Sayfa Yükleniyor...
Buna karşılık mezarın bir-iki karış yükseltilmesi, israfa kaçmadan ve tevhid inancına zarar vermeyecek şekilde yapılmasında bir sakınca yoktur.
Yanlarında üçüncü bir kimse bulunmaksızın nişanlıların bir odada baş başa kalması caiz değildir. Çünkü bunlar nişanlı olmakla beraber daha nikahlanmış sayılmazlar nikah olmadığından da her ne kadar nişanlı olsalar da hala yabancı iki kişi gibiler.
Nazar, İslam inancına göre haktır. Yani nazar diye bir şey vardır. Onun için nazar değmesine karşı Allah'a sığınılmalıdır, ondan yardım dileyip ona ibadet edilmelidir. Nitekim Peygamber Efendimiz nazar ile ilgili şöyle buyurmaktadır: "Bir kimsenin kendisini veya kardeşlerinin bir şeyi hoşuna giderse, bereketle ona dua etsin. Çünkü göz değmesi haktır"
İslamda mal hürriyeti vardır. Yani erkeğin kazandığı malı kendisine, kadının kazandığı mal kendinedir. İslama göre herkes kendi malının sahibi ve tasarruf yetkilisi olduğundan ne kocanın ne de bir başkasının kadının malını nereye, nasıl ve ne kadar harcaması gerektiği gibi konularda karışma hakkı yoktur. Kadın dilerse malı yer, dilerse dağıtır, dilerse kocasına veya bir başkasına verir. Kimse bu konuda onu zorlayamaz. Kocanın o mal üzerinde bir yetkisi yoktur. Nitekim Allahu Teâlâ bu hususta mealen şöyle buyurmaktadır: Müminler! Kendilerinden hoşlanmadığınız halde kadınlara mirasçı olmaya kalkmanız size helal değildir. Onlara verdiğinizden geri almak için baskı da yapmayın; ispatlanabilir bir fuhuş yapmış olurlarsa o başka. Onlarla marufa uygun geçinin. Eğer onlardan hoşlanmadıysanız bakarsınız ki, siz bir şeyden hoşlanmıyorsunuz ama Allah onda bir çok hayırlar yaratacak olabilir. (Nisa 4/19)
İslam inancında ata binmek ya da bu tarz sportif faaliyetlerde bulunmak tavsiye edilmiştir.Bu anlamda çocuklara, gençlere ve arzu eden yetişkinlere ata iyi binmeyi öğretme anlamına jokeyliğin meslek edinilmesine bir sakınca yoktur. Bilakis sevap vardır. Çünkü Hz. Peygamber at yetiştiriciliği ve biniciliğine ilişkin yönlendirici sözleri vardır.
Türbelerin ve mezarlıkların ziyaret edilmesi, bu vesileyle ölünün ve ölümün hatırlanması ve orada yatanlardan ibret alınması dinimizin tavsiye ettiği hususlardandır. Ancak, kabir ve türbe ziyaretlerinde İslâm'ın özüne ve tevhid anlayışına ters düşen itikâdî bakımdan da zararlı olan tutum ve davranışlardan uzak durmak gerekir.
Allah vardır ve mekansız olarak vardır. Mekan biz yaratılmış varlıklar için vardır. Ancak bütün varlıkları yaratan Allah mekandan münezzehtir. Dolayısıyla bu sözü söyleyenin hangi manada söylediği önemlidir. Şayet bunu Allah her yerdedir diyerek Allahın zatıyla her yerde, mekanda olduğuna inanırsa imanı zarar görür. Çünkü burada Allaha bir mekan izafe etmektedir. Oysa Allah mekandan münezzehtir. Fakat böyle söyleyen kimse, Allahın kudret ve azametiyle her yerde olduğunu kastederse bir sakıncası yoktur. Ki bugün Türkiyede bu manada bu cümle kullanılmaktadır.
Muharrem ayının İslam tarihinde belli başlı üç önemli özelliği vardır. Birincisi oruç, ikincisi Hicrî takvimin başlangıcı olması, diğeri de Hz. Hüseyin ve evlatlarının Kerbelada şehit edilmesidir. Muharrem ayında tutulan oruç tarihi seyri yönüyle de bir özellik taşıyor. Peygamberimiz Medine'ye hicret ettikten sonra Medine'de yaşayan Yahudilerin oruçlu olduğunu öğrendi. O gün Muharrem ayının 10. günü Aşura Günüydü. Bu ne orucudur? diye sordu. Yahudiler, Bugün, Allah'ın Musa'yı düşmanlarından kurtardığı, Firavunu boğdurduğu gündür. Hz. Musa, bir şükür olarak bugün oruç tutmuştur dediler.
Cenaze geçerken ayağa kalkmanın dini hükmü nedir?
Dinen insanın borcu ikiye ayrılmaktadır. Allaha karşı borçlar, kullara karşı olan borçlar. Bir kimse, üzerinde mesela oruç borcu olduğu halde vefat etmişse bu onun için Allaha karşı bir borçtur. Kişi hayattayken bu oruçlarını tutmaktan aciz kalmış ise, orucunun borcunu fidye vererek ödemelidir. Ödeyememiş ise o zaman mirasından ödemeleri için mirasçılarına vasiyet etmelidir.
İslam, ana-baba hakkını çok önemser ve kutsal kabul eder. Öyle ki İslamda cennetin bir yolu da anne babanın rızasından geçtiği kabul edilmektedir.
Boşamada korkutmak veya şaka niyetiyle söz söylemek hükmü değiştirmez. Ağızdan çıkan kelimenin delâlet ettiği manaya bakılır. Şayet kelime boşanma manasına geliyorsa hükmü cari olur, seni boşadım, diyen adamın karısı bir talâk ile boş olur. Niyeti ister korkutmak, ister şaka olsun hükme bir etkisi olmaz. Nitekim sevgili Peygamberimiz bir hadisi Şerifinde Üç şeyin ciddisi de ciddidir şakası da ciddidir. Nikah Talak ve Ridde (dinden dönme) buyurmaktadır. Onun için ister şaka ister korkutma niyeti ile söylensin hanıma sen boşsun demek dinen nikahı düşürür.
İmamı Şafi hazretleri Asr suresi ile ilgili olarak bir sözünde Kurandan sadece bu sure nazil olsaydı, insanlara dünya ve ahiret mutluluğu için yeterdi demektedir.Nitekim Sahabeler de surenin bu anlamından ve faziletinden dolayı karşılaştıklarında ve ayrıldıklarında bu sureyi okurlarmış.
Kader ve kazaya inanmak iman altı esasından birisidir. Hayatta başımıza gelen her şey; ama iyi ama kötü ama hayır ama şer her şey bir kader içerisinde tecelli etmektedir. Ancak kişi başına gelen herhangi bir olayda kaderi bahane ederek, kendisini sorumluluktan kurtarmaya çalışmamalıdır.
Vefat eden kimse memleketinde defnedilmesi husussunda vasiyeti varsa yerine getirilir mi?
Kişi, Allaha ve onun gönderdiği dine ve imanın esaslarına inanmadıkça Müslüman sayılmaz. İman olmadığından da yaptığı ibadetlerin ve hayırlı hizmetlerin sevabına erişemez.
Hastalık, dert, keder, sıkıntı ve de mutluluklar hep biz insanlar için vardır. Ve bütün bunlar fani olan dünya hayatının bir gereği ve imtihanıdır. Başa gelen hayırlar ve mutluluklar bazen bizim için şer, başa gelen musibetler de bazen bizim için hayır olabilmektedir. Nitekim Allahu Teala Kuran-ı Kerimde mealen şöyle buyurmaktadır: Hayır bildiğinizde şer, şer bildiğinizde de hayır vardır.
İman olmadan hiçbir amelin ve hayrın ahirette mükafatı yoktur. Kişi bu dünyada ne kadar iyilik yaparsa yapsın kalbinde imanı yoksa ahirette mükâfatı olmaz. Bu kimse bu dünyada yaptıklarına karşılık bu dünyada mükafat alır. Sağlık zenginlik, makam gibi Ancak imanı olmadığından ahirette cennete giremez ebediyyen de cehennemde kalır.
Yeni doğan çocuğa güzel bir isim koymak anne ve babaların en önemli görevlerindendir. Çocuğa konulan isim hem bu dünyada hem de ahirette geçerlidir.
Normal şartlarda bir kabre, yalnız bir cenaze defnedilir. Önce defnedilmiş olan cenaze, tamamen çürüyüp toprak haline gelmedikçe, bir zaruret olmaksızın kabrin açılması ve bu kabre ikinci bir cenazenin defni caiz değildir. Cenaze çürüyüp toprak haline geldikten sonra ise, aynı kabre başka bir cenaze defnedilebilir.
İnsanın başına gelen sıkıntı ve hastalıklar onun günahlarına kefaret olur. Yani başa gelen ölümlere, sıkıntılara, acılara, elemlere, hastalıklara sabredip Allahtan gelenin baş üstünde yeri var deyip metaneti ve vakarı korumak kişinin günahlarına kefarettir. Yani kişinin günahlarını affettirme vesilesidir.
Kadın kazancını kocasına vermek zorunda mı?