1
Prof.Dr. Nezir Akyeşilmen
İlkses Gazetesi Yazarımız

Prof.Dr. Nezir Akyeşilmen

Yazarın Köşe Yazıları

Makedonya Krizi: Balkanlaştıramadıklarından mısınız!

Makedonya, Balkanlarda küçük bir kara ülkesi. Bulgaristan, Yunanistan, Arnavutluk ve Kosova ile çevrili, 2.1 milyon nüfusa sahip Avrupa’nın en fakir ve istikrarsız ülkelerinden biri. Çatışmalı ilişkilerin ve zeminlerin bol olduğu, kırılgan ve zayıf bir demokrasisi var. Makedonlar toplumun yüzde 64’ünü, Arnavutlar yüzde 25’ini ve geri kalan yüzde 11’i ise Türkler, Çingeneler, Boşnaklar, Sırplar ve Hırvatlardan oluşuyor.


Ferisilik: “Ahlaksız Dindarlık” mı, Ahlaksız Dincilik mi?

Karar Gazetesi’nden Mustafa Öztürk 22 Nisan 2017’de “Ferisilik ve Ferisi Dindarlığı” başlığıyla bir yazı yazdı (Okunmasında büyük yarar var). Yazı, dine inanan ve fakat dini kendi çıkarları doğrultusunda kullanan, inandıklarıyla amel etmeyen, kaba, softa ve ahlaksız bir din anlayışını temsil eden Yahudiliğin Ferisilik zihniyetini anlatmaktadır.


Trump Doktrini ve Yeni Dengeler

Arap Baharı’nın son halkası olan Suriye'deki isyan bölge ve dünya için bir kabus senaryosuna dönüştü maalesef. Altı milyon mülteci, yerinden edilmiş altı milyon insan ve yüz binlerce can kaybı. Bir ülkenin yavaş yavaş yok oluşunu tüm dünya izledi. İç aktörler, bölgesel aktörler ve küresel aktörler Suriye'yi 21. yüzyıl güç gösterisi alanlarına dönüştürdüler. ABD işin başından beri düşük profilli, fakat kontrollü bir siyaset izledi. Bölgesel aktörlerin ve Rusya'nın rahat hareket etmesine göz yumdu. Fakat işler iyiye gitmedi, aksine insanlığın büyük trajedilerinden birisi yaşanırken, ABD'nin bölge ve küresel hegemonyası da zayıfladı.


Küresel Barış Nereye?

Geçen hafta küresel demokrasinin mevcut durumu ve geleceği üzerinde durmuştuk. Bu hafta küresel barış üzerinde duracağız. Bu iki kavram arasında güçlü bir korelasyon olmasına rağmen aynı şey değildir. Esasında küresel barış diye bir şeyden bahsetmek bile zordur fakat bu tür kapsamlı durumlar sadece görecelilik üzerinden değerlendirilebilir. Küresel barış, uluslararası ve iç barışı kapsayan, ikisini birbirinden ayırmayan, toplum ve birey merkezci ve küreselleşme süreciyle uyumlu bir kavramdır. Barışın sağlanmasıyla ilgili farklı görüşler vardır.


Küresel Demokrasi Nereye Gidiyor?

Demokratikleşme, insan topluluklarının hayatı müşterek ve barışçıl bir şekilde yaşamasının önemli yollarından biridir. İnsan türünün insani ve ahlaki yaşamı korumak ve geliştirmek için keşfettiği önemli bir olgudur. Teknolojiden, ekonomiden ve mühendislikten çok daha önemlidir insanın mutluluğu ve huzuru için. Körfez ülkeleri bunun en bariz örnekleridir. Dünyanın bugünkü ruh hali bunun en çarpıcı göstergesidir.


Post-DEAŞ Orta Doğu Düzeni?

2003 Irak işgali ile Irak el-Kaidesi olarak ortaya çıkan, 2010 yılında isim değiştiren ve 2013 sonunda da el-Kaide’den ayrılan DEAŞ, son üç yıldır Orta Doğu'da uluslararası ilişkileri derinden etkileyen, değiştiren ve dönüştüren bir unsur haline geldi. Özellikle iç savaşın devam ettiği Irak ve Suriye'de yerel aktörleri, bölge ülkelerini ve hatta küresel aktörleri yeni pozisyon almaya zorlayan, yeni aktörler ve yeni ittifaklar doğuran bu gelişme, bölgenin statükosu haline geldi. Fakat DEAŞ son bir yıldır hızlı bir toprak ve güç kaybı yaşamaktadır. Şimdi olmasa bile, yakın gelecekte DEAŞ'ın ya tamamen ortadan kalkacağı ya da bölge dizaynını etkilemeyecek bir unsur haline geleceği ihtimali güçlenmektedir. Asıl soru(n) o zaman ortaya çıkacaktır: DEAŞ sonrası süreçte Orta Doğu düzeni?


Orta Doğu'da Trump İkilemi

ABD'nin yeni Başkanı Trump, siyasi liderliğin bir şirketi yönetmekten çok farklı ve daha zor olduğunu hakkalyekin yaşayarak öğreniyor. İlk günlerdeki hızlı adımları tek tek kendisine geri dönünce, bu defa düşünmek zorunda kaldı. Yapacağı atamaların yüzde 1'ini dahi yapamayan ve önerdiği isimlerin yarısı da Kongre'den dönen Trump, Başkanlığı bırakıp şirketindeki ofisine dönerse büyük bir sürpriz olmaz. Bu travmayı bir dizi politikacı yaşamaktadır. İş insanı ya da üst düzey bürokratlar da milletvekili olup Meclis'teki eski 9 metre karelik odalara ya da şimdi ki köfteci dükkanı tarzı ofislere gelince büyük bir çoğunluğu aynı sendromu yaşıyor. Eski mekanları, yetkileri ve özgürlüklerini arıyorlar. Trump da bir işadamı olarak bu sendromu yaşıyor ve yaşamaya da devam edecektir. Fakat konumuz bu değil, Orta Doğu.


Orta Doğu'da Barış Neden Zor?

Barış her dilde güzeldir. Çünkü insanı ve mutluluğunu merkeze alır. İnsanın refahını, ahlakını, değerlerini ve en önemlisi onurunu korur. Bütün dinler, felsefe ve ahlaki ideolojiler insanlara onu vaad eder. Orta Doğu dinlerin, dillerin ve medeniyetlerin beşiği bir bölge, fakat son bir asrı aşkındır barış yerine çatışma ile, adalet yerine zulümle, eşitlik yerine ayrımcılıkla, demokrasi yerine diktalarla ve son olarak özgürlük yerine yasaklarla anılan bir bölgedir. Oysa dünyada, bütün bu değerler son yüzyılda gelişti, yayıldı ve kabul gördü.


Evet mi? Hayır mı?

Demokrasi kelime anlamı itibariyle halkın gücü ya da halkın yönetimi anlamına gelse bile özünde halkın kendisini ilgilendiren konularda katılım sağlamasıdır. Bu nedenle, demokrasi katılımdır. Halkın halk için yönetim süreçlerine demokratik katılımıdır.


Trump'ın Seyahat Yasağı ve Uluslararası Hukuk

ABD'nin yeni Başkanı Donald Trump seçim kampanyası döneminde olduğu gibi, başkanlığının ilk dönemlerinde de uluslararası kamuoyunda tartışılmaya devam ediyor. Sıradışı, aykırı ve tartışmalı düşünce ve uygulamalarıyla hem içeriden hem de dışarıdan büyük eleştiriler alıyor, fakat bunları pek de önemsemiyor gibi davranıyor. Son olarak çıkardığı Başkanlık Kararnamesiyle yedi Müslüman ülkenin, İran, Irak, Suriye, Libya, Somali, Sudan ve Yemen vatandaşlarının ABD'ye girişlerini geçici olarak yasakladı. Bu yasağın siyasi, hukuki, insan hakları ve uluslararası barış ve istikrar gibi pek çok boyutuyla tartışılması gerekir.


Küresel Post Demokratik Distopya!

İnsan hakları, insanın insanca ve insanlık onuruna yakışır bir şekilde yaşayabilmesi için Yaratıcı tarafından kendilerine bahşedilmiş bir dizi ahlaki, insani ve evrensel ilkelerdir. Bunların başında hayat, hürriyet ve insan onuru gelmektedir. Bu ilkelere göre herkes ahlaken eşittir. Bu haklar devredilemez ve ihlal edilemezler. Fakat baskıcı, zalim ve ahlaksız bazı rejimler bunu hep ihlal edegeldiler. Bu nedenle, insanlar haklarını yani insanlığını koruyabilmek için hep mücadele ettiler ve bedel ödediler.


BM'nin Yeni Genel Sekreteri Guterres ile Suriye Barışı Mümkün mü?

Suriye'de altı yıldır devam eden iç savaş(lar) var. Suriye'de irili ufaklı 30'a yakın çatışma ve bir o kadar da silahlı örgüt var. Bu sürede toplumun yarısı yani 11 milyon insan yerinden edildi. Bunlardan 5 milyonu komşu ülkelerde sığınmacı ya da Batı ülkelerinde mülteci konumundayken, 6 milyondan fazla insan ülke içinde göçmen konumundadır. Halihazırda 14 milyona yakın kişi insani yardıma muhtaç. Kısacası bu savaş(lar)ın Suriye toplumuna maliyeti çok ama çok ağır oldu/olmaya devam ediyor. Bir ülkeyi ülke yapan tüm unsurlar ya ortadan kaldırıldı ya da zayıflatıldı. Altı yılda birçok kez barış yapma girişimleri oldu, fakat hala başarılamadı. İmkanı var mı? Var. Fakat doğru zamanda ve doğru yöntemlerle... Barış çalışmalarının bilimsel ilkeleri ve Suriye'nin nev-i şahsına münhasır özellikleri dikkate alınarak yapılabilir.


Siber Çatışmalar ve Dünya Çatışma Trendi

Çatışmanın tanımı üzerinde genel bir uzlaşı olmasa bile, basit bir fikir ayrılığından savaşa kadar uzanan geniş bir yelpazeyi kapsadığı düşüncesi yaygın olarak kabul edilmektedir. Bu çerçevede çatışmalar farklı şekillerde gruplandırılabilmektedir. Örneğin, şiddet içeren ve şiddet içermeyen çatışmalar; şiddetle ilişkisi yönüyle beş grupta incelenirler: Bunlar uyuşmazlıklar ve şiddet içermeyen krizler bunlara görünmez ve görünür çatışma da denmektedir. Bu iki çatışmada fiziksel şiddet yok. Şiddet içeren çatışmalar ise şiddet içeren kriz, şiddetli kriz (sınırlı savaş) ve savaştır. Diğer bir sınıflandırma ise devletlerarası ve devlet içi çatışmalar şeklinde olabilmektedir.


Orta Doğu ve Küresel Hegemonya Mücadelesi

Nezir Akyeşilmen
nezmen@yahoo.com


Suriye'de Barışın İmkanları

Barış ve çatışma bir noktaya kadar bir paralellik gösterir. Barış Çalışmaları ve Çatışma Yönetimi disiplininde çatışmalar şiddet derecelerine göre, gizli çatışma (uyuşmazlık), görünür çatışma (şiddet içermeyen kriz), kriz, şiddetli kriz (sınırlı savaş) ve savaş olarak gruplanır. Çatışmanın şiddet düzeyi arttıkça sorunu çözme ve barış düzeyi o kadar zorlaşır. Birkaç nedenden dolayı zorlaşır: Birincisi, çatışma dili kullanılır, öfke, ötekileştirme, dışlama ve nefret artar. İkincisi, kriz boyutuyla birlikte işin içine şiddet girer ve şiddet genellikle şiddeti doğurur. Ve son olarak krizi aşan çatışmalarda artık hem şiddet hem de aktör sayısı artar. Çatışmaya yeni yeni aktörler dahil olur ve insiyatif çatışan aktörlerin elinde değildir artık. Onlar istese bile barışamazlar. Bu noktadan sonra barış uluslararası sistemin sunacağı fırsatlarla sınırlı kalır.


Tek Kutuplu Dünya Düzeninin Sonu mu?

Geçen hafta Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin'in "Tek kutuplu dünya düzeni kurma girişimleri başarısız oldu. Durum değişiyor ve küresel denge yeniden oluşmaya başlıyor" demesi, uluslararası ilişkiler açısından önemli ve ses getiren bir açıklama oldu. Putin bu tarz açıklamaları son 10 yıldır sürekli dile getiriyor, fakat bu yıl bunun ses getirmesinin çeşitli yerel ve küresel nedenleri var: ABD'de Trump gibi ABD'nin içe dönmesini savunan kanadın güçlenmesi, seçimleri kazanması, gelecek dört yılda bu geleneğin ABD'yi yönetecek olması, Kırım ve Suriye'de Rusya'nın revisyonist ve yayılmacı politikalarına ABD'nin engel ol(a)maması, ABD'nin küresel sorunlara görece daha az ilgi göstermesi veya müdahalede istekli olmaması, dünyada artan ABD karşıtlığı, dünyada artan çatışmalardan ve kaostan herkesin ABD'yi sorumlu tutması (Uluslararası İlişkilerin İnşacı teorisine göre, bu algı bile ABD'nin tek süper güç olduğunu ve dünya kamuoyu tarafından öyle algılandığını gösteren önemli bir ipucu) ve dünyadaki ekonomik ve siyasi istikrarsızlığın oluşturduğu küresel hoşnutsuzluk...


Din ve İnsan Hakları Perspektifinden Küresel Fakirlik

25-27 Kasım’da dördüncüsü düzenlenen Din ve İnsan Hakları Perspektifinden Küresel Fakirlik Çalıştayı oldukça verimli geçti. Yerli ve yabancı akademisyenler, STK temsilcileri, din görevlileri ve karar alıcıların da katıldığı çalışma gösterdi ki fakirlik bir ekonomik muhtaçlık meselesinin çok ötesinde, bir ahlak ve değerler meselesidir. Bu nedenle, dinin ve insan haklarının bu meselenin çözümünde etkisi ve katkısı fazladır.


İnsan Hakları ve Küresel Fakirlik

“Bana sıkça ‘dünyadaki en büyük insan hakları ihlali şekli’ sorulduğunda benim cevabım hep aynı oluyor: Aşırı Fakirlik.” - Mary Robinson - BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nin ilk Başkanı.


İnsan Hakları Neden Önemli?

İnsan hakları, insanı merkeze alan, insanlık onuruna yakışır bir yaşam öngören ve baskıya karşı insanı korumayı amaçlayan ahlaki, insani, evrensel ilkelerdir. İnsan hakları herhangi bir insan için değil, bütün insan ferdi içindir. İnsan hakları bütün insanları ahlaken eşit görür ve eşit muameleyi hak ettiğini düşünür.


Trump Doktrini: Önce Ekonomi, Sonrası Allah Kerim

Bölgesel çapta zorlayan rakipler olsa bile dünyanın tek süper gücü olan ABD’de Trump’ın sürpriz bir şekilde başkanlık seçimlerini kazanması, Amerikalılar gibi tüm dünyayı hazırlıksız ve biraz da şaşkın yakaladı. Herkes “Trump ne yapacak?” diye şaşkın şaşkın soruyor. Trump ne yapacağını iyi biliyor da, dünya Trump’ın yapacaklarına karşı ne yapacağını bilmiyor gibi görünüyor. Çünkü Trump, seçim kampanyasında söyledikleri dışında dünya için bir muamma. Siyaset geçmişi olmadığı için nasıl hareket edeceğini kestirmek zor da ondan. Seçim süreçleri çoğu yerde olduğu gibi Amerika’da da rasyonalitenin dip yaptığı, ahlakın zayıfladığı süreçlerdir. Bu nedenle, sadece Trump’ın bu süreçte söyledikleri üzerine bir siyaset bina etmek de rasyonel olmadığından, herkes çok bilinmeyenli bir denklemle karşı karşıya.


Siber Güvenlik ve Özgürlük

Siber güvenlik kavramı son yıllarda Yahoo, BBC, Paypall, Amazon gibi büyük firmaların hacklenmesi, wikileaks sızıntıları ve son zamanlarda ABD seçimleri çerçevesinde yürütülen tartışmalar nedeniyle oldukça popüler bir kavram haline geldi. Önemli bir konu olmasına rağmen, insanlar siber saldırılara maruz kalmadan farkına varamıyor ve onu önemsiz olarak değerlendiriyorlardı. Fakat artık bugün siber güvenlik sadece güvenli bir siber alanının ötesinde ulusal güvenliği de içine alan önemli bir güvenlik alanı haline geldi. 2007 Estonya, 2008 Gürcistan, 2010 Stuxnet virüsü ve 2011 İsrail'in Suriye'ye saldırısı bunun en açık örnekleridir.


İslamofobya ile Mücadele

Bugün dünyada yaygın olarak bir İslamofobyanın (İslam’dan korkma ve nefret etme) mevcut olduğu bir gerçektir. Bunun tarihi, sosyal, ekonomik, kültürel ve stratejik nedenleri vardır. Bu olgunun kendisi ve beraberinde dünya barışına oluşturduğu tehdit BM ve Avrupa Konseyi gibi uluslararası örgütlerin resmi belgelerine girmiş durumdadır. Böyle bir tehdit varsa, onunla mücadele etmek ve onu ortadan kaldırmak hem dünyanın her yerinde Müslüman’ın kişisel ve toplumsal güvenliğine ve huzuruna, hem dünya barışına, hem de İslam'ın insani ve ahlaki yönlerinin gayri müslimler ve daha önemlisi Müslümanlar tarafından keşfedilmesine vesile olacaktır.


Musul Operasyonu: Ortadoğu'nun Kader Anı?

Musul uzun bir dönem sorunlu ve tartışmalı bir bölge olan Kerkük'ün gölgesinde kaldı. Fakat 2014'te DAEŞ'in işgaliyle birlikte yeni bir safhaya taşındı. Bugün yerel, bölgesel ve küresel güçlerin tamamı Musul'a odaklanmış durumda. Her birinin hesabı farklı ve her biri Musul'da var olmak istiyor. Kimisi günü kurtarmak, kimisi gelecekte bölgeyi şekillendirmek ve kimisi de bölgenin geleceğini kurtarmak için çabalıyor. Musul kimisi için bir araç, kimisi için stratejik bir amaçtır. Bütün bu kargaşanın içinde bir dizi normatif unsur varmış gibi görünse bile, işin aslı oldukça realist ve stratejiktir. İşin en garip ve acı kısmı ise, bütün bu hesapların içinde Musul halkının küçücük bir detay olmasıdır. Oysa kendilerine sorsan, bütün bu satranç oyuncularının ağzında halkın kurtarılması var.


Nezir Akyeşilmen

nezmen@yahoo.com