumudur?
Kesinlikle doğru değildir. Çift antibiyotik kullanmakla yan etkiler artmakta, bakteriyel direnç sorunu ile karşı karşıya gelinmekte, aynı zamanda ekonomik kayıp söz konusu olmaktadır.
Ağızdan antibiyotik kullanmak yerine, ona eşit değerde olan iğne şeklinde (intravenöz veya intramuskuler) antibiyotik kullanmak mı doğrudur?


TTB ve İşyeri Hekimliği

Bugünkü yazımı TTB öncülüğünde ve şemsiyesi altında İşyeri Hekimliğine ayırdım. Konu çok derin ve uzun olmasına rağmen, yazımı alıntılayarak kısa tutmaya çalıştım.
Geçenlerde TTB Heyeti, işçi sağlığı ve güvenliği alanındaki son gelişmeleri değerlendirmek üzere, Aile ve Çalışma Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğünü ziyaret etti. Bu ziyaret ülkemizin yoğun gündemi nedeni ile pek üzerinde durulmayıp konu edilmediğini sanıyorum. Duruldu da ben mi kaçırdım? Bilemiyorum. Her neyse!
Görüşmede, TTB’nin 6023 Sayılı Yasa ile kurulmuş, kamu kurumu niteliğinde bir meslek örgütü olduğu ve kamu hizmeti verdiği hatırlatıldığını, bu görevi yerine getirebilmesi için, yargı kararları doğrultusunda, işyeri hekimleri ve görev yaptıkları işyerlerinin listelerinin TTB’ye bildirilmesi talep edildiğini ancak TTB’nin duyurusundan öğrenebildik.. Yine, 6023 Sayılı TTB Yasası’nın 7. maddesi gereği, işyeri hekimlerinin Tabip Odalarına üye olmaları zorunluluğu hatırlatılarak, işyeri hekimlerinin görevlendirilmesinde, Tabip Odalarına üyelik belgelerinin de istenmesi gerektiği ifade edilmiş. Talepten de anlaşıldığı üzere uzun zamandır İşyeri hekimlerinin sanki TTB ile hiçbir ilgisinin olmadığı gibi bir fiili durum yaratılmaya çalışıldığını ve bu garip durumun TTB tarafından çeşitli yollarla dile getirildiği vurgulanmış. Ama ne garipse yetkililerin bu sorunu neden duymadığını(!) herhalde tahmin edersiniz.


Hekim Hakları-2

d. Hekim, sağlık hizmeti sunulan kişi ve yakınlarından gelebilecek istemleri, bilimsel bilgiye uyumluluğu ve hasta/toplum yararı temelinde değerlendirerek mesleki bağımsızlık çerçevesinde geri çevirme hakkına sahiptir. Ayrıca bu türden istemler, toplumsal kaynakların adil dağılımını sağlamak gerekçesiyle de geri çevrilebilir.
2.Hekimin çalıştığı, sağlık hizmetini üreten, sunan ve finanse eden kurumlara ilişkin hakları
Köşe Yazısının Devamını Okuyun.


Hekim Hakları-1

Bugünkü yazımı “HEKİM HAKLARI”na ayırdım. Bilindiği gibi bizim gibi üretim biçiminin gelişmediği, tüketimin giderek pompalandığı geri bıraktırılmış veya geri kalmış, feodalitenin henüz tasfiye edilmediği kapitalizmin yeterince gelişmediği ülkelerdeki burjuva demokrasisinin oturmaması buna, paralel insan haklarının da yeterince ileri düzeye gelememesini doğurmuştur. Biçimsel bazı dayatmalarla bunu nesnel bir boyuta getirmek maalesef olası değildir. Çocuk, kadın, hayvan hakları gibi kavramları biçimsel nitelikten çıkarıp özüne yerleştirmeden ne bu hakları doğru dürüst koruyabiliriz nede savunabiliriz. Hasta hakları kavramı da biçimsel olup, sağlığın alınır satılır bir meta haline gelmesinden sonra gündeme yerleşmiştir. Hasta müşteri rolüne bürününce MÜŞTERİ HAKKI yerine HASTA HAKKI yerleştirilmiş desem herhalde yanlış olmaz. Bu yapılanmada HEKİM HAKLARI kavramı maalesef sanki hasta haklarının alternatifi ona karşı oluşturulmuş tepkinin bir formasyonu gibi algılanmış olup bu algının yanlışlığını ve çağdaş düzeyde bir HEKİM HAKLARI kavramının yerleşmesi için TTB bunu daha akılcı ve bilimsel çerçeveye oturtmaya gayret ederek aşağıdaki bildirgeyi oluşturmuştur.
TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ HEKİM HAKLARI BİLDİRGESİ
Türk Tabipleri Birliği (TTB) hekimlerin mesleklerini uygularken bazı haklara sahip olduklarını kabul eder. Ancak, hekim haklarının, hasta hakları kavramına karşı geliştirilmiş haklar olmadığını önemle vurgulamak gerekir. Diğer bir


Akut Bronşit Nedir?

Sonbahar, özellikle kış ve ilkbahar aylarının önemli hastalıklarından biri olan “Akut (İveğen) Bronşit” iş ve güç kaybına neden olan, ekonomik anlamda kişisel ve toplumsal zarara yol açan bir sağlık sorunudur. Özellikle nezle ve gribi izlemesi ve bulaşıcılığı vurgulanması gereken önemli noktalardır. Yaşamında bronşit geçirmeyen herhalde çok az kimse vardır. Akciğerin önemli enfeksiyon hastalıklarından olan bu konuyu da her zaman yaptığımız gibi yalın bir dil ile ve ana başlıklarla anlatmaya çalışalım.
Akut bronşit:
Trakea (Nefes Borusu) ve bronşların akut emflamasyonu, başka bir anlatımla iltihabıdır. Trakeobronşit olarak adlandırılması daha doğrudur.
Bulguları:
Öksürük (kuru veya daha sonra balgamlı olabilir), hırıltılı solunum, halsizlik, yorgunluk, kırgınlık göğüste ağrı ve batma, yanma, hafif ateş ön planda gelen bulgulardır.
Süresi:
Genellikle 3 haftayı geçmez. Geçerse süreğen(kronik) öksürük olarak tanımlanır.
Zatürreden(pnömoniden) ayırımı:
Zatürreede akciğer filminde infitrasyon (iltihabi yayılım) gözlenir. Klinik bulguları daha ağırdır.


Koronavirüs Tehdidi

Son zamanlarda Çin’den gelen ve ismi “Yeni Coronavirüs(2019-ncov) “ adlandırılan bir virüs salgını ile ilgili toplumda yaygın bilgi kirliliği olmaktadır. Özellikle sosyal medyada akıl almaz bilgi paylaşımları yapılmaktadır. Kasım 2002 ve Temmuz 2003 yıllarında yine etkeni korona virüs olan SARS (Türkçesi şiddetli akut solunum yolu sendromu) ile Ürdün’de Nisan 2012, Suudi Arabistan’da Eylül 2012’de tespit edilen ve yine Korona virüs olan MERS-CoV(Middle East Respiratory Syndrome Virüs=Ortadoğu Solunum Sendromu Virüsü) salgınlarını anımsatarak olayla ve hastalıkla ilgili güncel bilgimizi aktaralım. TTTB VE KLİMİK DERNEĞİMİZ ORTAKLAŞA YAPTIĞI BİLGİ PAYLAŞIMINDA BİZLERE KONU İLE İLGİLİ BAKALIM NELER AKTARIYOR?
YENİ CORONAVİRUS (2019-NCOV) HAKKINDA BİLGİ NOTU
Yeni Coronavirüs nasıl ortaya çıktı?
Yeni Coronavirüs ilk defa 29 Aralık 2019’da, Çin’in Wuhan şehrindeki deniz ürünleri ve canlı hayvan satan bir markette çalışan 4 kişide ve aynı günlerde bu marketi ziyaret eden çok sayıda kişide akciğer infeksiyonu (pnömoni) bulgularının tespit edildiğinin açıklanmasıyla gündeme gelmiştir. Hastalardan alınan örneklerin incelenmesi sonucunda 7 Ocak’ta, hastalığa neden olan virüsün SARS (2002) ve MERS (2012) gibi Coronavirüs ailesinden olduğu anlaşılmış ve virüse Yeni Coronavirüs 2019 (2019-nCoV) adı verilmiştir.


Oksiyurazis (Kıl Kurdu Parazitozu) Nedir?

Her zaman belirttiğim gibi tıbbi sözcükleri Türkçeleştirirken bazen tam anlamını verememe endişesi taşıyoruz. Ortalama okuyucu kitlesini göz önüne alırken, olanak elverdiği ölçüde tıbbi terminolojiden kaçayım derken bazen bilimsel kavramlardan uzaklaşma endişesini taşımıyoruz dersem yalan olur. Konu anlaşılsın, her düzeydeki okuyucu kavrasın ilkesinden hareket etiğimiz için doğal olarak zorlanıyoruz. Konuyu irdelerken somut koşulları değerlendirip ona göre konuyu yazmaya çalışıyoruz. Bir kişiye bile mesajımızı iletebiliyorsak amacımıza ulaştığımızı sanıyorum. Burada konu başlığımız olan oksiyurazis “Kıl Kurdu” parazitinin yaptığı enfeksiyon (Enfestasyon) anlamında olup, ülkemizde en çok gözlenen parazit enfeksiyonu olarak bilinir. Tıbbi ismi “ENTEROBİUS VERMİCULARİS (OKSİYUR)” olup halk arasında kıl kurdu, ipliksi solucan vb. adlandırılır. Ilıman bölgelerde, iç çamaşırı giyme oranı düşük yörelerde ilkokul çağında sık görülür. Bu solucanın yaşam süresi birkaç aydan başlayıp yıllara uzanabilir. Enfeksiyonu geçiren tekrar tekrar geçirebilir. Yine konuyu sorulu yanıtlı anlatmaya çalışalım…
Kıl kurdu parazitini tanımlar mısınız?
Dişileri 8-13 mm uzunluğunda, 0.3-0.5 mm genişliğinde, erkekleri daha kısa ve ince olup uzunluğu 2-5 mm, genişliği ise 0.1-0.2 mm’dir. Beyaz renkli olup kalın ve eğri kuyruğa sahiptirler.
Enfeksiyon süreci:
Ağızdan alınan enfeksiyon


Güzel İnsanlar Bir Bir Gidiyor

Türkiye’nin bir dönemine damga vuran Ecevit’lerden Rahşan Hanım’ı son yolculuğuna uğurladık.
Ecevit’lerin 70’li yıllara damgasını vuran ve dünyadaki sol ve sosyalist ideolojiden etkilenen yönleri dışında, bugünün siyasetçisine, gençliğine ve tüm halka örnek olan “mütevazı yaşamı” kendilerine ilke edinmeleri idi. Bu yönleri hepimize örnek olmalıdır.
Bir sınıf arkadaşı meslektaşımın anlattığı bir anıyı yazıma ilave ederek konuyu devam edeyim” Asistanlığımda koroner servisinde çalışırken Bülent Ecevit’in annesi bir süre hastam olmuştu. Annesi akciğer ödemi nedeniyle nefes alamazken, yardımcısının nasıl olduğunu sorması ile beni çok etkilemişti. Dışarıda ise Bülent Ecevit’ in annesine düşkünlüğü, bana kibarca ve değer vererek konuşmasını unutamam. Rahşan Hanım da vardı ve hiç konuşmamıştı. Hepsinin mekanı cennet olsun. Sonradan Cumhuriyet gazetesinde teşekkür ederken beni unutmadıklarını bir sınıf arkadaşımdan öğrenmiştim. Şimdi o saygıyı bakmak zorunda olmadığım halde kurumum bankanın SGK kızlarına baktığımda bile göremiyorum maalesef.
Bir gerekçe ile evlerine giden dostlarımın anlattığına göre, Sayın Ecevit’in sandalyenin arkasına asılan yeleği, kedileri ve dolaplar dolusu kitaplıkları dikkatlerini çekmiş.
Lider olmak ve liderliğe uygun davranma tavırları apayrı bir üstün özellikti onlar için .
Yan yana gömülerek, son arzuları da umarım gerçekleşmiştir.
Yaşadıkları dönemde elbette siyasi


Soğuk Algınlığı Nasıl Bir Enfeksiyondur?

Bugünkü yazımızın konusu Soğuk Algınlığı olup, genellikle griple karıştırılmaktadır. Dünyada en sık görülen hastalıklardan biridir. Bir kişinin ortalama olarak bir yıl içerisinde 2-5 arasında soğuk algınlığı geçirdiği tahmin edilmektedir. Bu kadar sık görülen bir enfeksiyon hastalığının iş, güç ve ekonomik kayba yol açmaması olanaksızdır. Kullanılan ilaçlar ve çalışma verimliliğinin azalması zaten başlı başına bir parasal sorundur. Yine konuyu başlıklar halinde açmaya çalışalım.
Soğuk algınlığının tanımı:
Halk arasında üşütme, nezle, gribal enfeksiyon, kırgınlık ve benzeri ifadelerle de anlatılan bu hastalık, bilimsel olarak üst solunum yollarının genellikle virüslerle olan hafif seyirli bir enfeksiyonudur.
Etkenleri:                                      
Genellikle virüslerdir
Sıklık sırasına göre etken virüsler:

  • Rinovirüs
  • Koronavirüs
  • Parainfluenza virüs
  • İnfluenza virüs
  • Respiratuvar Sinsityal virüs                             

Grip Salgını ve Çözümlerimiz

Dünyada 1918, 1957 ve 1968 yıllarında küresel grip salgınları yaşanmıştır. Salgınlar arasındaki zaman dilimi yuvarlak olarak ortalama 10 ila 40 yıl arasındadır ve 1968’deki salgından bu yana 44 yıl geçmiş ve en sonunda 2009 yılında pandemi (küresel salgın) patlak vermiştir.
Grip virüsünün değişim gösterir, sürekli olarak mutasyona uğrar. Hastalığın ölümcül sonuçlara neden olması bakımından hafife alınmaması gerekir. İnsanlar, kuşlar ve domuzlarda bulunan grip virüsleri değişim göstererek birbirleriyle karışabilirler. Bir türden, diğer türe geçerken virüsler modifiye olabilirler. Böylece canlılarda çok az bağışıklığa sahip olduğu veya hiç olmadığı alt tipler oluşur.
Nezle ile grip birbirlerine karıştırılmamalıdır; gribin, baş ve boğaz ağrısı, titreme, üşüme, 2-3 gün süren 39-40 dereceye kadar çıkan ateş, öksürük, kas ağrısı, yorgunluk, halsizlik gibi belirtileri vardır.
Grip her sene kış aylarında salgın yapar ayrıca küresel salgın yapma kapasitesine sahiptir. Grip salgınından korunmak için, sonbahar ve kış aylarında kalabalık yerlerde bulunmamaya çalışılmalıdır. Her temastan sonra eller sabunlu suyla yıkanmalıdır. Bu olanak yoksa alkollü mendille silinmelidir. Tokalaşma, kucaklaşma, öpüşme ve benzeri durumlardan bu aylarda mümkünse sakınmak gerekir. Kağıt paralar her türlü bulaşıcı hastalık riski oluşturduğundan, kağıt paralar


Oruç İle Yaşam Süresi Bağlantısı

Yazıya odaklanırken bu konuyu sağlık bilimcisi bir uzman doktor olarak nasıl aktaracağımı düşünmedim desem yalan olur. İçinde oruç sözcüğü geçince tarafsız bir şekilde konuya yaklaşmak zorda olsa, sağlık konusunda bir kişide olsa farkındalık yaratmak görevimizse, bu konudaki araştırma ve bilgileri de okuyana aktarmak elbette vazifemiz olmalı. Beslenme konusu olunca ben genellikle diyet sözcüğü yerine, sağlıklı beslenme sözcüğünü kullanmayı yeğlerim. Yukarıdaki soruya da yanıtım sağlıklı beslenme kuralına uymak koşulu ile bu konudaki yapılan araştırmaları olduğu gibi aktarmak gerektiğine inanıyorum. Gelelim araştırmaya; Uzmanlar, günün 16-18 saatinde yemekten uzak durmak veya haftada belirli aralıklarla oruç tutmanın ömrü uzattığını ve birçok hastalığı engellediğini tespit etti. “New England Tıp dergisinde” çıkan bir makalede, günün 6-8 saatinde gıda tüketip, geri kalan 16-18 saatinde yemekten uzak durmanın, birçok hastalığı engellemenin yanı sıra kan basıncını düşürdüğü ve yaşamı uzattığı saptandı. Orucun obezite, şeker hastalığı ve kalp rahatsızlıklarının sağaltımında bir yöntem olarak önerilebileceği vurgulanan makalede, bunun için “günlük sınırlı tüketim” ve “haftada 2 gün oruç tutma” olarak 2 yöntem ortaya konuluyor. Cumhuriyet gazetesindeki habere göre insan ve hayvanlar üzerinde yapılan deneylere dayanan çalışma, belirli aralıklara oruç tutmanın metabolizmada yenilenmeyi sağladığı için hücre sağlığını olumlu yönde etkilediğini ortaya koyuyor. Makalede yer alan saptamalar arasında, orucun


Tüberküloz ve Sağlıkta Dönüşüm-2

Tüberküloz nedir? Nasıl oluşur?: Halk arasında verem olarak bilinen ve “Mycobacterium Tuberculosis” isimli bakteri ile oluşan bir enfeksiyon hastalığıdır. Bulaşma genellikle açık akciğer veremi olan hastanın öksürmesi, hapşırması veya konuşması ile havaya karışan bakterilerin(basillerin), sağlıklı bir insanın bunları solunum yolu ile akciğerlerine alıp, orada enfeksiyon oluşturması ile meydana gelir. Bu akciğer veremi veya tüberkülozudur. Tutunduğu ve enfeksiyon yapabildiği diğer organlar dada hastalık oluşabilir ve ilgili organın ismi ile anılır(Örneğin beyin zarlarını tutmuş ve hastalık oluşturmuş ise “Tüberküloz menenjit” adı ile anılır.)
Tüberküloz ilk defa ne zaman gözlenmiştir?
Milattan önce 8000 (sekiz bin) yıllarında, insanların sığırları evcilleştirmesiyle başlamış olduğu sanılmaktadır. Milattan önce 3500 yıllarında Mısır ve Ürdün’deki insan kalıntılarında tüberküloza ait iskelet şekilleri saptanmıştır.
Tüberküloz tedavisinde önerilerde bulunan ve uzun süre bu önerileri değişmeyen kişi kimdir? Önerileri nelerdir?
Milattan sonra ikinci yüzyılda yaşayan Galendir. Önerileri: dinlenme, öksürüğün giderilmesi, göğse sürülen yakılardır.
Tüberkülozun genel bulguları nelerdir?
Halsizlik, yorgunluk, kırgınlık,