Sayfa Yükleniyor...
Kalan miras babanın ise, ölen babanın bütün çocukları evli, bekar, yaşlı, genç, çocuk, kız, erkek Fark etmeksizin hepsi bu maldan dini hisseleri oranında miras alır.
İslam inancına göre herkesin bir eceli vardır. Bu ecel ne geri alınır, ne de ileri alınabilir. Nitekim Kuran-ı Kerim'de bu konuda şöyle buyrulmaktadır: "Her ümmet için takdir edilen bir ecel vardır. Ecelleri geldiği zaman ne bir an ileri ne de geri alınamaz." (Araf 34)
Fıkıh dilinde, rüku ve secdede beklemeye tadili erkan denir. Tadili erkan, rükünleri düzgün, yerli yerinde ve düzenli olarak yapmak demektir. Namaz, müminin miracı ve İslam'ın ana direklerinden bir direk olduğundan kılındığında belli bir hassasiyet, önem ve düzgünlük içerisinde kılınması lazım.
Bir malı peşin fiyatına satmak nasıl caiz ve makul ise veresiye fiyatına zamlı satmak da öyle câiz ve makuldür. Zira veresiye satışta malın karşılığı olan bedel bir kaç ay geciktirilmektedir. Diğer bir ifade ile uzatılmaktadır. Dolayısıyla vade uzayınca malı satanın bir zararı söz konusu olmaktadır. Bu zararını telafi etmek için malın fiyatını bir miktar yükseltmesinde dinen bir sakınca yoktur.
İslam dininde, sağlık için zararlı olmayan ve devamlı kısırlığa yol açmayan gebeliği önleyici tedbirlere başvurmak caizdir.
Devamlı kısırlığa yol açan ilaç veya aletlerin kullanılması, kadın veya erkeğin ameliyatla kısırlaştırılması kesin hayatî bir sakınca bulunmadıkça caiz değildir.
Yurt dışında zorda kaldığımızda gayrı Müslimlerin mabetlerinde namaz kılmamız caiz mi?
İbadetler hususunda bizim
Kişi, Allah'a ve onun gönderdiği dine ve imanın esaslarına inanmadıkça Müslüman sayılmaz. İman olmadığından da yaptığı ibadetlerin ve hayırlı hizmetlerin sevabına erişemez. Ahirette sevap almamakla beraber. Yaptığı bir takım iyi hizmetlerden ve davranışlardan dolayı bu dünyada bir takım mükafatlar görebilir. Zengin olmak evlat sahibi sağlıklı bir yaşam gibi.
Kur'an-ı Kerim Arapça indirilmiştir. Bu dile vakıf olmayanlar da bu yüce kitabı okumak, öğrenmek ve yolunda yürümekle mükelleftir. Dolayısıyla kişi Kuranı okurken anlamını bilerek okursa tabi ki hayrı daha fazla olur. Aynı şekilde her Müslümanın da bu yüce kitabı anlayarak okuması temenni edilir. Ancak her insan bu dile ve bilgiye sahip olamayabilir. Sahip olamadığından dolayı da bu kitabı okumaktan mahrum kalması düşünülemez.
Bu bir ticaret neticesinde elde edilen bir haktır ki iş yeri sahibi iş yerini ya da kurumunu ticaret anlamında cazip hale getirmek için verdiği bir promosyondur.
İslami hükümlere göre nikah, evlenme ehliyetine sahip ve evlenmelerinde dini açıdan bir engel bulunmayan kadın ile erkeğin (veya vekillerin) şahitlerin huzurunda, birbirleriyle evlenmeleri konusunda karşılıklı rızalarını ifade etmelerinden (icap ve kabulden) ibaret bir akittir.
İnsanın doğup büyüdüğü veya evlenip içinde yaşamak istediği ya da içinde sürekli olarak barınmayı kastettiği yere asli vatan (vatan-ı asli) denir.
Duada peygamberleri, büyük zatları, evliyaullahları vesile kılmak dinen caizdir. Allahın sevdiği bu kulları vesilesi kılmak, duanın kabulüne de vesiledir.
Fıkıh dilinde, rüku ve secdede beklemeye tadili erkan denir. Tadili erkan, rükünleri düzgün, yerli yerinde ve düzenli olarak yapmak demektir. Namaz, müminin miracı ve İslam'ın ana direklerinden bir direk olduğundan kılındığında belli bir hassasiyet, önem ve düzgünlük içerisinde kılınması lazım.
Beraat Kandili, Şaban ayının ondördüncü gününü onbeşinci gününe bağlayan gece demektir. Bu geceye, bereketli ve feyizli bir gece olması sebebiyle 'Mübârek'; kulların günahlarının affolunması ve temize çıkmaları sebebiyle 'Beraat'; kulların ihsana kavuşmaları nedeniyle 'Rahmet', geceyi iyi değerlendiren kulların seçilerek salih kullar arasına alınması sebebiyle beraat adı veriliyor.
Allah Teala Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurmaktadır: Ey iman edenler! Hamr, kumar, dikili taşlar, fal ve şans okları birer şeytan işi pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz. (Maide, 5/90)
Alkolü içmek bütün mezheplerde haramdır. Ama onunla temizlik yapma veya koku olarak kullanma hususu ise mezhepler arasında tartışmalıdır. Kişinin bedenine sürdüğü veya elbisesine dökülen ya da yüze sürülen kolonya konusu da bunlardan biridir.
Namaz kılmak için kılınan namazın vaktinin girmiş olması lazım. Okunan ezan kılınacak namazın vaktine işaret etmektedir.
Kader ve kazaya inanmak iman altı esasından birisidir. Hayatta başımıza gelen her şey amma iyi amma kötü amma hayır amma şer her şey bir kader içerisinde tecelli etmektedir. Ancak kişi başına gelen herhangi bir olayda kaderi bahane ederek, kendisini sorumluluktan kurtarmaya çalışmamalıdır.
Bel fıtığı olmuş ya da bunun dışında bir takım rahatsızlık geçiren hamile bayanın hamilelikte ve doğum esnasında hayati tehlikesi söz konusu olacaksa bebeğini aldırmasında bir sakınca yoktur. Ancak hamile bayanın böyle ciddi ve hayati bir rahatsızlığı yoksa bebeğini aldırması caiz değildir. Bu şekildeki bir muamele insan hayatına karsı islenmiş bir cinayettir ve haramdır.
İslam'da mal hürriyeti vardır. Yani erkeğin kazandığı malı kendisine, kadının kazandığı mal kendinedir. İslama göre herkes kendi malının sahibi ve tasarruf yetkilisi olduğundan ne kocanın ne de bir başkasının kadının malını nereye, nasıl ve ne kadar harcaması gerektiği gibi konularda karışma hakkı yoktur. Kadın dilerse malı yiyer, dilerse dağıtır, dilerse kocasına veya bir başkasına verir. Kimse bu konuda onu zorlayamaz. Kocanın o mal üzerinde bir yetkisi yoktur. Nitekim Allahu Teâlâ bu hususta mealen şöyle buyurmaktadır:
Hz. Peygamber bir hadisi Şerifinde: Bizi aldatan bizden değildir. Buyurmaktadır. Müslüman'ı veya Müslüman olmayanı bu ya da benzeri başka bir işte aldatan Hz. Peygamber'in bu şiddetli uyarısına muhatap olmaktadır.
Allah Teala Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurmaktadır: "Ey iman edenler! Hamr, kumar, dikili taşlar, fal ve şans okları birer şeytan işi pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz." (Maide, 5/90)
Çocuk sahibi olmak her aile için çok önemlidir. Ancak dünya hayatında çok çeşitli imtihanlarla karşılaşabilmekteyiz. Bu imtihanlardan biri de çocuk sahibi olamamaktır.
Abdest alırken, yıkanması gereken uzuvlardan birinde kuru yer kalırsa, abdest sahih olmaz. Gusülde ise vücutta, suyun ulaşabildiği her yerin yıkanması gerekir.
Kazaya kalan namazlar cemaatle kılınabilir mi?