1
Dr. Mustafa Torun
İlkses Gazetesi Yazarımız

Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Mustafa Torun

Yazarın Köşe Yazıları

Askarit veya Yuvarlak Bağırsak Solucanı (ASKARİS)

Daha önceki yazılarımda da vurguladığım gibi ülkemizin sağlık konusunda en önemli açmazı “Koruyucu Hekimlik” ilkelerinin yerine getirilmeyip, daha pahalı ve sorunu çözemeyen “Tedavi Hekimlik” uygulamalarının ön plana alınıp cazip hale getirilmesi, halkın yararına olmayan piyasa kurallarına bağlı sağlık sisteminin yürürlükte olmasıdır. Bugünkü yazımda sizlere özellikle geri kalmış ülkeler ile ülkemizde sık görülen, hemen hemen her yaştaki kişiyi etkileyen bağırsağın yuvarlak solucanı olarak anımsadığımız “ASKARİT veya ASKARİS” diye bilinen asalaktan bahsedeceğiz. Genellikle nemli ve sıcak iklimlerde yaşamasına rağmen, ılıman iklimler dede yaşamını sürdüren bu parazit, ülkemizde kıl kurdundan sonra en sık gözlenen yuvarlak solucandır. Dişi ve erkek formları ayrı olup, dişisi 20-35 cm, erkeği 15-30 cm büyüklüğündedir. Genellikle gri beyaz veya kırmızı renktedir. Şimdi bu solucan ve yaptığı hastalığı ana başlıklar halinde tartışalım.


Ağrılı idrar yapmak neden önemli bir sorundur?

Bilimsel ağırlıklı makaleler yazarken iki noktayı gözden kaçırmamak gerekir. Bunlardan birincisi olabildiğince konu yalın ve herkesin anlayabileceği konumda olmalı. Makaleyi okuyan ortalama çoğunluk bu makalenin ne demek istediğini fazla sözlüğe bakmadan anlayabilmeli. İkincisi ise sade ve yalın olacağız diye makalenin bilimsel niteliğini yani gerektiğinde teknik bilgi verme noktası ihmal edilmemeli diye düşünüyorum. Yanılıyorsam veya eksikse lütfen düzeltin veya tamamlayın.


Erişkin Aşılamada Karşılaştığımız Sorunlar Nelerdir?

Koruyucu Hekimliğin en önemli konularından biri aşılar olup her ne kadar tedavi hekimliğini cazip şekle koyarak ülkemizin var olan sağlık kaynaklarını daha da azaltarak dibe vurmasını beklemek ne kadar doğru onu siz karar verin. En basitinden ülke çapında yaygınlaştırılan ve şu anda çocukluk yaş grubundan itibaren programa konmuş Hepatit-b aşısı sayesinde milyonlarca insanımızın gizli sarılık olarak da adlandırılan bu hastalığın süreğen yani ‘kronik viral hepatit-b formundan kurtulması ile hem parasal hem de iş güç zaman ve can kaybının önüne geçilmiş bulunmaktayız.


Sağlığın Toplumsallaşması ve Koruyucu Hekimlik

Dünyada ve ülkemizde sağlığın özelleştirilmesinin önündeki tüm engeller kalkarken, bizler ne yaptık da sağlıkta SOSYALİZASONUNU (Başka bir anlatımla toplumsallaşması) beceremedik.


Besin Zehirlenmeleri-2

Başlıca besin zehirlenmeleri nelerdir?


Besin Zehirlenmeleri

Son bir yılda ülkemizde çeşitli kurumlarda gözlenip maalesef kamuoyuna doyurucu bilgi verilmeden üstü kapatılmıştır.


Bilimsel Ağırlıklı Makale Yazımı

Bugünkü konuyu bilimsel ağırlıklı makale yazımına ayırdım. Bilindiği gibi toplumumuzda hukuk, tıp, felsefe gibi alanlarda genellikle Türkçe dışı terminolojik ağırlıklı bir dil kullanılmaktadır. Bu durum bu alanların halktan kopmasını, alan mensuplarının istesek de istemesek de oligarşisini oluşturmaktadır. Son zamanlarda dünyada ve ülkemizde bilimsel ve sanat yazılarının daha sade, daha anlaşılır ve günlük konuşma dilinde yazımı ağırlık kazanmıştır. Böylece bu alanlarda anlaşılmazlığın verdiği avantajla adeta ulema sınıfınaterfi etmiş grupların ağırlığı azalmıştır. Sanatında, biliminde toplumsal olduğu, halktan kopuk olmaması gerektiği,çıplak bir şekilde gözler önüne serilmeye başlanmıştır.


Verem (Tüberküloz)

1-7 Ocak verem haftası nedeni ile bu makaleyi yazarken bu konuda bilgilerin ve tedavinin çok fazla değişmediğini üzülerek söylemek zorundayım. Ama çoklu ilaca direnç sorunun ülkemizde ve dünyada önemli bir mesele olmaya devam ettiğini, giderek te arttığını, hatta tıpta “mdr tüberküloz” denen bu problemin ne kadar ciddi olduğunu bir örnekle anlatayım. Tedavisinin olamadığını öğrenen bir hastanın bir ilimizde göğüs hastalıkları uzmanı meslektaşımıza şiddet uygulayıp öldürebildiğini okuyanlara iletirsem konunun ne kadar önemli olduğunu bilmiyorum anlatabildim mi?


Diyarbakır ilimizdeki HIV-AİDS sorunu

Bugünkü yazımda tekrar tekrar üzerine basa basa “Diyarbakır’daki HIV-AİDS” olayına dönüp, önce bilgileri yeniden tazeleyerek, yanlışlar ve önerilere geçeceğim. Salgın yaptığı 1980’lerden itibaren milyonlarca insanın ölümüne neden olan 21. yüzyılın en önemli enfeksiyon hastalıklarından biri olan HIV-AİDS konusunun, Türkiye’de Diyarbakır ilinde bir üniversite hastanesinde yılın son günlerinde büyük bir travmaya neden olması akla, mantığa bilime insan ve hasta haklarına sığmayacağı gibi vicdan sahibi hiçbir insanın göze alamayacağı bir durumdur. Defalarca yazılıp çizildiği gibi HIV/AİDS virüsü RNA virüsü olup son derece dayanaksız bir mini canlıdır. HIV virüsü (Human immundeficency virüs: İnsan immun yetmezlik virüsü) adı ile tanımlanan, insan bağışıklık noksanlığı virüsüdür. AIDS bulaşıcı bir hastalıktır. Etkeni HIV adı verilen virüstür. HIV bağışıklık sistemini etkileyerek vücudun direncini azaltır.


ANTİBİYOTİK KULLANIMINDA YAPILAN HATALAR VE ÇÖZÜMLERİ

Geçenlerde gazetelerde Sağlık Bakanlığının sağlıkla ilgili son verileri yayınlandı… Bu verilere göre çoğu sağlık göstergelerinde maalesef olumlu yönde mesafe alamadığımız gibi, birçok sağlık ölçümlerinde sevindirici beklentilerimizin boşa gittiğini gözlemledik. Bunlardan en önemlilerinden biri olan akıllı antibiyotik kullanımında sınıfı geçemedik. Gelişi güzel akılsızca antibiyotik kullanımında Avrupa’da ve Dünyada ön sıralardayız. Defalarca yazıyoruz, anlatıyoruz;” Antibiyotik  kullanımı diğer ilaçlara benzemez”. Bir insanın yanlış kullanımının yüzünden oluşan direnç ile birçok insanın tedavi edilecek bakteriyel enfeksiyon hastalığı tedavi edilemez hale gelir... Bakterinin hastalık yapma yeteneği ile bu hastalıklardan öldürme olasılığı artar diyebiliriz. Yine de bıkmadan usanmadan bu konuya yeniden dönerek buradaki bilgilerimizi tekrardan gözden geçirmekte yarar var diyorum. Yapılan yanlışları tekrar tekrar anlatmaya çalışmak lazım. Okuyanlar varsa bilir daha önceki yazımda antibiyotik kullanım ilkelerinden bahsetmiştik. Bu makalede de antibiyotik kullanımındaki ilkesel yanlışlıkları anlatmaya çalışacağız. Bu konu sadece tıp mensuplarını değil, tüm hastaları ve hasta yakınlarını da ilgilendirmekte olup, farkındalık yaratırsak amacımıza ulaşmış olacağız.


Ateş Şikayeti İle Başvuran Hastaya Yaklaşım

Yaşamımızda kendimiz veya yakın çevremizde, gün geçmiyor ki ateşlenip hasta olmayalım. Bu kadar sık rastlanan bu tabloya karşı bilinçli olmamız son derece önemli olsa gerek. O zaman gelin bu konuyu açmaya çalışalım. Varsa eksikliklerimizi gidermeye çalışalım. Türkiye’nin bugünlerdeki sıkıntılı gündeminden umarım azda olsa uzaklaşarak yararlı olabiliriz.


Akut Bronşit

Uzm.Dr. Mustafa Torun


HIV-AIDS Giderek Türkiye’de Artıyor mu? - 2

Küresel Ölçekte Önemini Koruyan Konular


HIV-AIDS Giderek Türkiye’de Artıyor mu? -1

Uzm.Dr. Mustafa Torun


Akut Tonsillo Farenjit ( Boğaz Ve Bademcik İltihabı)

Uzm. Dr. Mustafa Torun


Türkiyede Gazetecilerin Karşılaştığı Enfeksiyonlar

UZM.DR. MUSTAFA TORUN


Yorgun olmayan kişi var mı?

Uzm.Dr. Mustafa Torun


Ağız Hijyeni

Mademki el yıkama ve el hijyeninden bahsettik. Bunun devamı ve ayrılmaz parçası olan ağız temizliğini anlatmamak olmaz. Bu yazımda sizlere gerçekten sağlığımız için çok çok önemli bir konudan “Ağız Hijyeninden” bahsedeceğim. Belki de bildiğimiz ama yeteri kadar önem vermediğimiz ihmal ettiğimiz bu konunun önemli noktalarını kısaca anlatmaya çalışacağım. Bilindiği gibi birçok mikropların önemli giriş kapılarından biri ağız olup, ağız ve boğazda flora dediğimiz, Türkçesi ile mikrop örgüsü (ailesi) vardır. Ağız ve diş sağlığını yeterince ciddiye almama, temizlik yapmama, kısaca usulüne uygun fırçalamama, gelişi güzel antibiyotik kullanma v.b. nedenlerle ağız ve boğaz florası bozulup, çeşitli hastalık yapan, tıpta patojen diye adlandırdığımız mikroorganizmaların konağı durumuna düşebilir.


Topluma El Yıkama Alışkanlığını Nasıl Kazandırabiliriz?

Bilindiği gibi 15 Haziran “Dünya El Hijyeni Günü” olup aynı zamanda küresel ölçekte 15 Ekimde “Dünya El Yıkama Günü” olarak saptanmıştır. en kolay, en ucuz, en pratik yöntem konusunda farkındalık yaratıp enfeksiyonlar ile olabildiğince önemli bir sorun olan ve neredeyse kanser ölümlerinden daha fazla olabileceği tahmin edilen” Antibiyotik Direncinden Kaynaklanan Ölümleri” asgariye indirmektir.


Antibiyotik Kullanım İlkelerimiz Neler Olmalıdır?

Bugünlerde antibiyotik kullanımının yine gelişigüzel, rastgele ve aşırı kullanımı konusu gündeme girmiş olup, bu konuda birtakım uygulamalar ve yaptırımlar tartışılmaya başlanmıştır. Maalesef şimdiye kadar alınan önlemlere rağmen yazılan her üç reçeteden  biri antibiyotik içermektedir. Bu da “Sağlıkta Dönüşüm uygulamaları” çerçevesinde beklediğimiz sonuç olmalıdır. Bu yazıda basitçe antibiyotik kullanım ilkelerinden bahsedeceğiz. Bu konu sadece tıp mensuplarını değil, tüm hastaları ve hasta yakınlarını da ilgilendirmekte olup, farkındalık yaratırsak amacımıza ulaşmış olacağız. Konuyu sorulu yanıtlı anlatmaya çalışacağız. Antibiyotik ateş düşürücü müdür? Hayır, ateş dürücü değildir. Ateşin neden kaynaklandığını araştırıp ona göre tedavi gerekir. Antibiyotik tedavisine başlamadan önce bakteriler saptanmalıdır. Saptayamıyorsak en olası bakteriye göre tedavi yapılmalıdır. Gelin antibiyotik ile ilgili bilinmeyenleri ve merak edilenleri soru cevap şeklinde birlikte öğrenelim.


Boğaz Ağrısını Basit Görmeyin

Dr. Mustafa Torun


Kuduz Şüpheli Isırıklar

28 Eylül Dünya Kuduz Günü nedeni ile sizlere ülkemizin önemli sorunlarından biri olan “KUDUZ ŞÜPHELİ ISIRIKLARDAN bahsedeceğim. Önemli iş, güç, can, mal ve ekonomik kayıplara yol açan bu konuyu güncel bilgilere ışığında anlatmaya çalışacağım.