Sayfa Yükleniyor...
Obezite morbidite (çeşitli hastalıklar) ve mortaliteye (ölüme) bile neden olabileceği ve bu sağlık probleminin oluşturduğu potansiyel fiziksel ve psikolojik tehditlerin hayati anlam taşıması riskinden ötürü son yıllarda üzerinde ciddi bilimsel araştırmalar yapılan küresel bir sağlık problemi olarak göze çarpmaktadır.
Yaşam boyu sağlıklı ve dengeli beslenmek, sağlıklı bir yaşam sağlamakla birlikte, bir dizi kronik metabolik sorunların oluşmasının önlenmesine yardımcı olur. Bununla birlikte, artan işlenmiş gıda üretimi, hızlı kentleşme ve değişen yaşam tarzları, beslenme alışkanlıklarında sağlık açısından oldukça riskli bir değişime yol açmıştır. Kalorisi yüksek, yağ, serbest şeker ve tuz/sodyum içeriği yüksek gıdaları daha fazla tüketilmesi ve yeterli meyve, sebze ve tam tahıllar gibi diğer diyet lifli gıdaların daha az tüketilmesiyle başta obezite olmak üzere birçok sağlık problemini su yüzüne çıkarmaktadır.
Sağlıklı bir diyet, her türlü yetersiz beslenmenin getirdiği sorunlara çözüm olmakla birlikte diyabet ( şeker hastalığı), kardiyovasküler (kalp ve damar sistemi ) hastalıklar, felç ve kanser gibi kronik hastalıklara karşı korunmaya yardımcı olur. Sağlıksız beslenme ve fiziksel aktivite eksikliği, sağlığa yönelik küresel risklerin başında gelmektedir. Ve bu konunun özellikle son yıllarda üzerinde durulması gereken bir sağlık problemi olarak göze çarpması nedeniyle de birçok ülke bu küresel sağlık probleminin çözümü için çok çeşitli bilimsel yöntemler geliştirmeye hız vermektedir.
Sağlıklı ve dengeli beslenme alışkanlığı yaşamın erken döneminde başladığında, sağlıklı büyümenin desteklenmesi ve bilişsel gelişimin hızlanması ve fazla kilolu veya obez olma riskini azaltarak, yaşamın ilerleyen dönemlerinde kronik hastalıklara yakalanma riskini azalması söz konusu olabilmektedir. Ve böylelikle birey için uzun vadede sağlıklı
Sağlıklı beslenme alışkanlığından uzak ve hareketsiz bir yaşam her yaştaki bireyler için ciddi bir sağlık sorunu olarak göze çarpmaktadır. Özellikle, orta ve ileri yaşlarda, aşırı kilo ve fiziksel aktiviteden uzak bir yaşam, beraberinde diyabet, kardiyovasküler (kalp ve damar sistemi) hastalıklar, metabolik, ortopedik, nörolojik, karaciğer, akciğer ve psikolojik sorunları getirmektedir. Dolayısıyla aşırı kilo ve obezitenin, sıradan bir sağlık sorunu olma boyutlarını aştığını ve artık küresel bir salgın olarak kabul edilmektedir.
Obezite, yağ dokusunun aşırı artması ve buna bağlı olarak gelişen bazı metabolik değişimler olarak tanımlanmaktadır. WHO (Dünya Sağlık Örgütü) tarafından bir hastalık olarak tanımlanan obezite; genel sağlığı bozarak morbidite ( çeşitli hastalıklar ) ve mortaliteye (ölüm) yol açabilecek bir çok ciddi riskler barındırmaktadır. Durum böyle olunca obezitenin dünya çapında her geçen gün daha büyük problemlere neden olabilecek bir sağlık sorunu olarak kabul edilmesi, devletlerin, bilim dünyasının ve sağlık çalışanlarının obezitenin gelişimine katkıda bulunan faktörler konusunda farkındalık yaratmaya çalışmasını gerekli kılmaktadır.
Kas, kemik, sinir dokuları çeşitli hücre ve doku türlerine dönüşme yeteneğine sahip hücreler “kök hücre” olarak adlandırılmaktadır. Kök hücreler, birçok sağlık problemini tedavi etme ve önleme konusunda büyük potansiyele sahiptir. Kök hücreler insan vücudunda pasif kalarak bulunmakta ve gereksinim anında çeşitli dokulara dönüşerek kendilerini yenileyebilme özelliğine sahip hücre tipi olarak bilinmektedir. Hasarlı hücreleri yenileriyle değiştirme şansı taşıdıkları için kök hücrelerin tedavi amaçlı kullanılması konusu tıp dünyasında büyük ilgi görmektedir.
Üst düzey atletik performansa ulaşmak, her sporcu için birincil hedeftir. Bu nedenle ergojenik yardım kullanımı sporcular arasında çok yaygın bir tercihdir. Sporcuların egzersiz ve
Mevsim değişikliğinin yaşandığı dönemlerde immun (bağışıklık) sisteminin zayıflamasına bağlı olarak gripal hastalılarının artış gösterdiği bilinmektedir. Günlük yaşam içinde sürekli olarak her türden potansiyel olarak zararlı mikrop, virüs, bakteri gibi hastalık yapan organizmalara maruz kalındığı için, vücuttaki karmaşık sistemlerden oluşan bağışıklık sistemin koruyucu görev üstlenmesiyle sağlıklı kalabilmek mümkün olacaktır. Yeterli ve dengeli beslenme, fiziksel aktivite ve düzenli uyku, sağlıklı yaşam alışkanlıklarına özen göstererek bağışıklık sisteminin desteklenmesi özellikle tüm dünyayı etkisi altına alan Korona pandemisi sürecinde de çok büyük önem taşımaktadır
Mevsimsel grip her yıl dünya nüfusunun ciddi bir kısmını etkileyen, risk gruplarında yüksek morbidite (hastalanma) ve mortalite (ölüm) oranlarıyla seyredebilen önemli bir sağlık sorunudur.Mevsimsel grip,özellikle iklim değişiklikleri ve hava koşullarının farklılaştığı dönemlerde çok sık görülmekte ve oldukça bulaşıcı bir hastalık olması nedeniyle insan sağlığı adına çok riskli sonuçlara neden olabilmektedir.
Son yıllarda, sağlıklı yaşam için düzenli egzersiz alışkanlığının öneminin fark edilmesiyle birlikte egzersiz yapan bireylerin sağlıklı beslenmeleri konusunda çok çeşitli bilimsel araştırmalar yapılmaktadır. Düzenli egzersiz ve sporu bir yaşam biçimi olarak günlük hayatlarına taşıyan bireylerin, beslenmelerini de yapmakta oldukları bu fiziksel aktivitelerin yoğunluğu ve şiddetine göre düzenlemelerinin önemi her geçen gün daha net anlaşılmaktadır.
Yaygın olarak Covid-19 olarak bilinen SARS-CoV-2 hastalığı, kısa süre içinde çok sayıda ülkeye yayılmasıyla birlikte, hastalığın şiddetini ve yayılmasını için sosyal yaşamı etkileyen sert önlemlerin alınmasızorunlu oldu. Sosyal mesafe ve evde karantina uygulamaları, tüm dünyada alınan ve birçok ülkede halen devam eden önlemler arasında en yaygın olanları arasında sayılabilir.
Spor, tüm dünyada her geçen gün artan büyük ilgiyle takip edilen ve sürekli olarak gelişen bir alandır. Özellikle son yıllarda, profesyonel veya sağlıklı yaşam amacıyla spor ve egzersize karşı ilgi ölçüde artmış olması nedeniyle egzersiz yapan kişilerin sayısı aynı anda artmıştır. Toplumla ve ekonomi ile olan ilişkisi göz önüne alındığında, birçok sektör spor alanında yenilikçi ürün ve teknolojileri üretmek konusunda oldukça aktif bir tutum sergilemektedir.
Egzersiz, çocukların gelişimi için vazgeçilmez bir yaşam biçimdir ve fiziksel olarak aktif bir yaşam tarzı çocukların sağlıklı gelişiminin temelini oluşturmaktadır. Fiziksel olarak aktif çocukların diğer tüm sağlıklı yaşam tarzlarını hayatlarına uygulama olasılığı daha yüksektir. Bu nedenle, fiziksel aktivitenin okul çağındaki çocuklara sağlığı geliştirici fiziksel aktiviteler yapmaları için eşsiz bir fırsat sunacağı açıktır.
Tüm dünyayı etkisi altına alan Kovid-19 salgını sürecinde, bağışıklık sistemini iyileştirmek için birçok yöntem hayata geçirilmektedir. Bağışıklık sistemi, insan vücudunun tehlikeli ajanlara karşı korunmasına ve sağlıklı yaşam koşullarına yönelik tüm tehditlere karşı hayatta kalabilmesine yardımcı olan oldukça karışık mekanizmalardan oluşan bir savunma sistemi olduğu için sadece belirli bir gıda veya besin maddesi tarafından değil, birçok faktörün ideal dengesinden etkilenir. Örneğin, yeterli uyku, düzenli egzersiz, zararlı alışkanlıklar (alkol tüketimi, sigara kullanımı vb.) stres faktöründen uzak bir gibi sağlıklı yaşam tarzıyla bütünleşmiş; vitamin ve mineralden oluşan dengeli bir diyetle birlikte, bağışıklık sistemi vücudu enfeksiyon ve hastalıklarla savaşmak için en etkili şekilde koruyabilir.
Obezite, genetik ve çevresel etkileşimli, sağlıklı yaşam adına ciddi ve kronik sorunlara neden olabilen hastalıktır. Vücutta aşırı miktarda yağ dokusunun olması sebebiyle gelişimi nedeni çok sayıda sağlık problemine neden olan ve medikal tedaviye ihtiyaç duyulan metabolik bir sağlık problemidir.
Son yıllarda, sağlıklı yaşam için egzersiz alışkanlığının, fiziksel ve metabolik sağlık üzeindeki önemini bir çok bilimsel araştırmaya konu olmaktadır. Ve bu çalışmalardan elde edilen sonuçlar değerlendirildiğinde, düzenli egzersiz alışkanlığının sağlıklı yaşam üzerindeki önemi her geçen gün daha net anlaşılmaktadır.
Sağlıklı bir yaşam için doğal ve dengeli bir beslenme alışkanlığı kazanmak tüm insanlar için her zaman büyük ilgi çekici bir konu olmuştur. Bu nedenle birçok beslenme yöntemi geliştirilmiş ve bu farklı beslenme yöntemleriyle daha sağlıklı bir yaşamın sağlanması amaçlanmıştır. Bununla birlikte, yine son yıllarda, kronik hastalıkların önlenmesi ve sağlıklı yaşam koşullarını iyileştirebilmek için sağlıklı, dengeli bir diyet ve düzenli egzersiz alışkanlıklarını bir arada kapsayan bir yaşam tarzı geliştirmek amaçlanmaktadır. Böylelikle, sağlıklı beslenme alışkanlığıyla birlikte düzenli fiziksel aktivitenin de bir yaşam tarzı olarak benimsenmesiyle, kronik sağlık sorunlarından uzak kalabilmek ve sağlıklı bir yaşam sürebilmek mümkün olacağı öngörülmektedir.
D vitamini, sağlığı korumak ve hastalıkları önlemek için vücutta bir dizi önemli işlevi yerine getiren, yağda çözünen temel bir vitamindir. D vitamini doğal olarak D2 (ergokalsiferol) ve D3 (kolekasiferol) olmak üzere iki biçimde bulunmaktadır. D3 vitamini, güneş ışığı altında deri tarafından üretilen formdur. Her iki D vitamini formu da prohormon olarak kabul edilir; yani biyolojik olarak aktif değildir. D2 ve D3 vitamini aktive olabilmeleri, biyolojik işlevlerini yerine getirebilmeleri için vücutta bazı biyokimyasal aşamalardan geçmeleri gerekir.
Sağlıklı yaşam için dengeli, sağlıklı beslenme ve düzenli egzersiz alışkanlığı son derece önemlidir. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, tüm dünyada kronik sağlık sorunları giderek daha yaygınlaşmaktadır. Egzersizin metabolik katkıları, sadece aerobik kapasite, güç veya kasların gelişmesi ile sınırlı değildir. Fiziksel sağlık, tüm vücut sistemlerinin düzenli çalışması için faydalı olmakla birlikte, kişinin yaşam süresini uzatabilmek adına son dereceönemlidir. Bununla birlikte, insan sağlığı adına yeterli ve dengeli beslenme de, en az egzersiz kadar önem taşımaktadır.
Son yıllarda artan çocuk obezitesi problem nedeniyle, çocukların sağlıklı fiziksel ve sosyal gelişimi üzerindeki etkileri yoğun bir şekilde araştırılmaktadır. Bu çalışmaların ışığında varılan sonuçlar, egzersizin, çocukların gelişimi için gerekli olduğu ve aynı zamanda, fiziksel olarak aktif ve sağlıklı bir yaşam tarzının, çocukların fizyolojik ve psikolojik olarak sağlıklı gelişimi için vazgeçilmez bir kavram olduğunu göstermektedir.
Kanın damar duvarına yaptığı basınç, kan basıncı (tansiyon) olarak bilinmektedir ve kan basıncının normalden yüksek olması da hipertansiyon olarak adlandırılmaktadır. Başta kardiyovasküler (kalp ve damar sistemi) hastalıkları olmak üzere pek çok sistemik hastalığa ait risk faktörleri hipertansif (tansiyon yüksekliği olan) kişilerde sağlıklı olanlara göre anlamlı şekilde yüksektir. Küçük atar damarlar (arterioller) bazı sinirsel ve kimyasal uyaranlarla daralıp genişleyebilme özelliğine sahiptir. Arteriollerin çapları genişlediğinde kanın rahat bir şekilde ilerlediği ve kalbin kanı zorlanmadan pompalaması söz konusuyken, arteiollerin (küçük atar damarlar) daraldıklarında ise, kanın ilerlemesinin güçleştiği ve kalbin kanı çok daha güçlü ve yüksek basınçla pompalamasının gerekli olduğu durumlarda hipertansiyon problemi ortaya çıkmaktadır.
Son yıllarda tüm dünyada değişmekte olan beslenme alışkanlığı ve yetersiz fiziksel aktivite nedeniyle kilo problemlerinin küresel bir salgın hastalık haline geldiği gözlemlenmektedir. Hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeler, tüm yaş gruplarında ama özellikle çocuklar ve ergenlik çağındaki gençler arasında hızla artan bir obezite kriziyle karşı karşıyadır.
İnsan vücudundaki oksidasyon ( kimyasal tepkime ve reaksiyonlar ) sürecinde, hücre zarlarına ve diğer hücresel yapılara zarar vererek, çeşitli hastalıklara (kalp ve damar hastalığı ve bazı kanser türleri) neden olduğu bilinen serbest radikaller adı verilen bazı zararlı kimyasalları üretilmektedir.Antioksidanlar, serbest radikalleri temizleyen ve serbest radikallerin olumsuz etkilerini azaltan veya ortadan kaldırabilen kimyasal bileşikler olarak bilinmektedir.
Mineraller ve vitaminler arasındaki metabolik ilişki; hem sağlıklı yaşam hem de sportif performans açısından oldukça önem taşımaktadır. Dengeli ve sağlıklı beslenmeyle alınan mineraller ve vitaminler insan vücudunun tüm metabolik işlevlerinde önemli görevler görmektedir. Özellikle sporcu sağlığı ve sportif performans açısından, kalsiyum minerali ve D vitaminin, fiziksel aktivitelerdeki kas iskelet sistemi üzerindeki fizyolojik etkileri incelenmektedir.