Sayfa Yükleniyor...
Bugün; göbek deliğinde ağrı, şişlik, kızarıklık gibi belirtilerle ortaya çıkabilen ve toplumda sık görülmekte olan göbek fıtığı (umbilikal herni) hastalığını tüm yönleriyle inceleyeceğiz.
Göbek Fıtığı Nedir?
Göbek fıtığı, göbek deliğini oluşturan karın duvarı katlarında zayıflık sonucu meydana gelir. Karın duvarını oluşturan karın kaslarımızın özel bir tabakası olan ‘fasya’ bölümünün zayıflaması sonucu gelişir. Göbek deliği anne karnında gelişim esnasında özel bir şekilde kapanır ve üstünde göbek kordonu mevcuttur. Göbek fıtığı bu kordonun kapanmaması sonucu doğuştan oluşabileceği gibi erişkinlik döneminde sonradan da gelişebilir. Kabaca anlatılırsa; göbek deliğinde fıtık geliştiğinde üstüne elle bastırıldığında içeri rahatlıkla giriyorsa boğulmamış (redükte olabilen), elle bastırıldığında fıtık içeri girmiyorsa boğulmuş fıtık (redükte olmayan) gelişmiş demektir. Boğulmuş fıtıklar ciddi sorunlar doğurabilir ve acil ameliyat gerekebilir.
Göbek Fıtığının Nedenleri Nelerdir?
Göbek fıtığı bebeklerde ve erişkinlerde görülebilen bir karın duvarı zayıflığıdır. Anne karnındayken bebeği besleyen kan damarları kordonu oluşturur ve bu kordon bebeklerin göbek deliğine bağlanır. Doğumdan sonra kordon düşer ve göbek deliğindeki kordonun bağlandığı bu küçük göbek deliği kapanır. Bu göbek kordonu kapanmazsa bebeklerde doğumsal göbek fıtıkları oluşur. Çoğunlukla doğum sonrası 5 yıl içinde zamanla kapanabileceği gibi bazen kapanmayabilir. Kapanmazsa planlı bir şekilde göbek fıtığı ameliyatı planlanır.
Erişkinlerde göbek fıtığının sebepleri arasında obezite
Bu hafta köşemizde toplumda yaygın görülen fakat çoğu zaman görmezden gelinen anal kirlenme sorununu tüm yönleriyle inceleyeceğiz. Toplumda sanıldığından daha yaygın olan anal kirlenme sorunu utanma, çevre tarafından yadırganma korkusu, kültürel ve inanç gibi pek çok farklı konu nedeniyle ihmal edilir ve profesyonel destek alınması geciktirilir.
Kasık fıtığı yani tıptaki orijinal adıyla ‘inguinal herni’ hastalığı tüm dünyada son derece yaygındır. Yine kasık fıtığı nedeniyle uygulanan ameliyatlar da aynı şekilde tüm dünyada en sık gerçekleştirilen cerrahi operasyonların en başlarında yer alır. Bugün köşemizde genel cerrahi polikliniklerine çok yaygın bir başvuru nedeni olan kasık fıtığı (inguinal herni) hastalığını detaylıca değerlendireceğiz.
Teknolojinin ilerlemesiyle birlikte çağdaş gelişmeler ve ilerlemeler günümüzde hayatımızın her alanına girmiştir. Sağlık ve cerrahi de diğer tüm bilimler gibi teknolojik ilerlemelerden etkilenmekte ve bu ilerlemenin tüm avantajlarından yararlanmaktadır. Teknolojik yeni ameliyat cihazları, günümüzde tıbbın hemen her alanında yaygın olarak kullanılmaktadır. Genel cerrahi, kadın doğum, beyin cerrahisi gibi pek çok disiplinin çok daha küçük kesilerle büyük tedavi seçenekleri sunması, insanların çok daha az travmaya maruz kalarak tedavi almalarını sağlamıştır. Bugün köşemizde, halk arasında ‘kapalı ameliyat’ olarak bilinen ‘Laparoskopik Cerrahi’ ile ilgili; özellikle kendi branşım olan genel cerrahinin ameliyatlarında kullanılması hakkında aydınlatıcı bilgiler vermeye çalışacağız.
Laparoskopik Cerrahi Nedir?
Laparoskopik Cerrahi temel ve basit olarak; karın bölgesi veya vücudun diğer bölgelerine yapılan küçük kesiler aracılığıyla cerrahi özel aletlerin yerleştirilmesi ve planlanan işlemin gerçekleştirilmesi olarak tanımlanabilir. Kapalı ameliyat yöntemleri uzun senelerdir cerrahi branşlar tarafından kullanılmaktadır. Önceleri ağırlıklı olarak kadın doğum operasyonlarında kullanılmış ve yaygınlaşmıştır. Özellikle safra kesesi ameliyatlarının kapalı yöntem kullanılarak gerçekleştirilmesiyle birlikte genel cerrahi ameliyatlarında giderek daha yaygın olarak kullanılmıştır. Günümüzde ise hemen tüm cerrahi bölümlerde yaygın olarak kullanılmaktadır.
Önceleri klasik ameliyatlarda büyük kesiler yapılan cerrahi işlemler, laparoskopik yöntemle çok daha küçük deliklerden özel cerrahi aletler kullanılarak gerçekleştirilir. Böylece ameliyat olan hastaların daha kolay iyileşmesi, gündelik hayata daha
Çağımızın en büyük problemlerinden biri yanlış büyük tuvalet alışkanlıklarının sebep olduğu sağlık sorunlarıdır. İlk başta kulağa abartılan bir konu gibi gelmekle birlikte; kabızlık, hemoroid ve diğer makat bölgesi hastalıklarının sebepleri arasında yanlış büyük tuvalet alışkanlıkları önemli bir yer tutmaktadır. Bu hastalıklarla mücadelede en önemli konulardan biri “Doğru Şekilde Büyük Tuvalet Yapma Alışkanlığının” kazanılmasıdır. Bu hafta köşemizde mahremiyet nedeniyle çok dile getirilmeyen konuları ve sık yapılan yanlışları konuştuk.
Büyük Tuvalet Yaparken Doğru Vücut Pozisyonu Nasıl Olmalıdır?
Büyük tuvalet yaparken en doğru vücut pozisyonu ‘çömelme’ pozisyonudur. Yıllardan beri ülkemizde ev kültürümüzde yer alan ‘alaturka’ tuvaletler bu çömelme pozisyonu için idealdir. Bu pozisyon bacak-gövde arasında uygun açıyı sağlamakta ve kalın bağırsakların son bölümünü dikleştirerek dışkılamayı kolaylaştırmaktadır. Fakat son yıllarda banyo ve tuvaletlerimizde ‘klozet’ kullanımı son derece yaygınlaştığı için çömelme pozisyonu sağlanamamaktadır. Eğer evlerimizde alaturka tuvalet kullanma imkanı yoksa klozete oturulduğunda ayak-gövde açısını sağlamak için; büyük tuvalet esnasında ayakların altına tuvalet basamağı yerleştirilmelidir. Ayrıca kişinin dik pozisyonda oturması ve eğilmemesi de doğru açının sağlanmasında önemlidir.
Büyük Tuvalet Süresi Ne Kadar Olmalıdır?
Yapılan en büyük yanlışlardan bir başkası ise banyo ve tuvaletlerde uzun süreler geçirmektir. Çok uzun tuvalette kalmak hemoroid hastalığı veya makat bölgesi enfeksiyonları gibi çeşitli hastalıklara sebep olmaktadır. Kendine ait bir sinir
Daha önceki haftalarda “Hemoroid Hastalığından” ayrıntılı şekilde bahsetmiştik. Bu hafta ise makatta şiddetli ağrı ve ele gelen sert kitleye sebep olması nedeniyle hastalarda büyük korkuya sebep olan “Tromboze Hemoroidleri” (hemoroide pıhtı oturması durumu) inceleyeceğiz.
Bu hafta köşemizde; konuğumuz Uzman Diyetisyen Cansu Kahraman ile birlikte Ramazan ayında oruç tutan kişilerde görülen sindirim sistemi yakınmalarını, özellikle kabızlık ve şişkinlik şikayetinin nedenlerini ve korunma yollarını inceleyeceğiz.
Oruç Tutan Bireylerin Sindirim Sisteminde Nasıl Değişiklikler Oluşur?
Ramazan ayında oruç tutmak, kişiyi uzun süre açlıkla karşı karşıya bırakmaktadır. Uzun süreli açlıkta mide asidi seviyeleri artmakta, bağırsak hareketleri azalmaktadır. Mide asidinin artmasına bağlı olarak peptik ülser ve gastrit nedenli mide problemleri artmaktadır. Ağrı, hazımsızlık, sindirim güçlüğü, ağırlık ve geğirme hissi sıklaşmaktadır.
Bireylerin uzun oruç süresi nedeniyle yeterli sıvı ve lifli besin tüketememesi, Ramazan ayında açlığa, uykusuzluğa ve yorgunluğa bağlı daha hareketsiz kalmaları bağırsak hareketlerini azaltmakta ve kabızlığa yatkınlık yaratmaktadır.
Ramazan Ayında Artan Kabızlığın Sebepleri ve Korunma Yolları Nelerdir?
Ramazan ayında oruç tutan bireylerin neredeyse yüzde 50’sinde çeşitli sindirim sistemi problemleri oluşur. Bu şikayetler içinde kabızlık da sıklıkla görülmektedir. Ramazan ayında kabızlığı tetikleyen risk faktörleri; yeterli sıvı tüketilmemesi, lifli besinlerin az tüketilmesi, yetersiz kalori alımı ve fiziksel aktivitelerdeki azalmalardır. Ayrıca düzensiz beslenmek ve uykusuz kalmak da mide-bağırsak hareketlerini azaltan diğer faktörlerdir.
Bu risk faktörlerine paralel olarak kabızlıktan korunmak için; iftarda ve sahurda bol su ve sıvı gıda alınmalı, yemeklerde yeterli miktarda lifli besinler, tam tahıllar, sebze ve meyve tüketilmeli, mümkün olduğunca
Mart ayı tüm dünyada “Kalın Bağırsak Kanseri Farkındalık Ayı” olarak belirlenmiştir. Geçen haftalarda kalın bağırsak kanserini ayrıntılı olarak incelemiştik. Bu hafta ise kalın bağırsakların son bölümünü oluşturan ‘Rektum’ kaynaklı kanserleri inceleyeceğiz. Kolon ve rektum kanserleri, erkek ve kadınlarda en sık görülen ilk 3 kanser türü arasında yer alması nedeniyle önemlidir.
Polipler vücudumuzda pek çok farklı organlarda oluşabilen, anormal şekilde büyümüş ve kabartı yapmış hücre adacıklarıdır. Örnek olarak safra kesesinde, rahimde, midede, burunda, ince ve kalın bağırsaklarda polipler tespit edilebilmektedir. Bu yazımızda poliplerin en sık görüldüğü organlardan biri olan kalın bağırsak yerleşimli polipleri inceleyeceğiz.
Günümüzde teknolojinin ilerlemesiyle beraber kolonoskopi kullanımı tüm dünyada giderek yaygınlaşmıştır. İşlemin kolay uygulanabilirliği, kolonoskopi cihazlarının zamanla daha konforlu ve teknolojik hale gelmesi, kolonoskopik taramalar sayesinde pek çok hastalığa erken evrede tanı konularak hastalar açısından son derece yararlı olması nedeniyle önümüzdeki yıllarda da popülerliğini sürdürecektir. Hastanelerde her gün çok sayıda hastaya kolonoskopi ile kalın bağırsakların incelenmesi önerilmektedir. Bu sadece gastroenteroloji ve genel cerrahi polikliniklerinde değil pek çok dahili ve cerrahi branş polikliniklerinde hastalara tavsiye edilmekte ve gerekliliği anlatılmaktadır. Tüm bu yaygınlığına ve yararlılığına rağmen toplum arasında ise ‘kolonoskopi’ sözcüğü büyük bir korku, panik ve endişeye neden olmaktadır. Kolonoskopi insanların düşüncelerinde maalesef çok ağrılı, zorlu ve korkutucu bir yöntem olarak yer edinmiştir. Bu hafta masum ve özellikle kalın bağırsak kanseri taramasında çok yararlı bir yöntem olan kolonoskopi işlemini tüm detaylarıyla değerlendireceğiz.
Sağlıklı Yaşamın Reçetesi köşemizde bu hafta acil servislere ve genel cerrahi polikliniklerine en sık başvuru sebeplerinden biri olan makat bölgesi apselerini inceleyeceğiz. Bu hastalıktan muzdarip olan hastaların en sık sorduğu; ‘’Hocam bu hastalığın sebebi ve tedavisi nedir?’’ sorusunun cavabını ayrıntılı şekilde inceleyelim.
Makat Bölgesi Apsesi (Anal Apse) Nedir?
Anüs dediğimiz bölge sindirim sistemimizde kalın bağırsakların son bölümü olarak tarif edilebilir. Halk arasında genel olarak ‘’makat bölgesi’’ olarak da bilinir. Bu bölgede büyük tuvaletimizi tutmamızı veya boşaltmamızı sağlayan çeşitli kaslar ve salgı bezleri bulunmaktadır. Bu salgı bezleri mukus içeren kayganlaştırıcı sıvılar salgılayarak kolay dışkılamamıza yardımcı olurlar. İşte makat bölgesinde yer alan bu bezlerin enfeksiyon kapması sonucu içi irin-iltihap ile dolar. Bu iltihabın büyümesi sonucu da çıban benzeri şişlikler oluşur ve makat apsesi (anal apse) olarak adlandırılırlar.
Makat Apsesinin Belirtileri Nelerdir?
Bu hastalığın en önemli belirtisi makat bölgesinde ciddi ağrıya sebep olan şişliklerdir. Makatta yanma, ciltte kızarıklık, yüksek derece ateş, üşüme ve terleme, büyük tuvalet yaparken artan ağrı gibi belirtiler de oluşur. Apseler kendiliğinden patlayarak kötü kokulu ve iltihaplı akıntıya sebep olabilir. Ayrıca makat apseleri kalın bağırsakları delerek ‘anal fistül’ adı verilen hastalığa sebep olabilirler. Fistül gelişmesi durumunda makat cildinde içinden dışkıyla karışık iltihabın geldiği delikler oluşur. Tedavide gecikildiğinde hastalık ilerler ve dokularda gangrene neden olur. Makat kasları da etkilenirse dışkı veya gaz tutamama durumu ortaya çıkabilir. Hastanın hayat konforunu son derece bozulur, halsizlik hissetmeye başlar. Bazen makat deliğine yakın apselerde hastalar oluşan şişliğin, hemoroid memesi olduğunu düşünerek yanlış tedavilere yönelirler.
Makat Apselerinin Nedenleri Nelerdir?
Makat bölgesi içinde ve etrafında yerleşen, kayganlaştırıcı mukus salgılayan bazı bezecikler bulunmaktadır. Anal apseler %90 sebeple bu bezlerden kaynaklanır. Bezlerin ürettiği salgıları dışarıya boşaltmasına yarayan ağız kısımları çeşitli sebeplerle tıkandığında salgılar bezlerin içinde birikerek zararlı bakterilerin üremesi için uygun ortam oluşur. Bu bakterilerin çoğalması sonucu enfeksiyon büyür ve içi irin-iltihap dolu, akıntılı çıban benzeri odaklara dönüşürler.
Makat bölgesi apselerinin daha nadir görülen diğer ’luk sebepleri arasında; kanserler, geçirilmiş makat bölgesi ameliyatları, çeşitli iltihaplı bağırsak hastalıkları, tüberküloz (verem), AIDS ve diğer cinsel yolla bulaşan hastalıklar, travmalar, çeşitli kan hastalıkları, bu bölgeye temas eden zararlı yabancı cisimler veya bağışıklık sistemi zayıflıkları gibi nedenler sayılabilir.
Makat apselerinin tanısında en önemli aşama doktora başvurmaktır. Tanı genellikle basit bir muayene ile yani doktorun el ve göz ile incelemesi sonrası koyulur. Bazen makatın içinin parmakla muayene edilmesi de gerekebilir. Başka hastalıklardan (anal fistül, kanser, daha derin dokulara uzanan şüpheli apseler vs.) şüphelenilmesi durumunda emar (MR) ile ileri görüntüleme yapmak gerekebilir. Çok daha nadir durumlarda tomografiler, kolonoskopi veya özel ultrason cihazları ile de ileri inceleme yapılabilir.
Makat apselerinin tedavisinde de tanıda olduğu gibi en önemli aşama tecrübeli bir genel cerrahi uzmanına başvurmaktır. Tanı konduktan sonra sıra tedaviye gelir. Anal apselerin tek ve doğru tedavisi uygun şekilde yapılan cerrahi kesiler ve apsenin etkili şekilde drenajıdır. Makat apselerine kişiler kendisi müdahale etmeye çalışır veya doktora başvuruyu geciktirirse daha ciddi durumlar oluşabilir. Dokularda gangren gelişerek ölümcül ve kalıcı etkileri olan ilerlemiş hastalıklar oluşabilir. Veya bu apseler bağırsakları delerek ’anal fistül’ denilen ileri bir forma dönüşebilir. Bu durumda tedavi süreci daha zorlaşır. Anal fistüllerin en sık sebebi ilerlemiş anal apselerdir. (Anal fistüllerden daha önce köşemizde ayrıntılı olarak bahsetmiştik. Dileyen okurlarımız önceki yazımızı okuyabilir)
Cerrahi drenaj işlemi temiz ve uygun koşullarda gerçekleştirilmelidir. İlerlemiş ve ciddi ağrıya neden olan apseler ameliyathanelerde çeşitli anestezi yöntemleri altında boşaltılabileceği gibi, daha küçük apseler lokal anestezi ilaçları (halk arasında uygulandığı bölgeyi uyuşturan ilaçlar olarak bilinir) ile genel cerrahi polikliniklerinde veya acil servislerde boşaltılabilmektedir. Cerrahi drenajlardan sonra sağlık profesyonelleri tarafından hastalığın büyüklüğüne göre günlük pansumanlar yapılır. Uygun antibiyotikler ve ağrı kesiciler reçete edilir. Bazı ilerlemiş durumlarda hastaneye yatırılarak tedavi gerekebilir. Makat apseleri ne kadar iyi tedavi edilirse tekrar etme olasılığı o kadar azalır.
Hiç unutulmamalıdır ki; makat apseleri kendiliğinden iyileşmez veya sadece antibiyotik verilerek düzelmesi beklenmez. Antibiyotikli kremler veya çeşitli geleneksel ilaç-krem-sebze/meyve/baharattan oluşan aktar karışımlarının apseye sürülmesi ile kuruması gibi yanlış önerilere itibar edilmez. Drenaj yapılmadan sıcak veya soğuk suya oturmak, antiseptik çeşitli solüsyonlar uygulamak yararsızdır. Makat apselerinin doğru tedavisi doktorunuzun uyguladığı uygun cerrahi drenajlardır.
Kolon kanseri yani kalın bağırsak kanseri görülme sıklığı tüm dünyada giderek artmaktadır. Yapılan pek çok uluslararası bilimsel çalışmada kalın bağırsak kanseri tüm dünyada en sık görülen 3. kanser türü olmuş ve görülme sıklığı yıllar geçtikte maalesef artmıştır. Bunun en sık nedenleri olarak; sağlıksız beslenme alışkanlıklarının tüm dünyada önlenemez şekilde yayılması, yoğun stres ve hareketsiz yaşam, erken tanı imkanlarının artması nedeniyle hastalığın teşhis edilme oranlarının yükselmesidir. Bu yazımızda kolon kanserini tüm yönleriyle inceleyeceğiz. (Kalın bağırsakların son 10-15 cm’lik bölümünü oluşturan ‘rektum’ yerleşimli rektum kanserleri bir başka yazımızda ayrıntılı olarak incelenecek olup bu yazının konusu değildir.)
Bu hafta köşemizde toplumda giderek yayılan bir hastalık olan makat bölgesindeki siğillerden bahsedeceğiz. Bu hastalığın tıptaki adı ‘‘Anal Kondilom’’ olup; vücuttaki diğer siğiller gibi HPV (İnsan papilloma virüs) adlı virüsten kaynaklanır. Sıklıkla cinsel yolla bulaşan bu hastalığı ayrıntılı olarak inceleyelim.
HPV (İnsan Papilloma Virüs) Nedir?
HPV virüsünün onlarca farklı alt tipi bulunmaktadır. Pek çok alt tipi genellikle iyi huylu virüsler olmasına rağmen nadir görülen bazı alt tipleri ise cinsel bölgede ve makat bölgesinde kanser veya kanser öncüsü hastalıklara neden olabilmektedir. HPV cinsel yolla bulaşan hastalıkların en sık görülenleri arasında hatta en başında gelir. En sık cinsel yolla bulaşmasına rağmen, cinsel temas olmadan kişiler arasında vücut sıvılarının direkt temasıyla, kişisel pek çok eşyanın (tıraş bıçağı, havlu ve iç çamaşırlarının) ortak kullanımıyla, havuzlardan, tuvalet ve klozetlerden direkt bulaşma ile de kişiden kişiye geçebilmektedir. Cinsel ilişki sırasında prezervatif veya başka yöntemlerle korunmak, virüs ile enfekte kişinin virüsü partnerine bulaştırma riskini azaltmakla birlikte tam olarak engelleyemez. HPV toplumda bilinenden çok daha yaygındır ve çoğu insan hayatının bir döneminde HPV ile karşılaşır. Çoklu cinsel partner varlığı HPV yayılımının ve enfeksiyonunun en sık nedenidir. Makat bölgesi siğillerinin oluşmasında en sık neden anal yoldan cinsel ilişkidir. Tıp literatüründe bu siğillerin ameliyatı sırasında ortaya çıkan dumandan bile
Köşemizde bu hafta toplum tarafından çok bilinmeyen fakat kısmen yaygın olarak görülen bir makat bölgesi hastalığı olan “Anal Fistül” hastalığını inceleyeceğiz. Halk arasında makat bölgesinde yer alan hastalıklar eğer şişlik şeklindeyse hemoroid, iltihaplı bir akıntı varsa apse olarak yanlış şekilde değerlendirilirler. Bu nedenle ihmal edilir ve ötelenirler. Bunun sonucunda doktora ve hastaneye başvurulduğunda makat bölgesi patolojileri genellikle ilerlemiş dönemlerde tanınır ve tedavide güçlükler yaşanır. Bu hastalıklar arasında olan Anal Fistülleri tüm yönüyle değerlendirelim.
Bu korku hastaları ve cerrahları zorlamakta, hasta-doktor iletişiminde problemlere yol açmaktadır. Bu hafta konuğumuz Klinik Psikolog Ege Ece Birsel ile beraber ‘ameliyat olma korkusunu’ bilimsel yöntemler ışığında değerlendireceğiz.
Bu hafta köşemizde, halk arasında sık görülen fakat hakkında çok bilgi sahibi olunmayan ‘Kalın Bağırsağın Divertiküler Hastalığını’ inceleyeceğiz. Hastalığın gelişmesi durumunda en uygun beslenme ve yaşam tarzı önerilerini konuğumuz Uzman Diyetisyen Cansu Kahraman’dan alacağız.
Çünkü meme kanseri görülme sıklığı pek çok nedene bağlı olarak giderek artmaktadır. Öyle ki son yıllarda meme kanseri, akciğer kanserini geçerek dünyada en sık görülen kanser olmuştur. Bu nedenle 2004 yılından itibaren Dünya Sağlık Örgütü 1-31 Ekim tarihlerini, erken tanı ve tedavinin önemine dikkat etmek için “Meme Kanseri Bilinçlendirme ve Farkındalık” ayı olarak belirlemiştir. Simgesi ise “Pembe Kurdele”dir.
Anüsten yani makattan kan gelmesi durumu bireylerde ilk defa görüldüğünde ciddi paniğe neden olur. Genellikle klozetlerde dışkılama sonrası parlak kırmızı kan görülmesi sonucu veya kanın tuvalet kağıdına bulaşması sonucu fark edilir. Hastalar büyük bir telaşla acil servislere veya polikliniklere başvurur. Makattan kanamalar; damla damla veya yüksek miktarda parlak kırmızı kanama veya koyu renkli ve kıvamlı kanama (melena) şeklinde görülebilir. Bazen de gözle görülemez fakat kanser taraması amaçlı yapılan ‘gaytada gizli kan’ testinde pozitif gelmesi ile anlaşılır. Bu kanamalar hemoroid veya makat çatlağı gibi iyi huylu hastalıklara bağlı olabileceği gibi altta yatan başka ciddi hastalıklar da olabilir.
‘‘Mastit’’ terimi, memede pek çok farklı nedene bağlı olarak gelişebilecek enfeksiyon veya iltihaplanmalar için kullanılır. Mastit gelişmesi durumunda meme cildinde kızarıklık, memede sertlik, şişlik ve ağrı gelişir. Memeler dokunma ve diğer temaslara karşı son derece hassas hale gelir. Mastit gelişen kadınlarda ateş, üşüme/titreme, halsizlik, apseler görülebilir. Mastitler, en sık kadınların doğum sonrası emzirme döneminde oluşur. Bazı bilimsel makalelere göre; emziren kadınlarında neredeyse %3 ile %20’sinde mastit oluşabilmektedir. Emzirme dönemindeki (laktasyon) kadınlarda oluşan mastit nedeniyle emzirme problemleri gelişebilir. Emzirmenin sekteye uğraması durumunda annelerin psikososyal motivasyonları bozulabilir.
Şimdi ‘’Apendiks’’ ve ‘’Akut apandisit nedir?’’, ‘’Akut apandisitin tedavisi nasıl olmalıdır?’’, polikliniklere şiddetli karın ağrısı şikayeti ile gelen hastaların ilk sorusu olan; ‘’Hocam apendiksim patlamış olabilir mi? ‘’ sorularına cevap arayalım.
Makatta kaşıntı sanılanın aksine tüm dünyada çok yaygın olarak görülen bir durumdur. Çeşitli kaynaklara göre tüm nüfusun yüzde5’i ile yüzde15’ini etkilemektedir. Cinsiyetler arasında ise erkeklerde kadınlara göre 4 kat daha sık görülür. Tıp literatürüne göre en sık 40’lı-60’lı yaşlarda görülse de hemen her yaşta çeşitli sebeplere bağlı olarak ortaya çıkabilmektedir. Makatta kaşıntı gelişen kişiler genellikle bu durumun hemoroidden (basur) kaynaklandığını düşünerek yanlış tedavilere yönelmektedir.
Makatta kaşıntı sanılanın aksine tüm dünyada çok yaygın olarak görülen bir durumdur. Çeşitli kaynaklara göre tüm nüfusun yüzde5’i ile yüzde15’ini etkilemektedir. Cinsiyetler arasında ise erkeklerde kadınlara göre 4 kat daha sık görülür. Tıp literatürüne göre en sık 40’lı-60’lı yaşlarda görülse de hemen her yaşta çeşitli sebeplere bağlı olarak ortaya çıkabilmektedir. Makatta kaşıntı gelişen kişiler genellikle bu durumun hemoroidden (basur) kaynaklandığını düşünerek yanlış tedavilere yönelmektedir.
Bu hafta da “Makat Çatlağı” hastalığını incelemeye devam ediyoruz. Şimdi makat çatlağının cerrahi ve cerrahi dışı tedavi yöntemlerini nelerdir? Destek tedavisinde neler yer alır? Anal Fissür (makat çatlağı) hastalığından korunmak ve hastalığın alevlenmesini önlemek için nasıl bir beslenme önerilmektedir? sorularına beraber cevap arayalım.
Toplumda son derece yaygın görülen bu hastalık, halk arasında çok bilinmediği için genellikle “hemoroid” (basur) ile karıştırılır. Hastalar anal fissürün (makat çatlağı) neden olduğu makattaki derinin tahrişi nedeniyle oluşan şişkinliği “basur/hemoroid memesi” olarak nitelendirip yanlış tedavilere yönelirler. Tanı gecikir ve hastalık kronikleşir.