1
Prof.Dr. Nezir Akyeşilmen
İlkses Gazetesi Yazarımız

Prof.Dr. Nezir Akyeşilmen

Yazarın Köşe Yazıları

AK Parti’nin Fabrika Ayarları ve Kürt Sorununa Çözüm

Sonda söyleyeceğimi başta yazayım: Kürt sorununun çözümü AK Parti’nin Parti Programı ile mümkün. Nasıl mı?


İslam Alemi Dünya Politikasında Etkisiz Eleman mı?

Dünya nüfusunun 1/4'nü oluşturan İslam dünyası yayıldığı coğrafya, sahip olduğu kaynaklar, tarih, kültür ve medeniyetiyle hep insanlığın dikkatini çekmiş ve her zaman küresel politikaların bir parçası olmuştur. Bugün de baktığımızda küresel düzenin ve küresel tartışmaların ortasında yer almasına rağmen, aktif ve etkin bir aktör olmaktan oldukça uzaktır.


Kalıcı Barış Ne Zaman Olur?

Barış ahlaki, insani ve İslami bir kavramdır. İyilik, reform, gelişme, mutluluk, esenlik anlamı vardır. İslam kelimesi de iyilik kelimesi barış anlamına gelen kelime köklerinden gelir. Kuran-ı Kerim’de tam olarak 320 defa geçmektedir. Bu kavram özü itibariyle iyiliktir ki Kur'an da "Barış iyidir" der. Barış kavramı dünyanın tüm dillerinde mana-i harfi ve mana-i lafzi ile de iyiye işaret eder.


Organik Siyaset

Pazarlarda ve marketlerde insanlar artık organik sebze ve meyveleri arıyor, sadece organik ürün satan koca pazarlar kuruluyor. Organik ürünlere insanlar iki, üç katı kadar ücret ödemeyi kabul ediyor. Niçin? Doğal olduğu için ve dolayısıyla daha sağlıklı olduğu için. Daha sağlıklı ürün, daha az hastalık, o da bu yönüyle daha kaliteli bir yaşam sağlayabilir.


Küresel Barışın Anahtarı: İnsani ve Ahlaki Değerler Eğitimi

Uluslararası İlişkilerin Westfalya sistemi son bir asırda temel bir takım özelliklerini korumakla birlikte 3,5 defa değişime uğramıştır. İki dünya savaşı, Soğuk Savaştan sonra kurulan düzenler ve 11 Eylül sonrası düzen(sizlik) durumu. Her dönemin kendine göre bir takım olumlu ve olumsuz yönleri var fakat uluslararası toplumun sürekli gelişen, iyiye ve huzura doğru evrilen bir çizgi izlemediği bir gerçek. Dalgalanmaya maruz kalan dünya toplumu teknoloji ve ekonomik büyüme açısından ilerlerken (adil bir dağıtım yapılırsa dünyada kişi başı gelir harcama paritesi üzerinden 16 bin dolar düzeyindedir), insani ve ahlaki değerler ve küresel barış açısından bunu söylemek zor.


Barışın Kimyası: İnanç ve Ahlak

Barış durumu, mahiyeti, kapsamı, anlamı ve her haliyle oldukça insani, ahlaki ve vicdani bir kavramdır. İnsan doğasına hitabet eden, onunla uyumlu ve insaniliğin bir temelidir. Bu kadar insani, ahlaki ve vicdani kavram maalesef tarihin birçok döneminde siyasallaştırılmış ve gerçek anlamından koparılmıştır. Çok popüler ve yaygınlaşan kavramların akıbetinden kurtulamayan barış kavramı da talihsiz süreçlerle karşılaşmıştır. Bütün bu olumsuzluklara rağmen o kadar güçlü bir kavram ki hala esrarını ve çekiciliğini korumakta ve insanı kendisine çekebilmektedir.


Barışa Son Veren Barış

1989 yılında David Fromkin tarafından yazılan, Birinci Dünya Savaşı ve sonrası süreçleri, Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılışını ve bugünkü Orta Doğu’nun oluşumunu anlatan hacimli bir kitaptır. İsmi orijinal fakat ihtilaflı da olsa orijinal bir hikayesi var. Birinci Dünya Savaşı sonrası barış görüşmelerinde bulunmak üzere dönemin Amerika Başkanı Woodrow Wilson yola çıkar. Yolculuk esnasında etrafındakilere "Adil bir anlaşma yapılmazsa, yapılacak barış daha büyük savaşlara neden olabilir" demiş. Yani adil bir barış anlaşması olmazsa, yapılacak barış anlaşması, barışı bitirebilir. Versailles Anlaşması'nın Almanya açısından ağır ve adil olmayan şartlar içermesi, bilindiği gibi sonraki süreçte Hitler ve İkinci Dünya Savaşı’nı getirmiştir. Wilson'un bu öngörüsü tutmuştur.


Avrupa Birliği ve Demokratikleşme: Orta ve Doğu Avrupa Tecrübesi

Bir toplumun demokratikleşme için iç faktörler ve dış faktörler var. Demokratikleşme literatüründe uluslararası dinamikler üzerine yazılmış çok fazla kaynak var. Özellikle Avrupa Birliği'nin aday ve üye ülkeler üzerindeki etkisi çok tartışılır. Verilen örnekler arasında 1970 ve 80'lerde Portekiz, İspanya ve Yunanistan ve Soğuk Savaş'tan sonra da Orta ve Doğu Avrupa'nın demokratikleşmesi gelir. Fakat demokratikleşme, hele hele demokrasinin yerleşmesi yani konsolide olması zaman alan ve ciddi emek isteyen bir süreçtir. Daha 1990'ların ortasında hatta tam üyelik eşiğinde bile birçok Orta ve Doğu Avrupa ülkesinde demokratikleşmenin seyrinden ciddi anlamda endişe ediliyordu. Korkuları Komünizmin geri gelmesiydi.


Düşünceyi Öldürmek

Düşünmek insanı insan yapan ve diğer pek çok varlıktan ayıran en önemli vasıflardan birisidir. İnsanın insan olabilmesi, insan olarak kalması ve insanlık onuruna yakışır bir şekilde yaşayabilmesi için de özgür düşünce esastır. Bu nedenledir ki düşünce özgürlüğü hem dini metinlerde hem de insan hakları gibi evrensel ahlaki belgelerde temel bir insan hakkı olarak tanımlanmıştır. Bu nedenledir ki düşünemeyenlerin, akledemeyenlerin hukukta cezai ehliyetleri ve dinde sorumlulukları yoktur. Bu nedenledir ki Kuran-ı kerim Yunus Süresi 100. ayette Allah(c.c.), "Aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırır" denmektedir. Bağlam farklı olsa bile, Descartes "Düşünüyorum öyleyse varım" demiştir.


Sahil-i Selamete Nasıl Varılır?

Bir kişi ölmüş alıp götürmüşler. Bir bakmış ortada her türlü nimetin olduğu mükellef bir sofra var. Fakat kaşıklar çok uzun, herkes kaşığa aldığını döküyor, üstünü başını kirletiyor, öbürünün üstüne döküyor, kargaşa ve kavga ortalığı kaplıyor ve kimse o güzel nimetlerden yararlanamıyor.


Birleşmiş Milletler ve Uluslararası Barış

Birleşmiş Milletler (BM)'in kuruluş amacı uluslararası barış ve güvenliği sağlamaktır. İki dünya savaşının yıkıcı sonuçlarına tanık olan dönemin karar alıcıları, gelecek nesilleri bu denli ağır trajedilerden korumak ya da savaşları ve olumsuz etkilerini en azaltmak için BM'yi kurdular.


Yeni Sürecin Şifreleri: Sessiz ve Derinden

Yaklaşık üç yıl süren çözüm sürecinin Temmuz 2015'ten bu yana kesintiye uğraması, daha doğrusu buzdolabına kaldırılmış olması, Türkiye toplumuna psikolojik, siyasi, ekonomik, kültürel ve diplomatik olarak ciddi zararlar verdi. Sürecin aktörleri farklı kulvarlara savrulmuş, diyalog neredeyse ortadan kaldırılmış ve bölge şehirleri kör bir şiddet maruz kalmıştır. Medya, akademi, aydınlar ve kısacası toplum aşırı düzeyde kutuplaşmış, değerler yerle bir edilmiş, dün her söze barış diye başlayanlar bugün barış diyenleri linç etme noktasına gelmiştir. Bu zor koşullardan çıkış arayan Hükümet, doğru bir strateji ile dün Başbakanın Mardin'de açıkladığı 10 maddelik yeni yol haritası ile yol almaya çalışacaktır.


Cenevre III Görüşmelerinden Barış Çıkar mı?

Arap Baharı’nın en zor halkası Suriye, maalesef yıllardır süren bir iç savaş sahnesi oldu. Giderek ağırlaşan bir tablo ve trajediler peş peşe ortaya çıkıyor. Şu ana kadar 250 bin can kaybı, harap olmuş şehirler, etnik ve mezhepsel bölünme, toplumun %20'si yani yaklaşık beş milyon insan ülkesini terk etmiş ve bir o kadar da ülke içinde yerinden edilmiş durumdadır. Bu tablonun günden güne ağırlaştığını insanlar sadece gözlemekle yetiniyor maalesef.


Küresel Barış: Tehditler ve Fırsatlar

Modernist anlayışın tersine dünya giderek daha barışçıl, daha demokratik ve daha insani ve ahlaki bir çizgiye doğru ilerlemiyor maalesef. Genel bir değerlendirme yapılırsa bir asır öncesine kıyasla daha iyi bir yerde olabiliriz fakat 20 yıl öncesine göre çok daha kötü bir noktadayız. Genel eğilimin daha iyiye doğru gittiğine dair herhangi bir gösterge de yok elimizde. Mevcut trende göre, dünya daha tehlikeli ve huzursuz bir iklime doğru evriliyor. Evrensel değerleri daha ileri taşıyacak, yaygınlaştıracak ve geliştirecek bir küresel dalga oluşmazsa, çevreden ekonomiye, barıştan demokrasiye dünyayı daha kötü günler bekliyor.


Türkiye Dindarlarının Üç Tarz-ı Siyaseti

Az gittik uz gittik, darbe darbe düz gittik. Bir asır sonra geriye baktık ki bir arpa boyu yol gittik. Yusuf Akçura bir asır önce Türkiye toplumunu siyasi açıdan üç kategoriye bölmüştü: İslamcılık, Osmanlıcılık ve Türkçülük. Bugün bu sınıflandırma Türkiye toplumunun tümü için yeterli değil, fakat Türkiye dindarlarına kısmen uyuyor gibi. Yazının kapsamı, kitleler olmayıp, demokratikleşmenin geçiş teorisinin üzerinde durduğu toplumsal kesimlerdir: Siyasetçiler, gazeteciler, aydınlar, akademisyenler ve STK temsilcileri gibi toplumu yöneten ve yönlendiren ve kendisini dindar diye tanımlayanlardır.


Medeniyet Eğitimim, Rasyonalite ve Duygusallık

Richard Rorty "İnsan Hakları, Rasyonalite ve Duygusallık" başlıklı makalesinde David Rieff'a atfen Bosna Hersek'te Sırpların Boşnaklara yaptığı bir işkence sahnesi üzerinden insandışılaştırma mekanizmasını anlatır ve bununla nasıl mücadele edilmesi gerektiği hususunda düşüncelerini dile getirmektedir.


Barış İçin Tek Yol?

Yıllar önce mealen şunları yazmıştım: Türkiye’de yarım asra yakındır devam eden kirli bir savaş var. Bu savaşta neredeyse her gün insanlar ölüyor, yıkıcı ve kalıcı etkileri ortaya çıkıyor. Bununla beraber çoğu zaman kullanılan yöntemler sonucu sadece insanlar ölmüyor, aynı zamanda insanlık da ölüyor. Belki de bir o kadar önemli olan, insanlarımız arasındaki bağ giderek zayıflıyor. Kısacası bu kirli savaş nedeniyle toplumumuz maddi ve manevi kan kaybediyor. Ölümlerin sürdürülebilir bir hal aldığı bu savaş, kimin savaşı? "Benim adıma öldürme" diye başlayan bir dizi kampanyaya rağmen, gerçekten bu kimin savaşı?


Kürt Siyaseti ve Çoğulculuk

Türkiye'de Kürt sorununun barışçıl yöntemlerle çözümü konusunda atılan adımlar, bölgesel gelişmeler ve küresel siyasette yeni tasarım girişimleri beraberinde yeni tartışmalar da getirdi. Bu yerel, bölgesel ve küresel gelişmeler Kürtleri ve Kürt siyasetini hem Türkiye'de hem de bölge genelinde çok yakından ilgilendirmektedir. Yeni şartları ve gelişmeleri doğru okuyabilme, zamanın ruhuna ayak uydurabilme ve hem Kürt toplumuna hem de bölge halklarının refah ve mutluluğuna katkı sunabilme imkânlarını aramalıdır.


Özgürlük Katili

Literatürde farklı özgürlük tanımları var ve herkes kendi siyasi ve felsefi düşüncesine göre ya özgürlüğü sınırsız bir canavar ya da yüksek duvarlar arasına hapsedilmiş bir köleciliğe indirgemiştir. Ben daha çok insan haklarının öngördüğü ve aynı zaman da İslam'ın makul gördüğü bir tanımı tercih ediyorum. Özgürlük kişinin kendisine ve başkasına zarar vermemek kaydıyla gücünün yettiği her şeyi yapma salahiyetidir. Zararın ölçüsü insan onuruna yakışmayan söylem ve eylemlerdir. Örneğin Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi 4. madde köleliği mutlak anlamda yasaklamaktadır. Bu çerçevede bir kişi istese bile köle olamaz. Kişinin köle olma özgürlüğü yoktur. Yani kişi başkasını köle yapamayacağı gibi, kendisi istese bile, başkasına köle olma hürriyeti yoktur.


Din ve İnsan Hakları Perspektifinden Ayrımcılıklar

Bu yıl üçüncüsünü düzenlediğimiz Din ve İnsan Hakları Çalıştayını Selçuk Üniversitesi İnsan Hakları Merkezi (SÜİHM), Selçuk Üniversitesi Barış Çalışmaları Merkezi(SÜBÇM) ve Raoul Wallenberg Enstitüsü(RWI) işbirliğiyle 20-21-22 Kasım 2015 tarihinde İstanbul Crowne Plaza'da gerçekleştirdik.


Barış Hakkı, Toplumsal Barış ve Farqin Ya da Silvan

2014 Kasım ayında gerçekleştirdiğimiz bir çalıştayda sunulan konuşmaların derlemesinden oluşan "BARIŞ HAKKI" isimli bir kitabı Prof.Dr. Bilal Sambur ile birlikte bu hafta yayımladık. Arka kapağında barış hakkının felsefesini, ahlak ve insanla ilişkisini anlatan kısa ve öz bir metin var.


Özgürlük - Güvenlik Dengesi?

Son yıllarda sık sık siyasetçiler ve münevverler tarafından “özgürlük ve güvenlik dengesi” şeklinde veya onu çağrıştıran cümleler duymaya başladık. Evet, özgürlük ve güvenlik herkes için hayati olan iki temel insan hakkıdır. Evrensel İnsan hakları Beyannamesi (EİHB) üçüncü maddesi bu gerçeği açıkça ifade ederek “Yaşamak, özgürlük ve kişi güvenliği herkesin hakkıdır” demektedir. Teknoloji ve kitle iletişim araçlarının arttığı küreselleşme sürecinde insanların özgürlük alanı ve manevra kabiliyeti ile birbirine zarar verme, özgürlük alanlarını daraltma kabiliyetleri de artmıştır. Buna karşılık devlet de teknolojiyi kullanarak kişileri daha az maliyetle daha çok takip etme, kontrol etme ve denetim altında tutma yeteneğini geliştirmiştir. Sosyal medya, online alışveriş, MOBESE kameraları, Google yayını, uydu takibi gibi karmaşık elektronik gözetim imkanlarıyla dünyamız adeta bir “Big Brother” ile karşı karşıyadır. Bunun yanında şiddet içeren çatışmalar, toplumsal kutuplaşmalar, iş güvenliği ve herkesin her şeyi bildiği bir çağda hükümetlerin özgürlük - güvenlik dengesini koruması insanların refahı, mutluluğu ve toplumsal düzen için hayati derecede önemlidir.


KASABADAKİ TEK OYUN DEMOKRASİ Mİ?

Demokrasi katılımdır, hoşgörü ve saygıdır, barışçıl bir araçtır, rekabettir ama en önemlisi bir oyundur. Kuralına göre oynanmalıdır aksi takdirde toplumsal barış ve refah için bir felakete dönüşebilir.


SURİYE'DE BARIŞÇIL ÇÖZÜM MÜ?

Suriye çatışması başladığından beri yirmiyi aşan yazı, TV programı ve konferansta tek çözümün barışçıl yöntemlerde olduğunu hep söyledim. Hatta Suriye konusunda, özellikle Rojava ile ilgili en militan ve milliyetçi tavrı sergileyen gazetelerde bile benzer yorumlar yazdım. Yine söylüyorum sadece Suriye'de değil Irak'ta, Mısır'da, Libya'da, Yemen'de ve Türkiye'de de tek çözüm yolu barışçıl yöntemlerdir, müzakeredir, demokratik çözümdür. Dünyada siyasal sorunların çözümü için silah miadını doldurmuştur. Bu konuda son olarak iki hafta önce 12 Ekim 2015 tarihinde İlkses Gazetesi'nde "Yeni Denklemde Türkiye'nin Suriye Politikaları" başlıklı yazıda şunları kaleme almıştım.