1
Doç. Dr. Onur Oral
İlkses Gazetesi Yazarımız

Doç. Dr. Onur Oral

Yazarın Köşe Yazıları

Sağlıklı Yaşam ve Düzenli Egzersiz Alışkanlığı

Yapılan bilimsel araştırmada günlük yaşama yaklaşık 60 dakikalık bir sportif aktiviteyi dâhil etmenin ne kadar çok faydası olduğunu net olarak gösterilebilmiştir. Düzenli fiziksel aktivite alışkanlığının fiziksel, mental (zihinsel) ve psikolojik (ruhsal) sağlık üzerinde çok yönlü bir etkiye sahip olabileceği bilinmektedir. Son yıllarda, sıklıkla gözlenen, sedanter (hareketsiz) yaşam nedeniyle, hemen hemen her yaştaki bireyler çok fazla oturmaya ve çok az yürümeye itmekte ve böylelikle, fiziksel aktivite alışkanlığının kaybolduğu bir yaşam tarzı da hareketsiz bir yaşam tarzı içinde olan bu bireylerin genel sağlık koşullarında oldukça olumsuz etkiler göstermektedir.


Yaşam sağlığı ve sağlıklı yaşlanma

Bu süreçte, bireyin genel sağlık açısından, daha önceki performans düzeylerinde işlev görme yeteneğinin, geçen zaman içinde azalması gayet doğaldır. Ayrıca, yaşlanma olumlu, olumsuz deneyimleri birlikte içeren kişisel bir yaşam dönemidir. Yaşlanma sürecinde kişisel değerler, kültür ve sağlık durumu bireylerin yaşayabilecekleri değişim alanlarıdır ve bu yaşam alanlarındaki değişimlere gösterilen bireysel uyum, yaşlılık döneminin yaşam kalitesinin belirlenmesinde önemli bir rol oynamaktadır.


Çocukluk Çağı Obezitesi ve Fiziksel Aktivite

Çocuk ve ergenlerin ekran karşısında geçirdikleri sürenin her geçen gün artması nedeniyle gelişen hareketsiz bir yaşam tarzından kaynaklanan fiziksel aktivite miktarındaki azalma, tüm dünyada endişe verici güncel sorunlardan biridir. Fiziksel aktivite miktarındaki azalmanın yanı sıra beslenme alışkanlığının da değişim göstermesi obezitenin gelişimine neden olan faktörlerden bir olarak gözlenmektedir. Çocuk ve ergenlerin günlük diyetlerinde artmış karbonhidrat, yağ, oranları ve şekerli gıda ve içeceklerden zengin gıdalarla beslenmeleri onları aşırı kilo ve obezite sorunuyla karşı karıya getirmektedir. Doğal ve dengeli beslenme kültüründen uzak bu beslenme tarzı sadece aşırı kalori problemi değil ama aynı zamanda, onların vitamin ve mineral açısından da yetersiz beslenmeleri sonucunu da doğurmaktadır.


Kilo Kontrolü ve Kalp Sağlığı

Kalp hastalıkları, kalp veya kan damarlarında oluşabilecek ve sağlıklı bir yaşam için risk oluşturabilecek çeşitli hastalıkları tanımlayan bir kavram olarak tanımlanmakta ve kalp ve damar sistemi hastalıkları, genel yaşam sağlığı açısından oldukça riskli sorunlar olarak bilinmektedir. Kalp ve damar sistemi hastalıklarının pek çok sebebi olmakla birlikte, özellikle son yıllarda, aşırı kilo ve obezitenin kalp sağlığı üzerinde son derece olumsuz etki gösterdiği gözlemlenmektedir.    


Sağlıklı Yaşam ve Beslenme Sağlığı

Doğal, dengeli bir beslenme alışkanlığının kazanılması sağlıklı bir yaşam için kritik önem taşıdığı gibi bireylerin içinde bulunduğu bazı fizyolojik ve metabolik sağlık koşulları da beraberinde; beslenme alışkanlığı olarak farklı hedefler ve özel yaklaşımlar gerektirmektedir. Özellikle bazı kronik hastalıklardan korunma ve bu hastalıların tedavi süreçlerinde bazı özel beslenme alışkanlıkları ve diyet tarzları, sağlıklı yaşam için temel bir gereksinim olarak kabul edilmektedir.


Kilo Kontrolü ve Düzenli Egzersiz Alışkanlığı

Obezite, kontrol edilemeyen aşırı kilo alımı sonucunda, vücuttaki aşırı yağ dokusu nedeniyle ortaya çıkan ve beraberinde birçok sağlık sorununa neden olan ve tıbbi tedavi gerektiren bir metabolik sağlık sorunu olarak tanımlanmaktadır. Obezite, sağlıklı yaşam için ciddi sorunlara neden olabilen genetik ve çevresel etkileşimli bir hastalık olduğundan, önlem ve tedavisinde çok çeşitli yöntemler geliştirilmiştir. Kalıcı kilo kontrolü başarısı için pek çok tedavi yöntemi seçeneği bulunmaktadır. Düşük kalorili diyetler, fizik tedavi ve egzersiz, farmakolojik girişimler, ilaç tedavisi, cerrahi operasyonlar, bilişsel davranışçı tedavi gibi bazı tedaviler uzun süre uygulandığı takdirde kişinin günlük hayatını değiştirerek etkili tedavi yöntemleri haline gelebilmektedir.


Fiziksel Performans ve Genetik Yapı

Her bireyin kendine özgü bir DNA yapısı olması nedeniyle, bireylerin birbirlerinden çok farklı biyolojik davranışlar ve sistemik reaksiyonlar göstermesi son derece doğaldır. Son yıllarda genetik biliminde yaşanan gelişmeler, fizyolojik anlamda birçok bilinmeyen noktayı açığa kavuşturabilmeyi hedeflemektedir. Tedavisi tıbben mümkün olmayan bazı kronik hastalıklar, hipertansiyon (yüksek tansiyon), obezite problemi, Tip 2 diyabet (şeker hastalığı), hiperlidemi (kan yağlarındaki artış) vb. metabolik problemlerin genetik bilimin gelişmesiyle, daha etkin tedavi yöntemleriyle çözülebileceği öngörülmektedir. Zaman içinde, genetik bilimi, spor bilim dünyasına da önemli yenilikler getirmeye başlamış, sportif performansla genetik yapı arasındaki ilişkilerin ortaya çıkarılabilmesi hedeflenmektedir. Fiziksel performans açısından, sporcuların kas gücü, yorgunluk düzeyi ve egzersize adapte olma, antrenmanlara uyum konusunda bazı önemli genlerin varlığı keşfedilmiştir. Son yıllarda yoğun olarak sürdürülmekte olan bu bilimsel araştırmalarda, obezite ve atletik performans üzerindeki etkisini olduğu düşünülen 200’den fazla genetik yapının fiziksel performansı ve kilo dengesini etkilediği gözlemlenmiştir.


Obezite Problemi ve Fiziksel Aktivite

Bu sağlık sorunu, aşırı kilo ve obezite olarak ele alınmakta ve WHO (Dünya Sağlık Örgütü) tarafından yapılan tanıma göre; “sağlığı bozabilecek düzeyde anormal veya aşırı yağ birikimi” yani aşırı kilo olarak açıklanmaktadır. Tüm dünyada zorlu bir sağlık problemi olarak bilinen aşırı kilo ve obezitenin önlem ve tedavisi için yıllardır birçok tedavi yöntemi geliştirilmektedir. Uygulanmakta olan çok sayıdaki tıbbi tedavi yöntemleri arasında en etkin sonuç veren uygulamaları, sağlıklı, dengeli beslenme ve düzenli fiziksel egzersiz alışkanlığı olarak vurgulanmaktadır. Yüzme, bisiklete binme, yürüyüş, doğa sporları ve koşu gibi aktiviteler aşırı kilo problemi olan obezite hastalarda kilo vermeye yardımcı olurken, son yapılan araştırmalarda, sağlıklı, dengeli beslenmeyle birlikte düzenli egzersizin bir arada olmasının daha yararlı olduğunu ve sağlıklı diyet ve fiziksel aktivitenin birlikte uygulanması önerilmektedir.


Beslenme Sağlığı ve Akdeniz Diyeti

Daha sağlıklı bir yaşam adına geliştirilen bu yeni beslenme alışkanlıkları ve diyet tarzları beslenme kültürünü derinden etkilemekte ve geniş halk kitleleri tarafından da kabul görerek, benimsenmektedir. Bu tarz diyetleri uygulayan bireyler, kendi fiziksel, zihinsel ve psikolojik sağlık koşullarının daha da geliştirebilmeyi hedeflemektedir.


Fiziksel Aktivite ve Psikolojik Sağlık

SPOR ve SAĞLIK


Çocuk Sağlığı ve Düzenli Egzersiz Alışkanlığı

Tüm dünyada düzenlenmekte olan sağlık, eğitim ve sosyal strateji planlamalarıyla sağlıklı nesiller yetiştirebilmek ve çocukların tam gelişim potansiyellerine ulaşmaları hedeflenmektedir. Bu konuda yapılan bilimsel araştırmalarda, sağlıklı, dengeli beslenme ve fiziksel aktivitenin çocukların sağlığı ve gelişimi için kritik faktörler olduğu konusunda fikir birlikteliği bulunmaktadır. Sağlıklı çocuk gelişiminde, dengeli beslenme ve fiziksel aktivitenin önemi özellikle son yıllarda yaygın olarak gözlenen çocuk obezitesi probleminin önlenmesi konusunda da olukça etkin bir yöntem olarak kabul görmektedir. Bu konuda yapılan araştırmalarda, çocukluk döneminde edinilecek fiziksel aktivite alışkanlıklarının, çocukların hareket becerisi gelişimini artırarak obezite ve aşırı kilo sorunlarının önlenmesine olumlu katkı sağlayabileceğini vurgulanmaktadır. 
***
Düzenli fiziksel aktivite en temel anlamıyla, çocuğun metabolik ve sosyopsikolojik sağlığını geliştirmek amacını taşıyan, planlı, düzenli fiziksel egzersizler olarak tanımlanabilir. Fiziksel aktivite ve düzenli egzersiz alışkanlığı sağlıklı çocuk gelişiminin en temel bileşenleri arasındadır ve sadece çocukluk yıllarında değil ama aynı zamanda, erişkinlik yıllarında da sağlıklı bir yaşam için de çok önemli bir faktördür. Düzenli fiziksel aktivite, çocukların sağlıklı sosyopsikolojik gelişimine katkı sağlayabilmesi için, egzersiz alışkanlığının çocukluk çağında başlaması önemlidir. Özellikle, çocukluk yıllarında şekillenmeye başlayan benlik saygısı psikolojik sağlığın önemli bir ölçütü olarak kabul edilebilir. Kişinin kendi değerine ilişkin genel değerlendirmesi olarak da tanımlanabilen öz benlik saygısının gelişmesinde, fiziksel yapıyı ve genel sağlığı korumak veya geliştirmek için yapılan fiziksel aktivitelerin önemi gözden uzak tutulmamalıdır. 
***
Yapılan bilimsel çalışmalarda, düzenli egzersiz alışkanlığının özellikle çocuklar ve gençler üzerinde çok yönlü fiziksel, psikolojik ve sosyal faydalarına dikkat çekmektedir. Ayrıca düzenli egzersiz alışkanlığı, sağladığı etkin kilo kontrolüyle çocukların fiziksel yapılarının gelişmesiyle birlikte özgüvenlerini artırmakta, çocukluk ve ergenlik döneminde ortaya çıkabilecek olan depresyon ve yaygın anksiyete sorunlarının oluşmasını engellemekte ve bu öz güven gelişimi de çocukların ve ergenlerin, eğitim hayatlarındaki başarılarını ve eğitim performanslarını olumlu yönde geliştirebilmektedir. Bu nedenle, sağlıklı çocuk gelişimi açısından fiziksel aktivite ve egzersizin öneminin anlaşılmasıyla, ebeveynlerin ve eğitmenler, obezite ve aşırı kilo gibi sağlık sorunlarının önlenmesi ve tedavisinde başarı şansını artırabilmek için çocuklarda düzenli egzersiz alışkanlığının kazandırılması adına, son yıllarda daha aktif bir tutum içinde oldukları dikkati çekmektedir. 
***
Düzenli egzersiz ve fiziksel aktivite, çocukların fiziksel ve psikolojik gelişimi açısından son derece önem taşımaktadır. Egzersiz ve spor faaliyetlerinin fiziksel sağlığı geliştirmeye, depresyonu azaltmaya ve özgüveni artırmaya yardımcı olduğu saptanmış olduğu için, bu olumlu etkilerin çocuklarda psikolojik bir destek sistemi oluşturmaya önemli katkıları olduğuna dikkat çekilmektedir. Ve aynı zamanda çocukluk yıllarında kazanılacak olan spor alışkanlığının, çocukluk ve ergenlik döneminde görülme olasılığı yüksek olan obezite ve aşırı kilo problemine engel olabileceği vurgulanmaktadır. Bu nedenle, çocukların fiziksel aktivite etkinlikleri planlanırken, en başta temel hareket eğitimi olmak üzere ve sonrasında; çocukların fiziksel kapasite ve yetenek durumlarına göre atletizm, jimnastik, yüzme, yürüyüş, voleybol, futbol, basketbol ve tenis gibi sportif faaliyetlerle, çocukların anatomik ve fizyolojik özelliklerinin gelişimine önemli katkılar sağlanabilmektedir.     
***
Çocuğun sağlıklı gelişiminde, düzenli fiziksel aktivite alışkanlığının son derece önemli bir faktör olarak dikkat çekmektedir. Ayrıca, son yıllarda yaygınlaşmakta olan çocuk sağlığı için ciddi bir risk oluşturan obezite ve fazla kilo probleminin engellenmesi için de fiziksel aktivite doğal bir tedavi yöntemi olarak kabul görmektedir. Sonuç olarak, çocuğun genel sağlığın korunması ve geliştirilmesi için, çocuklara düzenli fiziksel aktivite alışkanlığının kazandırılması sağlıklı nesillerin yetişmesi adına son derece etkin ve akılcı bir yöntem olacaktır.
 


Sağlıklı Yaşam ve Kilo Kontrolü

Bu olumlu gelişmeler, sağlıklı ve uzun yaşam konusunda olumlu sonuçlara neden olmakta ve dolayısıyla yaşlı yetişkin nüfusu oranı tüm dünyada hızla artmaktadır.

Sağlıklı ve uzun yaşam konusunda sağlanan bu tıbbi başarılarla birlikte, tüm dünya nüfusunda aşırı kilo ve obezite görülme hızında da ciddi bir artışın gözlendiği de bilinmektedir. Doğal, sağlıklı beslenme alışkanlığının bozulması, bireylerin günlük fiziksel aktivitelerinin azalmasıyla ortaya çıkan hareketsiz yaşam tarzı bireylerin sağlıklarının olumsuz yönde etkilemekte olduğu izlenmektedir. Yapılan bilimsel araştırmalarda, olumsuz yönde etkilenen sağlık koşullarını düzeltebilmek için en sağlıklı yöntemin, etkin bir kilo kontrolü olduğunu göstermektedir.

Hemen hemen her yaşta, aşırı vücut ağırlığının sağlık koşullarını bozabileceği konusunda net kanıtlar mevcut olmakla birlikte özellikle orta ve ileri yaşlarda aşırı kilo ve obezitenin yaşam sağlığı açısından ciddi bir risk faktörü olduğu saptanmıştır. Son yıllarda yapılan bilimsel araştırmalarda, aşırı kilo ve obezitenin, orta ve ileri yaştaki bireylerin sağlıkları üzerindeki olumsuz etkileri ve tüm bu sağlık risklerine bağlı olası ölümler üzerine odaklanmaktadır. Bu araştırmaların ortaya çıkardığı sonuçlar incelendiğinde, orta ve ileri yaşta aşırı kilo ve obezite riskini azaltmak için bilimsel yöntemlerle uygulanacak kilo kontrolü programlarını hayata geçirerek normal kiloyu korumak, obezitenin oluşturabileceği risk faktörlerini azaltmaya ve hayatta kalma süresini uzatmaya yardımcı olabileceğin altı çizilmektedir. Ve bu nedenle, sağlıklı yaşam açısından, aşırı vücut ağırlığının kontrol altına alınmasına yönelik halk sağlığı stratejilerini geliştirebilmek için tüm dünyada etkin bilimsel araştırmalar yürütülmektedir.

Günümüz dünyasında yaşanan teknolojik gelişmelerin, her geçen gün sedanter (hareketsiz) yaşam tarzının benimsenme eğiliminde olmasına bağlı olarak aktif yaşam tarzının giderek azalması, vücut yağ bileşimi oranlarında sorunlara neden olmaktadır. Araştırmalardan elde edilen kanıtlar, yaşam tarzları fizik aktivite açısından yetersiz olan bireylerin, aktif açıdan aktif bireyler göre, aşırı kilo ve obezite problemlerinin görülme sıklığının çok daha fazla olduğunu göstermektedir. 

Giderek daha az mesafe yürüyen, merdiven çıkma alışkanlığı azalan, ev içi ve ev dışı fiziksel aktivite seviyesi azalan bireylerin günlük beslenme alışkanlığı nedeniyle, beslenme sıklığı ve miktarını değiştirmemektedir. Beslenme kültürünün değişimine ek olarak, fiziksel aktivite yetersizliği metabolizma açısından çok çeşitli olumsuz etkilerinin yanı sıra, vücut ağırlığında artışa neden olmakta ve obezite (şişmanlık) günümüz toplumların karşı karşıya kaldığı diğer bir önemli problem olarak dikkat çekmektedir. Fiziksel aktivite yoğunluğu ve tüketilen besin öğeleri incelendiğinde, yüksek kalorili diyetle beslenen ve zayıf fiziksel aktivite içeren yaşam tarzını benimse bireylerin, daha az enerji harcamasına bağlı olarak; vücut yağlarında aşırı depolanma eğilimin yüksek olacağı vurgulanmaktadır. 

Doğal ve dengeli beslenme alışkanlığından uzak bir beslenme tarzıyla birlikte düzenli fiziksel aktivite alışkanlığının günlük hayat içinde yer bulamaması bireylerde sıklıkla aşırı kilo ve obezite problemine neden olmaktadır. Bu kilo sorunları, uygun kilo kontrolü yöntemleriyle çözüme ulaştırılamadığında özellikle kardiyovasküer (kalp ve damar ) sistemi hastalıklarına, hipertansiyon problemlerine, osteoporoz, depresyon, kas ve iskelet sistemi sorunlarına, solunum sistemi hastalıkları gibi çok çeşitli metabolik sorunların görülmesi de kaçınılmaz olmaktadır.    

Sonuç olarak, aşırı kilo ve obezitenin tüm dünyada hızla yayılması ve bu metabolik problemin insan sağlığına yönelik olumsuz etkileri saptamaya yönelik bilimsel incelemeler sonucunda, sağlıklı kilo kontrolü yöntemlerini hayata geçirebilmeyi en önemli öncelik haline getirdi. Sağlıklı beslenme ve düzenli fiziksel aktivite alışkanlığının kazanılmasıyla, her geçen yıl artma eğiliminde olan aşırı kilo ve obezitenin neden olduğu metabolik problemleri azaltabilmek, yaşam kalitesini iyileştirebilmek ve hayatta kalma süresini uzatabilmek mümkün olabilecektir.


Kilo Kontrolü ve Metabolik Sağlık

Metabolizmanın sağlıklı çalışmasını güçleştiren tüm bu olumsuz etkileri engelleyebilmek için gerekli olan kilo kontrolü yöntemleri de yeterince uygulanmadığında, vücutta biriken aşırı yağ kütlesiyle kendini gösteren aşırı kilo ve obezite problemi, kas-iskelet sistemi ve kardiyovasküler (kalp ve damar) sistem için sağlık risklerine neden olmaktadır. Bu metabolik sorunlara bağlı olarak, psikososyal sağlık da etkilenmekte ve bu problemler daha da derinleştirmektedir. Bu fizyolojik düzensizliklerinin sadece erişkinleri değil ama aynı zamanda çocuklar ve genç erişkinler arasında da hızla artma eğiliminde olması da oldukça dikkat çekicidir.


Sağlıklı Yaşam ve Kalp Sağlığı

Günümüzde kalp hastalıklarına neden olan fizyolojik mekanizmaların daha iyi anlaşılması, önerilen korunma yöntemlerinin pratik hayata geçirilmesi, tanı yöntemlerinin geliştirilmesiyle birlikte, kalp hastalılarının tedavisine yönelik tıbbi ve cerrahi ilerlemeler son derece yüz güldürücü sonuçlar vermektedir. Kalp sağlığı konusunda ortaya çıkan bu olumlu gelişmeler karşın, tüm dünyada ölüm nedenlerinin başında hala kalp ve damar hastalıklarının gelmekte olduğu oldukça dikkat çekici bir noktadır. Koroner (kalp damarı) kalp hastalığı, çağımızın önemli bir kronik hastalığı olarak; genç yaş grubu da dahil olmak üzere, orta ve ileri yaşlı bireylere kadar tüm toplumu için çok ciddi bir halk sağlığı sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır.


Sportif Performans ve Genetik Yapı

İnsan Genom Projesiyle (Human Genome Project) birlikte; insan gen haritasının çıkarılması son yıllarda tıp dünyasında yaşanan en önemli bilimsel çalışmalarından biri olarak kabul edilmektedir. İnsan genetik kodunun haritasından elde edilen bilimsel verilerin ışığında, birçok kronik, ölümcül hastalığın erken tanı ve tedavisi konusunda önemli avantajların sağlanacağı öngörülmektedir.
***
Genetik biliminin rehberliğinde, tedavisi çok güç olan hastalıkların genetik mühendisliği yöntemleriyle tedavi edilmesi konusunda tüm dünyada yoğun bilimsel araştırmalara devam edilmektedir ve bu çalışmalar sadece tıp biliminde değil ama aynı zamanda spor biliminde de sportif performansın tıbbi açılımlarının belirlenebilmesi açısından da çok önemli gelişmeleri beraberinde getirmektedir.
***
Spor ve genetik yapı üzerinde yapılan araştırmalarda, sportif performansla sporcunun genetik altyapısı arasında çok önemli ilişkilerin bulunduğu açığa kavuşmuştur. Bu gelişmeler sonrasında, tıp dünyasında erken tanı ve tedavi amaçlı üzerinde çalışılan birçok genetik tarama yöntemi, sportif performans araştırmalarında kullanılmaya başlanmasıyla birlikte spor bilim dünyasında genetik mühendisliği çalışmaları hızlanmıştır. Yapılan bu çalışmalarda, her ne kadar çok net bulgular henüz elde edilmemiş olsa da genetik incelemelerin sporcuların sportif performanslarını belirleme ve geliştirebilme açısından avantaj sağlayacak yönlerinin de olabileceği düşünülmektedir.
***
Sportif performansın belirlenmesinde, sporcunun taşıdığı genetik özelliklerinin çok önemli bir faktör olduğunu unutmamak gerekmektedir. Ancak sportif performansın belirlenmesinde sadece genetik yapı uygunluğun yeterli olduğu söylenemez. Sporcu, sportif performansı adına gerekli genetik potansiyele sahip olsa bile, beslenme programı, antrenman düzeyi, yaşam tarzı vb. faktörlerin de üst düzey sportif performansın belirlenmesinde son derece önem taşıdığı gerçeğinin altı çizilmelidir.
***
Sporda genetik altyapı özellikle kuvvet, dayanıklılık, kas kitlesi, kas liflerinin tipi ve oranları, kardiyovasküler (kalp ve damar sistemi), akciğer kapasitesi, kan biyokimyası ve dolaşım fizyolojisi üzerinde önemli etkiler göstermektedir. Özellikle dayanıklılık sporları için gerekli olan kardiyopulmoner (kalp ve solunum sistemi) kapasitesi üzerinde çok çeşitli etkilerinin olduğuna dair birçok önemli klinik araştırma çalışması mevcuttur. Bu alanda son yıllarda yapılan çalışmalarda, genlerin sadece sportif performansı belirlemekle kalmadığı ama aynı zamanda, sporcunun antrenman programına, beslenme tarzına ve bazı fizyolojik değişkenlere verdiği reaksiyonları da öngörülebileceğine ait çok çeşitli bulgular da ortaya çıkarılabilmiştir ve bu alanda yürütülen araştırmalar hızla devam etmektedir.
***
Spor bilim dünyasında yürütülmekte olan sportif performans ve genetik yapıyla ilgili çalışmalarda genlerin kalıtsal olarak; nesiller arası geçişi özellikleri incelenmektedir. Kalıtımsal olduğu düşünülen sportif performans genlerinin özellikleri açığa çıkarabilmek için, akrabalar arasındaki genetik yapı benzerliğinin yanı sıra tek yumurta ikizleri ile yapılan çalışmalarda önemli sonuçlara ulaşılmaktadır. Bu yöntemin yanı sıra; benzer sporcu gruplarının gen haritaları benzerlikleri karşılaştırılmaktadır. Ve diğer bir yöntem olarak da sportif performans üzerinde özelliklere etkisi olduğu düşünülen genlerin ayrıntılı olarak incelenmesi ve sportif performans üzerindeki etki mekanizmaları açığa kavuşturulması hedeflenmektedir. Tüm bu çalışmalar yürütülürken, çevresel etmenlerin sportif performans genleri üzerinde olası etkileri araştırılmaktadır. Özellikle sporcunun uyguladığı beslenme programı, antrenman düzeyi, yaşam tarzı vb. faktörlerle, sportif performansın genetik temeli arasındaki ilişkisini inceleyebilmek için çevresel etmenlerin de genetik özelliklerinin de ayrı ayrı ele alınmasının yanı sıra, birbirlerine karşı göstermiş oldukları etkiler de göz ardı edilmeden incelenmelidir. 
***
Sonuç olarak, genetik incelemeler, sportif performans açısından önem taşıyan, kardiyovasküler (kalp ve damar) sistemi, kas kitlesi, kas gücü, kas liflerinin tipi ve dayanıklılığı, esneklik ve denge kapasitesi, etkin kilo kontrolü ve vücut kompozisyonu, akciğer kapasitesi, kan biyokimyası ve dolaşım fizyolojisi üzerinde önemli bulguları açığa çıkarabilmektedir. Genetik özelliklerin sportif performans açısından belirleyici bir faktör olmasının anlaşılmasıyla birlikte tüm dünyada spor genetiği incelemeleri teşvik edilerek daha yaygın olarak uygulanabilmesine çalışılmaktadır.


Fiziksel Aktivite ve Metabolik Sağlık  

Günlük yaşam içerisinde pek çok iş ve aktivite daha zahmetsiz ve daha az enerji kullanarak yapılmasını sağlayacak araçlar sayesinde yaşam koşullarının daha da hafiflediği gözlemlenmektedir. Ancak bu gelişmeler bireylerin yaşam kalitesini ve yaşam seviyesini artırıyor gibi gözükse de bireylerin, makinelerin ve bilgisayarların karşısında mahkûm kalmaları gibi bir tehlikeyi de beraberinde getirmektedir. Bu teknolojik süreçte, günlük işlerin yapılmasında gerekli olan fiziksel gücün, tüketilecek enerjinin de teknolojik araçların yardımıyla üstlenilmiş olduğu gözlemlenmektedir.


Sağlıklı yaşam ve doğa sporları

uygulaması olarak bilinmektedir.


Gençlerin Psikolojik Gelişiminde Fiziksel Aktivitenin Etkisi

Fiziksel aktivite, gençlerin psikolojik ve fiziksel sağlığında son derece önemli bir rol oynamakta ve özellikle benlik saygısı üzerindeki olumlu etkisi özellikle gençlerin karakter gelişimi sürecinde büyük önem taşımaktadır. Benlik saygısı, bireyin kimlik gelişiminde ve genel yaşam kalitesini belirlemede çok hassas bir faktördür ve benlik saygısının, düzenli fiziksel aktivite alışkanlığıyla güçlü bir şekilde ilişki içinde olduğu düşünülmektedir. Gençlerin kimlik gelişimi ve benlik saygısında fiziksel aktivitenin rolüne ilişkin yapılan bilimsel araştırmalarda, düzenli egzersiz alışkanlığının gençlerin sosyal gelişimine ve özgüven kazanımına olumlu katkılar sağladığını göstermektedir.


Sağlıklı Yaşam Ve Probiyotikler

Probiyotikler, vücudunuzda doğal olarak yaşayan canlı faydalı bakteri ve/veya mayaların oluşturduğu doğal bir yapılanmadır. Bakteriler sağlık adına genellikle olumsuz bir kavram olarak, bireyi hasta eden bir faktör olarak algılansa da, organizmada bulunan bakterileri ‘’iyi bakteri’’ ve ‘’kötü bakteri’’  olarak sınıflandırabilmek mümkündür. İyi bakteriler sağlıklı yaşam için gerekli olan mikroorganizmalar olarak bilinir ve kötü bakteriler de, bireyi hastalandırabilecek faktörler olarak tanımlanabilir. Probiyotikler, organizmanın sağlıklı kalmasına, daha düzenli ve sağlıklı çalışmasına yardımcı olan iyi bakterilerden oluşur. Bu iyi bakterilerin, metabolik sistemin çalışmasına katkı vermekle birlikte,patojen (hastalık yapıcı) kötü bakterilerle savaşmak için immun (bağışıklık) sistemini desteklemesi de dahil olmak üzere birçok açıdan yaşam sağlığı açısından oldukça önemli görevler üstlendiği bilinmektedir.


ERGENLİK DÖNEMİ VE OBEZİTE RİSKİ 

       Adolesan (ergenlik) dönemi yaklaşık olarak 5-6 yıl süren; çocukluktan erişkinliğe geçiş dönemi olarak tanımlanabilir. Dünya Sağlık Örgütünün tanımına göre; adolesan (ergenlik) dönemi genel olarak kızlarda 10, erkeklerde 12 yaşında başlayan ve bireyin ortalama 10-19 yaşları arasını kapsayan bir yaşam süreci olarak bilinir. Bu dönem, fiziksel ve cinsel gelişimle birlikte psikososyal olgunlaşma ile başlayan ve bireyin kimlik ve karakter yapısının şekillenerek, toplumsal üretkenliğin sergilenmeye başladığı bir süreç olarak değerlendirilmektedir.


Sağlıklı Yaşlanma ve Düzenli Egzersiz Alışkanlığı

 Yaşlanma, her canlının, molekül, hücre, doku, organ ve sistemlerinde zamanla ortaya çıkan, geriye dönüşü olmayan yapısal ve fonksiyonel (işlevsel) değişikliklerle birlikte giden ve birçok organ sistemlerinde önemli değişimlerin gözlemlendiği doğal bir yaşamsal süreçtir. Organizmada görülen tüm bu yapısal ve fonksiyonel değişiklikler nedeniyle, yaşlılık dönemi, metabolik ve fizyolojik açıdan oldukça hassas bir yaşam dönemi olarak tanımlanmaktadır. Tüm sistemlerde devam eden bu yapısal ve işlevsel değişim süreci, her birey için farklı durumlarda görülebilmektedir. Bu farklılığın en başta gelen nedeni; bireyler arasındaki genetik faktörlerin, fiziksel aktivite düzeyinin, beslenme sağlığının ve çevresel faktörlerin çeşitliliğine bağlanmaktadır. Yaşlanma sürecine bu açıdan bakıldığında, bu dönemin sağlıklı olarak yaşanabilmesinin birçok faktörün etkisi altında olduğunu öngörmek yanlış olmayacaktır. 


Beslenme Sağlığı ve Probiyotikler

Probiyotikler, en genel anlamıyla; gıdalarla veya beslenmeye destek olan diğer besinlerle birlikte tüketilen canlı bakteri ve mayaların bir kombinasyonu olarak tanımlanabilir. Probiyotikler, vücut içinde yaşayan çok sayıda bakteri popülasyonunu (topluluğunu) etkileyerek çeşitli metabolik süreçleri kontrol etmektedirler. Vücut içinde hem iyi hem de kötü (zararlı) bakteri türleri vardır ve probiyotikler vücutta doğal olarak bulunan bakterilere benzeyenetkisiyle, sağlığı olumsuz yönde etkileyebilecek kötü bakterilerlerin zarar verici etkilerini azaltmada veya bu zararlı bakterilerin ortadan kaldırılmasına yardımcı olarak immun (bağışıklık) sistemini güçlendirebilmektedir. 


Mevsimsel Grip Ve Düzenli Egzersiz Alışkanlığı

Tüm dünyada mevsimsel grip etkeni virüsler, bütün yıl boyunca tespit ediliyor olsa da, geniş halk kitleleri tipik olarak grip mevsimi olarak bilinen sonbahar ve kış aylarında bu gribal enfeksiyonun etkisi altına kalmaktadırlar. Grip mevsimlerinin kesin zamanlaması ve süresi değişiklik gösterebilir, ancak yoğun grip aktivitesi genellikle Ekim-Kasım ayında artmaya başlar ve çoğu zaman bu grip aktivitesi Aralık ve Şubat ayları arasında zirve yapar ve Mart-Nisan aylarına kadar da görülme sıklığı devam edebilir.


Toplum Sağlığı Ve Egzersiz Alışkanlığı

En genel tanımıyla, fiziksel aktivite iskelet kaslarının yarattığı bedensel hareketler sonucu enerji tüketimi olarak bilinir. Fiziksel aktivite sürecinin sağlıklı sürdürülebilmesi için bireyin yaptığı egzersizle fiziksel uygunluk içinde olması gereklidir çünkü fiziksel uygunluk yani; dayanıklılık, elastikiyet ve güç isteyen bu egzersiz sürecinde, bireyin fiziksel açıdan uyum içinde olması bireyin sağlığı adına önemlidir. Birçok bilimsel araştırmada, toplumların sağlıklı bir yaşam tarzına kavuşabilmesi için düzenli fiziksel aktivitenin toplum sağlığı adına olumlu kazanımlar konu edilmektedir. Bu nedenle yaşam için spor, belli bir bilimsel yöntem ve düzen içinde yapılması gereken bir fiziksel aktivite disiplini olarak önerilmektedir.