Sayfa Yükleniyor...
Ağabey her gün konu bulmak zor olmuyor mu? diye sordu sevimli yüzü ile gülümserken.
Dün yazdığım Bayraklı Belediyesinin hangi birimi hızlı yazısını gazeteye gönderip göndermeme konusunda ciddi bir tereddüt yaşadım. Yazıda Belediye gibi devletin resmi bir kurumunu accık ucundan bile olsa biraz eleştirmiştim. Ancak o saatten sonra kalkıp başka bir yazı yazmak için de yeterli vakit kalmamıştı. Yazıyı gönderdim.
Postacı apartmanın girişindeki posta kutusuna bir Tebligat haber kâğıdı yapıştırmış. Tebligatı yapan Bayraklı Belediyesi yazıyor. Oldum olası bu tarz şeyler bildirimler beni germiştir. Önceki tecrübelerimden de bildiğim üzere devletin resmi kurumları vatandaşı para alacakları zaman hatırlıyordu. Demek yine bir şey isteyeceklerdi.
İçten bir kahkaha ile objektife bakan altı adamın olduğu, siyah beyaz bir resmin üstünde Yine, yeniden beraberler işte. Çocukluğumun en güzel filmlerinde oynayan insanlar. Ne güzel insandınız be... demiş arkadaşımın biri.
Seda Sayan Twitterda tanıştığı, 6 yıldır birlikte olduğu, kendisinden 24 yaş küçük sevgilisinden yakın bir zamanda ayrılmıştı.
Kadın: Aşkım sinemaya gidelim mi bugün?
Bir zamanlar ülkemizde en çok okunan iki gazetenin arasında bir tartışma olmuştu.
Bugün ne yazsam? diye düşünüp duruyorum.
Bir öğretmen arkadaşımın sayfasında, objektife gülümseyerek bakan, yakışıklı, genç bir çocuğa ait, siyah beyaz bir resmin altında, Sevgili öğrencimiz Bora Aşçılar'ın elim bir trafik kazası sonucu vefat ettiğini öğrenmiş bulunmaktayız diye başlayan bir yazı gördüm. Sonrasında cenazenin hangi camide, saat kaçta kaldırılacağı ile ilgili bilgiler vardı.
Yabancı şehirleri hiç sevmedim eskiden de şimdi de...
Bu aşk yazılarını kime yazıyorsun? diye sordu.
Bakın şimdi ne hale geldi? diye bir başlık atıp yanına Levent Yükselin gençlik fotoğrafını basmış gazete. Haliyle merak ediyor insan. Ne oldu? Ne hale geldi acaba? Bir hastalığı mı var? diye haberi açıyorsunuz. Levent Yükselin bir kız arkadaşı ile alışveriş yaparken, salaş giyimli bir resmini çekmişler, sonrada Bakın ne halden ne hale geldi diyorlar. İyide kardeşim adamın 30 yaşındaki resmini, 52 yaşındaki hali ile karşılaştırılıp böyle bir kıyas yapılır mı?
Her seferinde Gelecek sefere daha erken çıkacağım" diyorum. Ama her seferinde yine son ana kadar bekleyip, son anlarda eşyalarımı hazırlamak için acele ediyorum. Gideceğim yerde iki gün kalacağım ama elime aldığım her şeyi sanki orada bana lazım olacakmış gibi küçük sırt çantama koyuyorum. Oysa daha önce, pek çok kez bu eşyaların çoğunu kullanmadan geri döndüğümü biliyorum.
Ekrandaki boş sayfa bana bakıyor, ben ona.
Müjde İmzanlandı! diye başlık atmış gazete.
Krizi fırsata çeviren adam diye gazetelerde, televizyonlardaki haberlerde mutlaka denk gelmişsinizdir. Ben de o adamlardan biriyim sanırım. Fırsat bu fırsat deyip bu arada Hollanda anılarımı yazmaya başladım. Böylece bu haftayı, konu sıkıntısı çekmeden atlattık.
Dün bir arkadaşım bana Deniz ağabey, sen bir dönem Hollandada kalmışsın. Bizi biraz aydınlat. Kimdir bu Hollandalılar? diye sordu.
Dünkü yazımdan sonra İzmitte portakal protestosuna katılan, isminin Salim olduğunu söyleyen arkadaşlardan biri aradı.
Ömrünün kısa bir süresini Hollandada geçirmiş biri olarak bu konuya müdahil olmamam olmazdı.