1
Prof.Dr. Nezir Akyeşilmen
İlkses Gazetesi Yazarımız

Prof.Dr. Nezir Akyeşilmen

Yazarın Köşe Yazıları

Suriye'de Siber Savaşlar

Küreselleşme ile birlikte oldukça karmaşık bir hal alan uluslararası ilişkiler, Bilgi ve İletişim Teknolojileri (BİT) ile daha da karmaşık bir hale geldi. Dijitalleşme, yapay zeka ve nesnelerin internet(leşmes)i hayatın her boyutunda olduğu gibi çatışma ve savaş alanında da köklü değişiklikler ve yenilikleri beraberinde getirdi. Ateşli silahlar, nasıl kılıçla göğüs göğüse savaşları zamanla ortadan kaldırdıysa, uçak ve füzeler geleneksel silahlı savaşları minimize etti. Ve bugün siber savaşlar da konvansiyonel savaşı ortadan kaldırmaya aday görünmektedir. Estonya’ya yönelik DDoS saldırılardan, Gürcistan karma savaşına, Stuxnet’ten Wikileaks sızıntılarına kadar bunu gösteren pek çok kanıt var. Son yıllarda yine bunun en güzel örneklerinden birisi giderek küresel güçler çatışmasına dönüşen Suriye iç savaşıdır.
Son haftalarda Suriye’nin bir Rusya uçağını (düşman uçağı zannedip) düşürmesi buna açık bir örnektir. İddiaya göre, İsrail veya İsrail destekli hackerlar Suriye radar sitemini heckleyerek Rusya uçaklarını düşman olarak tanımlamışlar. Suriye ordusu da Rusya uçağını muhtemelen bir İsrail ya da başka bir düşman uçağı zannedip vurdu. Sonra Rusya uçağı olduğu anlaşılınca, Rusya İsrail’i suçlamaya başladı.
Bu ilk değildi tabi. Son 11 yılda yani 2007 yılından bu yana


Barış Zamanı : Şimdi Değilse Ne Zaman?

Son 20 yılda küresel çatışma sayısı 99’dan 400’lere artarak dört katına çıktı. Dünyada teknoloji, ekonomik kalkınma, demokrasi ve insan hakları bilgisi, iletişim, küreselleşme ve ilişkiler arttıkça liberal tezlerin aksine, barış ve entegrasyon değil, ayrışma ve çatışma arttı. Peki yerelden küresele barış inşa etmek mümkün mü? Mümkünse nasıl? Değilse, tek yol makyavelist ahlaksızlık mı? İslam, İslam dünyası ve düşüncesi buna çare olabilir mi? İslam hem kelime anlamıyla hem de dini anlayışıyla barışı düşüncenin ve eylemin merkezine almıştır. İslam çatışmayı, savaşı değil, barışı kutsamıştır. İslam kelime anlamıyla pozitif yani sosyal adaletin ve adaletli ilişkilerin sağlandığı, hak ve özgürlüklerin garanti edildiği (gerçek) barış demektir. Sadece kelime olarak değil anlayış olarak da barış emredilmiştir. Sadece saldırıya uğrayınca misli ile savunmayı hoş görmüştür. Aksi takdirde savunmada bile aşırı gitmeyi yasaklamıştır.
İslam Mekke’nin fethini değil, Hüdeybiye Barışı’nı zafer saymıştır. Yine İslam yılın üçte birini (1/3) yani dört ayı barış zamanı olarak tayin etmiştir. Mutlak anlamda barış, savunma dışında savaşı yasaklamıştır bu aylarda. Sadece savaşmamayı değil, bu aylarda yapılan iyiliklerin ve kötülüklerin özgül ağırlığı daha fazladır. Dolayısıyla, bazılarında kötü olan insan doğasını iyiliğe, barışa zorlamaktadır. Tevbe Suresi


Siber Uzay Geleceği Nasıl Etkileyecek?-2

Geçen yazıda siber uzayın gelecekte dünyayı olumlu etkileyebileceği tahmin edilen bazı gelişmeleri tartışmıştık. Bu yazıda gelecekte beklenen olumsuz gelişmeler, riskler ve tehditler üzerinde durulacaktır. Tabi olumsuzluk hep kötü değildir. Siber saldırılar dahil negatif gelişmeler bir yönüyle siber teknolojinin gelişmesine, mücadele için yeni yöntemlerin ortaya çıkmasına hizmet etmektedir. Fakat taşıdıkları riskler ve tehditler nedeniyle olumsuz gelişmelerden bazıları şöyle sıralanmaktadır.
Siber saldırılar: IoT, akıllı evler, akıllı arabalar ve akıllı bir çevre doğal olarak siber saldırıları artıracak ve bizi siber saldırılar karşısında daha hassas ve kırılgan hale getirecektir.
Siber haraç: Nesneler internete bağlandıkça hecklenme ihtimali artacak ve bundan yararlanmaya çalışan insan sayısı da artacaktır. Bu durumda fidye amaçlı siber saldırıların artması büyük bir ihtimaldir.
Arabaların hecklenmesi: Giderek bilgisayarlara ve hatta nete bağlanan arabalar siber saldırılara maruz kalabilirler.
Siber-kaçırma: bir uçağı fiziksel olarak kaçırmak yerine kendini gizleyerek ve


Siber Uzay Geleceği Nasıl Etkileyecek?-1

Kısa sürede hayatımızı derinden etkileyen siber uzayın yakın gelecekte dünyamızı nasıl etkileyeceği ve ne tür yenilikler getireceği konusu bilim insanlarının ve sektör uzmanlarının merak ettiği bir konu. Bu çerçevede, mevcut veri ve hayal gücüne dayanarak uzmanlar tarafından 10 yıllık, 20 yıllık ve 50 yıllık tahminler yapılmaktadır. Bu tür çalışmalar söz konusu tahminlerin gerçekleşeceği anlamına gelmiyor olsa bile gelecek hakkında insanlara bir fikir ve vizyon sağlamaktadır.

Öncelikle geleceği şekillendirecek teknolojiler konusunda önemli bir fikir birliği var. Bu teknolojilerin başında nesnelerin internet(leşmes)i(IoT), yapay zeka(AI), büyük veri, bulut teknolojisi, blokjinciri teknolojisi ve akıllı telefonlar gelmektedir. Siber uzayı ve dolayısıyla geleceğimizi şekillendirecek bu temel teknolojilerin yanında onlarla bağlantılı ya da bağımsız olarak geleceği etkileyecek teknolojiler, uygulamalar ve platformlar var. Örneğin, sağlık ve güvenlik sektörlerinde giyilebilir(takılabilir) araçlar, sosyal medyanın yaygınlaşması ve reklamcılığın dijital alana kayması bunlardan bazılarıdır.
Bu yazıda söz konusu teknolojiler ve geliştirilecek yeni teknolojiler sayesinde siber uzayın hayatımıza katacağı düşünülen bazı olumlu noktalar üzerinde durulacaktır. Bunlardan bazıları şöyledir:
 

  • Nesnelerin


İnternet ve Mahremiyet Hakkı

İnternet siber çağın en önemli ve en etkili aracıdır. Diğer tüm teknolojik gelişmeler ve ürünler gibi basit bir araçtır. Özünde iyi ya da kötü değildir. İyilik yolunda kullanılırsa iyi sonuçlar, kötülük için kullanılırsa kötü sonuçlar alınır. İnternet insanlık için büyük bir nimet, fakat aynı zamanda büyük bir tehdit. Her gün insanlık hafızasını zenginleştiren yaklaşık 7 milyar GB bilgi akışı olurken, yine her gün milyonlarca siber saldırı olabilmektedir. Bu nedenle, internetin nasıl ve ne için kullanıldığı önemli bir husustur.
İnsan hakları konusunda da internet mutlak iyi ya da mutlak kötü değildir. İnsan haklarının korunması ve geliştirilmesinde faydaları olduğu kadar zararları da vardır. Bir tarafta Amerika Güvenlik Ajansı milyonlarca insanı dinlerken, öbür tarafta onun bu hakları ihlal eden faaliyetini deşifre eden Edward Snowden gibi insanlar ortaya çıkabiliyor. Hükümetler ve küresel şirketler insan haklarını ihlal eden bir dizi faaliyet yürütürken, onları deşifre eden Wikileaks sızıntıları engel olmaya çalışıyor.
Bazı insan hakları siber teknolojiden olumlu etkilenirken bazıları ciddi bir riskle karşı karşıya kalmıştır. İfade özgürlüğü, toplanma ve örgütlenme özgürlüğü, toplumsal hayata katılma hakkı, sosyal, ekonomik ve kültürel haklar önemli


İnsanı Tanımlamak Mümkün mü?

İnsanın ne olduğu ya da ne olmadığı konusu tarih boyunca hep merak konusu olmuştur. İnsan hakları açısından da bu soru giderek hayati bir soru(n) olmaya başladı. İnsan haklarının bir insan teorisi var mıdır? İnsanı açıklayan tekil bir teori var mıdır? Bunun olması ya da olmaması bir eksiklik midir? Her disiplin kendi amacına hizmet edecek bir çalışma tanımı geliştirmiş olsa bile, multi-disipliner bir alan olan insan hakları için bir çalışma tanımı geliştirmek oldukça zor ve aynı zamanda tartışmalı ve sorunludur.
İnsan hakları kitaplarında insan tanımı yapmak pek yaygın bir gelenek değildir, hatta hiç başvurulmayan bir yöntemdir. Burada insan haklarını çalışan araştırmacıların kaygılarını anlamak gerekir, çünkü yapılacak her tanım eksik kalır ve bazı insanları ya da belki bazı hakları dışarıda tutmak zorunda kalacaktır. Fakat yine de alanın öğrencileri olarak sürekli bu soru ile karşılaşırız. Özellikle insan haklarını çalışmayan fakat hukuk, uluslararası ilişkiler, sosyoloji, felsefe, siyaset bilimi ve antropoloji gibi yakın alanları çalışan kişiler tarafından bu soru sık sık sorulur. Çünkü herkesin kendince bir tanımı var, fakat o tanımladıkları “insan”, insan haklarının anlayışıyla bazen uyuşmayabiliyor. Ya da bazen realite ile ideal olanı birbirine karıştırdıkları için bu soruyu sorma ihtiyacı


Trump'ın Vahşi Kapitalizmi ve Rant Siyaseti

Tarih boyunca büyük güçler uluslararası barış ve istikrarın sağlanması, küresel dengenin kurulması ve statükonun korunmasından yana olmuştur. Bu bir tercihin ötesinde, aynı zamanda bir sorumluluktur. Her dönemin büyük güçleri bazen çıkarlarına rağmen, bunu yapmak durumunda kalmışlardır. Bunun için bilge politikacılar, akılcı karar alıcılar ve ahlaklı bir entelektüel çevre önemlidir.
İkinci Dünya Savaşından sonra Soveyetlerle birlikte iki süper güçten biri ve Soğuk Savaştan sonra da tek süper güç olan ABD’nın hem sorumlulukları arttı, hem de fırsatlar ve tehditler açısından bereketli dinamik bir sürece girdi. Demokrat başkanlar yani Clinton ve kısmen de Obama döneminde hem kendileri için hem de küresel barış ve istikrar için sağduyulu politikalar yürütüldü. Fakat Cumhuriyetçi başkanlar Bush Junior ve Trump döneminde maalesef tek taraflı, güvenlikçi, baskıcı politikalar ve son dönemde Vahşi kapitalizmle birlikte küresel düzen ve istikrarı sağlamak yerine adeta onu bozma, kargaşa oluşturma ve o düzensizlikten yarar sağlamanın yoluna girdi.
ABD başta kendi müttefikleri olmak üzere, az gelişmiş ve çok az gelişmiş ülkelerin ekonomisine yarar sağlamak ve dolayısıyla küresel düzene katkı yapmak amacıyla kendi pazarlarına girmeleri için bir takım kolaylıklar sağlıyor. Doğal olarak gelişmiş teknolojik ekonomilerle


İdlib Sorunu Nereye Evrilecek?

18.06.2018’de bu köşede Suriye’de Büyük Savaş Kapıda mı? başlıklı yazıda Suriye’nin İdlib kentinde durumun giderek gerildiği ve Suriye rejiminin buraya yönelebileceğini yazmıştım. Detayları linkte mevcuttur. Bugün geldiğimiz nokta, o gün tartıştığımız konuların yavaş yavaş ortaya çıktığı ve daha kolay tahmin yürütülebileceğidir.
Suriye’de Esad rejimi yedi yıldır süren iç savaşta oldukça yıpranmış, yorulmuş ve zayıflamış, fakat yıkılmamıştır. Yaptığı katliamlar, terör ve şiddet, yıktığı şehirler, göç ettirdiği insanlar ve bölge çapında neden olduğu sorunları da not etmek gerekir. Rejimin ayakta kalmasında, Rusya Federasyonu ve İran’ın desteğinin payı büyüktür elbette. Ayakta kalmanın ötesinde, halihazırda dünya kamuoyu algısı, rejimin savaşın galibi, özellikle Rusya’nın da kazananı olduğu konusunda büyük bir konsensüs var. Tabi dereyi görmeden paçayı sıvamak her zaman yeni sürprizlere yol açabilir.
Rejim ve müttefikleri ülkenin güney bölgelerini muhaliflerden alınca, PYD’nin bölgelerine ABD’den dolayı giremiyor, haliyle tek hedef Kuzey’de muhaliflerin ana üssü haline gelmiş İdlib kalıyor. Rejim iki haftadır İdlib ve çevresine yığınak yapıyor. Rusya bölgede 12 gözlem noktası bulunan Türkiye’nin artık bulunmasının bir anlamının kalmadığını söylüyor ve sığınmacıların Suriye’ye dönmesinde yardımcı olacağını söylüyor. Çin gerekirse İdlib’de Suriye’ye


İnsan Yüzlü Teknoloji Mümkün mü?

Dijitalleşme çağının insanları nereye sürükleyeceği, nasıl bir geleceğin bizi beklediğini kestirmek oldukça zordur. İnsanlığın geleceği cennet de olabilir cehennem de. Fakat bu cennet ya da cehennemi kuracak olan sürece yine insanın kendi kararları belirleyecektir.
Nesnelerin internet(leşmes)i, akıllaşması, yapay zekâ, büyük veri gibi devrimsel teknolojik gelişmeler, insan hayatını kolaylaştırmakta, insanı güçlendirmekte, üretimi ve refahı arttırmaktadır. Mesafeleri kısaltmakta ve ucuzlatmaktadır. Haberleşme ve bilgiye ulaşımı kolaylaştırmaktadır. Fırsat eşitliğini birçok alanda sağlamaktadır. Teknoloji geliştikçe ucuzlamakta ve gelişen toplumlar ve toplum kesimleri ile birlikte geri kalmış bölgelerdeki insanlar da o teknolojinin nimetlerinden yararlanmaktadır.
Otomasyon ve yapay zeka ile yakın gelecekte dünyada her alanda arz fazlası olabilir. Arabalar belki cep telefonları gibi ucuzlayacak, elektrik ve güneş enerjisi ile çalışan ulaşım araçları gelişecek, tarımsal üretim katlanarak artacaktır. Dünyanın her yerinde ucuz hatta belki de bedava enerji ve internete ulaşılabilecektir. Hayatımız internet ve internete bağlı makinalar üzerinden devam edecektir.
Üretim ve teknoloji bu kadar değişince doğal olarak sosyal ve siyasal yapılar da değişecektir. Küresel yönetim devletlerle birlikte ya da tamamen devlet-dışı aktörlere devredilebilecek. Belki de küresel siber yönetim modelleri ve alanları gelişecektir. Alış-veriş, ulaşım


Trump Yönetimi Dünya Düzenine Bir Tehdit Mi?

Dünya tarihi aslında büyük güçler arasındaki ilişkilerin tarihidir. Dünya tarihi ya da diplomasi tarihi ile ilgili bir çalışmada Habeşistan, Nepal, Uruguay ya da Hırvatistan ile ilgili fazla bir bilgiye ulaşmak zor. Buna karşılık ABD, Rusya, Çin ve Fransa hakkında çok fazla bilgi bulunur. Uluslararası ilişkilerde çatışmaları çözecek, barışçıl ilişkileri kalıcı kılacak bir merkezi otorite ya da bir hükümet olmadığı için, uluslararası düzen çok kırılgan ve hassastır. Buna karşılık bu kırılganlığı bir nebze de olsa giderecek, uluslararası ilişkilerde bir tür düzen kuracak, aktörler arası ilişkileri öngörülebilir bir noktaya çekecek kurumlar kurulmuştur. Bunların başında uluslararası hukuk, diploması, uluslararası örgütler ve büyük güçler gelmektedir.


Suriye’de Büyük Savaş Kapıda mı?

Suriye savaşı Arap Baharı sürecini tersine çeviren, bölgeyi büyük güçlerin çatışma alanına döndüren ve bölgesel istikrarsızlığın merkezi haline getiren olay oldu. Suriye toplumu 21. YY’ın bu dönemine kadarki en uzun ve en kanlı savaşını yaşadı. Dörtte biri uluslararası göçmen, üçte biri de iç göçmen haline geldi. Şehirler yok oldu, toplum parçalandı. Ülke vekâlet savaşları ve devlet dışı aktörlerin prova alanına dönüştü. Yapılan birkaç cılız barış girişimi ise sonuç vermedi. Fakat artık yolun sonuna gelindi. Kısa dönemde ufukta ya büyük bir savaş ya da büyük bir barış görünebilir.


Demokrasi Neden Önemli?

Bazı kavramlar vardır ki nereye çeksen oraya gider. Bazen tersi dahi yapılarak o kavramlarla açıklanmaya çalışıldığı görülmüştür. Buna en tipik örnek demokrasi, insan hakları, din ve ahlaktır. Oldukça popüler ve önemli meşruiyet kaynağı olan bu kavramları birçok insan şuursuzca ve bilmeden kullanmakta ve aslında başta bu kavramlara zarar vermektedir. Zira bu kavramlar ve içerikleri insanın doğuştan özümsediği erdemi ifade eder. Bu nedenle, erdemli erdemsiz herkes onlardan yararlanmak ister.


Bilim ve Özgürlük

Bugün bilgi çağında, kimisine göre bilgi çağının sonrasında (post-information age) yaşıyoruz. Bilgi, bilim ve bilmenin değer gördüğü, kişisel ve toplumsal ilişkileri etkilediği, bileni güçlendirdiği bir dönem. Tarih boyunca böyle olmuştur, fakat bugün bu durum biraz daha belirgindir. Bu dönemin özelliği, genel bilgiden ziyade özel bilginin önem kazandığı bir zaman olmasıdır. Bu nedenle, uzmanlaşma ya da bir konuda derinlemesine bilgi sahibi olmak değerlidir. Bilim dallara ayrılmış, fakülteler, bölümler ve programlar geliştirilmiştir.


Küresel Adalet Mümkün mü?

DOÇ.DR. NEZİR AKYEŞİLMEN


Siber Uzay ve Küresel Güç Dengesi

NEZİR AKYEŞİLMEN


Çevre Nasıl Korunacak?

Son yıllarda iklim değişikliği, küresel ısınma, çölleşme, kuraklık, kutup buzullarının erimesi gibi bazı küresel çevre sorunları insanları hem korkutuyor hem de bazı çözüm yolları aramasına neden oluyor. Dünya toplumunda çevrenin korunması ve temel bir insan hakkı olan sağlıklı ve temiz bir çevrenin sağlanması için bir takım adımlar atılmakta, bilinçlenme kampanyaları düzenlenmekte, yerel ve küresel çapta işbirliği anlaşmaları yapılmaktadır. Fakat hala çevrenin korunması konusunda etkin bir mekanizma kurulamamış, hatta sorunlar hususunda bile bir konsensüse varılamamıştır.


Yeni Bir Soğuk Savaş Mümkün mü?

Son zamanlarda Batı ile Rusya arasında yaşanan uyuşmazlıklar giderek şiddetlenirken, bazı yorumcular bu durumu 1945-1990 arasında Batı-SSCB arasında yaşanan ideolojik, siyasi ve askeri çatışma dönemi olan Soğuk Savaş ile mukayese etmeye başladılar. Yeniden benzer bir çatışmanın gelmekte olduğunu söyleyenler bile var. Peki, yeni bir soğuk savaş mümkün mü? Koşullar uygun mu? Uluslararası ilişkilerde 1945 iklimine benzer bir durum var mı?


Birleşmiş Milletler Ne İşe Yarar?

20. yy. dünya tarihinin en yıkıcı iki savaşına sahne oldu. Milyonlar hayatını kaybetti, şehirler ve kasabalar yıkıldı. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra böyle felaketlerin bir daha yaşanmaması için uluslararası işbirliği ve barışı sağlamak amacıyla Milletler Cemiyeti (MC) kuruldu. Fakat MC yapısal birtakım eksiklikler ve koşullardan dolayı başarısız oldu ve İkinci Dünya Savaşı patlak verdi.


Suriye’de Barış Hala Mümkün mü?

Suriye savaşları bilgi çağında insanlığın aslında yeri geldiğinde sorumsuz, bencil ve çıkarcı bir doğaya sahip olduğunu gösteren önemli bir olay. İnsan bilgi, ahlak ve teknoloji alanında ne kadar mesafe alırsa alsın, bazı temel özellikleri değişmeyeceğini gösteriyor. 20.yy. (özellikle 2. yarısı) demokrasi ve insan hakları tecrübesi iki zorbanın (Putin-Trump) eliyle ya da ihtirasları sonucu insanlığa asırlara mal olacak bir şekilde geri götürülüyor. 7 milyar insanın kaderi iki zorbaya terk edilemez. 7.000.000.000 ikiden büyük olmalı değil mi? Matematik bazen sosyal gerçekleri açıklayamıyor maalesef. O nedenle, biz yine sosyal bilimlere dönelim.


Cahilliğin Anatomisi ve Radikalizm

Cehalet bir kavram olarak literatürde ve günlük dilde birçok anlamda kullanılmakla birlikte genellikle bir konuda bilgi eksikliği, bilinç eksikliği, eğitimsizlik, yok sayma, göz ardı etme, görmezden gelme, görgüsüzlük ve basitlik anlamlarında kullanılmaktadır. Sadece okul okumamışa cahil denmez. Cahil onu da kapsar, fakat daha geniş bir kavramdır. Bu konuyu araştırınca, çok kapsamlı bir literatür olduğunu fark ettim. Cehalet konusunun bilim tarafından bu kadar ciddiye alınmasına da sevindim. Zira insanın, özellikle modern insanın en büyük sorunlarından birisi de cehalettir her halde.


Yararlı Çatışmalar-1

Başlık bir oksimoron gibi görünüyor olabilir. Asırlardır babadan deden zararlı olduğu konusunda hemfikir olduğumuz çatışma, nasıl oluyor da yararlı olabiliyor? Çatışma haddi zatında olumsuz bir kavramdır denebilir, fakat biraz derinlemesine düşünüldüğünde durumun hiç de öyle olmadığı fark edilecektir.


Ahlak İnsan Haklarında Nerede Duruyor?

İnsan hakları diğer pek çok kavram gibi tartışmalı olsa bile literatürde genel kabul görmüş birtakım tanımları vardır. Bütün kişilerin – insan olması hasebiyle- sahip olduğu temel hak ve özgürlükler; herkesin sahip olduğu, garanti edilmiş evrensel ilkeler; yerel ve küresel hukuku aşan ve ona kaynaklık eden ahlaki, insani, evrensel kodlar; doğuştan sahip olunan haklar; doğal hukuktan doğan doğal haklar gibi. Her tanım kendi içinde farklı bir felsefe, mantık ve ahlak örgüsü taşır.


Orta Doğu’da İnsan Hakları

İnsan hakları bütün insanların insanlık onuruna yarışır, insanca, özgür ve mutlu bir şekilde yaşamasını amaçlayan, adalet ve eşitliği hedefleyen bir değerler bütünüdür. İnsanların güçlenen sosyal ve siyasal yapılar karşısında insan olarak kalabilmesi için gerekli olan ilkelerdir. İnsan hakları insana özel bir değer atfediyor. Onu değerli görüyor. İnsan haklarının kaynağı din, tarih, siyaset, ekonomi, hukuk ve en önemlisi ahlaktır.


Black Mirror : İnsanlığın Geleceği Karanlık mı?

Büyük oranda insanlığın icadı olan siber teknolojisi ile insan doğasının çatışmalarını konu edinen bilim kurgu dizisi Black Mirror, aynı zamanda gelecekte bu teknolojinin insan hayatı üzerindeki etkilerini de çok çarpıcı bir şekilde göstermektedir. İnsan Yüce Allah tarafından muhatap kabul edilen ve kıymet gören bir varlık. Aynı zamanda, Evrensel İnsan Hakları Beyannamesinde belirtildiği gibi, “Bütün insanlar hakları ve onurları bakımından eşit ve özgürdürler. Akıl ve vicdana sahiptirler. Ve birbirleriyle kardeşçe davranmalıdırlar”. Özgür ve eşit olan, akıl ve vicdan sahibi olan bu onurlu ve şerefli varlık giderek kendi kazdığı kuyuya düşmekte midir? Teknoloji hayatımızı fiziksel olarak kolaylaştırırken, maneviyatımızı, insanlığımızı zayıflatmakta mıdır? Gelecekte kurduğumuz bu teknoloji hepimizi sistemin robotu haline mi getirecek? Akıl, vicdan, irade ve ahlak gibi meleklerimiz elimizden mi alınacak? Yoksa biz gönüllü olarak rahat bir hayata karşılık bu melekelerimizi kendimiz mi satacağız?